Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsüdür. Yaşar Kemal'in söyleyişiyle 'içinde başkaldırma kurduysa doğmuş' bir insanın, 'mecbur adam'ın romanı. Eşkıyalığı bırakarak evlendiği Seyran ile bir Akdeniz kasabasına yerleşen Memed, burada milli mücadele kahramanlarından muallim Zeki Nejad'la dostluk kurar. Memed, köylüye zulmeden çeltikçilerle mücadele eden Zeki Nejad'ı öldürten Şakir Bey'i öldürerek yeniden dağa çıkar. Kendini yakalamak için köyleri boşaltarak köylüleri Çukurova'ya süren milletvekili Arif Saim Bey'i de öldürür. Bu olaydan sonra İnce Memed'in imi timi belirsiz olur. "Türk halkının 1950 yılında, çeyrek yüzyıllık bir siyasal iktidarı niçin değiştirdiğini anlamak için bence İnce Memed 4'ü, bu, resmi tarihin dışında yazılmış romanı okumak yeter." - Fethi Naci, Bir Romancı: Yaşar Kemal "İnce Memed hem Homeros şiiri, hem ortaçağ türküleri, hem de bir proleter destanı ya da bir serüven romanı, hatta toplumsal bir belge niteliği taşıyor."
Yaşar Kemal, asıl adı Kemal Sadık Gökçeli. Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer.
Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu; 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943’te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladı. Askerliğini yaptıktan sonra 1946’da gittiği İstanbul’da Fransızlara ait Havagazı Şirketi’nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten sonra İstanbul’a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.
Şaşırtıcı imgelemi, insan ruhunun derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca Türk romanının değil dünya edebiyatının da önde gelen isimlerinden biri olan Yaşar Kemal’in yapıtları kırkı aşkın dile çevrilmiştir. Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında beşi Türkiye’de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi aldı. 28 Şubat 2015 tarihinde vefat etti.
Yaşar Kemal was born as Kemal Sadık Gökçeli in 1926 in the Hemite village of Kadirli, Osmaniye, where his family, originally from the village of Ernis (present-day Ünseli) near Lake Van, had settled after a long period of immigration caused by the Russian occupation during World War I. With his amazing imagination, grasp of the inner depths of the human soul, and lyrical narrative, Yaşar Kemal became one of the leading name not only of Turkish literature, but of world literature as well. Translated into more than forty languages, Yaşar Kemal is the recipient of many awards in Turkey and more than twenty international awards including Prix mondial Cino del Duca, Commandeur de la Légion d'Honneur de France, Commandeur des Arts et des Lettres of the French Ministry of Culture, Grand Officier de la Légion d'Honneur de France, Premi Internacional Cataluña, Peace Prize of the German Book Trade, as well as seven honorary doctorates—five in Turkey and two abroad. The last award Kemal received was the Bjørnson Prize given by the Norwegian Academy of Literature and Freedom of Expression (Bjørnson Academy) on November 9, 2. Yaşar Kemal died in İstanbul on February 28, 2015.
çok güzel serileri bitirince ağlayasım geliyor. bu ağlama hissi serinin sonunun mutlu veya mutsuz olmasıyla ilgili de değil, tamamen bu kadar harika şeyleri içinde yaşarmışçasına okuyup bitirdikten sonra elini kolunu nereye koyacağını dahi bilememekle, o hissi atlatamamakla ilgili. tabi bir de artık hiç "ilk defa" okuyamayacak olmak var. ince memed serisi de benim için "keşke tamamen unutsam da sil baştan okuyabilsem" dediğim kitapların baş köşesinde yerini aldı. normalde serileri peş peşe okuyamam, bunalırım; o yüzden araya kitap alırım ama 2'den sonra bir yıldan fazla beklediğim için çok pişmanım şu an. 1'den sonra "bir ağa öldürsem bir başkası gelir" temasıyla biraz bunaltan 2. kitabın da etkisi var elbette ama 3'ün başından 4'ün sonuna doğru giderek artan tempo sizi bambaşka bir yere götürüyor, özellikle kitapların son çeyreklerini sanki at üstünde hızla gider gibi okuyorsunuz. yaşar kemal'in insanlarla, insan olmakla, muhtelif insan karakterleriyle, huylarıyla ilgili gözlemleri ve bu topraklarda bir şeylere başkaldırmakla ilgili gözlemleri o kadar zamansız ki, şimdi de, bundan yüz yıl sonra da geçerliliğini hiç kaybetmeyecek bir destan ince memed.
