Apartman Boşluğu

by Hakan Bıçakcı

İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Ceren'e uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümsedi. Bu gülümseme, Ceren'in cephaneliğindeki en etkili siilahtı.

"Ne bu?"
"Benim bestem. İki tane. Stüdyoda kaydettik. Albüm çıkartmaya hazırlanıyoruz."

Stetoskopla kalbimi dinlemeye hazırlanan bir doktor gibi kulaklıkları dikkatle kulağına yerleştirdi. Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Mp3 çaları çalıştırdım. Bir sigara yakıp önüme bakarak bekledim. Biraz sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Sigaradan derin bir nefes çektim. Dumanı ağzımın içinde tutup Ceren'in ağzından çıkan dumanları izledim. Sesim kulağındaydı. Şarkımı dinliyordu. Ender'e dinletirken hissettiğimden çok farklı bir duyguydu hissettiğim. Korku değil, utanç... Tarifsiz, derin ve yıpratıcı bir utanç... İlk şarkının ortalarında olmalıydı. Çok etkilendiğini açık eden samimi bir ifade vardı yüzünde. Bu o kadar içten bir bakıştı ki, utancım ikiye katlandı. Ağlayacak gibi oldum. Şarkıların nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu nereden çıktığını anlatmak istedim. Bir tek ona... Tüm ayrıntılarıyla...

Beste yapmak için eve kapanan bir müzisyen, evden gelen tuhaf sesler, evin duvarındaki karanlık delik ve sahipsiz şarkılar... İlham perili bir evde geçen; yaratıcılık, esinlenme ve santaçı egosu üzerine bir psikolojik gerilim...

Apartman Boşluğu, Hakan Bıçakçı'nın dördüncü romanı, beşinci kitabı...

Genres: Turkish, Turkish Literature

253 pages, Paperback

First published January 1, 2008

About the author

Hakan Bıçakcı was born in Istanbul in 1978. After completing his primary and secondary education in Istanbul, he went to university in Ankara in 1996. In 2001 he graduated in economics from Bilkent University and returned to Istanbul.

His first novel, Romantic Fear, 2002, his second novel, Dream Diary, 2003, his third novel, Spare Time, 2004, his first book of short stories, A Midsummer's Nightmare, 2005, and his fourth novel, The Apartment Shaft, 2008 were published by Oğlak Publishing House.

His fifth novel, Dark Room, was published in 2010 by İletişim Publishers. In 2011, the Apartment Shaft, Spare Time and Dream Diary were republished by İletişim Publishers. His book of new and old short stories, Me Against All of You, was published by İletişim in 2011.

The Apartment Shaft was translated into Albanian in 2009, into Arabic in 2010, and into Bulgarian and English in 2011.

His articles on literature, the cinema and popular culture have been published in various magazines and newspapers.

Books Published:

Me Against All of You / story / 2011
Dark Room / novel / 2010
The Apartment Shaft / novel / 2008
A Midsummer's Nightmare / story / 2005
Spare Time / novel / 2004
Dream Diary / novel / 2003
Romantic Fear / novel / 2002

Reviews

[Hakan · Rating 4 out of 5]

Hakan Bıçakçı'nın ilk kez bir kitabını okudum ve çok hoşuma gitti. Diğer kitaplarına da bakacağım. Dili, üslubu, yarattığı ortam çok iyi. Tedirgin edici havasına karşın mizahı da dozunda ve çok ustaca yedirmiş kitaba Bıçakçı. Apartman Boşluğu'nun baş kahramanı Arif bana, aslında çok ilgisi olmasa da, biraz Aylak Adam'ı da hatırlattı. Buradaki yorumların bazılarında yazılanların tersine kitabın finali de bence gayet iyiydi.

[Gürcan Öztürk · Rating 4 out of 5]

Şizofreniyle gerçeklik arasında gelip giden bir kendini arama öyküsü. Karakterin hayatındaki boşlukla özdeşleşen bir duvar deliği üzerinden kurgulanmış yaratıcı bir roman.Yazarın güçlü ama yormayan tasvirleri ve araya serpiştirdiği okuyanı yakalayan tespitleri sayesinde de gayet başarılı bir kitap olmuş.

