Altan Öymen'in yeni kitabının adı Öfkeli Yıllar. Ülkemizde 1950'deki ilk iktidar değişikliğinden sonraki yıllar, gerçekten bir "öfke dönemi"nin başlangıcıdır. Siyasi partiler arasında tahammülsüzlük ve öfke eğilimleri o yıllarda hızla tırmanır. Öfke, dış politika söylemlerinde de yer alır... Komünistlik şüphesi, "vatan hainliği"nin kanıtı gibi görülür. Bu, McCarthy dönemini yaşayan ABD'de de öyledir, ama Türkiye'deki McCarthy'cilik, bir ara ABD'dekini aratmayacak kadar şiddetlenir. Bir başka tartışma konusu, "İrtica tehlikesi var mı, yok mu?"dur. Bu soruya hükümet bazen "yoktur" diye cevap verir, bazen "vardır" deyip bazı kişi ve kuruluşlar hakkında önlemler alır... Dönemin ülke içi olaylarının başlıkları arasında şunlar da var: "167 komünist" davası, Malatya suikastı, Atatürk'ü Koruma Kanunu, 6-7 Eylül Olayları, Halkevlerinin kapatılması, CHP mallarının alınması, Kırşehir'in cezalandırılması, basını dize getirme girişimleri... Ama aynı zamanda, Eisenhower'ın başkan seçilmesinden Stalin'in ölümüne, Mısır ihtilalinden İran'daki Musaddık hareketine, ABD'deki McCarthy'ciliğin gelişmesinden Marilyn Monroe'nun hikâyesine kadar, dünyada ne olup bittiğini anlatan bölümler de var. Tabii, o dönemde gazeteciliğini sürdüren Altan Öymen'in kendi gençlik yıllarını anlattığı bölümlerle birlikte...
“Söylediklerinin özeti, ‘Demokrat Parti iktidarının yüzde 50’ den fazla oy alarak milleti temsil ettiği, İnönü’ nün ise ‘milleti temsil eden’ müesseseleri en ağır küfürlerle tahrik ettiği’ydi.”(s.328)
Altan Öymen’e sağlıklı ömür dilerim, ellilerin ilk yarısında dünyadan, ülkeden ve bilhassa dönemin Ankara’sından şahsi ve birincil gözlemlerini tarafsızlık ile aktarmış.
İlk iki cilt gibi ‘Öfkeli Yıllar’da bir çırpıda okunabiliyor. Usta gazeteci olmanın alamet-i farikası her bölümde görülüyor.
Demokrat partinin adım adım otoriterleşme aşamaları, 50 öncesi CHP’nin hataları, kamuoyunun kamu vasfını alamayışı, İsmet Paşa’nın santrancı, dış borca mahkum liberal anlayış, Kıbrıs ve 6/7 Eylül olayları, dönemin Cebeci si, Ulus’u, Sıhhiye’si ve Kızılay’ı, popüler mekanları, usta gazetecilerin narsist alışkanlıkları ufuk açıcı, tane tane yazılmış meraklısına.
Gazeteciler ve gazeteci adayları mutlaka okumalı... Taraflık, yandaşlık ve candaşlığın yeni bulunan kavramlar olmadığını öğrenmek için....mezarlıkların 'ünlü gazetecilerle' dolu olduğunu hatırlamak için... Ve daha bir dolusu için...
1950'li yıllarda Türk toplumu ve siyaseti, 20'li yaşlarının başında bir Ankara gazetecisi olarak 50'li yılların tanıklığını yapmış olan Altan Öymen'in kaynak kitap niteliğindeki çalışması.