Yaşar Kemal'in, gelmiş geçmiş okuduğum en iyi yazar olduğunu düşünüyorum. Ne zaman Yaşar Kemal okusam aynı coşkuyu, aynı sevgiyi yaşıyorum, tekrar tekrar hatırlıyorum Yaşar Kemal'i sevmeyi, insanı, kuşu, çiçeği, doğayı, herşeyi sevmeyi...
Geçenlerde twitter'da takip ettiğim hekimlerden biri ki tüm hekimler gibi kapasiteli biri belli ki, takipçisi de çok fazla, takipçilerine yaz okuması önerileri sormuş. Cevaplar da çoğunlukla ya popüler çok satan kitaplar ya da klasiklerden olmuş. Hepsinin altına 'okudum', 'okudum' diye yazmış. Gözüme İnce Memed önerisi de ilişti birden, ona verdiği cevap 'okudum, bir daha okurum' idi :)
Gerçekten tam da bu...o kadar çok kitap var ki hepimizin okunacaklar listesinde. Ben de okuduğum kitaplara tekrar tekrar dönemiyorum. Ama hak verdim bu doktora; söz konusu olan Yaşar Kemal ise gerçekten 'okudum, bir daha okurum' denir.
Yaşar Kemal sanki, tüm iyi yazarların onları severek okumamıza sebep olan en iyi yeteneklerinin bir vücutta toplanmış hali gibi geliyor bana. Karakter yazarları vardır, çok iyi karakter kurgularlar asla unutamayız, onlar o kadar gerçektirler, kimi dili sihirbaz gibi kullanır, okumalara doyamazsın şiir gibi, destan gibi. Kimi çok güzel kurgular, yaw bu konuyu nasıl akıl etmiş de bu şekilde anlatmış dersin vs vs. Yaşar Kemal hepsini iyi yapıyor, eksiği yok fazlası var.
Ve bence en önemli, en temel özelliği her zaman insanın özünün iyiliğine inanıyor olması...tüm metinlerini aslında iyilik üzerine kuruyor olması ve tam da bu yüzden okura doğrudan güzelliği hissettirmesi.
Yaşar Kemal'den küçük bir alıntıyla bitirmek istiyorum sözlerimi:
“bilinçli olarak ben aydınlığın türküsünü, iyiliğin, güzelliğin türküsünü söylemek istedim. Romanlarım yaşam gibi doğru söylesin, yaşamla birlik olsun istedim. Çünkü yaşam umutsuzluktan umut üretmektir. İnsan umutsuzluktan umut üreterek bugüne kadar gelmiştir.”
İyi ki yaşamışsın Yaşar Kemal, iyi ki İnce Memed'i, Hürü Ana'yı, Topal Ali'yi yaratmışsın. İyi ki kokusunu duymuşsun yarpuzların, pürenlerin, ılgınların...
ince memed, dört kitap boyunca süren büyülü bir yolculuğun hikâyesi. tek tek her kitaba yazmak yerine, tümüne dair bir şeyler söylemek istedim.
kitap o kadar muazzam ki, çukurova’nın sarı buğday tarlaları, köylülerin alın teri ve yaşadıkları zorluklar sanki gerçekmiş gibi. yaşar kemal, ince memed’in ağalık düzenine başkaldırısı üzerinden yüzyıllardır süregelen eşitsizlikleri, sömürü düzenini ve adaletsizliği çok güzel anlatıyor.
direnmek, hakkını aramak, özgürlük için savaşmak.. aslında bana göre ince memed’in özü tam da bu!
Serini ilk kitabını kağıt kitapla okudum ama iki, üç ve dördüncü cildi Storytel'de Emre Melemez'in inanılmaz sesinden dinledim. Kendi okuyacağımdan çok daha fazla keyif aldım. Tonlaması, aksanı, tutarlılığı, her şeyiyle muhteşemdi. O yüzden Storytel'iniz varsa buradan dinlemenizi tavsiye ederim.