[Terss · Rating 3 out of 5]

Okuduğum ilk Hakan bıçakçı kitabı. Bir delinin sayıklamaları gibi akıyor kitap. Kitapta birden çok anlatıcı var. İlk başta okuru biraz zorlasa da bu durum, ilerleyen sayfalarda okur alışıyor.
Kitapta benim en çok ilgimi çeken şey kimsenin kimseye gerçek duygularını söylememesi. Öyle gerçekçi geldi ki sanki yazarin yarattığı o kurgunun içinde bir yerde de ben varmışım gibi geldi.

[Sevgican · Rating 4 out of 5]

Hakan Bicakci’nin tarzini, kitaplarindaki olay orgusunu, karakterleri, ruya ile gercek arasindaki gecisleri, delilik ile normalligin arasina biraktigi o ince cizgiyi her romaninda daha da cok seviyorum. Cok keyifle okudugum bir kitap oldu.

[G. İlke · Rating 4 out of 5]

Başta biraz sıkıldım. Kapaktaki gibi, büyük bir boşluk vardı sanki hikâyede. Oysa arka kapak çok daha fazlasını vadediyordu. Okumaya devam ettikçe hikâye açıldı. Ana karakterimiz Arif'in gördüğü boşlukları göremediğimiz için olsa gerek, hikâyeyi bir türlü içselleştiremiyoruz başta. Ne zaman ki Arif yeni evine taşınıyor ve boşlukla haşır neşir oluyor, biz de hikâyeye dahil olmaya başlıyoruz. Ben ikinci yarıdan itibaren beğendim ama yazarın hiçbir kitabını okumadıysanız, bu kitapla başlamayın. =)

[Ianolia · Rating 5 out of 5]

Apartamentul, un roman care poate fi definit ca un thriller psihologic, a apărut la editura Univers. Personajul principal, tânărul Arif renunţă la slujba sa într-o agenţie de publicitate, se desparte de iubita lui şi se mută într-un nou apartament. Este hotărât ca, de acum înainte, să-şi împlinească visul vieţii lui: acela de a deveni compozitor de muzică. În noul apartament, pe peretele dormitorului există un straniu orificiu din care se aud voci, iar pocnetele din instalaţia de încălzire a imobilului se articulează în ritmuri. Înstrăinat de prieteni şi de familie, Arif devine tot mai obsedat de cântecele lui, iar simţul realităţii i se deteriorează din ce în ce mai tare.
https://funions.ro/recenzii/apartamen...

[Cosmin · Rating 3 out of 5]

Bir ilginç kitap :D

[Madalina · Rating 5 out of 5]

M-a fascinat povestea lui Arif, rockerul singuratic si introvertit (posibil si schizofrenic?) care renunta la slujba lui pentru a se incuia in noul apartament si a scrie muzica. Sigur, felul cum ajunge sa compuna e neverosimil, dar trebuie sa existe niste intelesuri ascunse, metaforice in spatele... gaurii din peretele noului apartament. :) Banuiesc ca, daca ar fi sa incadram cartea intr-un curent / subcurent, acela ar fi realismul magic. Eu gasesc mai multe elemente de la Haruki Murakami aici: in primul rand existenta unei realitati paralele (lumea posibil existenta dincolo de gaurile care apar in mai multe randuri si locuri si lumea exterioara; imi place si paralela cu lumea dinauntrul apartamentului versus cea din afara lui); faptul ca eroul prefera solitudinea si uraste mutimile; mancarea si, nu in ultimul rand, muzica; cea preferata de erou este rockul si muzica clasica, iar la patiserie se aude adesea muzica de jazz.; tehno-ul nu e agreat. A, da, si ce era poate cel mai important, existenta personajelor misterioase: cel care il suna mereu, vocile care se aud prin perete, batrana din blocul de peste drum, fata care alearga prin parc. Avem si un simbol interesant (cu siguranta mai multe, dar unul m-a impresionat in mod deosebit) - pestii care, odata scosi din mediul lor (adusi, deci, intr-o alta "lume") mor; chiar daca torni peste ei un elemnt din lumea lor - apa, asta nu-i mai ajuta. Pestii par un corespondent al eroului in lumea animala. Dorinta si incercarea lui de a se izola complet pentru a compune in liniste vine dintr-o teama si repulsie fata de lumea exterioara, care nu este lumea lui. Pe mine cartea asta m-a purtat intr-o calatorie. A ideilor, a visului si a empatizarii.

[Bleda Gençay Sönmez · Rating 4 out of 5]

"Hakan Bıçakçı'nın kalemini çok seviyorum. Psikolojik gerilim türünde yazdığı için okurlarda tin dinlendirici etkisi yaratırken benzer durumlarla karşı karşıya kaldığımızda nasıl kararlar alacağımıza yol gösteriyor.

