Jump to ratings and reviews
Rate this book
Rate this book
"Sedef kakma konsolun üzerindeki Çin malı dijital saat pazartesi sabahı tam 6'da kısa aralıklarla çalmaya başladığında, Dava Vekili İbrahim Nemrûd boğuntulu karabasanlarla delik deşik rahatsız bir uykudan çoktan uyanmış, yatakta gözleri kapalı olarak sırtüstü yatıyor, haftasonu uyuşukluğundan sıyrılmaya çabalayan dev metropolün huzursuz sabah gürültülerini dinliyordu."

Bu satırlarla başlayan Karadelik Güncesi tanıdık ama yine de tedirgin edici sancılarla dolu bir dünyada uzun bir gezintiye çıkarıyor bizi. Bu serüvende Dava Vekili İbrahim Nemrûd'la birlikte avukatlardan tellaklara, dervişlerden bahçıvanlara, psikanalitlerden yarı deli bilimadamlarına birçok karakterle tanışıp herbirinin öyküsüne kulak misafiri oluyoruz ve giderek belki de dava vekilinin yazgısının bu kent aracılığıyla bütün insanlığın yazgısına dönüştüğü bir sona doğru kaçınılmazcasına sürükleniyoruz.

544 pages, Paperback

First published February 1, 2007

5 people are currently reading
145 people want to read

About the author

Ali Teoman

20 books39 followers
Asıl adı Ali Tataroğlu'dur. İstanbul'da doğdu. Orta öğrenimini İstanbul Alman Lisesi’nde, yükseköğrenimini ise İTÜ Mimarlık Fakültesi, MSÜ Mimarlık Fakültesi ve Sorbonne Üniversitesi Plastik Sanatlar Fakültesi’nde tamamladı. Bir süre iş ve öğrenim nedeniyle yurtdışında bulunduktan sonra 1993'de İstanbul’a döndü ve yazmaya daha fazla zaman ayırmak için mimarlığı bırakarak çeşitli üniversitelerde İngilizce okutmanı olarak çalıştı. Bir süre sokak müzisyenliği yaptı.

1980'li yılların sonuna doğru öykü yazmaya başlayan Ali Teoman 1992 yılında, İnsansız Konağın İkonu isimli öyküsüyle, Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada ikincilik ödülü aldı. Ali Teoman'ın tam 16 yıl gizli kalmış bir sırrı, ortaya çıktığında edebiyat dünyasını çok şaşırtmıştı. 1991'de Haldun Taner Öykü Ödülü alan Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı isimli kitabın yazarı olarak Nurten Ay ödül almıştı. Ancak kitabın asıl yazarının Ali Teoman olduğu 2007 yılında ortaya çıktı. Ali Teoman bunun kendi isteğiyle düzenlenmiş bir oyun olduğunu belirterek şu açıklamayı yapmıştı: "Bu adi dolandırıcılık değil, yazınsal bir oyundur. Nurten Ay birkaç kez oyunu bırakmak istedi. Onu ikna ettim. Bunca yıl açık vermeden bana yardım ettiği için kendisine çok teşekkür ederim."

"Uykuda Çocuk Ölümleri" başta olmak üzere tüm yapıtları edebiyat çevrelerinde etki yaratmakla birlikte Ali Teoman çok satan bir yazar olmadı. Çok satan yazar olmak isteyip istemediği de tartışmalıdır. Ali Teoman, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu 23 Mart 2011 sabahı hayata veda etmiştir.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
40 (50%)
4 stars
23 (28%)
3 stars
11 (13%)
2 stars
6 (7%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 11 of 11 reviews
Profile Image for Korcan Derinsu.
583 reviews405 followers
April 7, 2025
4.5/5

