Bu; Türklerin, Halaçların, Hiong-nuların, Osmanlıların, Memlukların, Rusların, Çağataylıların, Tu-kiuların, Selçukluların, Çinlilerin, Hintlilerin, Karakoyunluların, Timurluların, Arapların, Kazanlıların, Tatarların, Bulgarların, Türkiyelilerin, Hunların, Kıpçakların, Ermenilerin, Peçeneklerin, Safevilerin, Gaznelilerin, Bayatların, Rumların, Özbeklerin, Hitanların, Farsilerin, ihşitlerin, Tolunoğullarının, Kürtlerin, Yakutların, Kırgızların, Azerilerin, Moğolların, yani bir coğrafyayı yüzyıllar boyunca paylaşan halkların, ittifak ve itilafların, barışın, savaşın, uygarlığın ve aslında yaşadığımız günün hikayesidir.
Altay Türklerinde Ölüm, Orta Asya'da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, Moğol İmparatorluğu Tarihi, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, Türklerin ve Moğolların Eski Dini'nden sonra ünlü Türkolog Jean-Paul Roux sizi 2000 yıllık tarih içinde bir yolculuğa, bildiğinizi sandığınız ya da hiçbir fikriniz olmayan olaylara, insanlara ve inançlara tanıklık etmeye davet ediyor.
Jean-Paul Roux, PhD (5 January 1925 - 29 June 2009) was a French Turkologue and a specialist of Islamic culture.
He was a graduate of Institut national des langues et civilisations orientales, the École du Louvre, and the École Pratique des Hautes Études. In 1966 he was awarded a doctorate in literature in Paris. He was Director of Research at CNRS from 1957 to 1970, the Science Secretary for the Department of Oriental Languages and Civilizations from 1960 to 1966, and a teacher of Islamic art at École du Louvre. He was General Commissioner for the Islamic Arts at the Orangerie de Tuileries in 1971 and also the Grand Palais in 1977. Jean-Paul Roux's Genghis Khan and the Mongol Empire (2003) has been described as an "admirable short introduction" by historian David Morgan.[1]
Yazılacak çok şey var. Nereden başlanır pek bilemiyorum. Öncelikle tek yıldız alma sebebimi belirteyim: Çoğunluğun "5" yıldız vermiş olması. niteliğiyle puanlama ortalamasının aşağıya çekilmesine veya birtakım yanlışlarının bilinmesine ihtiyaç var. Bu yaptığımın da karınca-su tanesi metaforu olduğunun da farkındayım. Cüretkar hatta ukalaca bir tavır olarak görülmesini de umursamıyorum.
kitap; sondaki 20 tane civarında dönemin haritasıyla ve söz konusu tüm devletlerin yönetici soyağaçlarını barındırmasıyla harika bir dizgi elde etmiş. Kullandığı kaynakları ve sahada araştırma yapacaklara bölgenin mihmandarı niteliğinde bir kaynakça koymuş. Ele aldığı konuları; M.Ö 2000'den bugüne kadar Tüm Asya coğrafyası incelenerek, sanat/edebiyat/bilim tarihini de inceleyerek bölmüş. Konuları da kendi içerisinde "anlam bütünlüğünü" gözetip, kronolojik uyumsuzlukları göz ardı ederek yazmış.Bu hali kafasında bir portre oluşturmak isteyenler için biçilmiş bir kaftan.
Alanında yazılmış neredeyse tek bir eser. 1984 yılında yazılması da ayrı bir utanç konusu. O vakitte bizim ülkedeki tarihçiler ne yapıyordu şaşırmamak lazım. O dönemin "mahşer atlıları" Köprülü, İbrahim Kafesoğlu, Osman Turan'ı veya günümüz Ahmet Taşağıl, Ramazan Şeşen gibi hocaları çıkarırsak Türk Tarihine dair ne kalır düşünmek mümkün değil.