Gelelim kitaba. Kitapla ilgili o kadar fazla söylenecek şey var ki hiçbirşey söylememek daha mı iyi bilmiyorum. Ben jandarmaya olan inancımı bundan 15 sene önce jandarma olunca zaten kaybetmiştim. Jandarmaların madencilerle içli dışlı olmaları mı dersin, devriyeye çıkmayıp çıkmış gibi göstermek için araçların iki tekerini havaya kaldırıp kilometre yaptırmaları ve benzin harcatmaları mı dersin, ne ararsan vardı. Bu bir de batıda, eminim ki doğuda çok daha acayip şeyler oluyordur.
Beni en çok üzen şey neredeyse 40 yıl önce yazılmış bu kitabın hala bugünkü kadar güncel olması. Kolluk kuvvetlerinin güç ve merci sahibi insanlara peşkeş çekilmesi. Devletin hiçbir zaman halkçı olmaması. Yedikçe doymaması. Yalan, dolan, ihanet, iftira, rüşvet o gün neyse bugün de öyle. Yazık benim ülkeme, yazık benim milletime. Ya da müstehak. Gerçekten bilemiyorum.
Özetle bu ülke hiçbir zaman bataklığı kurutmayı düşünmedi. Hep sivrisineklerin peşinden koştu. Sorun hiçbir zaman ağalar da paşalar da değildi. Sorun hiçbir zaman politikacılar da köylüler de değildi. Asıl sorunu hep ıskaladık. O yüzden de hep yerimizde saydık. O yüzden hiç kusura kalmayın, kötüler hep kazanacak, iyiler hep kaybedecek. İyiler bir muhabere kazanırken sevinecek, o sırada kötüler savaşı çoktan kazanmış olacak.
Henüz Türk yazarlardan bu kalibrede bir yolculuk okumadım. O yüzden her zaman beni şaşırtacağına emin olduğum yeni bir İnce Memed'in kitaplığımda olmaması üzücü.
Keşke öğretmenler klasik klasik diye Rus Edebiyatı okutacağına öğrencilerine bunu okutsa.
Destansı bir yolculuğun sonuna geldiğim için bitirirken üzüldüğüm kitap. 39 yılda tamamlanan seride hemen hemen her kitapta Yaşar Kemal'in tarzında değişiklik görebildim(3. kitapta 10 sayfada bir kullanılan "gitti çatladı" kalıbını asla unutamam:)). Ne yazık ki bu son bölüm 80'ler Türkiye'sinden çokça etkilenmiş. Önceki romanlarda kasaba kapitalistlerinin köylü halkı ezmesine karşı çıkan bir Memed karakteri vardı ve bu 50-60'lar Türkiyesi ile örtüşmekteydi. Son romanla birlikte kapitalist öğe arkaplana atılmış, daha çok ceberrut devlet diyebileceğimiz bir Asker/Vali/Kasaba Memurları/Milletvekili grubu öne alınmış düşman olarak. Ayrıca Toroslarda herkesin eşkiyalara katılması, eşkiyanın kutsal bir öğe olarak ele alınması(her fırsatta Memed'in Hz.Ali'ye benzetilmesi vs) da gene 80'lerde eylemlerine başlayan terör örgütüne sempati olarak eklenmiş gibi geldi bana. Son olarak, yoz subaylara yapılan abartılı övgülerden bahsederken "sarışın bir kurda benziyordu", "yaylanan duruşu" vs gibi tabirler kullanılmasını, Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye destanındaki Atatürk tabirine eleştiri gibi hissettiğim için 1 puan kırdım efendim.
21 Mart 2025’te başladığım bu uzun yolculuğun sonuna geldim. Bu gündem içerisinde okunabilecek en güzel destanı okudum. Gözümün korkmasına hiç gerek yokmuş ama bir yandan da iyi ki bu yaşımda, bu günlerde okumuşum.
“Bakın arkadaşlar bir İnce Mehmed, yüz bin ince Mehmed olsa böyle, yüz bin de dağlarda dolanan atı bulunsa, bu halk başkaldıramaz. Bizim halkımız binlerce yıldan bu yana yoksulluk çekmiş, ezilmiş, çiğnenmiş, bütün insan olma gücü elinden alınmış bir halktır. Böyle bir halk değil başkaldırmak, korkusundan gözünü bile açamaz, siz keyfinize bakın. İnce Memed de birkaç gün dağda dolaşsın bakalım. “
Olağanüstü bir eser, kuşkusuz bir başyapıt. İnce Memed, Köroğlu'ndan Dadaloğlu'na, Kozanoğlu'ndan, Çakırcalı Mehmed Efe'ye, Anadolu'da zalim ağalara, beylere, sultanlara karşı, emeği insafsızca sömürülen, insandan sayılmayan, insanlık onuru aşağılanan Anadolu yörük ve köylülerinin hakkını savunan eşkıya karakterinden esinlenerek yaratılmış bir kahraman. Küçük Yaşar Kemal'i ailesiyle yaşadığı Türkmen köyünde köy odasında, kahvesinde köyü ziyaret eden aşıklardan defalarca Köroğlu destanını ve nice başka eşkıya hikayelerini dinleye dinleye yüreğine nakşederken hayalleyebilmek mümkün.