Bu betikte durağan bir olay örgüsü hakimdi. Okurken ister istermez sıkılmalar baş gösteriyor. Pes etmeden sonuna kadar okudum. Merak duygusunu biraz daha yüksek tutmalıydı çünkü okur için psikolojik gerilim türünde merak duygusu önemlidir ve merakın üzerine gitmeyi severler.

Arif gibi bizde bir şeylere odaklandığımızda gözümüz hiçbir şey görmüyor. Bu da ister istermez tinsel bunalımlara sürüklüyor bizi. Bu durumlarda en yakınlarımızdan destek almalıyız çünkü onların sevgisi ve desteği bize güç veriyor. Böylece sağlıklı kararlar alabiliyoruz.

Bu betiği okurken özümden bir şeyler buldum. Erkin irademle gelmediğim bir görevde sıkıntılar yaşadım çünkü önceki görev yerimin kıymetini bilmediler ailem. Aileme sıkıntıları anlatırken haklı olduğum halde haksızlıkla suçladılar. Bu da bende bazen hırçınlıklar yaratıyordu. Keşke adam yerine dinleyip öz hatalarının bilincine varırlardı ve bu sıkıntılar karşında bana yardımcı olsaydı belki durum bambaşka olurdu.

Atı alan Üsküdar'ı geçti. Bu saatten sonra erkin irademle dilediğim yerde görev yapacağım. O görev yerinin artısı eksisi benim kararımdır. Biraz sıkılacaksınız ama okumaya değer çok güzel bir eserdir. Okuduğunuzda özünüzden izler bulacaksınız."

[Barisborekci · Rating 3 out of 5]

Esasa geçmeden önce şekli hususlara değineyim. Akıcı bir üslupla yazılmış. Son derece kolay okunuyor. Bir çırpıda bitirirsiniz. Buna rağmen 200. sayfada kitabı okumayı bıraktım. Buradan sonrası esasa ilişkin. Hikayede daha katmanlı bir yapı bekliyordum. Ya ben anlamadım ya da cidden oluru buydu. Epey hüzünlü bir kitapla karşılaştım. Ana karakterin (Arif) biricik şarkılar yapabilmesi için epey dibi gördüğü bir süreç aslında güzelliğin ağır bedellerle geldiği tezini gerekçelendirmiş gibiydi. Şarkıların sayısı arttıkça Arif çöküyordu, kaybediyordu. Arif'in yeni evi bir nevi iç dünyası gibiydi. Sürekli güvenlik önlemi alması dışarıya karşı güvenmesi ve giderek içe kapanmasını temsil ediyordu belki de. Evi hiç havalandırmaması da yine içindeki boğulmuşluğun bir yansımasıydı belki de. Apartman boşluğu ise ölümden korkan bir narsisti besleyen bir içsel süreç gibiydi. Bu kadar sembolizm var madem nasıl katmanlı olmaz diyebilirsiniz. Belki de hikayede beni rahatsız eden unsurlar oldu, o yüzden de böyle bir önyargılı pozisyon almış olabilirim. Ama hikayenin öngörülebilirliği ve bir noktaya ulaşmasının bu kadar uzun sürmesi biraz yıldırdı. Eğer son 40'ta hikaye bambaşka bir noktaya gidiyorsa lütfen beni haberdar ediniz.

[Begum · Rating 4 out of 5]

Kitabı tanımlamak için ilk aklıma gelen ifade “huzursuzluk verici” olurdu.

“Apartman Boşluğu” okuyucuyu her sayfada daha da geren ve onu hep kötü bir şey olacağı hissiyle başbaşa bırakan romanlardan. Öte yandan bir o kadar da sürükleyici.

Depresyonda olan ve şizofrenik belirtiler sergileyen bir adamın içindeki boşlukla, duvardaki boşlukla, tavandaki boşlukla savaşmaması; aksine tüm boşluklara birer birer teslim olması ve onları sanatı için ilham kaynağına çevirmesi… boşluktan güç alarak yaratması ve yaratmaktan heyecan duyması…

Düşündürdü beni.

Boşluktan çıkış, yabancilasmadan ve depresyondan kurtulus belki de onu oldugu gibi kabullenmekle baslamali once. Belki de hep mutlu ve kanaatkar olmak zorunda değiliz. İçimizde bir boşluk varsa da o boşluğu da benimseyerek yaşayabilir, yaratabiliriz. En azından bi müddet.