Karadelik Güncesi, cinsellik ve arayış üzerine yazılmış en sarsıcı Türkçe romanlardan biri olabilir. Ali Teoman, okurunu konfor alanından çıkaran, dilin ve anlatının sınırlarını zorlayan bir yazar. Bu romanda da karanlık bir atmosferin içinde, eşi benzerine zor rastlanacak bir İstanbul’da, insanın en derin arzularını, kaybolmuşluğunu, hatta kendine bile itiraf edemediği bastırılmış arzularını büyük bir ustalıkla açığa çıkarıyor. Üstelik bunu da her sayfada daha da kuvvetlenen bir girdaba çekerek yapıyor. Romanın en güçlü yanı, benzersiz atmosferi ve anlatıcısının zihninden okura açılan o sınırsız alanda yapılan yolculuk. Bu her okurun kolay kolay başa çıkabileceği bir yolculuk değil. Ruhun kuytularına hiç çekinmeden ışık tutuyor Ali Teoman. Ben okurken rahatsız olmayı sevdiğim için bundan büyük bir zevk aldım ama sırf bu yüzden birçok okurun da sevmeyeceğini biliyorum. Okurken bazı bölümleri uzun tutulmuş ve tekrara düşmüş gibi hissettim ama bitirince bunun anlatının o bunaltıcı, içinden çıkılamaz havasını pekiştirmek için yapıldığı kanaatine vardım. Üçlemenin ilk kitabı Uykuda Çocuk Ölümleri’ne göre bir tık daha az sevsem de yine de Karadelik Güncesi’nin çok iyi yazılmış, güçlü bir metin olduğunu düşünüyorum.
156 reviews26 followers
July 25, 2019
Biraz nefes almaya ihtiyaç duydum bu kitaptan sonra... Biraz sakinleşmeye...
Profile Image for Armagan (any pronouns).
167 reviews38 followers
July 22, 2019
İyi (ya da özgün) bulduğum yazarların kitapları, istisnasız olarak yaratıcısını merak ettiriyor, hatta kitap daha bitmeden sahibini Google'latıyor. O özgün (ya da iyi) gelen eserin arkasındaki geçmişi, yazarın kim olduğunu, nasıl biri olduğunu araştırma isteği uyandırıyorlar. Diğer yandan bu tür bir kitap hakkında yazılmış şeylere de umut besliyorum. Farklı okuyucular nelere odaklanmış, bunu görmek iyi geliyor. Bu tür kitaplar, yan okumalar yapma konusunda beni cesaretlendiriyor. Hakkında bilgi sahibi olmadan kitabını okumaya başladığım Ali Teoman'ın da bende böyle bir etkisi oldu.

Ali Teoman, okuyucusunun beklentilerini kurgulamak (öngörmek) yerine zihnindeki kurgulara ifadeler aramış (ve bulmuş). Bence formüldışı, yoğun bir akış ortaya çıkmış. Kitabın, kurgu takibinden ziyade kaotik bir ilhamlar silsilesini izlemeyi seven; olana ve olabilme ihtimali olana bakmak yerine okurken okuduğuna kapılmaya gerek duyan benim gibi okuyuculara uygun olduğunu düşünüyorum. Okumaya devam etmekte çekimser kaldığım bu romanı okumayı sürdürdükçe aldığım dingin ve zevkli hissi çarpıcı buldum. Diğer yandan, kitabın diline odaklanarak okumama rağmen, yazılan eleştirilerden birinde hikayenin baştan sona özetlenmesi (ve yeni, başka kitapların ilgimi çekmesi) nedeniyle son çeyreğini okumadan bıraktım. Yine de belli başlı düşüncelerim var (aslında tek bir düşüncede ve cümlede de özetlenebilir).

Kitabın hikayesinden (ve yan hikayelerinden) ziyade dilinden etkilendim. Köy romanlarını, belki Kemal Tahir üslubunu çağrıştıran "He ya" gibi deyişlerle Tanpınar'ın estet (belki damıtılmış, dekoratif işçiliklerle bezeli, bir süre sonra lezzetli ama ağulu hale gelen) dilini; Amerikan kültürel emperyalizminin hedonistik altın çağının ideolojik aygıtı olan MTV'ye referans veren "Jackass" gibi sözcüklerle belki İngiliz edebiyatından (Coleridge) belki Amerikan sinema tarihinden (Yurttaş Kane) ödünç alınmış "Xanadu" gibi sembolik oyuncakları bir araya getirmesi, semantik açıdan özgürce kullanması, her biri kocaman yüklerle gelen tüm bu kelimeleri hafifletmiş. Kitap tam bir referans bombardımanı ve sembolik mayın tarlası olduğu için alt metinler uçuculaşıyor, referanslarla boğuşmak gerekmiyor, teslimiyet yeterli oluyor. Dolayısıyla yazarın nereye temas ettiğini düşünmeye mecbur bırakılmış hissetmedim. Çünkü, bu referanslarla dolu kelimeler bana bir şeyleri (ya da "sadece tek bir şeyi") anlatmak için kullanılıyormuş gibi hissettirmedi. Yazar, tıpkı öyle uygun görüp soyadını değiştirdiği gibi, referansları da canı istediği için vermiş gibi geldi. Diğer yandan, bu referanslar, okuyucu olarak benim bilinçaltıma açılan anahtarlar gibi işlev gördü.

