Jump to ratings and reviews
Rate this book

Son Adım

Rate this book
"Astsubay kimliğini elinde sallayarak "İstanbul'da mezar mı kalmadı?" diye soruyor.
"Doğrusu kalmadı," diye yanıtlıyorsun. Dalga geçip geçmediğini anlamak ister gibi sana bakıyor.
"Anamı mezar bulamadığımızdan," diye devam ediyorsun, "babamın mezarına gömmüştük. Mezarlar bile artık iki katlı, belki üç katlıları bile vardır."
Ne ayaksın der gibi baştan aşağı seni süzüyor. "İyi yere getirmişsin o zaman," diyor sonra hafifçe sırıtarak, "burada her yer mezarlık sayılır."
Kimliğini geri veriyor.
Sonunda Düzova!ya varmış oluyorsun."

Önce Kenarda'yı yayımlamıştık Ayhan Geçgin'den. Ardından Gençlik Düşü geldi. Kendine özgü dili ve dünyası ile dikkat çeken yazar, Son Adım ile bir kez daha okur karşısında.

Ülkenin batısından doğusuna gidildikçe, görmek duymak istemediklerimizle mesafe azaldıkça, olağan, sıradan yaşantıların birdenbire nasıl kesintiye uğrayacağı, hiçe sayılacağı, mahvolacağı hakkında sarsıcı bir tokat Son Adım. Türkiye toplumuna edebiyat içinden bir müdahale - dolaysız, sert ve tok sesli.

259 pages, Paperback

First published January 1, 2011

7 people are currently reading
417 people want to read

About the author

Ayhan Geçgin

13 books51 followers
Ayhan Geçgin 1970 İstanbul doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. 2003’te yayımlanan ilk romanı Kenarda’yı, Gençlik Düşü (2006), Son Adım (2011), Uzun Yürüyüş (2015) ve 2020 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı alan Bir Dava (2019) izledi. Behçet Çelik ve Barış Bıçakçı ile konuşmaları Kurbağalara İnanıyorum adıyla kitaplaştı (İletişim, 2016). Uzun Yürüyüş Fransızca ve İtalyancaya çevrildi. İstanbul’da yaşıyor.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
149 (42%)
4 stars
145 (41%)
3 stars
41 (11%)
2 stars
12 (3%)
1 star
2 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 42 reviews
Profile Image for Haktan.
246 reviews6 followers
March 22, 2018
Son zamanlarda en çok keyif alarak okuduğum kitap Son Adım oldu. Kitabın büyük bir bölümü hayata tutunmakta zorluk yaşayan, varoluş sıkıntıları çeken bir gencin yaşamını anlatıyor. Bu tarz hikayeler herkesin hoşuna gitmeyebilir ancak ben sevdiğim için kitap durağan da olsa zevkle okudum. Bazı noktalarda karakterle özdeşim kurabildim. Bir de, kitaptaki olayların bir kısmının Küçükçekmece'de geçmesi benim için kitabın melankolik etkisini artırdı. İlgiyle okudum.

Kitaptaki olaylar sonlara doğru ilginç yerlere vardı. Ana kurgudan bir kopukluk oldu belki. Anlatılanlar gerçek olabilir mi, verilmek istenen mesaj nedir, yazar neden böyle bir yola girdi bilmiyorum. Ancak, son bölümleri de merakla ve heyecanla okumamı sağladığı için ben rahatsız olmadım. Ayrıca o konularla ilgili konuşma ve başka şeyler okuma hevesi de uyandırdığı için memnun oldum.

