Adam: Kadınların sıradan bir evden çıkış hadisesini neden bu kadar ciddiye aldığını anlamıyorum. Sanki bir daha dönmeyeceğiz. Gidip bir evin bahçesinde köfte yiyeceğiz, hepsi bu!
Kadın: Ona barbekü partisi deniyor canım.
Adam: Öyle mi? Köftelerin bundan haberi var mı? Yoksa bizim salak köfteler aşağılık bir mangalda can vereceklerini mi düşünüyorlar? Halbuki ne kızarması, parti kuruyor angutlar haberleri yok.
Kadın: Amma konuştun ha... Geliyorum tamam
Adam: Gitmek istemediğim bir yere sayende acele ediyorum ya, ben asıl ona yanıyorum.
Kadın: Neden gitmek istemiyormuşsun?
Adam: Çünkü köfteleri mangala dizecek kişi senin eski sevgilin.
Kadın: Yine mi aynı konu?
Adam: Evet aynı konu!
Kadın: Aşkım o yıllar önceydi
Adam: Ama o yıllarda da eski sevgililer sevişiyordu...
Kadın: Eee?
Adam: Ne demek eee? Adamın senin memelerine bakıp, siz bir de bunları benim zamanımda görecektiniz, diye düşünmesi beni rahatsız ediyor...
Yılmaz Erdoğan (d. 4 Kasım 1967, Hakkari), Kürt kökenli Türk oyuncu, yazar ve yönetmen.
Çocukluğu Ankara Aydınlıkevler'de geçti. Lise eğitimini Ankara Aydınlıkevler Lisesi'nde tamamladıktan sonra İstanbul'a geldi.
Senaryosunu ve hikayesini yazdığı Bir Demet Tiyatro adlı dizideki, Mükremin Çıtır isimli karakter ile tanınırlığı büyük ölçüde arttı. 1994 yılında Necati Akpınar ile birlikte Beşiktaş Kültür Merkezi'ni kurdu. 2001 yılında hem yazıp oynadığı hem de yönettiği Vizontele isimli ilk uzun metraj filmini çekti. Film çok büyük bir gişe başarısı yakalayarak, Türkiye'de en çok seyredilen film ünvanını uzun zaman elinde tutmuştur. Son olarak sırasıyla Vizontele:Tuuba, Organize İşler ve Neşeli Hayat adında iki sinema filmi daha çekmiş ve bu alandaki başarısını devam ettirmiştir. Erdoğan'ın ayrıca, Kayıp Kentin Yakışıklısı , Anladım ve Sahiler Düş Düşler Sahi adında üç şiir kitabı ile oyun ve deneme kitapları da bulunmaktadır. Oyuncu Ağustos 2006'dan beri Belçim Bilgin Erdoğan'la evlidir.
Kitabın yorumlarına genel olarak baktığımda herkes kitabın komik, eğlenceli olduğundan bahsediyordu. Bir beklentiyle okumadım kitabı. Kitap bana hitap etmedi. Herkesin "geyik" olduğunu söylediği muhabbetleri ben "boş" olarak algıladım. Cinsiyet klişelerinin gözüme sokulmasına tahammülüm yok. Bunun dışında dönem olaylarına birkaç değinme, eleştiri haricinde gözüme bir şey çarpmadı.
Yıllar önce Haybeden Gerçeküstü Aşk'ı izlediğimde, Demet Akbağ ve Yılmaz Erdoğan'ın muhteşem performanslarına hayran kalmıştım. Kitaptaki diyaloglar oyuna göre biraz daha kopuk gibi gelse de, ana fikrin "Kadın-Erkek uyuşamaz"lığı üzerine kurulmuş olması dolayısıyla eğlencesini koruyor. Kitabı okumanızı, bulabilirseniz oyunu da izlemenizi tavsiye ederim. =)
Oyun metinlerine karşı biraz uzağım, bunda da en büyük etki ilk okuduğum Shakespeare'in Hamlet'iydi ve okumakta çok zorlanmıştım. Çok ısrarlı bir tavsiye ile başladım Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar'a. Edebiyatçı Gürbüz Vural'la ev hanımı eşinin hayatını anlattığı oyunu bir solukta okudum ve yer yer gülmekten kendimi alamadım.
Uzun zamandır bu kadar keyifli bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Cem Yılmaz'ın bir yerde, "bu kadar komiklikleri nereden buluyorsunuz" ya da buna benzer bir sorusuna "bulmuyorum, ben size, sizi anlatıyorum" dediğinden olsa gerek, Gürbüz Vural'ın eşiyle arasında geçen diyalogları okurken birçoğunu yaşamamdandır beni bu kadar etkileyen.
Not aldığım o kadar çok yer oldu ki, "demokratlığı" tarif ettiği bir bölümde eşinin, banyoyu ıslatma tartışmasıyla başlayan diyalog çok beğendiğim bir bölümdü.
Adam – Mesela şöyle diyebilirsin: Sevgilim gel seninle banyoyu ıslatalım ve çoraplarımız ayağımızdayken lavabonun önünde dans edelim. Islak çorapların vücudumuza yaydığı serinlik belki de bizi erotik bir diyara sürükler kimbilir… İşte hayat budur aşkım. Hatta demokrasi bile budur. Kadın – Bak şimdi! Demokrasiyle ne ilgisi var bunun? Adam – Açıklamaya çalışayım: Ülkemizde bazı insanlar lavabonun önünde çoraplarının ıslanmasından nefret ediyorlar. Buraya kadar bir sorun yok. Ama aynı insanlar bu durumdan herkesin nefret etmesini istiyorlar. Nefret etmeyenlerden de nefret ediyorlar. Sonra ne oluyor: Bir gün haberlerde video kasetleri yayınlanmaya başlıyor bazı insanların: Banyoda bıcı bıcı yaparken… Kadın – Çarpıtma konuyu! Bahsettiğin olaylar verdiğin örnekteki kadar basit değil. Memleket meselesi. Adam – Hiçbir memleket meselesi bundan daha basit ya da karmaşık değildir. Kadın – Peki bunun bizimle ne ilgisi var? Yani ben sana banyoyu ıslatma dediğim için demokrat sayılmıyor muyum? Adam – Hayır! Hayatın içindeki durumlar senin ezberlediğinin dışında geliştiğinde tahammül edemediğin için demokrat sayılmıyorsun. Lokantada herkes kendi yiyeceğinden çok karşısındakinin ne yediğine dikkat eder. Karşısındaki ona göre çok lezzetli bir şey yiyorsa kıskançlıktan, kötü bir şey yiyorsa kızgınlıktan ötürü aç kalır. Her iki durumda da mutsuzdur. O yüzden bizim mutfağımız birçok ülkeye göre daha gelişmiştir. Çünkü biz evde yemek yeriz. O gün ne pişmişse herkes onu yer. Ama gel gör ki evdeki demokrasi çarşıya uymuyor işte…