[Başak Bircan · Rating 4 out of 5]

Apartman Boşluğu anlatım açısından cesur bir metin. Her bölümde anlatıcının değişmesi, okuru sürekli tetikte tutan ama başta yorucu gelebilen bir kurgu kuruyor. Metnin içine girmekte zorlandım; hatta yer yer mesafeli hissettim. Ama bir noktadan sonra bu çok sesliliğe alıştım ve tam da bu yapının metnin tekinsiz atmosferini beslediğini fark ettim. Apartman boşluğu, giderek yalnızca bir mekân olmaktan çıkıp, zihinsel ve duygusal bir sıkışmışlığın metaforuna dönüştü. Ancak tüm bu gerilimli yapı, bende daha çarpıcı, “bangır bangır” hissi veren bir final beklentisi yarattı ve kitap o doruk noktasına ulaşmadan, daha sessiz bir yerde kapandı.

Final konusunda beklentim biraz daha sarsıcı, daha yüksek sesle gelen bir kapanıştı. Gümbür gümbür diyeceğim türden bir final gelmedi; daha sessiz, daha içe çekilen bir bitiş tercih edilmiş. Buna rağmen kitap, atmosferi ve kurduğu huzursuzluk duygusuyla zihnimde uzun süre kalmayı başaracak gibi.

Sırada Doğa Tarihi var.

[Selahattin Karagöz · Rating 4 out of 5]

Hakan Bıçakçı'nın okuduğum ilk kitabı, diğer kitaplarını da okuyacağıma neredeyse eminim. Hayli tuhaf bir hikaye var karşımızda, cover grubunda şarkılar yapan Arif yeni bir eve taşınıyor ve evde karşısına apartman boşluğuna açılan bir delik çıkıyor, bu delik eşliğinde albümünün bütün parçalarını tamamlıyor. Hikaye sonuna dek o kadar güzel anlatılıyor ki okurken Lovecraft'ın "The Rats in the Walls" öyküsünden Clark Ashton Smith'in "The Hunters from Beyond" öyküsüne kadar çok sayıda klasiği hatırlamış oluyorsunuz ya da öyle bir hisse kapılıyorsunuz. Hikayenin sonu hayal kırıklığı yaratsa da gündelik hayata ilişkin gözlemler, ana karakterin ruh halindeki değişim ve okur yansıtılması şahane.

[Serkan · Rating 4 out of 5]

Hakan Bıçakçı’nın okuduğum ve en beğendiğim romanı. Post-modern ögeler taşıyor, birden fazla anlatıcı var, hikaye ilginç ve oldukça sürükleyici. Ana karakteri gayet iyi betimlemiş yazar. Şizofren kişiliği tüm hatlarıyla anlatmış. Hayatındaki boşluğu duvardaki boşluk ile betimlemiş ve sonunda tamamlanan albüm ile hayatına anlam katılıyor.
Bir tek ana hikaye etrafındaki diğer küçük hikayelerin konuya ne kattığı net değil, veya ben anlayamamış olabilirim. Bir de sonu biraz daha yaratıcı bitebilirdi, o nedenle dört yıldız ancak tavsiye edeceğim bit roman..

[huzeyfe · Rating 3 out of 5]

Hakan Bicakci, sozcuklerle arasi cok iyi olan bir yazar. O nedenle yazdiklarini okurken tuhaf bir keyif aliyorum. Ama ya konulari cok daginik isliyor ya da arda sectigi ve cumleye yakistirdigi sozcuklerin verdigi keyiften konuya odaklanamiyorum. Bu kitapta da bir seyler eksik ve havada kaldi. Daha sakin bir zamanda tekrar okuyup yorumumu guncelleyecegim, kendisine sozum olsun.

[Işıl Karaaslan · Rating 3 out of 5]

Kitap zamansiz ilerliyor. Aralarda duydugunuz cumleler onceden kurulmus ya da sonradan kurulacak sekilde. Hakan Bicakci’nin bir sinefil oldugu kitabin her sayfasinda kendini hissettiyor. Bir romandan cok karmasik yazilmis sahneler gibi. Kitabin sonunda anlatilmak istenen sey bana cok gecmedi ama kitap farkli tarzi ile edebiyat icin guzel bir acilim.

[Mert Temizer · Rating 4 out of 5]

Betimlemeler müthiş. Kişinin psikolojisi çok güzel anlatılmış. Ama keşke sonu bir olaya bağlanarak bitseydi. Yine de keyifle okudum.

