İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım
Turgut Uyar (1927-1985) Served as an army officer from 1948 to 1958. One of the first poets to react against the simplicity propounded by the practitioners of the "First New" movement, Uyar used daring imagery and complicated figures of speech in his poetry. Major poetry collections: Dunyanin En Guzel Arabistani (The Most Beautiful Arabia of the World/1959), Tutunler Islak (The Tobacco Is Wet/1962 - winner of the Yeditepe Poetry Award), Kayayi Delen Incir (The Fig That Split the Rock/1981 - winner of the Necatigil Poetry Award).
YouTube kitap kanalımda Göğe Bakma Durağı şiirini Turgut Uyar'ın mezarının yanında okudum: https://youtu.be/Dy3e2LMUwnY
Turgut Uyar ile tanıştığım kitap olmuştur. Bu tanışmaya paralel olarak şöyle bir tezim var; mimarlıkta Rönesans Mimarisi ne ise, bundan böyle Turgut Uyar da benim için şiirin Rönesans mimarıdır. Böyle düşünmemin çeşitli nedenleri var elbette.
Turgut Uyar'ın seçme şiirlerinden oluşan Göğe Bakma Durağı kitabını okuduğumda İkinci Yeni Akımı'nın adeta bir Rönesans olduğunun farkına vardım. Çünkü, nasıl bir Ortaçağ Mimarisi o günün insanının sorunlarını açıklamaya yetmediyse -yani o zamanın şehirleri insan ihtiyaçları düşünülmeden tasarlanmışsa-, Garip Akımı da günümüz insanının sorunlarını açıklamaya yetmemiş. Çağdaş bireyin sorunlarını ele alabilmek için yeni bir imge kullanımının ve birey bazında çıkış yollarının bulunması gerektiği iddia edilmiş. Yani buradan anlıyoruz ki; Ortaçağ Mimarisi'nin ve Garip Akımı'nın o güne dek uzak durduğu çağdaş bireyin sorunları ve açmazlarına bir çözüm olarak Rönesans Mimarisi ve İkinci Yeni Akımı gibi farklı bakış açıları getirilmiş. Hatta şöyle küçük bir örnek vermek istiyorum : Şu anda evlerinizde kullandığınız pencerelerin boyutları insan ölçeğinde oldukları için Rönesans Mimarisi icadı pencerelerdir aslında. İşte tam da bu nedenle, Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı kitabında göğe baktığı pencerenin ne denli insan ölçeğinde olduğunu anladım. Bireyin sorunlarını çözmeden toplumun sorunlarını çözemeyeceğimizi anladım.
Turgut Uyar şiirinin içerik olarak bir başka belirleyeni de yükselen sol muhalefet ve gün geçtikçe etkinlik kazanan işçi hareketi ise Rönesans'ın da çıkış sebebi insanların kendi ihtiyaçlarını yaşadıkları şehirlerde karşılayabilecekleri bir ütopya hayaliyle başladı. Göğe Bakma Durağı kitabında da bu insanlaşma ihtiyaçlarının seslerini duyabiliyoruz aslında. "Kırlardan Geliyorlar" şiirindeki dükkanlara, depolara dayanabilmekten, katran kokusunun nasıl geçeceğine çözümler aramaktan dolayı ve eskiden bazı şeylerin yokluğunun farkındalığındayken artık bu şeyleri var gibi sayma umursamazlığından dolayı. "Arz-ı Hal" şiirinde ekmek derdi ve aşk derdinin artık Allah'ı bile unutturduğundan dolayı ve insanların artık hem sabun gibi dıştan temiz görünen bir maddeye hem de suya karışabildiklerinden dolayı.