Fakat henüz onyedi yaşında siyasi nedenlerle hapse giren Yaşar Kemal'in gençliği ve çocukluğunda yüreğine nakşeden salt eşkiya hikayeleri ve zorunlu iskanla Çukurova cehennemine yerleştirilen yörüklerin dramı olmamış. Bu romandan öyle anlaşılıyor ki YK'nin tüm çocukluk ve gençliği Toros Dağları, Çukurova ve doğu Akdeniz kıyılarını, bu coğrafyanın her bir taşını, otunu, çiçeğini, börtü böceğini uzun uzun gözlemlemek, zihnine ve ruhuna iyice işlemek, kokularını aklına kazımakla geçmiş. Sanmıyorum ki bir coğrafyayı bu kadar güzel anlamış ve anlatan başka çok yazar olsun. Sanmıyorum ki çok yazarın hafızasından kalemine akan bu kadar geniş ve nüanslı bir kokular skalası olsun.
İnce Memed sayesinde Toros dağlarının püren çiçeklerini, yarpuz otunu öğrendim. Öğrendim ki arıların püren çiçeğinin özünden yaptıkları balların en lezzetlisiymiş. Ama püren çiçeği dağda başka, Akdeniz kıyısında başka kokarmış. Yörükler ve dağ köylüleri yayla çorbalarına ille yarpuz koyarlarmış. Bu yörenin tarhanasına sarımsak kokar, üstüne mis gibi tereyağı haşlanırmış. Korkunun bile kokusu olduğunu, ekşi ter koktuğunu, içinde kara yılanlar gezen bataklığın kokusunu İnce Memed'den öğrendim.
Çocukluğunu 1930lu yılların Toroslarında Hemite nam dağ köyünde geçiren Yaşar Kemal'in kokular konusunda ne kadar incelebildiğini fark edince, anladım ki modern hayatlarımızda bizden yalnız temiz havamız, özgür akan derelerimiz, ormanlarımız çalınmamış. Bizden koku alma duygumuz bile çalınmış ki ona kadar çalabilen zorbalara karşı hakkımızı arayacak bir İnce Memed'imiz de yok. O güzel insanlar, o güzel atlara binip...
4 kitap boyunca Çukurova'da yaşadım ben. Memed'in kartal bakışlarını gördüm. Kan emici Abdi, Hamza, Mahmut Ağa'nın ve Arif Saim Bey'in kötülükleri beni de buldu. Hatçe'nin ve Seyran'ın saflığı yüreğimi hafifletti, Hürüce Ana'nın şefkati içime işledi. Memed'in atını gördüm bir dorukta, akşam güneşi arkasında, simsiyah duruyor tüyleri pasparlak. Müslüm çocuğu gördüm yılanlardan korkan yüreği ama üzerine bir ordu gelse de kötülüğe boyun eğmez aynı yürek. Kimi zaman yarpuz kokuları püren kokularına karıştı hayatımda hiç duymadığım kokuları burnumun dibinde hissettim. Ben kitap okumadım adeta Çukurova'da yaşananları gördüm, yeri geldi sevindim, yeri geldi çok üzüldüm.
Kendi de çocuk sayılan İnce Memed senin cesaretinin bir parçası herkeste olsa dünya çok daha güzel bir yer olurdu hepimiz için. Ne ezen kalırdı ne de ezilen. Anadolu'nun Çukurova'ya indirgenmiş hali olan İnce Memed bir başkaldırı kitabı.