Sıkıntı ve benim tek yıldız verme sebebim de aslında şu: Kitap hazırlanırken neredeyse hepsi 2.'cil kaynaklar kullanılmış. Eberhard, Peter Golden veya Kafesoğlu'nun çalışmalarından kupleler alınarak hazırlanmış. Okurken farkında olmadığımız ancak arka plana bir sonda atıldığında bir alıntı/eser niteliğinde aslında. Copy-paste tarihçiliğine beş kala.
Bu da ciddi TARİHİ GERÇEKLİK sıkıntılarına sebebiyet vermiş. Mesela tam 250. sayfada İbn Fadlan Seyahatnamesinden alınan bir paragraf neredeyse bütünüyle yanlış. Bulgarlar diye bahsettiği aslında Fadlan eserinde Oğuzlar olarak yazıyor. Kadının önemi ve yeri başlığı altında Türkler hakkında neredeyse en alakasız alıntıyı da yanlış bir şekilde yapıyor. 9 yıl boyunca Türkleri "kısmen" yöneten Mama Hatun'un atlanması (1191-1200 olacaktı) yahut Amazon Kadınları'ndan Tomris Hatun'un göz ardı edilmesi kabul edilebilir sayılsa da Fadlan hatası "culpa lata" sayılabilir.
Juan-Juan Türklerinden bahsederken, proto-Avar tezini ortaya atmakla beraber, Moğol kökenlidir diyerek yaklaşık 100 yıllık tartışmayı çöpe atmaktadır. Tarihçi entelijansiyası arasında bu araflık bir akademik tartışma konusudur, hala. Moğol-Türk veya Tatar oluşlarına dair 3 teori vardır. Çin kaynaklarında keşfedildiği üzere Juan-Juan'ların tek bir moğolca ünvan kullanılmasına karşın, 10'dan fazla Türk ünvanı kullanmaları gerçeğine bir kenara bırakırsak, tarihçiler tarafından hala tartışmalı olan bir konu hakkında Moğol'dur denilmesi bir "tez" değil, büyük bir "metodoloji" hatasıdır, üstelik Türk olduklarına dair bulgular ve teoriler, en baskın bir haldeyken.
Tartışmalı tezler belirtilmeli, şayet hacim ve okuma akışı korkusu varsa, bu hususlar dipnotlandırılarak yazılmalı değil miydi? Bu da olmazsa ihtilaflı hususları şerh etmez, sadece belirsiz bırakırsın. Aksi halde tarihi bir kaynak veya araştırma değil, kaliteli popüler bir "gece oduncu"suna* doğru yola çıkarsınız.
Bir diğer sıkıntı da oryantalist bakışından en sıyrılan Avrupalı olsa dahi "gerçekle alakası olmayan" ibarelerin kullanılması. Misalen Kutalmış oğlu Süleyman Şah'tan bahsederken agnostik süleyman ifadesi kullanması anakronik imgeleme açısından kabul edilebilir bir şey değildir. Müslümanlığı hakkında kaynaklarda bir şüphe varsa; agnostik sıfatını eklemez veya Judaist de diyemezsin. Bu tarihçilik anlamında ciddi bir sıkıntı doğurur. Tartışmasız. Kaldı ki "agnostik" olduğuna dair ortaya atılan tez, Süleyman Şah'ın şahsından değil, hareketlerinden doğan bir adlandırmadır. Tarihçilik anlamında traştır. İbn-i Arabi'nin vahdeti vücud kavramına bir batılının "panteist" yorumu yapması kabul edilebilir bir olgu iken..
Bir başka konu Ahmet Yesevi hakkında: "Müridlerine şarabı serbest bırakması, kadın-erkek dans etmeyi serbest bırakması" yazarı oryantalist olarak adlandırıp hoşgörü sınırlarında tutamayacağım kadar cehalet içermektedir.
Sevgi ve saygı içerisinde olmak kaydıyla her türlü eleştiriye açığım demişti Roux. Kendisine büyük şükranlarımı sunuyorum. Zira bu eserden daha öz ve daha kapsamlı hatta "efradı cami, ağyarı mani" denilebilecek kalitede bir ürün çıkamazdı. Her eserin daha iyisi elbet yazılabilir ancak ne yazık ki neredeyse 30 yıldır, bir Türk tarafından bu kalitede bir eser çıkarılamamıştır.