Şunu da belirteyim, yazar sizi size anlatan bir dil kullanmış. Yani, filler "yapıyorsun, kalkıyorsun, düşünüyorsun" gibi ikinci tekil şahısla çekimlenmiş. Bu durumun bana göre kitaba ekstra bir etkisi olmamış ama kitabın garip yapısına bir gariplik daha katmış. Herkesin sevmeyeceğini biliyorum ama ben "iyi ki okumuşum" dedim.
Profile Image for Sinem.
345 reviews203 followers
October 27, 2019
Bu sene en çok beğendiğim kitaplardan biri oldu. Konuyu o kadar güzel anlatmış ki. Kitabın son bölümünün psikolojik yükü çok ağır, okurken beni çok zorladı. Bu topraklarda yaşayan herkes okumalı.
Profile Image for Burak Uzun.
195 reviews71 followers
April 28, 2018
İkinci tekil anlatımlı iyi bir roman söylesene deseler tereddütsüz Son Adım'ı zikrederim artık.
Babaannesine bakan yalnız bir adamın hayatı diye okurken, sürekli telkin eder gibi "şunu yapıyorsun, bunu dedin, onu düşündün" diye ilerleyen romanın son bölümüne geldiğinizde hikâyenin vardığı noktaya şaşırıyorsunuz. Üstüne bir de bu ikinci tekil anlatımın, farklı bir şey olsun diye değil de, kendinizi karakterin yerine koyabilin diye yazıldığını anlıyorsunuz.
Dil, hikâye, üslup... her şeyi yerli yerinde çok iyi bir roman.
Profile Image for Canan.
28 reviews3 followers
April 6, 2021
Anayurt Oteli'ni uzun zaman önce okumuştum. Kitap aklımdan silindi diyebilirim neredeyse. Sadece baş karakterin yaşadığı o sıradanlık, sıkkınlık, kendinden uzaklık hissi kaldı geriye. Bu kitapta da aynı hisleri duydum, çok yakın bir ruh halinde okudum. Karakterin hikayesi çok sıradan, ama insanı çok da sürükleyen bir yanı var. Ama en çok kendinden ve hayattan ne zaman uzaklaştı onu merak ettim. Onunla birlikte ben de bulmaya çalıştım. Üniversite yıllarında felsefe okuyan bir adam ne zaman akşamları televizyon karşısında pinekleyen, iki düşünceyi bir araya getiremeyen birine dönüştü. İçindeki korkunun nedeni ne? Derinden derine hissettiği ama ucunu bir türlü yakalayıp çıkaramadığı şey ne? Sonlara kadar her şey sürükleyici ama belli bir ritimde giderken bir anda tepetaklak oldu dünyası. Olayın gelişini o kadar göremedim o kadar sürpriz oldu ki, arkasından boynuna bir el sarıldığında herhalde Fidan dedim. Yaşadıklarının nereye varacağını kestiremedim yine de. Ne zaman ki içindeki korku çözüldü, "yaşamını önceden bitiren" ona geleceği gösterdi, o zaman taşlar yerine oturdu. Muhteşem bir kurguydu gerçekten - alt yapısı, gidişi bağlandığı yer, vuruculuğu. Bir de kitapta karakter hep "yaptın, duydun" vs. diyerek hikayeyi anlatırken nadiren bazı yerlerde 1. tekil şahısa geçti. Bilinçli bir tercihti bence ve çok güzel oturdu yerine!
"İnsan bir kağıt parçasıymış gibi ezilemiyordu işte. Ne başkası tarafından, ne de bütün yaşamı boyunca bunun için uğraşsa bile kendi tarafından - bu yapılamıyordu. İnsan bir hiç değildi, hiçten biraz daha fazla bir şeydi. Biraz daha fazla, çok değil, belki biraz, ama ne büyüleyici bir fazla bu. Ölümsüz bir parça mı? Onda ölümsüz bir şeyler var."
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Türkay.
440 reviews45 followers
March 30, 2016
Ayhan Geçgin Son Adım'da ülkemize (en azından coğrafi olarak bir bölümüne), insanlarımıza, insanlığımıza yabancılaşmamızı çok etkileyici bir kurgu ile aktarıyor.
Yazarın bu topraklarda doksanlarda yaşanan, 2016 seçimlerinden önce tekrar hatırlatılan! "Beyaz Toros"lara ilişkin tanıklığı, son bölümün can yakıcılığı, doğuda olan bitenden habersiz (miş gibi yapan) okuru çok rahatsız edebilecek durulukta...
Okurun özdeşleşmemize izin vermediği anlatıcının, evin içinde birlikte yaşadığı insanlara, akrabalarına, arkadaşlarına yabancılaşmasındaki sadelik, çarpıcılık yaşadığımız, olağan saydığımız gerçeklikle örtüşüyor.
Son Adım, mutlaka okunması gereken, etkileyici bir roman... Edebiyatımızda örneğini az gördüğümüz bir ses...
Profile Image for Dokuyucu.
13 reviews18 followers
February 20, 2018
Esasa ilişkin yorumu bir kenara bırakırsak, kimsenin değinmemiş olduğuna şaşırdığım bir husus var. İkinci tekil kişi kullanılarak yazılmış olduğundan mıdır tercih edilen cümle yapısından mı bilemiyorum, Geçgin çok fazla anlatım bozukluğu yapmış kitapta. Bu durum okuyucunun sık sık metinden kopmasına sebep oluyor ve kitapta özensiz bir dil kullanıldığı intibası yaratıyor.

