Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine. Nerdeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. Titreme, yanıyorsun.
22 Ağustos 1926 tarihinde Mersin'in Tarsus ilçesinde doğdu. Eskişehir Ticaret Lisesi’ni bitirdi (1946). Türkiye İş Bankası’na girerek Adana, Ankara ve İstanbul’da çalıştı. Halkla İlişkiler Müdür Yardımcısı oldu. Bu görevdeyken Haziran 1977'de emekli oldu. İstanbul’da kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurdu.
Şiire 1940 yılında Yedigün şairleri arasında başladı. 1975 yılına kadar 33 şiir, 4 düzyazı kitabı, 13 antoloji ve biyografik eser olmak üzere toplam 50 kitap çıkardı. Şiir plakları, şarkı sözleri ve yergileriyle tanındı. 4 Kasım 1984 tarihinde öldü.
Genellikle Faruk Nafiz Çamlıbel duyarlılığında ve aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğalttığı şiirini, 1973’te büyük oğlu Vedat’ın ölmesi üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltti. Şairlik başarısını, aruzla yazdığı rubailerinde gösterdi.
Bu kitap roman gibi okunmamali.Ara ara bir sayfa denk getirip, okuyup tekrar okunmali.Yazılmış onca şeyi görünce Ümit Yaşar'ın hayalinde bir kadın yarattığını ve ilahlaştırıp taptığını gördüm ben.Sürekli O'nu arayan, ne kadar geç bulursa da o kadar seveceğine ve mutlu olacağına inanan bir adam var bu kitapta.Kendindeki sevme gücünden bahsederken de biraz kibirli bir adam..
Lisedeyken bir şiir defter(ler)im vardı, sevdiğim şiirleri oturur özenle yazardım o deftere. Sonra niye bilmem bıraktım. Bırakana kadar o defterin satırlarında kendisine sıkça yer bulan bir şairdi Ümit Yaşar Oğuzcan.
İlk kez lisede okumuştum bu kitabı. Bir kere daha okumak istedim. Şu an aldığım tat kesinlikle çok daha başka.
Ümit Yaşar Oğuzcan, aşkı çok iyi anlatan şairlerden, en azından bana göre öyle. Satırlarını okurken bazen bu aşk mı yoksa daha başka bir şey mi, bir tapınma hali mi diye de düşünmemek mümkün değil elbette.
Aşka Dair Nesirler de bu tapınmanın çok net bir şekilde görülebileceği bir kitap. Başlarda Oğuzcan'ın şiirlerine yer verilmiş. Daha sonra mektuplara yer veriliyor.
Daha okumadan seveceğimi biliyordum. İntihar etmiş ya da en azından intihar etmeyi denemiş yazarlara olan tutkumdan herhalde. Aşka Dair Nesirler... Fakat Ümit Yaşar'ın aşkı sıradan bir aşk değil, günümüzde adına 'aşk' dedikleri o aşklardan da değil, çiçek böcekli, huzurlu, mutlu aşklardan ise hiç değil. Bambaşka bir aşk onunki. Çirkinlikle, karanlıkla, Tanrı'nın suretiyle, istemenin fakat elde edememenin mutsuzluğu ve çaresizliğiyle iç içe girmiş bir aşk. Okuduktan sonra kendinize soruyorsunuz: Aşkı, Ümit Yaşar gibi hissetmek mümkün mü? Eğer mümkünse nasıl yaşanır bu hislerle? Yok mümkün değilse, hissetmeden nasıl dökülebildi ki bunca duygu kelimelere?
özellikle ilk şiirleri sevdim, bazı tabirleri betimlemeleri etkileyici. sevdiğini sürekli arıyo olma vurgusunu sevdim. aklımda kalan dize: "dinsizdim, istanbul'da minareler üstüme yıkıldı/yoksuldum, kusüs'te kiliseler kabul etmedi beni" (1961) en sevdiğim şiir "seninle kardeş değiliz"
ama hetero erkek bir şair okumak çok zor. bi kere kadına takıntılı erkek anlatıcı akıllara asla aşkı getirmiyor, kadınlara olan arzusunu mutlaka metalaştırıyor ve aşka çok bencil bakıyor. zaten şairin hayat hikayesini okuyunca da hissettim bu bencilliği. büyük bi evlat acısı yaşamış, ne kötü. acıklı bi hayat.