Tüm büyüklüğüne rağmen, eserinde ve muhtemelen diğer eserlerinde bu takım hataları bilerek okunması elzemdir. Bu yüzden hakkı 3 iken; bilinmesi anlamında 1 puanı gayet yerindedir.
* el-Mesudi'nin gece oduncusu kavramı tarih metodolojisine yönelik kullanılan metafordur. Şayet tarihçi kaynakları tetkik etmiyor, kökenlerine inmiyor, ihtilaf hususunda temkinli davranmıyorsa; yakılacak odunlarla işlenecek odunları, gece saati, görmez bir gözle ayırt etmeye çalışmaya; adeta gece odunculuğuna döner, denilmektedir. Bir nevi önüne geleni kaynağı/rivayeti kitabına koyan/destesine yerleştiren.
Türklerin Tarihi gerçekten önemli bir referans, arada bir dönüp bakacağım kitaplardan olacak. Kökenimizi, geçmişimizi anlamak için faydalı ve de nesnel bir eser. Benim için epey aydınlatıcı oldu, şaşırtıcı birçok bilgi edinmemi de sağladı. Tabii Türkleri en geniş kapsamıyla anlatıyor. Ne kadar farklı ve çok sayıda gruplar, boylar, devletler varmış biz Türklerde... Özellikle Çin/Moğolistan bölgesinde Türklerin tarih sahnesine çıkışını anlattığı ilk bölümler, gerek isimlerin bolluğu, gerek ayrıntıları ile biraz zorladı. Kültür, mimari gibi konulara kısaca da olsa değinmesi kitabı daha ilginç, değerli kılmış. 1990'lara kadar getiriyor ama son dönem yazdıkları kitabın ikincil bölümleri diyebiliriz. Zaten sonsöz kısmında yazar da bunu açık yüreklilikle kabul ediyor, uzmanlığının yakın tarih, güncel gelişmeler olmadığını vurguluyor. Tarihimizi pek bilen bir millet değiliz. Bu eksikliğini gidermek isteyenler için çok uygun bir eser.
2000 yıllık bir süreci 500 sayfaya sığdırmak elbette bazı sorunları da beraberinde getirmiş. “Sistematikte bir iyileştirme yapılabilir” duygumu kitabın sonuna kadar hiç kaybetmedim. Bu kitaba kadar, 2000 yıllık Türk tarihi ile bu derinlikte ilgilenmemiş olduğum için, sıklıkla yan okumalar yapma gereği duydum. Dönemler arasında -zorunlu-atlamalar ve isimlerde zaman zaman farklılıklar (Tuluy-Tuli) olması, okumamı ve takibi zorlaştırdı. Ekleri, özellikle de Soyağacı ve Haritalar eklerinin geliştirilmiş olduğu ifade edilse de bence hala çok eksiklik var. Farklı dönemlerdeki, farklı haritaların ekler arasında yer alması, akımları takip etmede kolaylık sağlayacaktır.
Bununla birlikte, inanılmaz bir çalışmanın ürünü, benzersiz bir kitap. Sadece kültür merakı olarak okumaya başladığım bu çalışmadan; çok şey öğrendim, boşlukları doldurdum, bağlantıları kurdum, kimi bilgi olarak kabul ettiklerimin yanlış olduğunu/olabileceğini -biraz da şaşırarak- fark ettim, kısacası çok yararlandım.
Genelde yabancılar, 'türk karşıtı' tarih yazarlar, bazıları da sanki mit tarafından işe alınmış gibi yazar yani 'devletin resmi yabancı tarihçisidir.' Yerlilerin durumu malum zaten -birkaçı dışında- komedi gibiler. Bence bu kitap hafiften türk milliyetçisinin gururunu okşayıcı ifadeler barındırsa da piyasadakilerin en tarafsız olanlarından. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Un "canovaccio", come dice di questo libro l'autore, Jean Paul Roux, per un'introduzione alla storia dei turchi. In realtà un libro meraviglioso, ricchissimo, avvincente, che ci conduce per 2500 anni dagli Altai alle steppe della Mongolia, in Cina, in Afghanistan, in Russia, in Egitto, ovunque le popolazioni nomadi turcofone si sono stanziate, distruggendo e partecipando alla costruzione della civiltà. Da leggere; leggibilissimo.
