Rıfat Ilgaz, Halime Kaptan’da Cideli Temel Reis’in gelini Halime’nin bir kaptan olarak ortaya çıkışının öyküsünü anlatır. Eli silah tutan bütün erkeklerin cepheye gönderildiği Kurtuluş Savaşı yıllarıdır. Köyde yalnızca yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmıştır. Herkesin tuza, şekere, ekmeğe hasret kaldığı o günlerde, evinin ihtiyaçlarını karşılamak için sefere çıkan Temel Reis, yolda hastalanarak hayatını kaybeder. Oğluyla bir başına kalan Halime’nin, geçimini sağlamak için babasından kalan sandalla Karadeniz’e açılmasının zamanı gelmiştir. Erkek kılığına girerek, oğlu ve iki tayfasıyla çıktığı ilk seferinde hırçın dalgalarla, korsanlarla mücadele etmek zorunda kalır. Bu zorlukların hiçbiri onu yıldırmaz, aksine Karadeniz’e tutkuyla bağlanır. O artık İnebolu’ya cephane taşıyan, Kurtuluş Savaşı’nın fedakâr kadınlarından biridir, Halime Kaptan’dır…
Mehmet Rıfat Ilgaz, Türk şiir, roman ve öykü yazarı. Özellikle Hababam Sınıfı romanıyla tanındı. Hem yazılarında hem de kişisel hayatında toplumcu bir çizgi devam ettirdi. Türkiye’nin en çalkantılı siyasi dönemlerinde devam ettiği dergiciliği, aynı dönemdeki birçok yazar gibi, onun da adliye koridorlarında ve hapishanede zaman geçirmesine neden oldu. Oldukça üretken olan yazın hayatına şiirden mizah öykülerine, romandan çocuk kitaplarına birçok farklı alanda eser sığdırdı. Bir zamanlar toplatılan Karartma Geceleri eseri 2004 yılında 100 Temel Eser listesine girdi.
Bulunduğum yerde kenarda kalmış konsolun bir rafındaki uzun zamandır el değmemiş kitaplar -kim seçtiyse bu kitapları, tercihleri ilginç geldiğinden kendi kitaplarımı bırakıp birkaçını aldım: Halime Kaptan, Steinbeck Sardalya Sokağı, Furneaux Kayıp Uygarlıklar ve Sait Faik Tüneldeki Çocuk. Uzun zamandır Karartma Geceleri kitabıyla aklımda olan Rıfat Ilgaz'la, Halime Kaptan kitabıyla tanıştım. Kurtuluş Savaşı'nın kadın kahramanlarından Kastamonu Cideli Halime'nin Karadeniz gibi hırçın, dalgalı ve su gibi akıp giden hikayesi... Bu kitapla Karadeniz kadınını anlatan Uzuner'in Mimoza'da Üç Zaman dışında başka kitap okumadığımı fark ettim, bir de kitapta en çok bol bol geçen denizcilikle ilgili kavramları sevdim.
Herkese keyifli okumalar.
orsa: Sandalın rüzgârın geldiği yöne dondurulmesi. mendirek: Dalgalardan korunmak için yapılan uzun set; dalgakıran. siya: Geri; kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütmek için verilen komut. siyaya geçmek: (Sandal için) geri geri gitmek kalafat etmek: Kaplama tahtalarının arasını pamuk iplikleriyle doldurup ziftlemek. safra: Gemileri ve her boyda deniz aracını dengede tutmak, istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için dip bölümlerine konulan ağırlık. borda: Sandalın yan tarafı. iskele: Sandalın sol yanı. dirisa etmek: Yön değiştirmek. baba: Gemi veya iskelede halatın takıldığı yuvarlak başlı iri demir, ağaç ya da beton dikme. kangal: Halka halka sarılmış halat yığını. funda etmek: Demir atmak; demirlemek.
