Abdi İpekçi
Born
in Turkey
August 09, 1929
Died
February 01, 1979
“Harp Tarihi teşkilâtı vesika kullanır. Vesikayı değerlendirme sistemi doğru olmak şartıyla görevidir. Atatürk'ün şahsiyeti, inkılâbımızın akışı, büyük millî kurtuluş hareketinin problemleri vs. vesikaların değerlendirilmesine gelince; iş değişir. Çünkü burada bu vesikaları değerlendirecek olanların dünya görüşleri, kültürleri, formasyonları, objektif ve subjektif cepheleri ve eğilimleri ayrı ayrı rol oynar. Ayrı ayrı rol oynadığı için de, bu vesika her cepheden başka türlü değerlendirebilir. Ve nitekim niçin Birinci Meclis kendi içinde boyuna cidal hâlinde idi. Hattâ Atatürk'e kürsüde reislik ederken, muhalif gruptan, yani ikinci gruptan Şükrü Bey çıkıp 'Bu serseriyane gidiş nereye?' diye sorabilmiştir. Hem de Büyük Taarruzdan az önce. Ağır bir sözdür ama Atatürk pek memnun olmuştur. Çünkü düşmanları nasıl değerlendirecek? Demek ki bunların yapacağı hiçbir şey yok. Ve kendileri de her ne pahasına olursa olsun, ne alırsak kurtaralım diyorlar. Atatürk memnun. Matlup olan gizlemek bu faaliyetleri. Şimdi bunun gibi yine o demin ta baştan beri söylediğime göre, vesika vesikadır, ama asıl olan, vesikanın değerlendirme ölçüsüdür.”
― İnönü Atatürk'ü Anlatıyor
― İnönü Atatürk'ü Anlatıyor
“Mesela Atatürk'e sorsak yahut da problemi şöyle koyalım: Acaba bu mücadelesi esnasında yıldığı dakikalar olmuş mudur? Bıktığı, yürütemeyeceğim bu işi dediği dakikalar olmuş mudur? Evet olmuştur. Nitekim, Tek Adam'a alınmış bir parça vardır; o da zaferden sonra Atatürk, Ulus -o zaman Hâkimiyet-i Milliye adı- muhabirini ve muharrirlerini çağırıyor, kendisinin böyle bir ânını kendisi hikâye ediyor. Tek Adam'da mevcut. Ulus'un tarih ve numarası da verilmek şartıyla. Diyor ki çok müşkül şartlar ve bütün müşkülâtın da mesulü de ben telâkki ediliyorum. Demek ki ben olmasam milletle padişah koyun koyuna pek güzel yaşayacaklar. Eh düşmanlar? Düşmanlar da, bu meclisi istilâ etmeyecek, benim yüzümden istilâ ediyorlar. Eşkıyalar da dağa çıkmayacak, benim yüzümden çıkıyorlar. İşte millet de şu olacak, açlık, sefalet, vs. harp de o mayacak... Bunu düşündüm diyor, karar verdim çekilmeye. Topladım arkadaşlarımı, diyor, anlattım. Buyurun içinizden birisini seçi, o gelsin, ben çekiliyorum, dedim, diyor. Tabiî arkadaşları herhangi vaziyet göstermiyorlar. Teklifi kabul etmiyorlar. Zaten ben de kitabımda derim: Acaba çekilir miydi? Hayır, çekilmezdi. Ama sondajını yapıyor.”
― İnönü Atatürk'ü Anlatıyor
― İnönü Atatürk'ü Anlatıyor
“Ben şu kanaatteyim ki 19. asrın büyük filozofu olan ve bir doktrin adamından çok evvel bir filozof olan Karl Marks'ın fikriyatı, o zamanın şartlarına göre şüphe yok ki ileriyi gösteren bir sistem idi. Ve elbette o devirde, 19. asrın ortalarında, 20. asırda gelecek gelişmeleri kestirmek son derece güçtü. O itibarla Marksizmi elbette 19. asrın içerisinde uzun bir varlık olarak kabul etmekle beraber, onu, bütün asırlara şâmil, son hakikat diye anlamak ve anlatmak son derece mahsurlu ve bizzat filozofun kendi aleyhine olan, kendisinin de asla arzu etmediği bir sistemdir. Yine öyle sanırım ki, bugün dünyaya gözlerini bir daha açabilse, 19. asır için söylediği şeyleri bugün kendisi iptal etmek namusunu gösterirdi... Mesela 19. asırda sanayileşme hızlı olarak büyük kitlelerin proleterleşmesine yol açıyor, büyük sefâletler vardı. Böyle bir ortam içerisinde proleterlerin müşterek bir savunmaya dâvet edilmesi belki tabiî idi. Bugün içinde bulunduğumuz dönem içerisinde dünya proletersizleşmektedir. Ve bazı memleketler bunu şimdiden gerçekleşmiş sayabiliyor. Amerika'yı alalım... Almanya'da benim tahminim yanlış değilse 5 milyon işçi ailesi, şimdiden fabrikalara ortaktır. Yani, artık bunlar proleter değildir. Yani, gittikçe proletersizleşme cereyanı var. Farz edelim ki proleterler var ve bunları kurtarmak istiyoruz. Fakat bu kurtuluş, beşeriyetin 10 bin sene geriye gitmesine mâl olmayan bir kurtuluş olmalıydı. İnsanlık 10 bin seneden beri hürriyetsizlikten, hürriyete geçmeye çabalıyor... Şimdi fırsat eşitliği temin edeceğiz derken 10 bin senede elde edilmiş olan beşerî bir tekâmülü, yani özgürlüğü iptal etmeye kimsenin hakkı yoktur. İşte Atatürk'ün sosyal olan, fakat aynı zamanda özgürlüğü muhafaza etmek isteyen sisteminin Marksistlere karşı söyleyebileceği, vereceği cevap budur...”
― İnönü Atatürk'ü Anlatıyor
― İnönü Atatürk'ü Anlatıyor