Bittiğine içimin yandığı tek kitapsın sen İnce Memed. Hatçe'nin çocuğuna ne olduğunu da yazsaydın, Seyran'la Memed mutlu mu yaşadılar bari onu söyleseydin içim bir nebze olsa ferah kapatırdım kapağını. Ama eminim Yaşar Kemal İnce Memed'i bizi mutlu sonla uyuşturmak için yazmadı aksine bizi silkemek, ayağa kalkın demek için yazdı. Keşke herkese okutulsa ders kitabı olsa İnce Memed ama ihtimali dahi olamaz bu sistemde.
Ben üzerime düşeni yapacağım ve okumayan kim varsa okutmaya çalışacağım. Bu yazımı okuyan arkadaşım eğer sen de okumadıysan ve okumak için doğru zamanı bekliyorsan hiç durma başla ilk kitaptan. Doğru zaman okumaya başladığın zamandır senin için. Şimdiden İnce Memed'Ie iyi yolculuklar sana Çukurova'da yarpuz kokularının içinde ...
Destan bitti! Keşke çok çok önceleri okusaydım, keşke ortaokulda, lisede karşılaşsaydım. Keşke İnce Memed diye bir ders olsa okullarımızda. Tarih de var mitoloji de... Hukuk da var, ekonomi de... Edebiyat da var psikoloji de... "Yaşar Kemal Türkiye'dir" ne demekmiş yeni anladım.
Çok çok güzeldi. Yeni bir set alacağım, okudukça okuyacağım, okuttukça okutacağım.
Okuduğum en güzel şey… Yaşar Kemal’in söylediklerini anlayabilmekten ve aynı dilde anlaşabilmekten o kadar o kadar mutluyum ki kelimelerle ifade edebilecek gibi değil…
“ duvarın dibinde resmim aldılar ak kağıt üstünde tanıyın beni”
Şimdi diyebiliriz ki Memed her bölümde vites arttırıp daha güçlü bir beyi/ağayı öldürdü ama haksızlıklar, adaletsizlikler bitti mi? Bitmedi. Çünkü sorun hiçbir zaman Abdi Ağa, Ali Safa Bey, Mahmud Ağa ya da Arif Saim Bey değildi. Bunlar sorunun görünen yüzüydü sadece. Sorun bunları üreten ekonomik, toplumsal ve politik yapıdaydı. Bazı şeyler kahramanların bile boyunu aşar.
This entire review has been hidden because of spoilers.
İnce Memed 4 | #kitapyorumu "...Azıcık aklı olan bir daha kendini ölüme atar mı? İnce Memed de çok akıllıdır, o her zaman ne derdi biliyor musun? ... " "Ne derdi Ali?" "Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz, derdi." 5/5⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️ Bir efsane daha benim için sona ermiş oldu. Çok uzun zamandır okumak istediğim ve ilk kitabını elime aldığımdan beri beğenimin büyüklüğüne kendim de şaşarak okuduğum seriye veda ediyoruz. 32 yıllık bir yaşam diliminde yazılan bu kadar geniş bir seriye bir daha ne zaman insan denk gelir bilinmez. Peki ya asıl bu kadar güzel bir karakteri okumaya insan bir daha ömründe ne zaman şahit olur o da bilinmez. Daha ilk kitabından İnce Memed'e dair okuduğumuz şeylerle onu ufaktan tanımaya başlamamla gönlümde nasıl yer ettiyse, onun ne zaman canı yansa yazarın mükemmel kalemi sayesinde tüm hisleri ta içimde hissettim. Dördüncü kitap da öncekileri aratmayacak kadar dolu dolu bir kitaptı. Olayların hiç ardı kesilmedi. Bir yandan köy halkı, bir yandan İnce Memed, bir yandan Arif Saim, diğer yandan Murtaza Ağa ve yandaşları derken herkesin dilinden neler yaşandığına şahitlik ediyoruz. Dördüncü kitabı da çok ama çok beğendim ama benim için seride ilk kitabın yerini hiçbir şeye değiştiremem. İnce Memed'in ilk dağa çıkışı, ilk cinayeti, ilk aşkı derken ilk kitap muazzam bir şeydi ve serinin en acı kitabıydı. İkinci kitapsa birden sonra kesinlikle en çok sevdiğimdi. Sanırım benim