Ancak anladığım kadarıyla bu durum bilinçli bir tercihin sonucu gibi görünüyor. Çünkü Geçgin bir röportajında, "dil işçiliği dayatması"ndan sıyrılmak istediğini belirtmiş satır arasında.

Bu denli vurucu bir sona rağmen kitap hakkında şekle dair bir şeyler yazmam, belki de benim cepheden durumun vahametini gösteriyor.
Profile Image for aslında yokuz.
132 reviews3 followers
November 21, 2016
*Azıcık spoiler*
Bu ülkede bir gün, bu kitabı okuduğum/bulundurduğum, bu yorumu yaptığım için Ali İhsan'ın başına gelenler benim de başıma gelebilir.
Değil mi?
Değil.
Çünkü böyle bir nedene gerek yok.
Hiçbir şeye gerek yok.
Tam da Ali İhsan'ın başına gelenler gösteriyor ki, onun yaşadıklarına maruz kalmak için hiçbir şey yapmanıza gerek yok!
Bu ülkenin bir vatandaşı olduktan sonra, bir nefeslik soluğunuz olsa yeter.

Ve kimileri zaten bunları yaşadı, yaşıyor...

----

Kitabın son sayfalarını sevmeyenler, önceki kısımlarına yakıştırmayanlar olmuş. Bence asıl kitabın sonu, kitabın önceki kısımlarını daha da anlamlı kılıyor, kitabı tamamlıyor.
Profile Image for Emirhan Aydın.
Author 21 books74 followers
January 30, 2021
"Ne demek istedin, bunu niye anlattın? Böyle sayıklar gibi konuşmamalısın. Ama içinden böyle konuşmak geliyor. Konuşmak yerine sayıklamak mı? Hayır, sayıklamak değil, sen konuşmak istiyorsun. Ama nasıl konuşacağını bilmiyorsun. Ne zaman konuşsan hep aynı şeyi hissediyorsun: Söylemek istediğin şeyleri söyleyemiyorsun, söylediğin şeyleri ise doğru dürüst hissetmiyorsun. Belki de, diye düşünüyorsun, bu dili hiç öğrenemedim."
Profile Image for Ozkan Kose.
64 reviews
January 30, 2022
"Bir zamanlar senin için soru yaşamım ne zaman başlayacak'tı. Ama sen farkına bile varamadan soru yaşamım ne zaman sona erdi'ye dönüştü."
Profile Image for Ezgi Şenel.
Author 2 books28 followers
June 17, 2020
Kitabı okuduktan sonra bir müddet elim başka kitaba gitmedi. Okumadan evvel bende bırakacağı etkiyi tahmin etmekteydim. Yine de böylesini beklemiyordum sanırım. Kulaklara çalınanın ötesini yüzünüze vuran sustuklarımızla bizi baş başa bırakan bir romandı. Ne demeli ne söylemeli bilemiyorum. Okurken hastalığı, yaşlılığı, aileyi, tercihlerimizi, hayatın özünde harmanlayan bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Başlangıçtaki ölümü bekleyiş, hayattan vazgeçiş son kısımla birleştiğinde hepten yıkıcı bir etki bırakıyor. Aygan Geçgin’in dili insanı düşünmeye sevk eden cinsten. Başlangıçta da belirttiğim gibi bunlar üzerine pek de fikir yürütmediğimiz, çoğu zaman dışlamayı tercih ettiğimiz gerçekler. Kitap da okurları bunları hatırlatan cinsten sorgu halleriyle örülmüştü. Özellikle kurgunun yazıldığı sen dili vurucu olan. İstemsizce başınızdan gelip geçenleri sindirmeye çalışmanız, güçlük yaşamanız da bundan. Ali İhsan benzeri nice yaşamın hiçbir şey yapmadan sürüklendikleri son adımlara…
Profile Image for S.Cihan Sönmez.
113 reviews6 followers
December 21, 2020
Kitabın en sevdiğim yanlarından biri ilk bölümdeki ana karakterin hayat ile ilgili sorgulamaları, varoluşssal problemleri irdeleme şekliydi.
İkinci tekil şahıs olarak yazılan bu romanda Küçükçekmece'de yaşayan, üniversite terk bir depo işçisinin -sonrasında aylak bir adamın- insanlardan ve yakın çevresinden
yabancılaşmasını çok iyi anlatıyor. Bu bölümde en çok sürüklenme duygusu ve hayatın seçim değil zorunluluk olduğuna ilişkin sordurttuğu sorular bende yer etti.