"...kuzey ormanlarından çıkıp geldiler, cesur, dağınık, marifetli ve henüz yolun başındaydılar. önce bozkıra, sonra çin içlerine ve sonra da sonu başı belli olmayan bir sel gibi garba doğru yayıldılar..."
Yakın zaman önce Tahir Musa Ceylan'ın Ortak Benlik adı altında toplanan çalışmasını okumuştum. Kitabı bitirdiğimde ortak benlik, toplusal bilinçaltı vs üzerine zihnimde birçok soru işereti oluşmuştu. Geçenlerde okuduğum bir yazı, travma atlatmış insanların DNAlarıyla çocuklarına travmaya ilişkin bilgiyi aktardıklarından bahsediyordu.
Neyse çok uzattım. Önüm,arkam,sağım,solum,içim dışım garabet. Yaşadığım toplumun ruh halinin nedenlerini kavrayabilmek istiyorum ve geçmişi öğrenmemin bugünü anlamama vesile olacağını düşünüyorum. Türkiye-Türk toplumunun "gaz ve toz" bulutu halinden bugüne kadarki süreçleri öğrenmek için bu çalışmayı okuyarak işe başladım.
Kitap isminden de anlaşılacağı gibi Pasifikten Akdenize 2000 yıllık Türklerin tarihine el atmış. MÖ zamanlara ilişkin elde olan bilimsel veriler ışığında ufak da olsa ip uçlarını da barındırıyor. Kitap günümüz dünyasında varlığını sürdüren "çağdaş" Türk devletlerine ( TC , Azarbaycan,Kazakistan,Kırgızistan,Özbekistan,Türkmenistan) kadar tarihi Türklerin özelinde ele alıyor. Ağırlıklı olarak Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin sosyal-siyasal durumuna ilişkin değerlendirmeler yapıyor. Osmanlı için daha sağlıklı ve kapsamlı bilgi sanıyorum Halil İnancık'tan edinilebilir. Türkiye siyasal hayatına ilişkin bazı yorumlar sorunlu (örn:80 darbesi).
Kitap özellikle uzak tarihe ilişkin Türklerin geçtiği evreleri (göç, devletleşme, din, dil, vs) derli toplu ve pratik bir biçimde okuyucuya sunuyor. Kitabın arkasındaki kronoloji,tablolar, haritalar okurken çok fayda sağladı.
Kitabın dili zaman zaman bilimsel "dilden duygusal" dile kayıyor bu oldukça tuhafıma gitti ( örneğin müslüman olmayan halk için hıristiyan kafirler kelimesi seçilmesi vs) bu yazarın tercihi mi çevirmenin mi bilemiyorum. Sonuç bölümünden edindiğim izlenim yazarın tercihi olduğu.
Kitap Türklerin tarihine ilişkin merakımı ve kafamdaki soru işaretlerini oldukça giderdi diyebilirim. Yazanın,çevirenin,basanın emeklerine sağlık
2000 yıllık tarihi 500 sayfaya sığdırmak bir beceridir. Tarih uzmanı olmadığım için içerik hakkında kesin bir bilgim olmasa da yazarın Türkolog olup, yarım asrını bu konuya odaklaması esere saygı duymama yetiyor. Okurken sadece keyif almayı değil öğrenmeyi de yanında getiren bir eser. Benim gibi tarih severler için okuması keyfili bir eser olacağını düşünüyorum.
Ön-Türk tipini Mongoloid olarak kabul etmesini ve sarışın yenisey Kırgızlarını hiçbir linguistik veya etnografik kanıt olmaksızın Hint-Avrupalı kabul etmesini vb. saymazsanız cidden kaliteli bir çalışma.