özlemle yatakta uzanıp kitap okumayı çok sevdim, iki yıldızın ikisi de buna.
tüm bu yazılanları hissediyorlar mı? gerçek mi hissettikleri? hissediyorlarsa güzel mi bunları hissediyor olmaları? fazlaydı. çok fazlaydı. karanlıktı. bana rahatsızlık verdi bir şeyler.
"hüzünle karışık sevinçlerinden kurtul artık arzuların o belli belirsiz sıcaklığını sev biliyorsun önce tanrı insanı yarattı sonra insan sevgiyi ne yapsak boş ne kadar çabalasak faydasız geriye dönemeyiz olanlar oldu iş işten geçti çamurumuza sevgi katılmış bir kere"
Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi.. İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim. Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor , Ve korkularla yine sana doğru koşuyorum. Hep aynı soru düşüncemde “ ya severse “
3.5⭐️ Ümit Yaşar Oğuzcan’ın hayat hikayesini okuyup cok merak etmiştim ve bir kitabına şans vermek istedim.İlk başları gerçekten cok güzeldi ama sonrasında bence biraz anlamsızlaştı.Basit nesirler okuduk diyebilirim.Buna rağmen cok güzeldi, ara ara açıp okuyacağım bir kitap oldu.
Okumaya önyargıyla başladım çünlü ekşi’de azımsanmayacak kadar kötü yorum okudum. Aslında bence aşık olan veya aşık olduğunu sanan ve acı çeken herkese hitap ediyor bu kitap. Çok can alıcı bulduğum, okurken heyecanlandığım yer yer geçmişe bakıp acı çektiğim bir okuma oldu. Kesinlikle ruhuma dokundu. Evet çok yazmış Ümit Yaşar Oğuzcan. Eğer daha az yazsa daha başarılı mı olurdu bilmiyorum. Çok yazması tekrara düşmesine sebep olmuş çünkü veya anlatmak istediklerini pekiştirmesine. En garibime giden şey ise Sunuş kısmında Lütfi Oğuzcan’ın “...yazan babam olduğu için ‘bir kadın’ ifadesi gerçeği yansıtmıyor. Bu yazılanlar kadınlara yazılmışlardır.” ifadesi. Üstüne basa basa babasının yazdığı mektuplarında “hala sahibini aradığını” söylemesi çok ilginç. Yapılan yorumlardan biri bir çırpıda okunmaması gerektiğine dair, biraz katılıyorum aslında. Keşke bende daha yavaş okusaydım. Özellikle sorgulamalarını ve isyanlarını çok beğendim.
Sahibini arayan mektuplar için “onu bütün sevenlere ve yalnızlara armağan ediyorum” demiş, sadece ismiyle bile canımı acıtmıştı zaten. Kitabın arka sayfasındaki özgeçmişini okuduğumda da çok şaşırdım. 1961’de 3 kez intihara kalkışıyor (yakınlarına göre 24 kez) ancak başarısız girişimler bunlar. 1973 yılında ise büyük oğlu Vedat intihar ediyor. On birinci ve on ikinci mektuplarında üstü kapalı da olsa intihardan bahsediyor zaten. On birinci mektupta “İşte bugün ölümün o güzel olduğu yerdeyim.” diyor. On ikinci mektupta ise “Ölmedim işte. Ölemedim. Demek ki yaşamam gerekliydi.” diyor. Bu kadar rahat yazabiliyor oluşunu çok takdir ediyorum. Bu açıklığı kalbimi kırdı, tüm kalp kırıklıklarımı pişmanlıklarımı geçmişte kalan acıya dair ne varsa geri getirdi. Kesinlikle inanılmaz bir okuma oldu benim için.
Bu kitaba 5 vermemin sebebi Hüzün Şarkıları IV. kısım ve V. kısım (sayfa 178-183). Bu kadar güzel anlatılamazdı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
“Verdigin her kederin yüreğimde yeri var Hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır Hangi aynaya baktıysam seni gördüm Gel desen gelemem Git desen gidemem Öl desen kanım akmaz Anladım artık seni sevmek yüce bir şey Anladım seni sevmek Tanrı’ya yaklaşmak gibi”
“Meğer çaresizliklerin en korkunçu, çaresizlikleri olduğu gibi kabullenmekmiş! Bütün yolların çıkar yol olmadığını öğrenmekmiş! Sevmek unuttuğumuz bir şarkıdır şimdi ve inanmak bir uzak hatıra oldu. Hepimiz asılmış birer insanız bu boşlukta. Bir an gelecek kendi ağırlığımız öldürecek bizi.”