beğenim devam kitaplarıyla bir tık azaldı. Yani şöyle açıklamam gerekirse tam anlamıyla diğer kitaplardan hiçbiri ilkine yetişemedi bende. O hikayeye ilk atılan adımla birlikte ilkinin yeri çok bambaşkaydı. Bence çok şanslıyız. Neredeyse bir ömre yetecek kadar Yaşar Kemal kitabı var. Kalemini öyle çok sevdim ki zaten üç kitaptır yorumlarımda öve öve doyamıyorum, siz biliyorsunuz artık. Çok buruğum bittiği için ama her güzel şeyin bir sonu var. Umarım yazardan okuyacağım diğer kitaplarında da en azından benzeri beğeni hissiyle sarmalanırım. Henüz okumadıysanız çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Bence İnce Memed edebiyat tarihinin en çok değer verilmesi gereken kitapların başında geliyor. Anadolu insanını bu kadar yakından anlatan ama aslında en büyük takdire şayan şey insanlığı bu kadar yakından anlatan bir kitabı olması. İnsanoğlunun nasıl her yapılan iyiliği işine geldiği gibi unuttuğunu Murtaza Ağa ve Topal Ali sayesinde tekrar öğreniyoruz. Her zaman zulme karşı çıkan olduğu gibi başını eğenin olduğunu da, yapılan iyiliğe nasıl hıyanet edildiğini de, vicdan azabını da, çok sevdiğine analık etmeyi de, bir halkın bir kahramanı bağrına basmasını da kısacası tam anlamıyla insan olmayı okuyoruz. Bol keyifli okumalar dilerim..
Ahh İnce Memed...Son sayfayı okuyup kapağı kapattıktan sonra Yaşar Kemal’e bir kez daha minnet duydum. 〰 Üçüncü kitabın bir ağanın daha öldürülmesi ile bitmesinin ardından (spoiler olmaması adına kim olduğunu yazmadım.) serinin son kitabı daha hareketli başlıyor ve sonuna kadar da bu tempo böyle devam ediyor. İnce Memed’e olan sevgilerinin ve bağlılıklarının sonucunda halkın maruz kaldığı işkenceyi okumak yüreğimi öylesine yordu ki...Yeter artık demek istedim çoğu zaman. Bu ağalar, ağa maşası jandarmalar niye yorulmuyordu kötülük yapmaktan? Mal mülke boğulan kişinin yapamayacağı şey yok muydu gerçekten? Öte yandan onca işkence sonunda kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan köylünün umudun sembolü ve zulme başkaldırının figür olan İnce Memed’i korumaya devam etmesi beni en çok etkileyen kısım oldu herhalde. Bir tek sonunun biraz daha farklı bitmesini beklerdim. Sanki devamı gelecekmiş gibi bitirmiş Yaşar Kemal. Belki de bir gün 5. kitabı yazma ihtimali doğar diye böyle yapmak istedi, kim bilir. Türk edebiyatının mihenk taşı olan İnce Memed ile herkesin bir gün bu tadına doyum olmaz yolculuğa çıkması dileğiyle.
Again, the several plans start against to thin Mehmed in turn proud Mr. Arif Saim, Colonel Azmi and Major Nafiz. Thin Mehmed becomes a reel folk hero of insubordinate against to cruelty. Story shows also that there are a lot of brave people live in Toros' village. There are interesting characters on the book such as Crafty Mr Sakir, his relative with statesmen and Ferhat Hoca. Ferhat Hoca looks like a saver like Robin Hood. The final of the story is so good.
Bir destanın sonu… İnsana dair tüm duygu ve eylemlerle örülü, adeta efsunlu bir yolculuktu İnce Memed okumak. Bunca zamanı beraber geçirdikten sonra artık okunacak bir İnce Memed kitabının kalmayışı insanda hatırı sayılır bir boşluk bırakıyor.
Mükemmel ya. Aylardır İnce Memed ile yatıp kalkıyorum ve bu o kadar güzel bir yolculuktu ki.. İyi ki bu dünyadan Yaşar Kemal geçmiş, çok büyük.
