Diyarbakır’ın küçük bir kasabasına atanan yirmi üç yaşında bir öğretmen… İstanbul’daki güvenli evinde, televizyon haberlerinde seyrettiği “uzaktaki köy”de yeni bir hayata başlıyor. O köyün ne dili tanıdık ne de alışkanlıkları. Bu yeni dünyanın içinde ona rehberlik edenler ise otuz iki küçük çocukla bir büyük aşk…
Filiz Aygündüz’ün samimi anlatımıyla farklılıkları, kimlikleri, dili, ölümü ve hayatı sorguladığı Kaç Zil Kaldı Örtmenim?, Türkiye’nin en önemli meselelerinden birine siyasetin değil, insan öykülerinin içinden bakıyor.
“Duyduğum ilk Kürtçe kelime ‘gel’ anlamına gelen ‘were’...
Kafa karışıklığı. Ne yani, burada insanlar, anlamadığım bir dilden mi konuşuyor? Birkaç saat önce yerliyken birkaç saat sonra yabancıydık; aynı ülkenin sınırlarında. Sırf insanlar anadillerini konuşuyorlar diye… Tuhaf bir kızgınlık duyuyordum. Anlamamaktan.
“Şehirli genç bir kızın ‘aşk’ zannettiği o duygunun, netameli bir zaman ve mekana katlanabilmek için uydurulmuş bir tür tutunabilme hikayesi....”
“Keçke bebav çiyaya beav” - “Babasız kız susuz dağ gibidir”
Kürtlerin çoğunluk olarak yaşadığı ve fakat Kürtçe konuşmanın yasak olduğu bir coğrafyada, bacak kadar çocukların hayatlarında ilk defa 7-8 yaşında okulda karşılaştıkları Türkçe ile ilişkilerini, ve daha fazlasını basit bir dille anlatan canım kitap!
"Bazı geçmişler, bazı lafları kaldırmaz..." demiş yazar hikayesinin sonunda... İlk başlarda büyük büyük laflarıyla çok ısınamasam da kitabın anlattığına, Mehmet Bey / Mehmet'in anlatmaya çalıştığına ısınıverdim... Keşke diye de bitirdim hikayeyi işte...
Dicle ile Fırat iyi ki doğmuş doğmasına da Zilan ile Mervan daha güzel olurdu sanki.. Bu da burada kendime not olarak dursun...
kim neye göre veriyordu ölüm kararını acaba? Benim korkacak bir şeyim yok deyip duruyordum yine; ama korku o kadar bulaşıcı bir şeydi ki gocunmak için yaraya da ihtiyaç yoktu.
iyi de burada başka bir hayat var,burada hayat var, burada korku var, insanların yüzlerindeki tedirginliği görmemek mümkün değil, insanlar çok mutsuz..
bir çırpıda anlatırsa daha mı az acı verir bazı hikayelerin sonları, ondan mıdır soluk soluğa bitişi..
"Ölüm fikriyle başa çıkmak için hiç ölmeyeceğine ya da bir kuvvetin kendisini koruyacağına içte içe inanan insanların ortalama huzuru içindeydim." s. 101.
Kaç Zil Kaldı Örtmenim?, ilk tayini Diyarbakır'ın Silvan ilçesine çıkan İstanbullu genç bir öğretmenin gözünden, bir ülkenin birbirlerine yabancılaşan insanları ve öğretmenlik yolunda uğradığı acı-tatlı durakların samimi hikâyesi.
O zamanları tekrardan hatırlamak, ve geriye dönmemek için okumak lazım kitabı. Kitaba insancıl yan katabilmek için kitabın yarısından fazlasında aşkından bahsetmiş, ama biraz daha çocuklardan ve gündelik hayattan bahsetseydi daha aydınlatıcı olurdu.