Şiirler kısmını ayrı mektuplar kısmını ayrı sevdim. Özellikle sahibini arayan mektupların ithaf kısmı çok anlamlıydı. Yazdığı her satırda aşkını çok güzel ifade etmiş Ümit Yaşar Oğuzcan. Bir sürü altını çizdiğim ve tekrar tekrar okumak istediğim cümleler, şiirler oldu.
"hiç bitmesin" dediğim bir kitapti.. ondan dolayı dahada geç bitirdiğim bir kitap oldu. Okadar güzel ve derin anlatıyor ki aşkını. Kıskanmadım desem yalan olur. Bu kitap hakkında ne kadar yazsamda az. Yazarın dediği gibi: "Bir kelimeye bin kelimenin anlamını verebilsem; söylediklerim belki biraz yaklaşırdı duyduklarıma"
Benden geçti herhalde. Sevemedim ben bunu. Tavsiye üzerine almıştım kitabı ve nedense içime de pek sinmedi. Güzel anlatımlar mevcut fakat başka yerlerde kullandığı garip ve kitabın özüne sığmayan basit cümleleri ve sözleri görünce insan soğumaya başlıyor.
Bir kalbim var et, kan, sinir İki gözüm var seni görür Ayaklarım sana gelir Ellerim seni arar Bir dünya ki kocaman Bir evren ki sonsuz Sen olmasan neye yarar?
"Biliyorsun Önce Tanrı insanı yarattı Sonra insan sevgiyi"
"Gökyüzü güneş olsa Sensiz karanlıktayım"
"Seni sevmeye hazırladım kendimi. İlk sevdiğim sen değilsin elbette, ama son sevdiğim olacaksın."
"Sen söylediğin yalanlarla varsan; ben bütün gerçekleri senin bir tek yalanına feda edebilirim. Sana 'yalan söylüyor' diyenler; eşsiz dudaklarında yalanın ne kadar güzel olduğunu bilmeyenlerdir."
"Galiba asıl korkumuz sevmek değil! Onun arkasına gizlediğimiz sevilmemek korkusu!"
"Meğer çaresizliklerin en korkuncu, çaresizlikleri olduğu gibi kabullenmekmiş!"
"Bir kitaptım; beni okudular, fakat anlayan çıkmadı."
Gerçekten o kadar çok alıntı çizdim ki anlatamam. Bunlar da onlardan bazıları...
edit: çizdiğim yerleri okuyunca kitabın puanını 3ten 4'e çıkarttım. ikinci okuyuşta daha çok şey hissettiriyor🦊
bu benim ilk şiir kitabımdı. daha doğrusu nesir kitabımdı. çok övülen bir kitap olduğundan haliyle büyüüük beklentilerle başladım. neden hayal kırıklığına uğradığımı da bölümler şeklinde açıklayacağım. başlayalım; ilk kısım kader kapıyı çalıyordu. HİÇ sevmedim bu kısmı. sürekli yer isimleri bulunan hoşuma gitmeyen bir giriş oldu. böyle başlamak bir hayli moralimi bozdu. ikinci kısım seninle kardeş değiliz.
Bunca yalnızlıklar bunca yoksulluklar benim işim değil Bu çirkinliği ben yaratmadım Ne de bu kahpe güzellikleri Bende sevmediğin ne varsa senden türedi Şu karanlık bakışlar Şu ellerin pisliği Şu dudaklarımdan çıkan iğrenç sözler Besbelli senin eserin Ne buldumsa sende buldum kötülükten yana Ne öğrendimse senden öğrendim Seni sevdikten sonra başladım yaşamağa
bu dizeler başta olmak üzere ikinci kısım güzeldi. altını çizdiğim çok yer oldu. üçüncü kısım karanlıkta. en kötü kısımdı. ilk kısımdan bile daha kötüydü. şiirler bana bir şey hissettirmedi. okumaktan keyif almadım. dördüncü kısım sana bir tanrı getirdim. yine beni hayal kırıklığına uğratan bir bölüm oldu. ve şiirlerin son kısmı karanlığın gözleri. aynı şeyleri yazmaktan sıkıldığım için yorumsuz bırakıyorum.