Ancak ikinci bölümde bambaşka bir yere evrilen hikaye bu iki bölümü karşılaştırma gerekliliği hissetiriyor. İstanbul'da günlük rutinden doğan problemlerin, varoluşşsal sıkıntıların, umursamaz silik kendi halinde sürüklenen insanların, ülkenin doğusunda yaşayanlarla ne kadar farklı problemleri olduğunu tüm gerçekliğiyle yüzümüze vurması bir yana, ilkinde ana karektere hak verdiğim çoğu problemi önemsizleştiren kurgusuyla da ayrıca çok başarılıydı. Beden, yaşamak, ölmek, dil ve anlam gibi kelimeleri her iki bölümde aynı kişinin çok başka yerlerden okuması,
aralarındaki benzerlikler-farklılıklar, sordurduğu sorular ve okuyucuya bıraktığı cevaplar açısından da etkileyciydi. İlk bölümde herhangi bir siyasi göndermenin dahi olmadığı durağan bir akıştan sonra ikinci bölümde adım adım yarattığı gerginlik hissi ve sonlara doğru yarattığı kızgınlık hınç öfke ve o boğucu atmosfer çok başarılıydı.
Profile Image for Terss.
660 reviews36 followers
March 7, 2021
İkinci tekil şahıs hitabını ilk başta yadırgasam da sanki bu kitap başka türlü yazılamazmış gibi de geliyor. Kitabın son kısmındaki siyasi gönderme oturmamış gibi geldi hikayeye. Yani keşke daha detaylı anlatılsaydı ya da hiç yer almasaydı bu hikayenin içinde.
Camus'nun Yabancı kitabındaki hazzı aldım desem çok demiş olmam. O ilk başta yadırgadığım sen hitabı zaman geçtikçe içime içime sorular soran acımasız bir savcı oldu sanki.

"Bazen kendin için bir gelecek hayal etmeye çalışıyorsun, ama gözünün önünde yalnızca titreyen bir koyuluk, dalgalanan bir karanlık beliriyor. Ya gerçekten gelecek çoktan olup bitti, ya da sen hayal etme gücünden yoksunsun. O karanlıkta koyu bir leke görüyorsun: rüzgarda çırpınan siyah bez parçası, ya da yüzeyde sürüklenen kara bir yelken paçavrası gibi bir şey.

Gelecek, diyorsun, içinde benim olmadığım, asla olamayacağım, bana asla gelmeyecek olan gelecek..."

"Gelecek bir yaşam hayali kurduğun yok. Ne de her şey başka türlü olsaydı şimdi başka hir yaşamının olabileceğine inanıyorsun. Dahası: Bin farklı türde yaşama şansın olsaydı bile içindeki duygunun yine bu, ağızda bu berbat tadı, bu pas tadını bırakan kaçınılmazlık duygusu olacağını düşünüyorsun."

"Yaşamakta bu ısrar, bu inatçılık niye, diye düşünüyorsun, bir yaşam varsa zorunlu olarak bir yaşam inadı da mı var?"

"Gitmek, ama nereye? Gidecek bir yer yok, adım atacak bir yer yok, öyle hissediyorsun ki senin için her yer hiçbir yere dönüşmüş."
Profile Image for Batu Bekmen.
28 reviews8 followers
April 14, 2017
Şimdi adını hatırlayamadığım bir eleştirmen, "Türkçe dilini kullanan herkes Ayhan Geçgin'e bir teşekkür borçlu" minvalinde bir cümle kullanmıştı bu kitabı incelediği yazıda. Sonuna kadar katılıyorum. İnce ince, nakış gibi işlenmiş, salt araçsallıktan fersah fersah uzak bir dili var Son Adım'ın. Olay örgüsü ve tüm karakterler, varlıklarını bu muazzam dilin, üslubun altında, sessiz sessiz sürdürüp geliştiriyorlar.