Panoramica molto interessante della storia del mondo turco. L'autore si concentra principalmente sui caratteri che definiscono i popoli turchi, sottolineando elementi di continuità e mutamenti avvenuti nel corso degli ultimi due millenni. Accanto ad una descrizione degli avvenimenti storici completa ma non eccessivamente lunga, l'autore offre un'ampia prospettiva sullo sviluppo culturale e sociale della società turca. Alle volte la lettura non è particolarmente fluida (forse è semplicemente un problema di traduzione), ma nel complesso è un libro ben scritto.
Data la vastità dell'argomento trattato, che copre duemila anni di storia e un territorio geografico che va dal Mediterraneo al Pacifico, è relativamente facile trovarsi disorientati. A mio parere si tratta di un ottimo libro che andrebbe letto una volta che si ha già una conoscenza di base della storia dei turchi.
Türkiye'de en çok bilinen yabancı tarihçilerden biridir Jean-Paul Roux ve bu kitabın ününe katkısı tartışılmaz niteliktedir. Açıkçası tarihçi olmamam ve kitap dahilinde ele alınan konuyla ilgili derin bilgimin olmaması hasebiyle kesin yargılarla dolu bir cümle kuramıyorum fakat, bildiğim, takip ettiğim ve gördüğüm kadarıyla uzun bir süre (burada eleştiriler kendi tarihçilerimize de yöneltilebilir pekâlâ) referans kitaplarının ağası olarak kullanıldı bu kitap, artı olarak bizzat Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından Liyâkat Ödülü'ne lâyık görüldü.
Güncel bilgiler dahilinde yazılan daha iyi kitaplar vardır belki şu an, bilemiyorum, lâkin dediğim üzere, hatırı sayılır bir süre referans kitabı olarak yeri doldurulamaz bir role sahip oldu Türklerin Tarihi. Gerek olaya sadece hobi olarak yaklaşanlar, gerekse akademisyenler ve öğrenciler tarafından.
Sandigimizdan, bildigimizden daha genis bir etki alanina sahipmis atalarimiz. Akisi ve hikayeyi takip ederken cidden zorlandim. Okullarda bunu ogretmeye kalksak ilkogretim 16 yil filan olur herhalde.
Kitabın arkasındaki kronolojik tablo çok büyük hizmet. Tarih bilgisi açığımı kapatmak için karşılaştırmalı hazırlamak istediğim tablonun geniş taslağını öğrendiğim onca bilginin yanında edinmiş bulunmak ayrıca mutlu etti.
Bayağı şey öğrendim ve zihnimde yeni ilgi alanları oluştu.
Türklerin Tarihi, bir siyasi tarih çalışması olarak büyük oranda dağınık ve karmaşık.
Burada Roux'yu ne denli suçlayabilirim bilmiyorum çünkü anlattığı bir coğrafyanın, bir devletin, bir halkın, bir dönemin tarihi değil; 2000 yıl boyunca sayısız başka uygarlıkla iç içe geçen, tarihsel kökler ve önemli kültürel özellikler dışında somut bir bütüncüllük taşımayan ancak bağımsız birimlerinin aynı çatı altında değerlendirilmesini engelleyecek ölçüde dağılmış ve ayrışmış da bulunmayan, dolayısıyla özgün ve geniş bir uygarlık olma niteliğini kıskanç bir kararlılıkla koruyan Türklerin tarihi.
Öyle değerlendiriyorum ki "Türk, Türkçe konuşandır," saptamasından kitabın içeriğine ve yönelimine, bu içeriğin çağlar, coğrafyalar ve anlatılar arasında dağılıp gitmesine dek tüm oklar eninde sonunda yukarıdaki tanımlamayı gösteriyor. Dolayısıyla ortada yalnızca bir siyasi tarih anlatısı bulunmuyor, kitabın ölçeği çok geniş.
