İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. 2004 yılında Leman Dergi Grubu'na bağlı kültür sanat dergisi Kaçak Yayın'da muhabirlik yaptı. CNN Türk televizyon kanalında yayınlanan 'Paranın Seyir Defteri', 'Şair Ceketli Çocuk: Kazım Koyuncu', 'Nohut Oda Bakla Sofa' adlı belgesellerde sırasıyla asistanlık, yönetmen yardımcılığı ve editörlük görevlerinde bulundu. 5N1K programı için “Yabancılara Toprak Satışı”, “Şah Mesud Suikastı” gibi dosya ve haberlere imza attı. Karşı gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Haberleri ve kitapları nedeniyle birçok kez yargılandı, cezaevine girdi.
Türkiye’nin en önemli gazetecilik ödüllerine layık görüldü. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın Yönetim Kurulu Üyeliği’ni yapıyor. 2007 yılından beri Odatv.com haber sitesinin Genel Yayın Yönetmenliğini sürdürüyor.
“Akla, insanların canlarını kurtarma aşamasında askerin sahaya çıkmasını engelleyen siyasi kararların olup olmadığı sorusu geliyor.
Gazeteci Tolga Şardan köşesinde Ankara'da konuşulanları aktardı. Bu yazı, yaşananlara dair sis perdesini aralamakta yardımcı oluyordu:
"AKP kulislerinden yansıyan bilgiye göre; Erdoğan, ilk önce Fuat Oktay ile görüşerek, 'AFAD'ın süreci tek başına götüremeyeceğini belirterek askerin görev başına geçmesi' talimatını verdi. Ardından Milli Savunma Bakanı Akar ve İçişleri Bakanı Soylu ile Ankara'daki AFAD merkezinde bir araya gelen Oktay, her iki bakana Erdoğan'ın talimatını iletti.
Akar, talimat üzerine askerin sahada koordine edilmesini sağlayan hazırlıklarda bulundu. Ancak İçişleri Bakanı Soylu, askerin sahaya çıkmasına tepki gösterdi. Kulislere yansıyan iddialara göre, 'Askeri niye karıştırıyorsunuz, AFAD'ın sorumlusu benim' mesajını Oktay'a aktardı. Bu arada Akar ile Soylu arasındaki ilişkilerin geçmişte yaşanan bazı olaylar sebebiyle, 'limoni / gergin' olduğunu ekleyeyim. Burada CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in, askerin yeterli ve etkili ölçüde afet bölgesinde sahada olmamasını eleştirirken, Soylu'nun 'bir şekilde hallederiz' mantığıyla 'askeri sahaya sürelim' talebine itiraz ettiğini, 'sürülmüşlerin bir kısmının geri çağrıldığını' söylediğini ve 'Askeri sahaya sürmemesi, 'askere sığındı' dedirtmemek için midir? Bir ihtimal 'darbe paranoyası' diyorlar, bundan mıdır, başka bir sebebi mi vardır, cevaplayacak olanlar Hulusi Akar'dır, Ömer Çelik'tir, Tayyip Erdoğan'dır' dediğini hatırlatayım."
Şardan'ın aktardıklarından görülüyor ki, on binlerce vatandaş enkaz altında kurtarılmayı beklerken Soylu, askerin alana çıkmasını, insanları kurtarmaya çalışmasını geciktirmişti.
Dahası...
İlk kez duyacağınız bir iddiayı da biz yazalım.
Süleyman Soylu'nun o sıcak anlarda açık olarak "Askeri indirelim de darbe mi yapsın" sözünü kullandığı Ankara kulislerinde konuşuluyordu.”(s.228)
Bu iki yazarın beşinci kitapları itibariyle hâlâ doğru dürüst bir üslup edinemediklerini görüyor ve çok üzülüyorum. Belgeleri bir araya getirip olayları düzgünce hikâyelemeyi becerememişler. İki paragraf arasına ya "Gelin size X'ten bahsedelim...", "Siz Y mi sandınız?" cinsinden köşe yazısı klişeleriyle ya da Facebook'taki ATATÜRKİYE grubu müdavimlerine yaraşır kalitesiz aforizmalarla esler verip durmuşlar. Asıl okumanız gerekenleri kendi çabanızla bu belge bohçasının içinden ayıklayıp kafanızda tekrar toparlamanız gerekiyor. Bu bir de dosyalarının editör görmüş hâli, ilk taslağı siz düşünün.
Uğur Mumcu'nun kırk yıl önce yazdığı meseleleri bugün hâlâ aynı ilgiyle okuyabiliyorken bu iki arkadaşın bu kadar güncel bir konuda bile böyle kofti bir kitap çıkarabildiklerini gördükçe "Allah seçimden sonra da çarşılarına pazar versin"den başka bir şey diyemiyorum. CHP iktidarında da bu işler ikisine düşmez umarım. Gerçekten çok kötüler. Keşke beş okuyup bir yazsalar. Zira belli ki tersini yapıyorlar.
Seçimden önce oy kullanmakta kararsız olanlar ve mevcut iktidara istikrar devam etsin düşüncesi ile tekrar oy vermeyi düşünenler öncelikle okumalı. Kimlere oy veriyorsunuz bilin. Sızıntı, Metastaz ve Cendere'den sonra olay bir kitap olmuş. Unutuyoruz, o bakımdan ara ara dönüp hatırlamalı, hatırlatmalıyız...
Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu SS ile Türkiye’nin yakın tarihindeki derin ilişkileri gözler önüne seriyor. Pehlivan ve Terkoğlu, çok ses getirecek kitaplarında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddiaları araştırıyor, devlet içinde örgütlenen yapıları ve birbirleriyle ilişkilerini gün yüzüne çıkartıyor ve sırlarını ortaya koyuyor. Kitabın yazarlarından Barış Terkoğlu bir konuşmasında kitap için “Bir kitap yazarsınız ve birine ithaf edersiniz, size o kitabı yazdıran duyguyu en iyi temsil ettiğini düşündüğünüz kişiye ithaf edersiniz. Biz kitabımızın girişine şöyle yazdık; enkaz altındaki yalnız halkımıza. Çünkü sadece 11 il enkaz altında değil, hepimiz enkaz altındayız, yalnızız.” Ancak yine de tıpkı iki Barış gibi bizim de umudumuz kavi, direncimiz yüksek olsun. Benim mutlaka okuyun dememe gerek yok kitap kısa zamanda geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı bile.
Alain Minc toplumların “Yeni Ortaçağ”ını şöyle tarif ediyor: “Örgütlü sistemlerin yokluğu, her türlü merkezin kayboluşu, kaygan ve silik dayanışmaların ortaya çıkışı, belirsizlik, raslantı, bulanıklık. Zengin toplumların mafyalar ve yolsuzluklarla kemirilmesinden Rus kargaşasına varıncaya dek, her türlü otoritenin dışında sayıları giderek artan gri alanların gelişimi. Aklın, kurucu ilke olarak, uzun zamandan beri kaybolduğu sanılan ilkel ideolojilerin ve boş inançların yararına silinip yokoluşu. Krizlerin, sarsıntıların ve spazmların sanki günlük yaşamımızın dekorları gibi geri gelişi..” Sayfalar boyunca süren karanlık bir öykü. Her alanda yaşadığımız çürümüşlüğün vesikası…
Eski İçişleri Bakanı SS’nin Demokrat Parti döneminden bakanlığına kadar yaşadığı büyük kısmı kamuoyuna yansımış önemli ilişkilerini, krizlerini ve kırılma noktalarını kulis bilgisi ve iddialarla harmanlamış bir çalışma.
Doğası gereği sonuca ulaşmayan, eksik kalmış bölümler var.
Eser 5-10 sayfalık kısa bölümlerden oluşuyor ve okuması gayet kolay. Dil sade ve konuşma diline yakın.
Kitabın yazarları ülkedeki bu konjonktürde cesur bir çalışmaya imza atmışlar. Susurluk kazasında ortaya çıkan devlet-mafya-siyaset üçgeninin, nasıl yeni isimlerle ve yanlarına tarikatları ve troll ağlarını da alarak günümüzde bir beşgene dönüştüğünü anlatıyor. Yalnız olay örgüleri çoğu yerde bir bağlama oturtulmadan ve kopuk kopuk anlatılmış. Daha iyi bir editöryal çalışma yapılabilirdi.
Kitap Soylu'nun hayat hikayesi değil (Olmasını tercih ederdim)
Her bölüm birbiri ile bağımsız Soylu ile alakalı uzun ve kısa makalelerden oluşuyor. Kitap Barış'ların farklı zamanlarda muhtemelen daha kısa şekilde yayınlamış olduğu makalelerinden oluşuyor. Kötü mü? Değil. Ama tam olarak aradığım şey de değil.
SS Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun görevi esnasında yaptığı usulsüzlükleri, FETÖ geçmişini ve suçlularla olan derin ilişkilerini hafızamızı tazeleyerek, tekrardan gözlerimizin önüne seriyor.
Bu yüzden SS, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı siyasi ve sosyal gelişmeleri anlamak için herkesin okuması gerektiği önemli bir kaynak
Gerçekten büyük bir gazetecilik örneği.Bu bir SS biyografisi değil SS etrafında gelişen bir olay örgüsü.Fotoğraf kareleri,cinayetler,intiharlar aydınlatılmamış kriminal olaylar örgüsü.Gerçekleri okumak isteyenler mutlaka bu kitabı edinmeli.
Hafızayı tazelemek ve taze tutmak amacıyla yazılmış, bu amaca hizmet eden bir kitap olmuş. Bununla beraber beklenti hali hazırda genel basında çıkmış haberlerin toparlanmasından daha derin ve bütünsel bir araştırma görmek ise, kitap bu beklentiyi karşılamıyor.
SS'in kirli çamaşırlarının ufak bir kısmını anlatması açısından iyi bir kitap. Fakat dili biraz sokak ağzıyla yazılmış. Sanki Tweet atan bir anonim hesap gibi gereksiz bazı cümleler mevcut. Biraz daha ciddi bir dille yazılmış olsa çok daha iyi bir kitap olurmuş.
Bilinenleri, kulis bilgileri ve araştırma ile destekleyip, ulaştıkları sonuçları da isabetli sorular aracılığı ile dolaylı şekilde cevaba dönüştürüp sunan bir kitap.
Took a long time to finish it. Not that it's not good but I felt that the content was too heavy on my soul and I found myself getting angry many times and I didn't like that feeling.
Barış'ların büyük bir cesaret ile tarihe kayıt bırakmak amacıyla ortaya koyduğu bu eser, bir dönemin çürümüş, kokuşmuş, adaletsiz düzenini gözler önüne seriyor. Kitaptaki her bir başlık kendi başına bir kitap olmayı hak ediyor. Belki de zamanı geldiğinde bunlar da yazılacak ve gerçek mahkemelerde yargılamalara konu olacak... Zaman gösterecek...