Küçükçekmece, Bakırköy, Aksaray veya Topkapı gibi muhitler, İstanbul'u konu eden romanların çok dokunmadığı yerler malum. Geçgin'in diğer bir ilgi çekici yanı da bu semtlerdeki aradalığa, sıkışmışlığa odaklanıp, bir 'imtiyazsız aylağın' gözünden anlatması. Bu muhitleri anlatırken kullandığı betimlemeler, öne çıkardığı detaylar, uzatmalı bir Avrupa Yakası sakini olarak yıllardır kafamda beliren düşünce ve izlenimleri adeta cismanileştirdi, şekle bürüdü.

Türkçe edebiyat ile uzun bir geçmişim yok, o yüzden bu lafımın ne derece bir ağırlığı olur bilemiyorum, ama Son Adım karşılaştığım en iyi Türkçe romanlardan bir tanesi.
Profile Image for Emre.
290 reviews41 followers
May 7, 2016
3.5

Son 40 sayfaya kadar 'Hakkari'de Bir Mevsim' kalitesinde bir başyapıtla karşı karşıya olduğumu düşünüyordum. Maalesef sonunda büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Yazar, ana hikayeden uzaklaşarak ya da bazı şeyleri iyice gözümüze sokmak arzusuyla muhteşem olabilecek bir romanı sıradanlaştırmış.

Keşke son bölümü hiç yazmasaydı. Çok yazık oldu.
Profile Image for Hande Dizdaroglu.
5 reviews
December 8, 2019
“Insan bir kagit parcasiymis gibi ezilemiyordu iste. Ne baskasi tarafindan, ne de butun yasami boyunca bunun icin ugrassa bile kendi tarafindan-bu yapilamiyordu. Insan bir hic degildi, hicten bira daha fazla bir seydi. Biraz daha fazla, cok degil, belki biraz, ama ne buyuleyici bir fazla bu. Ölümsüz bir parca mi? Onda ölümsüz bir seyler var.”
Profile Image for Resal.
3 reviews
April 20, 2019
"(...insanı içler acısı bir şeye, bir paçavraya, acı çeken, acıdan başka bir şey bilmeyen bir şeye, küçültülmüş bir şeye, bir zavallıya, bir hiçe indirgeyemezsiniz. Gerçeği mi istiyorsunuz, işte gerçek: İnsanın içinde ölümsüz bir şey vardır. İnsanın içinde yok edilemez bir şey vardır...)"
Profile Image for Betul Dursun.
10 reviews4 followers
June 16, 2020
Önce Bir dava’yi okudum. Sonra Son Adım . ikisini farklı adamlar mi yazdı yoksa ?? Bir yazarın farklı yollar katedip içinden farkli yaratımlar çıkarabileceğinin göstergesi olmuş resmen. Son Adım .. farkındalığı yüksek bir karakterin varoluşundaki açmazlar bambaşka bir noktaya geliyor.. bu dönüşüm ve olan biten bir noktada basınızı döndürüyor.. iste bu bas donmesine bayıldım .. iyi ki okudumlardan biri bu kitap.
Profile Image for Ekin.
33 reviews
June 22, 2025
"Siz, diye sürdürüyorsun. İnsanı içler acısı bir şeye, bir paçavraya, acı çeken, acıdan başka bir şey bilmeyen bir şeye, küçültülmüş bir şeye, bir zavallıya, bir hiçe çevirmek istiyorsunuz. Ama ne yaparsanız yapın insanı bir hiçe indirgeyemezsiniz. Gerçeği mi istiyorsunuz, işte gerçek: İnsanın içinde ölümsüz bir şey vardır. İnsanın içinde yok edilemez bir şey vardır."
Profile Image for Ferhat Karaağaç.
38 reviews4 followers
June 29, 2014
Son bölüme kadar çok iyi kurgulanmış geldi bana. Belki de cenazede bitmeliydi roman. Sonu zorlama gibi. Olanın/gerçekte olanın bu roman için gereksiz tekrarı. Ne bileyim sanki bir başka romanın konusu. Bu romana ait değil gibi. Sonra Kader nerede.. Oysa babaannenin ölümünden sonra Kader ile geçecek kısa bir bölümle bitse daha mı iyi olurdu acaba?
Profile Image for Evren Bilgin.
5 reviews1 follower
January 25, 2016
Batida baslayip beyaz toroslara uzanan hikayeyi yazar bana gore basarili bir sekilde anlatmis.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Sena.
46 reviews2 followers
March 12, 2018
İnsan bir kağıt parçasıymış gibi ezilemiyordu işte. .ne başkası tarafından ne de bütün yaşamı boyunca bunun için uğraşsa bile kendi tarafından- bu yapılamıyordu.İnsan bir hiç değildi, hiçten biraz daha fazla bir şeydi.Biraz daha fazla, çok değil, belki biraz, ama ne büyüleyici bir fazla bu.