-Ferhat Hoca uzun, üç şerefeli minareye çıkmış ezan okur gibi bütün dünyaya vaaz ediyordu. Yeni, güzel, görkemli, kanatlı düşüncelerini söylüyordu. İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun cennetine başkaldırmış. Allah, başkaldır ya kulum, demiş, insanların bir kısmı başkaldırmış, onlar, Allah indinde mutlu kişiler olmuşlar, bir kısmı, yani çoğunluğu Allah’ın emrine uymamış, Allah onlara cehennemini vermiş. İnsan kendine, kendi yüreğine, kendi korkusuna toptan başkaldırmadıkça insan soyu bundan da beter olacak, aşağılanacak, zulüm, korku iliklerine işleyecek, insanlıktan çıkacak, bir solucandan da daha mutsuz olacak. Solucanın gözü yok, kulağı, ağzı, dili yok, insanın var. İnsan soyu başkaldırmayı yemek, içmek, yaşamak, uyumak, çocuk yapmak gibi bir yaşama biçimi yapmazsa bugünden de bin beter olacak, içi boşalacak, duymayı, düşünmeyi, sevmeyi, sevişmeyi, dostluğu, arkadaşlığı, göğün, yerin, kurdun kuşun, akar suyun, tanyerindeki ışığın, yürekteki sıcaklığını unutacak. Allah buyurdu ki, ben sizi yarattım ki başkaldırasınız, siz beni dinlemediniz, önce kendinize, sonra başka insanlara, sonra her şeye, her şeye boyun eğdiniz, ne buldunuz, ne öğrendinizse, ne yarattınızsa hepsi boyun eğme üstüne oldu. Ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, boyun eğmeyenleri lanetlediniz, öldürdünüz, kustunuz, ve boyun eğdiniz, boyun eğmeyi, yemek yemek, su içmek, sevişmek gibi bir yaşama biçimi yaptınız. Ve de öldünüz. Ve de solucandan beter oldunuz. Daha da olacaksınız. Hoca coşmuştu, bağırıyordu, güzel sesi dağı taşı eritiyor, insan yüreklerine işliyordu. Hoca, o güzel, ışıklı kara gözleri yaş içinde kalarak, daha vakit varken, daha her şey bitmemişken, eeeeeey, insanoğlu başkaldır, diye bağırıyordu, korkma, içindeki o yüz bin yıllık ağının, korkunun üstüne yürü, ona başkaldır. Önce içindeki, yüreğindeki zinciri kopar, başkaldır. Sonra dünyanın bütün zincirlerini kır, tekmil kötülüklere başkaldır, iyilik getir. Getirdiğin iyilikler de, belki bir gün insanlar için kötülük olur, kendi iyiliğine de başkaldır. Eeeey, insanoğlu, sen solucan, sen karınca, sen böcek değilsin.-
“Bu dağlarda on kez ölmeden bir kez dirilemezsin..”
Küçüklükten gözlerine gelip oturan iğne ucu gibi çeliş ışıltısıyla arkadaşının bahsettiği köye kaçmaya çalışan Memed, çatal kılıçlı dağ aslanı Ali’yle, hikayesi hala yankılanan Köroğluyla bir tutulan bir mit nasıl oldu?
Bu kaç cilt kitap nasıl bir solukta (uzun bir soluk gerçi ama ☺️) nasıl geçti?
Bir insan içinde isyan kurduyla isyan etmeden yaşayabilir mi?
İçi kaldırmasa adam vurmayı, dağlarda gezmeyi sevemese de hep özendiği bir sakin hayatçığa kavuşsa, yanına anasını alsa sevdiğini alsa huzur bulur mola? İsyan kurdu bir kara adam olup kendinin ikizi peşine düşmez mi?
Memed, İnce Memedliğinden kaçamıyor yine bu kitapta da. Serinin 10 kitabı daha olsa 10 kerede vaz geçse dağlarsan yine isyan ederdi eninde sonunda ya bir şeyleri de değiştirdiğini gördü artık İnce Memedliğin. En ufak sıkıntıda söven sayan köyler, ovalar, onun adını aldı da kendi adlarını unuttu. Unuttukları adlarını acıyla, dayakla, sopayla, silahla geri hatırlatamadı candarma ki canın sağ olsun dedi köyler yine.
İnce Memed destanı bittiği için bir garip kaldım keşke daha fazlası olsaydı okusaydık bir bu kadar daha. Çünkü Memed bazen unutuverdiğimiz bir yanımızı anlatıyor da utangaçlığından yine yüzümüze bakamıyor gibi. Mükemmeldi.
