“İşte hazırlık başlıyor, okul günleri bitiyor. Geç gelen baharla, kışı hatırlayan bir ben varım. Artık durgunluk son buluyor, mutluluk başlıyor, dolaplarının içine yazılar yazıyorlar, kalpler çiziyorlar, bir ok kalbi delip geçiyor –aşk böyle bir şey mi? –temiz giysilerini giyiyor, saçlarını tarıyorlar, bir yıl sonra nerede buluşacaklarını, az sonra –kaçınılmaz bir biçimde gülünç olacak bir veda töreninden sonra- buradan çıkıp gittiklerinde neler yapacaklarını kararlaştırıyorlar. Bir sevinç dalgası, bir heyecan sarıyor her yanı. Oysa zaman geçip gitti ellerimizin arasından, çocukluk günleri bitti, bu, özgürlüğün başladığı değil, korunağın yıkıldığı gün..."
İstanbul, Ankara, Lefkoşa ve Ağrı - Doğubeyazıt'ta tamamladığı ilk ve orta öğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Çeşitli basın kuruluşlarında çalıştı.
1989 yılında yayımladığı Kış İkindisinin Evinde adlı ilk kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı.
1990 yılında Konuştuğumuz Gibi Uzaklara, 1992'de Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum, 1996'da Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları adlı romanları yayımlandı. Yazı ve denemelerinin bir bölümünü İğreti Yaşamlar adlı kitabında topladı. 2003 yılında Başucumda Müzik adlı romanı yayımlamıştır.
Halen televizyon programları yapmaya ve köşe yazıları yazmaya devam etmektedir.Bu siralar ntv de yayinlanmakta olan "Siyaset hakkinda hersey" adlı televizyon programını Ciğdem Anat ile birlikte sunmaktadır.
Yazarın ilk okuduğum kitabı " Başucumda Müzik " idi. Bu kitapta da yazara özgü aynı dil mevcut ancak o kadar karmaşık ki. Yan cümleler çok fazla ve uzun. Bu yüzden kitaptan bir anda kopup tekrar aynı yeri okumak durumunda kaldım.
Yazarın Konuştuğumuz Gibi Uzaklara, Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum ve Kış İkindisinin Evinde adlı 3 eseri lise yıllarında bayılarak okuduğum kitaplardı, yıllar sonra yetişkin gözüyle okumak istedim. Kürşat Başar sıradanlığın dışında ve çok özel bir tarza sahip.Eserlerindeki şiirsel melankolik tadı , devrik cümlelerini, noktalama işaretlerinin yokluğunu dahi çok seviyorum. Üstelik yazar en az 30 yıl önce bu incelikleri denemeye cesaret etmiş . Herkese önerebilirim diyemem çünkü kurgusu dağınık ve takip etmek özel bir çaba istiyor ama varoluşsal kaygılar ve hüzün içeren, karakter /olay anlatımından çok duygu ve düşüncelere yoğunlaşan kitapları seviyorsanız hoşunuza gidecektir.
Guzel, ama en son noktaya kadar biraz kopuktu. Tam hikaye aydinlanmadan once, guzel yazilmis ama birkac ay sonra hatirlayacagim bir hikaye yok diye dusundum. En sonunda taslar yerine oturdu ama gec kalmisti, hikaye sonuc olarak aklimda kalmadi. Ama cok guzel ve akici bir anlatim tarzi olan bir kitapti. Bir Kursat Basar kitabi daha deneme istegi uyandirdi.
Kürşat Başar'ın daha önce Yaz romanını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitapta da zaman zaman benzer tatlar yakalasam da geneli itibariyle biraz dağınık bir kitaptı bence. Sevdim ama büyülenecek kadar değil.
Çok, çok zor bir kitaptı. Önce bunu yazdığı için gıpta ettim Kürşat Başar'a. Sonra beni kendisine âşık eden cümlelerine gıpta ettim... Zannediyorum ki en sevdiğim Türk yazarlar arasındaki yeri artık kolay kolay sarsılmaz.