Siz diye sürdürüyorsun, “insanı içler acısı bir şeye, bir paçavraya, acı çeken, acıdan başka bir şey bilmeyen bir şeye, küçültülmüş bir şeye, bir zavallıya, bir hiçe çevirmek istiyorsunuz. Ama ne yaparsanız yapın insanı bir hiçe indirgeyemezsiniz. Gerçeği mi istiyorsunuz, işte gerçek: İnsanın içinde ölümsüz bir şey vardır. İnsanın içinde yok edilemez bir şey vardır.

İki zaman üst üste biniyor, geçmişin biranı şimdiki zamana mı geldi, yoksa sen çocukluğunun o anına geri mi döndün, karar veremiyorsun.

Gece böyle kaynayan bir sessizlikte gerilmişken, böylesine şişkin, doluyken nasıl uyuyabiliyorduk, nasıl gözümüzü kulaklarımızı kapatabiliyorduk?

Ama belki hep ağırdım, çocukluğumda bile.
yine de bu ağırlığına karşın- aklına suyun yüzeyine vuran şişmiş bir ceset görüntüsü geliyor- kendini kendin dediğin şeye yerleştirmekte zorluk çekiyorsun. Oldukça incelmiş hissediyorsun, sanki bütün varlığın kolayca dağılabilecek ince birdış deride toplanmış; ya da saydam aşınmış bir kabuk,içi boş bir kavkısın. ama bunlar bile fazla katı.Kendini derinin nemine, biraz buhara ya da duman ötekisinin-kendi dediğin şeyin- az üstünde tütüyor, geriye ya da ileriye doğru kayıyor.ama hangi rüzgarın ya da devinimin etkisinde?

yaşamım, diyorsun çok önce bitmiş,çok önce olup sona ermiş.
birgeçmişim yok diyorsun,kimin geçmişi bu bilmiyorum ama benim değil, benimse bile daha çok bir duvarın ya da duvar biçiminde yükselmiş bir saydamlığın gerisinde, gelecekse..Belki o da çoktan yitip gitti.Oöteki senden önce yaşayan, geleceğini de senden önce yaşayıp tüketti.

Bazen kendin için bir gelecek hayal etmeye çalışıyorsun, ama gözünün önünde yalnızca titreyen bir koyuluk, dalgalanan bir karanlık beliriyor. ya gerçekten geleccek çoktan yok olup bitti, ya da sen hayal etme gücünden yoksunsun. O karanlıkta koyu bir leke görüyorsun: rüzgarda çırpınan siyah bez parçası ya da yüzeyde sürüklenen kara bir yelken paçavrası gibi bir şey.

Her gün zaman geçsin ya da sonu gelmeyen çalışmaya eşlik etsin diye yapılan şakalar espiriler takılmalar dışında kimsenin kimseye anlatacak bir şeyi yok. Herkes niçin burada olduğunu çok iyi biliyor, para kazanmak ya da geçinmek denen şey için. Her biri ötekine sinir bozucu duruşu ya da bakışıyla şu gerçeği anlatmak için var sanki: yaşam acımasız, sakın düşeyim deme, bir kez düştün mü, sokak köpeğinden beter olursun.

Bahçeye çıkıyor, evcilleştirilmiş hayvanlar asıl bizleriz, diye düşünüyorsun.

Ama belki öyledir, sevmek sevmemek değildir sorun-zaten kim burayı sevebilir- sadece iyikötü bir yer bulmak, sonra oraya yapışmak, birileri seni zorla söküp atana kadar direnmektir.

Bir zamanlar senin için soru yaşamım ne zaman başlayacak'idi.Ama sen farkına bile varmadan soru yaşamım ne zaman sona erdiye dönüştü.

Hiçbir şeye gereksinimim yok dedim.Ama gelmesi gerekenin önüme serileceğine de inandım.