[Hande Kulbay · Rating 3 out of 5]

Gereksiz süslü tasvirler olmasa daha fazla yıldızı hakettiği kesin . Bazen kapı kolu, sadece kapı koludur.

[Semih Özdemir · Rating 4 out of 5]

beklediğimden çok daha iyi çıktı. anlatım samimi ve tanıdıktı. uzun, âdalı kelimeler yerine yalın anlatım seçilmiş. bu da kitabın başarısını olumlu etkilemiş.

[Ferhat A. · Rating 4 out of 5]

Kitabın ilk yarısı çok boğucu geçse de sonradan çok keyifli bir keşif hikayesine dönüyor

[Onur Toptaş · Rating 4 out of 5]

Kitaptaki karanlık, güvensiz, hafif şizofrenik yalnızlık atmosferi Darren Aronofsky'nin filmi Pi'yi hatırlattı bana. Hikayenin ya da kurgunun alakası olmasa da hissettirdikleri bu filmle çok benzerdi. Hem bu tarz şehir gerilimleri okumayı hem de filmi çok sevdiğimden kitaba hemen ısındım. Hakan Bıçakcı'dan okuduğum ilk kitaptı, şimdi diğerlerine de başlayacağım.

Bugüne kadar okuduğum en gerçeğe yakın rüya tasvirlerinden birini de bulunduruyor kitap. Zaten yazarın, rüyalara olan ilgisinden dolayı bu kısımları diğer kitaplarında da çok etkileyici anlattığını duyuyordum. Günlük hayatta sıradan gibi görünen kent yaşamıyla bütünleşik unsurlar burada son derece tedirgin edici ve tetikte bırakıcı bir anlatıya dönüşmüş.

[Galip Dursun · Rating 4 out of 5]

Vaad ettiği sondan uzak bir şekilde bitiyorsa da kitap boyunca yaşattığı tekinsiz, rahatsız, bunaltı havası ile 4 yıldızı hak ediyor. Arif'in özelinde orta sınıf genç erkeğinin tatminsiz, para kazandığı işe ve hayatına inanmayan, kendinden beklentisi çok daha yüksek olduğu halde "başaramamış" ruh halini okuyoruz. Sıradışı olaylar ve kabustan fırlamış kişilerle yüzyüze gelmeler, birkaç dişlisi kırık muazzam bir makine gibi çalışan ve her şeyi birbirine karıştırmaya meyilli bir akıl, saplantılar, kırık dökük de olsa eline geçen bir fırsata, bir parça umuda sıkıca tutunmuş genç bir müzisyen. Arif'in yeni bir eve çıkmadan önce doktora görünmesi daha sağlıklı olurdu. Aynı şey yazar için de geçerli olabilir :)

[Rana Yolcu · Rating 5 out of 5]

Anahtarımı odada unuttum, bahçede şortla kaldım, oda arkadaşlarıma ulaşamadım. Arif gibi röntgenle kapımı açma şansım olmadığı için de mayur'un evine geldim, bana verdiği sandalyede oturdum ve arifin hikayesini bitirdim, daha doğrusu yazılı olan kısmını.

Rüyalarla ve cerenlerle ve durduk yere aklıma gelen ve durmayan düşüncelerle, delirmek ve delirmemek arasında gidip gelmelerle ve uyku ve uyanıklık arasında nerede olduğumu bilmemekle

Okumaktan keyif aldığım yazarlar hakkında bile bu kadar tutucu birisiyken kopan giden ilişkilerle nasıl başa çıkarım, çıkmam, çıkamam, belki bi noktada çıktığımı sanırım

[Fatma Zehra Sunay · Rating 4 out of 5]

Çok sürükleyici bir kitaptı, kasvetli olmasina rağmen elimden bırakamadım. Kurgu harika, super bir psikojllojik gerilim filmi olabilir ve Hakan Bıçakcı cok zeki biri. Bir de ilk şarkının sözlerini daha nota defterine alakasız notlar alırken tahmin etmiştim nedense dogru tahmin etmeme sevindim :)

[Yakup · Rating 5 out of 5]

Sürükleyici, sürükleyici..gerisi hikaye..

[Erinç D. · Rating 4 out of 5]

her ne kadar, sonundaki bazi dugumleri atmamis olsa da, epey basarili bir roman.

[Diana NM · Rating 4 out of 5]

http://dianamirancea.blogspot.ro/2014...