Yani arkadaşlar; insanın derdi Turgut Uyar'ı gerdi demek istiyorum. Ama iyi ki de germiş. Ama iyi ki de biz yine hep göğe bakabiliyoruz. İyi ki Turgut Uyar toplumun ve insan ruhunun dertlerinin ilacı. İyi ki Turgut Uyar şiirlerine ve İkinci Yeni akımı eserlerine ekspresyonist bir gözle -yani sadece gözlerimizle değil aynı zamanda duygularımız ve ruhumuzla da- bakınca anlayabiliyoruz onları. İyi ki kanın, ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı, böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde sen şiirlerini bize sunmuşsun. Yattığın yerde huzurla uyu Turgut Uyar, ama biliyorum ki sen esas o yattığın yerden göğe bakıyorsun, biliyorum. Sakın gözlerini açma derim sana çünkü kanımız hala doğru dürüst akmıyor, hala bir sürü çocuk ve masum öldürülüyor. "Hazırlandın Diyelim" şiirinde, silahımızın düşünce ve eleştiri değil her zaman asfalt ve beton olduğunu hatırlatıyorsun. "Sonsuz ve Öbürü" şiirinde, baskıyı, zulmu, kıyımı, açlığı bulmayı sana bıraktıkları için ben sana teşekkür ederim esas. İyi ki varsın, iyi ki Göğe Bakma Durağı'ndasın.
Birçok okurun çok sevdiği bu kitabı ne yazık ki ben sevemedim ve buna da Turgut Uyar'ın dilinin sebep olduğunu düşünüyorum. Yazarın dili maalesef ki benim ile uyuşmadı. İlk kez Uyar okudum ve itiraf etmek zorundayım ki uzun bir süre bu yazara ait herhangi bir şey okumayı da tercih edeceğim gibi görünmüyor.
Durum belki de benim seviyem ile ilgilidir. Sorun benden kaynaklı olabilir. 100 sayfalık bir şiir kitabını neredeyse 15 günde zor bitirdim. Bu kitaba karşı beklentim o kadar yüksekti ki bitirince gerçekten üzüldüm ve fazlasıyla hayal kırıklığına uğradım. Kitabı bitirip son sayfayı da kapattığım an resmen hiçbir şey hissetmedim, aklımda herhangi bir şey de kalmamış.
Hem Turgut Uyar'a bir kapı açmak, onunla tanışmak; hem de yazarın seçme eserlerini okumak için çok güzel bir fırsat bu kitap. Bende bir süredir çantamda dolaştırıyordum. Kafama estiğinde bir şiirini okuyup üzerine düşünüyordum. Ancak şair sevmek insan sevmek gibi biraz. Hani etrafınızda bazı insanlar olur. Öyle gözünüze batacak kusurları yoktur hatta birçok insandan katbekat iyidirler; fakat ısınamazsınız. Sevmiyor da değilsinizdir ama herkese olduğu, gibi ılıklık da yaymıyordur varlıkları içinize. İşte bende Turgut Uyar için böyle hissediyorum. Elbette şairin bütün yapıtlarına bakmış değilim ama bir şairin farklı dönemlerinden üç beş şiiri okuyunca doğmuyorsa aranızda bağ, bence sonradan da kurulmuyor. Çok güzel şiirleri olan, değerli bir kalem Turgut Uyar. Fakat beni yakalayamıyor. Özellikle, imge haritası. Edip Cansever'de ki gibi kapılmıyorum mesela, kapılamıyorum. Ama elbette bilinmesi, okunması gereken Uyar'ımız için çok güzel tanıtıcı bir adres olmuş bu küçük kitap.
"Acıyor" şiirinden dolayı bir başka severim Turgut Uyar'ı...
Bu kitabıyla a yanıltmadı. Bazen şiirin bütününe dalamadım ama tek bir dizesini düşündüm uzun uzun, bazen doyamadım tekrar tekrar okudum, sindire sindire...
Keyifliydi, bitiverdi.
not: biyografiyi kitabın başına değil sonuna eklemişler, güzel olmuş.