Roux'nun kimi zaman yüzeyselleşen tarihsel anlatısı, kültürel tarihe değinilen noktalarda daha net ve derli toplu bir görüntü çiziyor. Bütüncül bir tarihsel incelemenin varlığından söz edemeyeceksem de bunun çok kapsamlı bir araştırma olduğunu yadsıyamam.
Böyleyken, Türklerin Tarihi bir anlamda Türk tarihine bir başlangıç, bir genel giriş kitabı olarak değerlendirilebilir. Kitabın bilimsel değer taşıması ve kaynak olarak gösterilmesi için pek çok başka çalışmayla desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Bununla birlikte bilimsel bir çalışmada bu diğer çalışmalara başvurup Roux'ya başvurmamak da düpedüz sallapatilik olacaktır.
Türklerin Tarihi, kapsamlı, kapsamından ve biçeminden ötürü dağınık ancak gerekli ve değerli bir yapıt.
Kitabın içeriği meraklısı için malum, konuya ilgi duyanlar için önemli bir kaynak. Kitap Milliyet yayınlarından çıkmış. Tercüme kötü ve muhtemelen kısaltılarak basılmış. Kaynakça, dizin, dip not yok! Ciddi bir okuyucuya bunu almamasını öneririm ! Bütününü okuyup öyle yıldız vermek daha doğru olacak !
After this book, I decided not to read history that covers long period anymore. It is not about the book, it is about me. I cannot understand well because some details are missing, which is pretty normal. So, I feel like I could not learn enough, and I could not match the situation with the environment.
Ilk ortaya çıktıkları dönemden 21. Yüzyıla kadarkit Türkleri anlatan, okuması basit, anlaşılır bir kitap. Sadece siyasi tarih değil, kültürel tarih hakkında da bilgiler sunuyor. Yaklaşık 600 sayfa olduğu için tek seferde okumak biraz sıkıcı olabilse de gayet başarılı bir genel kaynak.
yoğun, herkes tarafından es geçilen, sanat, kan, hoşgörü, katliam, kendini buluş, yükseliş, çöküş, dirilişlerle geçen bir tarih. derya denizde bir damla olduğunu farkettiriyor insana.
Faktycznie przekrojowa, i to na plus. Trochę o wszystkim i o niczym, dużo gdybania, uogólniania i myślenia życzeniowego zamiast opierania się na faktach, i to na minus. Wiele rozdziałów zupełnie niepotrzebnych, nic nie wnoszących. Dla mnie najbardziej wartościowe były rozdziały poświęcone krajom mniej znanym, ale jakoś uparcie obecnym na historycznych mapach, takich jak dwukolorowe Kojunlu, Szejbanidzi czy Kazań. Ciekawie, zwięźle i przystępnie opisana jest też rola Turków u sterów władzy na Bliskim Wschodzie.
Kitabin her satiri cok ogretici ama sitem niteliginde iki cumlesi kitabin en guzel cumlerinden;
Ilki islam ile ilgili olan; Turbanlarinin ve kaftanlarinin altinda hala eski samanin yasli bedeni vardi. Sarik sarma ile hoca olunmayacagi belliydi.
Digeri balkanlar uzerine;
Turklerden geriye hic birsey kalmamais miydi? Balkan halklarina sadece danslarini kumaslarini alkolu konutlarini bunun otesinde tum dunyaya sadece sis kebaplarini ve yogursu birakmislardir. Ancak bugun bile onlara atfedilmemektedir!!!
………….
Every line of the book is highly instructive, but the two sentences with a tone of reproach are my favorites;
About islam; Beneath their turbans and kaftans, the old and worn-out mindset of the ancient shaman still remained. It was clear that wrapping a turban did not make one a scholar.
About balkans: Had nothing of the Turks remained in the Balkans? To the Balkan peoples, they left only their dances, fabrics, alcohol, and houses; and to the rest of the world, merely shish kebab and yogurt. Yet even today, these are not attributed to them!!!!
Her sayfasından binlerce sayfa yazılabilecek tarihle dolu Türklerin tarihi. Türkler hakkında hem siyasal hem de sosyal anlamda genel bilgi edinmek için okunabilinir.