Yazı dilini bir yandan hiçe sayan, diğer yandan olması gerektiği gibi kullanan "Nyermin, vyer baban oyunjag" gibi bozuk, "yazıldığı gibi okunan" Türkçe replikler, Osmanlıca kelimelerin arasına serpiştirilen "sözgelimi" gibi sözcükler, kitabın postmodern yapısını güçlendirdi. Çeşitli tanıtım yazılarında, yazarı "Bir Performans Sanatçısı olarak Ali Teoman" diye tanımlamaları ile uyumlu bir durum bu. Ben, yazarın/anlatıcının bilinçaltında yarattığı (kaçınılmaz olarak mesaj içerikli fakat mesaj kaygısız) hikayeleri okuduğumu düşündüm. Örneğin, "Dar-ı Vin" (Darwin) teorisini Kuran referansıyla okumak, bir Türkiyelinin muhtemelen uyanınca unutacağı bir rüyası olabilir. Fakat bu parçacıklar, sonrasında ne olacağı merak uyandıran (benim açımdan nereye bağlanacağı değil, bir sonraki cümlede ne olacağı merak edilen, yazarın kurgusal zekasına değil dilsel becerisine odaklandığım) iç içe geçmiş bir rüya/kabus özelliği taşıyordu. Anlatıcının anlatıya teslim olmuş anlatısı, kontrol edilemez anlatı (ki "lucid dreaming" gibi yaklaşımlara rağmen rüyalar bana böyle, kontrol edilemez kurgular gibi geliyor) kitapta da yer yer ima ediliyor: "İbrahim Nemrûd düşte hareket ediyormuş gibi verilen emre uydu." gibi cümleleri, yazının emrine uyan yazar fikri ile paralel buldum. Bir bilinçaltı serüveni, bilinçaltının Odesa'sı ("görkem" ve "onur"un ısrarla yerle bir edildiği düşünüldüğünde, bilinçaltının İlyada'sı da denebilir). Bu yer yer karanlık, distopik fakat absürt rüyalar, bir açıdan da mizahi. (aşağıda biraz daha ayrıntılı alıntılar yapacağım).

[spoiler'ımsı:] Örneğin, ojeli, su balesi yapan, toplumca feminen varsayılan başka özellikler verilerek okuyucunun nezdinde hükmü düşürülen derviş karikatürü gibi figürler benim için ironik ve politik olmanın ötesinde, düşseldi. "Onlar entelektüel uğraşlar için yaratılmamışlardır, sağlıklı çocuklar doğurup onları büyüterek toplumun bekasına katkıda bulunmak ve gündelik işlerin yükünü üzerlerine alarak kocalarına destek olmaktır onların başlıca görevi" ya da "Şazinuş onların yedinci çocuğu oluyor. Altı kızın yanında bir de erkek çocukları olmasını istedikleri için onu almışlar. Ailenin parasal durumu ve sosyal statüsü gayet iyi, yapısı son derece sağlam. Dört dörtlük, mutlu bir aile kısacası… Çok çocuklu aileler, çocuksuz ya da az çocuklu ailelere oranla herzaman daha sağlıklı ve topluma daha yararlıdır. Bir öksüz bundan fazla ne isteyebilir ki?" gibi ataerki ve modernist aile eleştirisi yapar gibi görünen cümleler de, yatmadan önce feminist bir makale okuyup üzerine bir redpillci argümanıyla beyni sulanmak ya da cinsiyetçi bir siyasetçi nutku dinleyerek bastırılmak gibiydi. İnsan beyninin gündelik verileri rüya üretim sürecinde çarpıtması gibi bir etki yaratıyor yazarın dili. "Biz ormana baktığımızda, ormanı görürüz sadece, onlar ise orada yüzlerce ağaç görürler. Ormanı görebilmek için ellerinde pertavsızla tek tek her ağacı tetkik etmeleri, her ağaca dokunmaları, kulaklarını her ağacın gövdesine dayayıp içinde yuvalanmış binlerce böceğin hummalı uğultusunu dinlemeleri, her ağacı koklamaları, yalamaları, ağaç kabuğundan bir parça koparıp tadına bakmaları ve sonra bu konuda yazılmış ciltler dolusu kitabı okuyup yine ciltler dolusu kitap yazmaları gerekir." gibi bence pseudo felsefi, mistisize edilmiş bolca büyük laf, özlü söz falan da var. Fakat tekrar etme pahasına, Teoman'ın dilinde beni büyüleyen şey sözün ağırlığı değil, hafifliği oldu. Karakterlerin tasvirinde yüceltimden kaçındığı için, büyük ve iddialı beyanlar da neyse ki dağılıp gitmeye mecbur oldu. Okuyucu olarak bir derinlik budalalığı yaşamadım.