İnsan yıllar boyunca neredeyse bütün gününü bir yerde geçiriyor ama o yer aslında hayatında hiç yer tutmuyor.

.. belki gerçekten konuşmak falan değil, fırsatı bulduğunda kaçmak gerekir.

Yaşamın: eksik, yarım, tamamlanmamış, böyle hissediyorsun-ama hep eksilecek, hep daha fazla yarım kalacak, her zaman daha da artıyormuşçassına daha da eksilecek, hiç tamamlanmayacak..

yaşamakta bu ısrar bu inatçılık neden diye düşünüyorsun, bir yaşam varsa zorunlu olarak da bir yaşam inadı da mı var?

İnasnın hayatı pekala birkaç cümleye sığabiliyor demek.

Hiç yaşamamış olduğu şeyleri insan nasıl unutulmuş, sadece unutulmuş değil yok olup gitmiş, en ufak izi bile kalmamış anılar gibi duyar?

Ölüler acaba gerçekte ne zaman mezara girerler?

Bu son zamanlarda asıl anladığım ne oldu biliyor musun?
Ne?
Zamana güvenmek gerektiği.
Zamana mı?
evet. Çok kötü hissettiğim zamanlar oldu. ama şimdi dönüp bakıyorum da en kötü diye düşündüğüm şeyin bile o kadar kötü olmadığını görüyorum....ZAmana güvenmemiz gerek.

Toprağın denizin devamıymış gibiolduğu, ayaklarının altında sıvılaştığını hissettiğin anlar olmuştu.

Bilinç tamamen kapalı olduğunda beden nasıl hisseder?

Ölüler ölüler diyarında, yaşayanlar da yaşayanlar diyarında kalmalı.

Ama insan diye düşünüyorsun, ölmüşlerle ne paylaşır? sessizliği mi? artık birinsan olmadığında, dinleyecek kulak çoktan çürüyüp yok olduğunda işitilecek sesleri mi?


Ama hikaye buysa bile bu boşluk duygusunu nereye yerleştireceğim? Bunlar hayatımın olaylarıysa eğer, başına geldikleri kim? ... başına gelenler tam aksine sanki seni yaşadıklarından aşılmaz bir mesafeyle ayırmak için oldu; her olan iki kere oluyormuş gibi -bir kez olarak ama aynı anda bir kez de olmayarak.

Bin farklı türde yaşama şansın olsaydı bile içindeki duygunun yine bu, ağızda bu berbat tadı, bu pas tadını bırakan kaçınılmazlık duygusu olacağını düşünüyorsun. Bazen geriye bakıp yaşlı ebenin elindeki bebeği hayal ediyor, onunla birlikte doğan şeyin olası bir yaşam değil, herhangi bir yaşamın olanaksızlığı olduğunu düşünmeyi tercih ediyorsun.
Profile Image for Berk Çetin.
39 reviews9 followers
June 20, 2025
Türk edebiyatının 2010 sonrası çoraklığı içinde yazılabilmiş parlak ve yüz akı romanlardan. İkinci tekil şahıslı anlatıcının zorlamadan uzak bir atmosfer ve üslup yaratımındaki rolü, yine bu anlatıcı tekniğinin kitabın başında mesafelendirme işlevi görürken kitabın sonunda tam tersi bir etki yaratması olumlu anlamda en dikkat çekici noktalar bana kalırsa. Kendine yabancılığın ve bu yabancılık içinde sonuna yürüyen birine ait duygu ve düşüncelerin betimlemeleri büyük ölçüde çok başarılı. Fakat diğer karakterlerle tırnak içinde iletişime geçtiği kısımlar da bir o kadar inandırıcılıktan uzak; bilhassa Kader'le olan ilişkisi, neden öyle yazıldığını sonradan kendimce anlamlandırma çabasına girmeme sebep olacak kadar suni.

Kitabın arka kapağındaki alıntı seçimi ve tanıtım biçimiyse editoryal açıdan çok büyük bir gaflet.
Profile Image for Rabia Bulut.
8 reviews1 follower
October 10, 2020
Ayhan Geçgin'in ismini Nurdan Gürbilek'in son kitabında yer alan incelemelerde denk geldim. Notumu aldım, çeşitli kitaplarına baktım. Son Adım ile edebiyatına adım attım.