Üresiiin!.. Demek sen de ana oldun ha?" "Benim gibi..." diye düşündü, güldü. "Var mı bu kıyılarda benim gibi ana?.. Yavrusunu sandalda büyüten. Onu iyi bir gemici yapmak için deniz suyuyla pişirilmiş fasulyeyle doyurup poyrazla, karayelle besleyip büyüten..." Bir türlü doymak bilmiyordu buzağı... Demek Zele Kadın onu gerektiği kadar besleyemiyordu. Üresin anlamıştı bu eli açık konuğun Zele Bacı olmadığını. Yavrusunu doyurmasına fırsat verdiği için ona gözleriyle teşekkür ediyordu. Kendi diliyle bir iki kez seslendi. Beklediği ilgiyi de gördü. Eski sahibi, buzağısını bırakıp Üresin'i okşadı, iki boynuzunun arasını kaşıdı uzun uzun... Denizde yapacak işleri olmasaydı döner gelir, ineğini de, buzağısını da alır kapanırdı evine. Oğlu Memiş'i okula gönderir, Samsun'da, Amasra'da, İnebolu'da tanıdığı yetişkin subaylar gibi okutup adam ederdi. Kocası da dönerdi askerden. Dümenin yekesini teslim ederdi onun eline. İstemezse sabanın kulpuna yapışırdı. Bahçesindeki fidanlar bakımsızlıktan kurumuş olmalıydı. Trabzon'da gördüğü bir meyve bahçesindeki sıra sıra elma ağaçları gibi elma ağaçları yetiştirirlerdi. Kiraz ağaçlarını Istanbul taraflarından getirdiği çubuklarla yeniden aşılarlardı. Severdi toprağı eşeleyip meyve, sebze yetiştirmeyi. Ne çare ki karşısına bu Karadeniz çıkmış, bütün sevgilerinin yerini o almıştı. Onu bırakabilir miydi?syf151
Kurtuluş Savaşı yıllarında Cideli bir köylü kadın olan Halime'nin Halime Kaptan'a dönüşme öyküsünü okuyoruz bu kitapta. Dipnotlarla denizcilik terimleri, yerel söyleyişler, günümüzde sık kullanılmayan bazı terimler açıklanarak okuyucunun hikayeden kopması bir dereceye kadar engellenmiş. Denizcilik terimlerine hakim olsaydım okuduklarımı kafamda canlandırmam ve metni daha çok sevmem mümkün olabilirdi gibime geliyor.
Bildiğim kadarıyla edebiyatımızda, Kurtuluş Savaşı döneminde Karadeniz'de geçen çok öykü ya da roman yok. Bu açıdan da değerli bir eser.
Rıfat Ilgaz’ın birçok kitabında olduğu gibi yine mekan olarak Karadeniz’i hatta özelde memleketi olan Kastamonu Cide’yi görüyoruz. Kitabın temelde konusu bize hep anlatılagelen Kurtuluş Savaşı’nda cepheye silah taşıyan kadınlarımızdan birinin Halime Kaptan’ın hikayesi. Kitap bir dönem romanı olarak kabul edilebilir bu sebeple 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın zor şartlarını romanda görmek mümkün. Asker kaçakları, yokluk ve sefalet gibi. Atadan denizci olan bir ailede gelin olan Halime dönemin mücadeleci Türk kadını imajını temsil ediyor kitapta. Tüm bu zor şartlara rağmen direnen ve müthiş işler başaran Halime özelinde Rıfat Ilgaz sanıyorum Türk kadınını onore etmek istemiş. Çok da güzel olmuş. Halime Kaptan’ı ve onun onurlu mücadelesini okumak oldukça keyifliydi. Yazar Rıfat Ilgaz’ın anlatımının harika olduğunu söylemek cümle israfı olacak ama yine de eklemiş olalım. Müthiş bir dili var. Kitapla ilgili birkaç yorumda denizcilikle ilgili teknik kavramların okumayı zorlaştırdığı söylenmiş. Romanın ilk yarısında bu tarz kullanımlar fazla ama benim okuduğum edisyonda altta verilen dipnotlar gayet sağlıklı bir deneyim sunuyordu. O kadar da zorlanmadım. Son olarak bir çocuk/gençlik kitabı olarak değerlendirdiğimiz zaman lise seviyesinde rahatlıkla önerilebilir olduğunu düşünüyorum.
Teknik kelimelere dipnot eklenmesi olmuş ama deniz tasvirleri terminolojinin bize yabancı olmasından dolayı bana çok geçmedi. Bir de olaylar çok hızlı geçti, zaman atlamalarının gerçekleştiği yerlerdeki olayların da anlatılmasını isterdim.
Halime Kaptan, Rıfat Ilgaz’ın kaleme aldığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın 100 Temel Eseri arasında yer alan önemli bir romandır. İlk kez 1972 yılında yayımlanmıştır. Eserde, Kurtuluş Savaşı yıllarında Karadeniz kıyısındaki İnebolu’da geçen direniş mücadelesi ve özellikle bir kadın kahramanın cesur hikâyesi anlatılır.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, Halime Kaptan adlı bir kadın, kayığı ve yaşları 18’i bulmayan genç mürettebatıyla birlikte cepheye gizlice cephane taşımaktadır. Tehlikelerle dolu bu yolculuklarda fırtınalarla, korsanlarla ve düşman ateşiyle mücadele eder. Bu kadının hem kendi ailesi hem de vatanı için verdiği azimli ve fedakâr mücadelenin yansımasıdır.
Halime Kaptan yalnızca cephane değil, bir milletin umudunu da taşımaktadır. Onun hikâyesi, Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü ve gücünü gözler önüne serer. Bu yönüyle roman, aynı zamanda bir belgesel nitelği de taşır.