Şiirler Lamartine'nin de dediği gibi: “Büyük zekaların rüyalarıdır.” Anlaşılmaz gibi görünen ama çok derin anlamlar ifade ederek şairine yazdıran sözcükler bütünüdür. Şiir iyileştirir.
beklentim mi çok yüksekti, gereğinden fazla mı abartılıyor yoksa ben kötü bir günümde miyim... bilmiyorum. her şiirini detayla okumama rağmen, sevemedim. Turgut Uyar'ın dili sanırım bana göre değil, bir daha okuyacağımı sanmıyorum. şiirlerinin teması, yazılış biçimi, kalemi... sevemedim.
Turgut Uyar'a yıldız vermek bir tür haddini bilmezlik, sınırı aşmak değil mi? Yıldızımı veriyor ve kenara çekiliyorum. Çok özel bir adam çok özel şiirler.
"İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım" (Kitaba adını veren "Göğe Bakma Durağı" şiirinden bir kesit, kitap arkasından)
100 sayfalık bir kitaba bir sürü çok güzel şiirler koyulmuş. Benim favorilerim "Turnam, Bir Gün Bırakmayacağım" ve "Durmuş, Süt Mavi Gecesine." oldu. Aslında oldukça popüler bir kitap bu yüzden bir çoğunuzun zaten okuduğunu düşünüyorum yoksa listenize ekleyin derim.
Herkes nasıl durmuşsa öyle söyler ** Hazırlandın diyelim bir yolculuğa Bu yalnızlığa da olabilir diyor birisi İlle kayayı delen incir Suları aşan gemi ** Tanrı sen ne kadar güzelsin Bir hiç olarak ** Eylül toparlandı gitti işte Ekim filan da gider bu gidişle *** Meleklerin sana bunları söylemezler Artık, pek yarattığın gibi değil dünya İnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya
"Aşkım da değişebilir gerçeklerim de Pırılpırıl dalgalı bir denize karşı Yangelmişim dizboyu sulara Hepinize iyi niyetli gülümsüyorum Hiçbirinizle döğüşemem Siz ne derseniz deyiniz Benim bir gizil bildiğim var Sizin alınız al inandım Sizin morunuz mor inandım Ben tam dünyaya göre Ben tam kendime göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız”
the most deserted stop in the city... I wish I was saying,
If the name of a bus stop that I suddenly encountered somewhere I didn't know was the sky-gazing stop, and I stood with my hands in my pockets with the surprise I experienced, watching the sky with the stop for hours.
Maybe that will be the most pleasant place to wait, who knows? People don't even want the bus to come. At least my inclination would be in that direction. After finishing the book, it is impossible to describe in words the meaning of living on the spot that is loaded to the stop.
(By the way, when I had just read the Gravitational Carnation, and then it was a complete self-job to Decipher this work)
This is exactly what it should be to succumb to the yoke of modern love. That's why "escapes" are meaningless in meaning. A deserted stop can be a very ideal place for escape in this sense. Don't isolate yourself when we say let them go and look at the sky, but it can only feel better this way.
The book was quite an individual rheumatism, a book full of elements that were processed in an anti-modernist stance and influenced me in every way.
I tried to explain the book to you in general terms by using the imagination of a deserted stop. Because the metaphor of escape is quite intense. An empty stall would be the best example of this.
However, we will not run away, we will look at the sky together as people.
Turgut Uyar'ın eserlerini okumak onun çok 'biz'den olduğu hissiyatını verdi bana doğrusu. "Hazırlandın Diyelim", "Sonsuz ve Öbürü" ve "Acıyor" adlı şiirlerini çok sevdim. Türk şiirinin mihenk taşlarından biri olan bu usta şairi okumadan geçmeyin. ******************************************** " 'sevgisizlik'le beslenen her tür girişimin ortak çabası, yarasını 'cennet'in bile saramayacağı 'cehennem'ler yaratır."