Kitabın dili, anlayışı sarıp sarmalayarak bir merak uyandırıyor. Uyandırdığı merak heyecanlandırıyor. Ali İhsan'ın varoluşsal soruları edebiyat için yeni değil ama anlatım tarzı ile bambaşka bir dünyaya çıkmak muazzam. Babaanne ve Alisan ilişkisi beni benden aldı.

Sonu ile ilgili kafam karışık bir yandan böyle mi olmalıydı diye düşünüyorum. Diğer bir yandan Alisan' ın kayıtsız ömrüne de böyle hiçbir şekilde kayıtsız, görmezden gelinemeyecek bir son mu yakışırdı.
Profile Image for Nalan.
7 reviews1 follower
December 20, 2024
Yazarın okuduğum ilk romanı. İkinci tekil zamiri ile olayları anlatması kendisine, hayatına duyduğu yabancılığı pekiştirmesine katkı sağlamış ve herkese hitap etmeyeceğini bilsem de benim için temaya uygun akıllıca düşünülmüş bir tarz. Çok zekice ve okuyucuya o olamamışlık duygusunu geçirmede çok başarılı.

Konusu hakkında herhangi bir fikrim olmadan açıp okumaya başladım kitabı. Haliyle benim için çok çarpıcı bir son oldu. Filtrelenmeden anlatılmış bazılarının hoşuna gitmeyecek bir sondu. sansür yasak olmamasına şaşırsam da yasaklama zihniyetindeki insanların kitapla okumakla ne işi olur diye düşününce taşlar yerine oturuyor.

Profile Image for CIHAN GENCOGLU.
28 reviews7 followers
July 4, 2021
İkinci tekil kişi ile anlatılan eserler bende daha önce genel olarak kekremsi bir tat bırakmıştı. Ancak bu eserde de anlatıcının ikinci tekil kişi olmasına karşın, yazarın dilinin gücü ve akıcılığı sayesinde okumaktan oldukça keyif aldım. Fakat edebi bir anlatı şeklinde giden bu romanın birden politik bir anlatıya dönüşmesini yadırgadım. Politik anlatı da çok güçlü ve akılda kalıcı olsa da, edebi anlatının önüne geçtiğini düşünüyorum. Onun dışında her şey mükemmeldi.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Ömer Şentürk.
50 reviews14 followers
May 19, 2019
"bazen kendin için bir gelecek hayal etmeye çalışıyorsun, ama gözünün önünde yalnızca titreyen bir koyuluk, dalgalanan bir karanlık beliriyor. ya gerçekten gelecek çoktan olup bitti, ya da sen hayal etme gücünden yoksunsun. o karanlıkta koyu bir leke görüyorsun: rüzgarda çırpınan siyah bez parçası, ya da yüzeyde sürüklenen kara bir yelken paçavrası gibi bir şey."
Profile Image for Tunç Kurt.
26 reviews1 follower
June 25, 2021
Kesinlikle güzel bir roman. Başı ile sonu arasında uçurum olduğu için okuru şaşırtıyor ama bence bu biraz sıkıntılı bir durum çünkü bambaşka hikayelere dönüşüyor. Sanki iki farklı hikaye zorla bir araya getirilmiş gibi. Neyse ki yazarın yeteneği her şeyi kapatıyor.
Profile Image for cherubnessli.
187 reviews1 follower
November 29, 2021
Cok iyi yorumlar ve tavsiyeleri dikkate alarak heyecanla edindim ancak hikayeler zorlama biraraya getirilmiscesine dağınık,olay örgüsü maalesef okuru içine almaktan uzak,okuması oldukça zorlayıcı oldu,üzülerek tavsiye edemiyorum
Profile Image for Emrah Gölbaşı.
11 reviews
August 26, 2025
Çok tanıdık bir yerden başlayan hikâye, yabancısı olduğum ürpertici bir yerde bitti. Babaannesiyle kurulan bağ bana dokundu. Hem yakın, hem de rahatsız edici bir roman gerçekten... Dil ve atmosfer öyle yoğun ki karanlık bir dünyaya bakıyor gibi hissediyor insan...
Profile Image for Ali G.
15 reviews
November 6, 2025
Şimdi yazarın dili harikaydı. İlk başta İstanbul’da bohem bir adamın hayat hikayesi ve fikirlerini gördük sonra doğuya gittikçe bambaşka bir dünya ve bambaşka hayatlar. Jitem ve yeşil’e atıflarda bulunmuş yazar.
Displaying 1 - 30 of 42 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.