şiir kısmını bitirdikten sonra nesir kısmına başlamadan önce bir süre okumadım çünkü gerçekten çok büyük hayal kırıklığı yaşıyordum, neden bu kadar övülüyor diye. şiire hakim biri değilim yeni yeni başladım okumaya ve böyle olması da ben mi okurken bir şey hissedemiyorum diye düşündürdü beni.
ilk nesir kısmı: sahibini arayan mektuplar. güzeldi. ümit yaşar'ın bu düzyazılarını şiirlerinden daha çok sevdim. daha anlamlı geldi bana. 7 13 17 18 22 25. bu mektupları çok sevdim, durup durup çizdiğim yerleri okudum. dağılan moralimi iyi toparladı bu kısım. mektup okumayı da genel olarak severim zaten.
ikinci nesir kısmı: hüzün şarkıları🥺 ah ne güzel yazılardı buradakiler.. her bir yazısını çok sevdim buradaki. kitabın en sevdiğim yerleriydi.
"Meğer çaresizliklerin en korkuncu, çaresizlikleri olduğu gibi kabullenmekmiş. Bütün yolların çıkar yol olmadığını öğrenmekmiş. Sevmek, unuttuğumuz bir şarkıdır şimdi ve inanmak bir uzak hatıra. Hepimiz asılmış birer insanız bu boşlukta. Bir an gelecek kendi ağırlığımız öldürecek bizi. Suçumuz ne? Onu bile bir söyleyen çıkmayacak."
''Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma. coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin, mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri beraberinde sürükleyerek gideceksin. işte o zaman yoklukların en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım.''
bundan sonra senden, seninle, senin için geldi. yine güzeldi burası. okuması keyifliydi. veeee son kısım: mihriban'a mektuplar. benim fikrimce kitap bir önceki bölümde bitseydi çok daha güzel olurdu. buraya kadar okuduğumuz nesirler güzeldi ve son kısımda da hepsi tekrarlıyor gibi hissettirmeye başladı bana. ilk şiir kitabım bu değil de başka bir kitap olsaydı daha iyi bir başlangıç olabilirdi benim için. sevdim ama nesir kısmını. 7.5/10
Dinle, sana sevmenin ne olmadığını söyleyeceğim önce. Ne olduğunu sen sonra anlayacaksın. Dinle. Sevmek alışveriş değildir. Geometri değildir, aritmetik değildir. En değerli şeydir belki, ama karşılığında hiçbir şey alınamaz. Karşılıksız bir çeke atılmış, kuru bir imza değildir sevmek. İskambil kâğıdı değildir, zar değildir, bir dilim ekmek değildir, bir kadeh içki değildir, hesap pusulası değildir sevmek. Sevginin bedeli yine sevgiyle ödenir, altınla değil. Sevilmekse; sevmenin mükâfatıdır ancak, karşılığı değil. Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz. Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür. Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez. Sevgi; gram değildir, mesafe değildir. Derinlik sanırsınız, yüksekliktir o. Sevgi; dudak değildir, göz değildir, saç değildir. Sandalye değildir sevgi, yatak değildir, çarşaf değildir. İçki değildir, içemezsiniz, fakat her şeyden güzeldir sarhoşluğu. Geçip karşısına seyredemezsiniz, manzara değildir, tablo değildir, heykel değildir. Okuyamazsınız, kitap değildir. Bilmece değildir, çözemezsiniz. İsteseniz de içinizden atamazsınız, kan değildir, kesip damarınızı akıtamazsınız. Siz ağladıkça o güçlenir içinizde. Akmaz, gözyaşı değildir. Kuş değildir uçmaz, çiçek değil koklanmaz. Bitmez, çile değildir. Ne desen o değildir sevmek.