Yazar, okuyucunun dikkatini diri tutmak için başka teknikler de kullanmış. Örneğin, akronimler. Bir ara, roman boyunca ısrarla tekrar eden esprili kısaltmaları listelemeyi düşündüm. Sonra bu etkileşim çabası gereksiz geldi ve vazgeçtim. Fakat, kitabın genel havası, benim açımdan interaktifti. Yaratıcılığını kısıtsız ve minnetsiz kullanan bir yazar olduğu için, okuma sürecimde, aktif bir yeniden yaratım alanı buldum. Örneğin, nebatata ayrılmış sayfaları okurken "Karadelik Gübresi" gibi alternatif bir başlığı, yazara ve kitaba saygısızlık yapıyormuşum hissini duymadan yakıştırdım. "Gübre" demişken, Teoman, cinsel ilişkileri (ayrıca cinsel organları ve cinsel fantezileri), tuvalette olmayı ve dikkat çekici biçimde kiri, kirlenmeyi ısrarla tüm ayrıntılarıyla yazıyor. Bu kir, dışkı, cinsellik vb. vurgularını da bir yaramazlıktan ziyade, bilinçaltı açısından uyarıcı buldum. Tuvalet, seks gibi modern dünyanın utanç araçlarını pornografik suretlerde anlatması, eleştirelden ziyade yine bilinçaltı uyandırma servisi gibi geldi.

"Bir şey"in ısrarla "birşey" diye yazılması ve editör(ler)ce düzeltilmemesi (ya da "her zaman" yerine "herzaman" kullanımı) benim bu kitapta dikkatimi olumsuz olarak çeken tek şey oldu (ki bu yazım yanlışları da rüyadaki ısrarcı bir bug ya da glitch olarak yorumlanabilir, yazarın böyle tasarlayıp tasarlamadığından bağımsız olarak). Okuduğuma ve haberdar olduğuma memnunum.
Profile Image for Berke.
39 reviews2 followers
January 5, 2025
Konstantiniyye Üçlemesi’nin ikinci kitabı olan Karadelik Güncesi konu olarak bir önceki kitapla devamlılık göstermese de onun karakterlerine epey gönderme yapıyor. Ancak kitaplar farklı bir sıralamayla da okunabilir diye düşünüyorum.

Geçmişin ve geleceğin iç içe girdiği, tüm zamanların aynı anda yaşandığı bir İstanbul’dayız. Grotesk bir atmosfer hâkim. Yaz aylarında kar yayıyor, sonbahar ayları ise çok daha soğuk geçiyor. Henüz Marmaray yapılmamışken denizin altından iki yakayı birbirine bağlayan bir metro da var, faytonlar da. Altın ve delikli kuruşlar tedavüldeyken, kredi kartıyla da ödeme yapabiliyoruz. Bir yanıyla çok iyi bilirken, bir yanıyla hiç bilmiyoruz anlatılan şehri. Sokak hayvanları, yenilen yemekler bile farklı. Ali Teoman gerçeklik algımızla ustaca oynuyor.

Ali Teoman bir dil dâhisi. Dile hâkimiyeti tartışılmaz. Sadece Türkçeden bahsetmiyorum. Osmanlı Türkçesine kattığı öz Türkçe kelimelerle, kitap boyunca icat ettiği yüzlerce ironik kısaltmayla, yarattığı her karakteri başka bir biçimde konuşturmasıyla bir oyun hamuru gibi oynuyor dille. Yaratılan o ilginç karakterler kendilerine özgü konuşma biçimleriyle apayrı bir hâle bürünüyor. Derviş karakteri Türk edebiyatındaki en ironik karakterlerden biri örneğin. Öte yandan güvenilmez anlatıcılarda dolu olan bu romanda ironinin ve parodinin had saffaya çıktığı karmakarışık diyaloglar mevcut.

