Hasretinden Prangalar Eskittim, ilk kez 1968 yılında yayımlandı. O tarihten günümüze defalarca baskı yaptı. Birbirini takip eden birkaç kuşak sosyalist ve devrimcinin ellerinde, sözlerinde ve şarkılarındaydı. Birçok kişinin acı tatlı hatıralarında unutulmaz, özel bir yeri oldu.
Ahmed Arif şiirleri bizce, hem şairin kendi kuşağının hem de ardından 68-78 kuşaklarının memleket ve halk sevgisini, isyancı ruhunu ve başkaldırı etiğini simgeliyor. Kitabın bu 40. yıl özel basımıyla Ahmed Arif`in dizeleriyle, eski kuşaklara bir kırmızı karanfil vermek istedik. Daha da önemlisi, gözlerden silinmeye çalışıldıkları bu çağda, bu fikirleri ve değerleri genç okurlara taşımak, hatırlatmak istedik.
Ahmed Arif (1927-1991) Studied philosophy at Ankara University. His education was interrupted by several political arrests. Published in various literary journals, his poems were widely read due to their original lyricism and imagery influenced by Anatolian folk cultures. He has published only one collection of poetry: Hasretinden Prangalar Eskittim (Fetters Worn Out by Longing/1968) – a volume which has gone through a record number of printings.
Çok yazmak insanlara ulaşmayı garanti etmez. Yalnızca tek kitapla nasıl unutulmaz olunur göstermiş Ahmet Arif. Dönemine değil, çağına değil, çağlara hitap etmiştir. Tavsiyemdir, şiirleri kendi sesinden de dinlemelisiniz mutlaka.
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni...
"Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık..." Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden, s. 33
"Bilmezler nasıl aradık birbirimizi, Bilmezler nasıl sevdik, İki iyitik hasret, İki parça can. " Suskun, s. 41
"Ve ben şairim. Namus işçisiyim yani Yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, Ne salkım bir bakış Resim çekeyim, Ne kınsız bir rüzgâr Mısrâ dökeyim." Uy Havar!, s. 73
"Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip… Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne cellâdın, Fırsatçının, fesatçının, hayının… Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni." Anadolu, s. 81
"Nelere, nelere baskın gelmez ki Seni düşünmenin tadı..." s. 97
"Mağlup mu desem, mahçup mu? Ama ikisi de değil, Ben garip, sen güzel, dünya mutlu..." Tutuklu, s. 153
Ahmet Arif şiirleri birçok şarkıya söz olmuştur. O yüzden kimse çok yabancı değildir. 'Bu mısrayı bir yerde duymuştum' diye okunuyor şiirler hep. Siyasi bir etiket yapıştırılmıştır Arif'e. Ancak Arif'in mısralarında ki şey hayat. Politikadan, kimliklerden, mezheplerden, taraflardan çok uzak bence. Olabildiğince yalın. Okurken çoğu kez Nazım Hikmet'i anımsadım. Nazım'ın özenli şiirlerinin yanında Arif'in şiirleri çok daha samimi. Behçet Necatigil nasıl ki evlere yorulmuşsa, Ahmet Arif'de dağlara, hasrete yorulmuş. Yaşar Kemal ile kalem arkadaşı gibiler. Efsanelerin, dağın, doğunun, kırsalın sesini duyuyorsunuz. Doğuanadolu'yu gören, oraların taşına toprağına bakanlar anlar; bu şiirlerin içinden geçen naraları.
Öyle fazla şiir tutkunu biri değilim ama Ahmet Arif'in şiirleri bir hayatı bir yaşam tarzını tutkuyu özlemi var olmayı anlatıyor.Hayran olmamak elde değil. Doğu anadoluyu görmesemde anadoluyu, kırsal kesimi gördüm bence hepimizin anlayacağı dilde anlatan dost olduğunu hissettiren bir şair, Hapishanelerin kaçınılmazı olan şiirleri her zaman mahpuslara yoldaşlık ederdi.Rahmi Saltuk dan ve bir çok halk türkülerini seslendiren sanatçılardan zevkle dinledik bana göre bir klasik aynı zamanda.
Şiirden anladığımı hiçbir zaman iddia etmedim dolayısıyla okuduğum zamanlarda tek kıstasım bana bir şeyler hissettirip hissettirmediği oluyor. Bu kitapta ise şu dörtlük haricinde bana hitap eden hiçbir şey bulmamak üzdü. 🙈
Leylım - leylım Ayvalar, nar olanda Sen bana yâr olanda Belâlı başımıza Dünyalar dar olanda.
Ahmed Arif bir röportajda şöyle der : "Nazım gibi şiir yazmak" ile "Nazım'dan sonra şiir yazmak" arasında vatanımın dipsiz uçurumları gibi bir uçurum vardı.
Bu bilinç içinde Ahmed Arif Nazım Hikmet sonrasında şiir yazma yolunda göreceğimiz en başarılı örnekler arasındadır. Dil hakimiyeti ve yöresel lehçe hakimiyeti ile Ahmed Arif'i anlamak ne güzel bir beceridir. Sözü kısa kesmek gerekir şiir kitaplarında şiire de söz hakkı tanımak adına... . ✳️ . "Utanırım, Utanırım fıkaralıktan, Ele, güne karşı çıplak... Üşür fidelerim, Harmanım kesat. Kardeşliğin, çalışmanın, Beraberliğin, Atom güllerinin katmer açtığı, Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, Kalmışım bir başıma, Bir başıma ve uzak. Biliyor musun ? ✳️ Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun ? ✳️ Nasıl severim bir bilsen. Köroğlu'yu, Karayılanı, Meçhul Askeri... Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini. Sonra kalem yazmaz, Bir nice sevda... Bir bilsen, Onlar beni nasıl severdi. Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı Minareden, barikattan, Selvi dalından, Ölüme nasıl gülerdi. Bilmeni mutlak isterim, Duyuyor musun ? ✳️ Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni. ✳️ Gör, nasıl yeniden yaratılırım, Namuslu, genç ellerinle. Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Herbiri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, Gözlerinden öperim, Bir umudum sende...