''Benimle değilsin belki, ama ben hep seninleyim görüyor musun? Seninle zamanların en değerlisinde, nazların en tadılmamışındayım. Özlemlerin en yücesindeyim seninle. Bahçelerin en güzel çiçekleri sen göresin, sen koklayasın diyedir. Sen tadasın diye verir ağaçlar meyvelerini, insanlar her sabah sana kavuşmak ümidiyle uyanır ve dökülür caddelere. Milyonlarca göz her baktığı yerde seni arar, sana koşar ayaklar ve bütün eller yalnız senin için çalışır, senin için yaratır. Körlerin bile göremediği ama, hayal ettiği sensin. Dilsizler konuşsa ilk senin adını söylerdi. Sağırların duymak istediği senin sesindir sadece. Bir insan seni seviyorsa, seni düşünebiliyorsa yaşıyor demektir. Sen ölümsüzlüğün çekirdeği ve emsalsizliğin ta kendisisin. Senin için söylenir bütün şarkılar, her şiir senin için yazılır. Kızgın çöllerden, balta girmemiş ormanlardan kutuplara kadar dünyanın her yerinde var olan sensin. Sen olmasan dünya olmazdı, biz olmazdık. Tanrı bile olmazdı. Bu evren senin için yaratıldı. Yaşamamız senin için ölmeye hazırlıyor bizi.''
Ümit Yaşar Oğuzcan ile ilk kez tanıştığım Alışmak Korkusu isimli mektup sayesinde alıp okumaya başladım bu kitabı. Kendimden, hislerimden parçalar gördüğüm pek çok sayfasını ise türlü renkler süslüyor şimdi. Bu kitabı başka bir zaman okusaydım belki de aynı hislere sahip olmayacaktım, bunu biliyorum. O yüzden iyi ki şimdi okumuşum diyorum. Geç bir tanışma oldu lakin tam da zamanında oldu sanırım. Birbiriyle benzerliği bulunan cümleler ve tekrarlanan betimlemelerine karşın okurken bitmesini istemediğim bir kitap oldu Aşka Dair Nesirler. Şairin sevdiği kadını bu kadar yüceltmesini de bir türlü sevemedim. Ne var ki bazı cümleler öyle bir dokundu ki kalbime ve de ruhuma, bunları görmezden gelebiliyorum.
Ben hayatımda böyle güzel bir şiir kitabı okumadım! Pahalı diye almamayı düşünüyordum ama iyiki de paraya kıyıp almışım. Kitabı 1 haftada bitirmemin sebebi yüksek ihtimalle travma tetikleyici bazı sayfaların olmasıydı. Ümit abim kitapta çektiği acılardan bahsederken onunla o acıları bende bir kez daha yaşamış oldum. Demem o ki siz bu kitabı alın ve bana güvenin🤭
kitabın yorumlarını okuyunca; mecralardaki tüm incelemelere ve abartı derecesinde beğenilmiş incelemelere karşılık, acaba ben yanlış bir kitabı mı okudum diye düşündüm fakat...
beğenmedim, özellikle şiir kısmında aşkı tanımlarken Tanrı ile kıyaslamalar, haddinden fazla abartılar... hiç olmamış.
gün oluyor; seni unutabilmek için bu şehirden çok uzaklara gitmek istiyorum. sokaklar, evler, caddeler, vitrinler seni hatırlatmasın diye. gün oluyor; anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın faydasızlığını… çünkü; biliyorum nereye gitsem benimle geleceksin ya da gittiğim her yerde senden bir şey olacak.
İki Kişiye Bir Dünya, Karanlığın Gözleri uzun şiirleriyle, Sahibini Arayan Mektuplar, Hüzün Şarkıları ve Mihriban'a Mektuplar'ın yer aldığı Akşa Dair Nesirler'de, Mihriban'a Mektuplar bölümü harikaydı.
Ümit Yaşar kesinlikle şiirlerindeki duyguları birebir karşı tarafa hissettirebilen şairlerden. Aşkı, aşık olmayı o kadar güzel yansıtıyor ki şiirleri ve mektupları insanın yüreğine işliyor.
"...Anlamıyor musun? Gökyüzü güneş olsa Sensiz karanlıktayım"
Beni sevmesen ölürdüm Beni sevmesen bir çakıltaşıydım sanki Beni sevmesen bir duvar gibi sağırdım Kördüm bir ot kadar Ölümden acıydım, ölümden beterdim Beni sevmesen Dünyayı bütün insanlara zindan ederdim