"Durursa anlaşılır saatin kaç olduğu Ürkek yürek bütün geçmişi kabulleniyor. Ve kazmaların ve garların hiç uyumadığını Hiç uyumadığını alkolün Çiçeklerin ve tuzun Gemilerin ve Çin'de ve Büyük Britanya'da ve Bilmem bu gerinmeler, bu büyük yürek çarpıntısı Bu sakallı adamlar dağlardaki Birden farkına vardığımız güzelliği dünyanın Güzelim Galiba sonundayız uykumuzun."
2.5☆ çok okuduğum bir tür değil, bu yüzden şiir kitaplarını yorumlamak konusunda iyi olduğumu düşünmüyorum ama beğenmedim. ikinci yeni şiirleri bana göre olmayabilir...
Hızla gelişecek kalbimiz kalbimiz hızla. sürgünlerin umutsuzluğunda kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar farksız çarpanların umutsuzluğunda ve köprü başlarının umutsuzluğunda ve köprü başlarının umudunda. sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda ve eski dağlarda, eski dağlarda kış kovalarken ülkesini hızla gelişecek kalbimiz.
KOCAMAN BİR SIFIR. VE SIFIR. VE SIFIR. (bu da bir şiir olabilir) ben şiir seven bir insanım. elimdeki kitaptan gün içinde 3 5 şiir okumayı ve bunları hissetmeyi severim. hem kitap hem şiir okurken altını çizmeyi sevdiğimden de yanımda kalem bulundururum. bu kitabı okurken kaleme ihtiyacım olmadı:) içinde beğendim dediğim 1 tane bile mi şiir olmaz ya.
bu kitabı satın aldığım zaman şiirde açık anlatım kapalı anlatım bilmiyordum. keşke bilseydim.. 2.yeni şairlerindemiş turgut uyar. bu kişiler açık anlatımı sevmezmiş. sanatlı ve süslü bir dille yazarlarmış.. BU DA ANLAŞILMAZLIKLAR BÜTÜNÜ DEMEK OLUYOR. göğe bakma durağı anlamsız kelimlerin bir araya gelmesiydi benim için. yani gerçekten bu şiirleri ben bile yazabilirim.
büşra şiir okudu okudu okudu anladı ne okudu okudu ne anladı
taaaa-daaam. şiir. hadi şiirlerin anlamsızlığını bir kenara bırakıyorum amacı da anlaşılmamakmış zaten ama kitabın ilk şiiri arzu hal? bu şiir ne anlatıyor tam olarak?
Sana bir şey soracağım, affet, Allahım!... Beş vakit kızlar doluyor camilerine, Beyaz yaşmaklı, beyaz tenli masum kızlar... Benim bir defa görüşte yüreğim sızlar; Sen tutulmadın mı, içlerinden birine?
bunun haricinde de benim gereksiz ve saçma olarak nitelendirdiğim erotik kısımlar vardı? şair cidden erotizm için mi yazmış yoksa altında farklı bir şey mi var? mesela bir kadını sevmek memelerinden başlar dizesi için şair neyi amaçlamış? bilmiyorum çok kötüydü benim için. turgut uyardan ilk ve son kitabım oldu. 40 lira gibi düşük bir paraya almama rağmen parama yazık oldu. insanların abartılarından da gerçek olmayan övgülerinden de sıkıldım.
Bir şair hakkında ya da şiirleri hakkında nasıl yorum yapılmalı gerçekten bilmiyorum. Çok seveni var diye demiyorum bunu. O içinde, beyninde ne yaşıyor ve hissediyorsa onu yazıyor diye. Hissettikleri kendine göre çok özel ve daha farklı anlamlar ifade ediyor diye. Ama bende etmedi. Geceleri birer şiirini okudum hep, bir anda bitirmek, şiirlerini değersizleştirmek istemedim. Bir roman gibi okumadım asla, hepsi ayrı ayrı ve özel okunmalıydı çünkü. Ama ne yaparsam yapayım yakalayamadı beni. Umduğumu bulamadım, titretmedi şiirleri beni. Bir türlü içime sinmedi, döndüm durdum farklı anlamlar aradım ama olmadı.
This entire review has been hidden because of spoilers.