Devamı:

https://berkeatabey.com/karadelik-gun...
134 reviews4 followers
July 4, 2021
Uzun zamandır okumak isteyip de bir türlü zamanını denk getiremediğim "Konstantiniyye Üçlemesi"ne tam ortasından giriş yaptım: "Karadelik Güncesi"

Sahafta gezerken karşıma çıkan kitaba, tutarlılıkta ülke gündemi gibi olan bilinçaltım "al bunu, tam zamanı!" tepkisini nasıl olduysa tutarlı bir şekilde verdi. İkinci kitap olması pek de önemli değildi ne de olsa çok da bir şey anlatmayan arka kapak yazıları gayet güzel şeyler fısıldamıştı bu sefer dimağımıza.

Kitapta altı, üstü, köşesi, sayfası, bölümü vesaire derken çizili o kadar fazla cümle var ki buraya alıntılamaya kalksak kitaba çok fazla "spoiler" vermiş oluruz, tadımız kaçar.
Anahtar kelimeleri vermeyi yeğlerim: İbrahim Nemrud(tarihi şahsiyetler babında düşünün), psikanaliz(kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor), Kulamparalık( kitabı skolastik kafayla okuyacaklar için bu bile yeterli)

Ali Teoman, uzun boylu düşünmek isteyenlere bol göndermeyle dolu ama aynı zamanda "ben göndermelerle uğraşamam bana sürükleyici bir kurgu, grotesk atmosfer, bol kahkahalı bir şeyler lazım" diyenlere de hitap eden bir üçleme kaleme almış. Bu kitapta "insanın yazgısı toplumun yazgısıdır" ve "insan, kilitli bir sandukadır; açılınca içinden ne rezillikler çıkar bilinmez efendi." cümleleri detaylı şekilde nasıl bir roman haline getirilir, bunu cevaplamış.

Romanda üslubun çekiciliği bana göre kurgunun önüne geçmiş. Bu da beni, romanda acaba daha neler olacak yerine, okurken en çok aradığım şey olan "dilsel maharetin yaratmış olduğu okuma zevki"ne götürüyor.

İyi okumalar...
Profile Image for Osman Tümay.
377 reviews8 followers
September 20, 2018
Fantastik ve yoğun olması avantajı mı, yoksa ayakbağı mı karar veremedim bir türlü. Cambazlık olarak nitelemeye vicdanım elvermiyor; öte yandan yazarın en başarılı eseri de hiç değil.
Profile Image for Tuncay Özdemir.
17 reviews
July 25, 2021
Okurken o kadar irrite oldum ki bir kaç defa yüzümü ekşiterek elimden fırlatıp attım. Bu kadar gergin ve irrite edici bir eser yazmak herkesin işi olamaz. Büyük bir yetenek, büyük bir kalem.
Profile Image for ibrahim.
81 reviews4 followers
August 8, 2020
Kitabın yarısına kadar 4 yıldız vereceğimi düşündüğüm, bir sonraki hangi kitabını okusam diye internete baktığım eser, önce 3 yıldıza, sonu ile de 2 yıldıza indi bemim için. Kitabın bazı bölümleri gereksiz uzatılmış, okuyucunun dikkatini dağıtan, edebi dilden uzaklaşıp tekerlemeye dönen kısımlar mevcut. Cinsellik, özellikle oğlancılık ise başlarda dozajında hikaye içine yedirilmişken, sonlara doğru kontrolden çıkıp hikayenin ana eksenine oturuyor, benim için rahatsız edici. Eğer bahsedildiği gibi iyi bir yazar ise kesinlikle yanlış kitabından başladığımı düşünüyorum
Profile Image for aykut.
78 reviews2 followers
October 28, 2019
Kendi içinde değerlendirecek olsaydım çok iyi şeyler söylerdim ama üçlemenin ilk kitabına kıyaslamaktan geri duramadığım için onun kadar sevemedim. Bu yüzden kısa tutmak daha iyi olacak.
Profile Image for deniz.
6 reviews1 follower
September 6, 2025
gerçekten kafa toparlanınca ancak bir review yazılabilir.
Displaying 1 - 11 of 11 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.