Kendimi şu an o kadar büyük bir boşlukta hissediyorum ki, bir yandan da böyle bir efsaneyi okuduğum için şanslı. Son kitapta ile birlikte artık İnce Memed ve diğerleriyle bütünleşiyor, o dönemin siyasi ve sosyal yapısını çözümlüyorsunuz. Elimden bırakamadığım, bitirince yalnız kaldığım bir eser olarak kitaplığımın en üstünde kalacak. Özleyeceğim.
haddim midir bilmiyorum ama maalesef 3. ve bu kitaptan 1. 2. kitaplardaki kadar keyif alamadım. belki sadece ilk 2 kitap olarak kalsaymış seri daha iyi olabilirmiş. çoğu yerde hatta tamamına yakın kısımda tekrara düşerek benim için hayal kırıklığı oldu. hep bir kaçış, bir intikam, bir kahraman olma ve tüm o doğa tasvirleri evet iyiydi ama tekrar düşünce bir esprisi de kalmadı.
Ve sezon finali. Evet resmen bir sezon finali okudum. Adeta bir dizi/film senaryosu daha okudum. Capcanlı karakterler, akıcı bir dil ve konu, merak uyandıran gelişmeler.. Mükemmel..
Buna serinin hak ettiği sinematografik final diyorum, zira bayıldım.
Bence bu cilt, serinin en akıcı ve en gerilimli olanıydı. Okurken sürekli aklıma amansız takipler ve o doğa manzaraları, sanki çok iyi yazılmış bir dizi ya da film senaryosu geldi. Olaylar o kadar heyecanlı ilerliyor ki, tam bir bölüm finali heyecanıyla sayfaları çeviriyorsunuz. Bu temposunu çok sevdim.
Konu olarak Memed, artık sadece bir adam değil; o zorlu coğrafyada yaşayan insanların adalet ve umut beklediği kurtarıcı. Kitap, o zulüm döngüsünü anlatırken o döneme ait ülke gerçeklerini de gözümüzün içine sokuyor adeta.
Seri uzun olabilir ama buraya kadar getiren herkesin kesinlikle zevk alacağı bir eser.
Aslında 3 yıldız ile 5 arasında gidip geldim. Çünkü aslında 2 ya da en fazla 3 ciltte kalsa daha iyi olurmuş. Konu anlatımı ve sürükleyicilik acısından iyi. Ama tekrara düşmüş gibi. Bundan dolayı zaman zaman sıkıyor.
'Toroslar'da ağaçlarla, sularla, dallarla, çiçekler, böcekler, arılarla bile konuşan adam.' Böyle tanımlanmıştı Yaşar Kemal, bir genç tarafından, Zeynep Oral'ın anılarından aktardığı üzere. Katılmamak mümkün mü? İnce memed'i okurken hayrete düştüm, Yaşar Kemal nasıl bu kadar tanımış, sindirmiş yaşadığı coğrafyayı. Yazmak için bakmamış yaprağa, dağa, kuşa, kayaya. Herkesten farklı gördüğü, besbelli. Gördüğünü yazmış esasında. Tekrardan anladım ki kiminin dili, düşüncesi doğuştan edebi... Bir dünyaya girdim, çıktım. Aslında çıktım mı bilemiyorum, Hürü anayı, Topal Ali'yi, Anacık Sultan'ı, Ferhat Hoca'yı, tabi ki İnce Memed'i... Anavarza kayalıklarını, o doru atı, Akçasaz bataklığını, keskin püren, yarpuz kokusunu iyi tanıyor, biliyorum zira. Okumakta geç kaldığım için çokça üzüldüğüm, yerel, bir o kadar da evrensel dev bir eser!
Değil 5 yıldız gökteki butun yıldızları versek az kalır ...İnce Memed için yazmak istediklerim cok uzun olur ... Öyle kalbimde yer edindi ki.. İnce Memedin Seyrani olmak isterdım ya da Hürü Ana ...
I feel so sad about ınce Memed, this excellent book series is over... I want to get Yasar Kemal s thoughts :D. I can't ımagine he have what kind of imiganiton. I really admire him. When ı read the book ı quickly fell in the story. I see that he write out and can express what he wants to express deeply by loaded meanings. I never heard like those stories. I admire he's telling like that.
I just don't like one point this part can be SPOİLER!!! At the end of the story, he never mentions ınce Memed's first child. Ince Memed never searches Iraz Hatun and son. He always goes to villages but he never heard ıraz Hatun and son. He was never curious about a son. He always fighting justice ı like her. ı can ımagened what he looks. He is a hero of Toros. <3.