Halime Kaptan, tarihte örneğine az rastlanan bir kahraman olmasının yanı sıra onun yaşadıklarını kurguyla harmanlayan edebi bir anlatıdır, ancak büyük ölçüde gerçek olaylara ve kişilere dayanmaktadır. Roman Karadeniz’in cesur kadınlarından biri olan Cideli kahraman Rahime Kaptan'ın (romanda Halime Kaptan olarak anılır) gerçek yaşam öyküsünden esinlenerek yazılmıştır. Rıfat Ilgaz, daha çok "Hababam Sınıfı" ile tanınsa da, "Halime Kaptan" gibi eserleriyle de toplumcu gerçekçi edebiyatın önemli temsilcileri arasında yer alır. Halkın içinden gelen karakterler, onun edebiyatında sıkça karşımıza çıkar.
Kurgu dışı tarih kitaplarını okurken zorlananlar için Halime Kaptan, hem öğretici hem de duygusal yönü güçlü bir alternatiftir. Kurtuluş Savaşı’nın zorlu koşulları, halkın yaşadığı açlık, yokluk ve mücadele bu romanda etkileyici bir dille anlatılır. Aynı zamanda eserde birçok denizcilik terimi geçmekte; bu da eseri hem tarihi hem teknik açıdan zenginleştirir.
“Bir kadının, bir milletin kaderini nasıl taşıyabileceğini hiç düşündünüz mü?” Rıfat Ilgaz bu sorunun cevabını, Halime Kaptan’ın cesaret dolu yolculuğunda veriyor.
All I will have to say is going to be in this form. Rıfat Ilgaz is the great oak tree of Turkish literature that readers ought to value and consider very much. As well as his "Hababam Sınıfı (Wacky Classroom)" series, he also didn't fail to maintain his professionalism, aesthetic and impressive pencil ability in one of his remarkable novels called "Halime Captain" and he didn't forget to separate his being a solid, strong writer. Halime Captain, the hero captain woman, (such as Şerife Bacı (Sister)) who carried heavy bullets, machine guns and lots of useful weapon from İstanbul Government area to Kastamonu's İnebolu district where the weapons get dragged towards Ankara the center of Turkish Grand National Assembly, is the bride of Temel Reis. Temel Reis is a well known, renowned great captain of Cide's Gebeşköy village with his authority mixed with dominance over Black Sea until Sevastopol (Ukraine), Romania etc. But one day, he dies because of the cold weather and Black Sea's bushy waves' becoming ground for his being ill. So Halime Captain comprehends that she must undertake the crucial sea duty of Temel Reis then she takes the helm of her husband's father's captain job to bring the definitive conclusion to the filthy enemies' desire of ruling over our homeland by providing children (Zeynel, Halil and Bekir) to join her crew during the adventurous sailorship. Surely, she encounters the nefarious, traitor pirates who sell woods and receive salts for dreadful purposes. However, she overcomes, makes them pay so solidly and delivers the weapon help from İnebolu to Ankara for the ordered Turkish army in West Facade as she overcame difficulties and accomplished impossible missions even her crew isn't informed about the sea business at all anyway. Read and see it yourself. Enjoy!
Rıfat Ilgaz hep aklımda olup hiç okumadığım bir yazardı. Sıra yeğenlerim büyüyüp kitap okuyacak yaşa gelince onların okuyabileceği yazarlara bakıyorum. Çocuğum olsa okutur muydum? Evet okuturdum. Kitapta bir edebi roman havası yok, bir klasik değil. Olay örgüsü de tiyatro metni gibi ilerliyor. Hababam sınıfı filmi gibi. Ama denizcilikle ilgili pek çok kavram öğrenebilirsiniz okurken. Rıfat Ilgaz da Karadenizliymiş. Buradan geliyor sanırım denizcilik merakı.
Çok üzülerek ve utanarak söylüyorum ki sevemedim. Okuması çok zordu. Denizcilik ile ilgili o kadar çok eski terim vardı ki kitaba bir türlü kendini veremedim. Hikaye güzeldi. Verdiği mesaj güzeldi. Bir kadını böylesine güçlü görmek gurur vericiydi ama dediğim gibi okuması çok zordu. Belki daha sonra daha çok kitap okuduktan sonra okumalıydım.
Halime Kaptan'ın zorunlu olarak ve cesur bir şekilde başladığı denizcilik mücadelesinde Milli Mücadele'ye yaptığı katkıları ve o dönemde Karadeniz'de olan savaş zamanını okuyucu bir çırpıda aktarılmış. Okurken zamanlar arasında bir anda geçişler olması, bazı olaylar arasında havada kalmasını saymazsak okunması gereken bir kitap.
Maalesef beklentilerimi karşılamadı. Denizcilik hakkında bir bilgim olmadığı için çoğu kısmı aklımda canlandıramadım. Üzülerek söylüyorum ki bu kitap bana hiç sürükleyici ve akıcı gelmedi.
Akıcı, sıkmadan başlıyor ve bitiyor. Devam etsin istiyorsunuz. Milli Mücadele dönemini anlatan böyle kitaplar okuyunca duygulanıyorum, ayrı bir sempati besliyorum karakterlere.