"yoklugun cehennemin obur adidir, usuyorum kapama gozlerini" demis, daha ne desin. ben 2008 de yenilenen ilk basimi okumustum, sonradan da kendi sesinden dinlemistim siirlerini.
keske gelse geri, keske onun gibi insanlar gelse bu dunyaya yine, gelse tavsan kani cayini paylassa, icimize dokunarak yazsa.
Şiir okumaya yeni yeni başladım, Ahmed Arif ise uzun zamandır okumak istediğim bir şairdi. Memleket sevdasını, içindeki yaşama sevdasını derinden hissetmekle beraber tüm şiirlerini çok iyi anlayabildiğimden emin değilim, bu yüzden bir gün mutlaka tekrar okuyacağım.
" Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun?
...
Gör, nasıl yeniden yaratılırım, Namuslu, genç ellerinle. Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Herbiri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, Gözlerinden öperim, Bir umudum sende, Anlıyor musun ? "
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni...
x x x
Bir ufka vardık ki artık Yalnız değiliz sevgilim. Gerçi gece uzun, Gece karanlık Ama bütün korkulardan uzak. Bir sevdadır böylesine yaşamak, Tek başına Ölüme bir soluk kala, Tek başına Zindanda yatarken bile, Asla yalnız kalmamak.
"Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni..."
'Gene bir cehennem var yastığımda. Gel artık...' diye minicik bir parça bırakayım buraya ve siz , daha ne kadar güzel bir şekilde sıralanmış cümlelerden oluşan şiirlerle karşılaşacağınıza karar verin. Bir çoğu zaten karşınıza daha önce protest birer müzik eseri olarak çıkmış şiirlerden oluşan bir baş yapıt. Şiire karşı açlığım yatıştı.
Anadolu'nun dağlarında, toprağında, buz gibi suyunda, insanında, umudunda, öfkesinde, kanında, canında geçen şiirler. O kadar güzel ve birikimli bir insan ki Ahmed Arif, şiirinde halkın kelimelerini kullanmayı tercih etmiş ve kendi çizgisini oturtmuş.
Kendisi ve şiiri hakkında konuştuğu bir söyleşide şöyle demiş: "Oysa ben Doğuluydum. 'Az gelişmiş' değil, sömürülmek için kasıtlı olarak geri bırakılmış bir ülkenin, aşiret töreleriyle yetişmiş bir çocuğuydum. Sömürgeci Fransız toplumunun, bohemi, serseriliği ve gerçekten kaçma çabalarını kutsayan şairleri, elbette beni ırgalamazdı."
Baskının kalitesi ve içeriği konusunda da Metis'e teşekkür etmek lazım. Arif'in son dönem şiirleri ve başka birtakım notların bulunduğu Ekler kısmı gerçekten çok güzel.
Son olarak, Anadolu şiirinde geçen ve hayat felsefesi yapılacak o harika alıntıyla bitirmek istiyorum:
"Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne cellâdın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni."
Ahmed Arif ve Şiiri Üzerine bölümünde de bahsedildiği gibi, Ahmed Arif kendi şiirini kurmuş biri ve benim onun şiirlerini tam anlayabileceğim zaman gelecek mi, bilemiyorum. Ama yine de kendime çıkardığım anlamıyla bana her okuduğumda güç veren şu dizeleri paylaşmadan geçemeyeceğim: “... Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne cellâdın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni. ... Bir umudum sende, Anlıyor musun?”
ilk gençlik yıllarım orhan veli ve onun hayata bakışı ile geçti. yine o'nun "bir elimde cımbız, bir elimde ayna" bakışı ve o bakıştaki -üslubuna da yansıyan- özgürlük hissini okumak, tatmak ve yeri geldiğinde dillendirmek oldukça keyifliydi. ömer hayyam'ı da aynı dönem içine kattığınızda ortaya çıkan bir ahenk ki anlatılmaz.
ardından, kişisel ikinci yeni dönemim başlar. bilhassa naif ve aynı zamanda arzulu cemal süreya şiirleri... gözlerimin önüne bir yüzün hayalini serip ve o hayaldeki yüzün gözlerine uzun uzun bakarak çok söyledim cemal süreya'nın şiirlerini. attila ilhan, ece ayhan, turgut uyar, edip cansever ve tomris uyar'ın da yeri aynı döneme tekabül eder.
ahmed arif... kalbimdeki koca anadolu'dur. geç buldum ve lakin kaybetmedim. o toplumcu gerçekçi bakış açısı çok zaman kızgınlığım oldu, elbette umut verdiği vakitler de az değildir. kapanan gözlerin, insanı nasıl bir ayaza terk ettiğini ve zeybeklerin tütüne "kız saçı" dediğini de ondan öğrendim. hele ki şiirlerini kendi sesiyle dinlemeye başladığımda, bir dizesini dahi, okuyan başkaca kimseye yakıştırmayı beceremedim.
"kız saçı" demiş zeybekler, su içmez her damardan, yerini kolay beğenmez, üşür naz eder, darılır iki parmak arasında kıyılmış, bir parçası var kalbimin incecik, ak kağıtlara sarılır"
Ulkemin ne ozel ve ne guzel bir saiiridir Ahmed Arif. Turkceyi en iyi kullanan sairlerden biri olan Ahmed Arif kendi deyisiyle 'sessiz ve derin bir halkin cocugu' Bir tek siir kitabinin olmasi ne uzucu..
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni...