Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yalnızız

Rate this book
Peyami Safa'nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla onu yalnızca Türk edebiyatının değil, Dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca “yalnız”ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır Türk edebiyatının en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.

416 pages, Paperback

First published January 1, 1951

143 people are currently reading
2988 people want to read

About the author

Peyami Safa

112 books336 followers
1899 yılında İstanbul’da doğar. Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa'nın oğludur. Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır. Babasız büyümenin acılarının yanı sıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla çocukluk ve ilk gençlik yılları hastane koridorlarında geçmiştir. Bilahare bu günlerini eserlerine soğukkanlı bir ciddiyetle yansıtacaktır.

Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdüremez, babasının arkadaşı olan Recaizade Mahmut Ekrem Marif Nazırlığına veda edince onu Galatasaray Lisesi'nde okutma vaadini yerine getiremez. Peyami hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakır. Keaton Matbaası'nda bir süre çalıştıktan sonra açılan sınavı kazanarak Posta - Telgraf Nezareti'ne girer; Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışır. Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlar. Dört yıl çalıştığı bu okulda kendi çabasıyla Fransızcasını ilerletir.

1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılır ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlar. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bedi takma adını kullanır. Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınlar. Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazar.

1921'de Son Telgraf gazetesinde ve bilahare Tasvir-i Efkâr'da yazar. Nihayet Cumhuriyet gazetesine geçer, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerini yayınlar; roman tefrika eder. Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkarır. Fıkra yazarı olarak Peyami, gazetelerin tirajlarını değiştirecek bir tesire sahiptir. Vefatında Son Havadis Gazetesi başyazarıdır.
Çok sevdiği oğlu Merve'yi askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa'yı çok sarsar. Bu olaydan birkaç ay sonra 15 Haziran 1961’de İstanbul'da ölür. Edirnekapı Şehitliği'ne defnedilir. Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar ve tıp ilmini bir doktor kadar öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazar. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiğe girmiştir.

Kudretli kalemi ile kısa zamanda Bâb-ı Âli’de yıldızlaşan Peyami muharrirlik yönünün yanında usta bir nazariyatçıdır. Çağdaş Türk Edebiyatının roman tekniğini en çok geliştirmiş romancısıdır. Fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verir. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirir. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işler.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
1,681 (50%)
4 stars
1,120 (33%)
3 stars
402 (12%)
2 stars
105 (3%)
1 star
42 (1%)
Displaying 1 - 30 of 236 reviews
Profile Image for Hakan.
227 reviews201 followers
February 21, 2017
romanda başrol dışında yazarın sözcülüğünü de üstlenen samim bir yerde proust’tan bir alıntı yapıyor ve sonrasında onun “teferruat kıyameti” içinde “realitenin bütününü” gözden kaçırdığını dile getiriyor. “tahlil sapıtması” gibi bir tabir kullanıyor mesela. ilginç. çünkü tam da bu tabirle yalnızız’ı değerlendirmek mümkün bugün. peyami safa proust’un görmediği bir bütünlük “görüyor”, evet, ama tahlillerinin oluşturduğu bir bütün değil bu. peyami safa, proust gücüne ve inceliğine yakın tahlillerini roman boyunca “saptırarak” gördüğü bütünün hizmetine vermek istiyor ve fakat olmayınca-olamayınca o bütünü romanda doğrudan konuşarak, nutuk atarak veriyor.

bunun dışında, romanın sonlarına doğru bir de nietzsche alıntısı görüyoruz ki, burada da peyami safa nietzsche’nin düşüncelerinin “mistik düşüncenin tazelenmesine” yol açsa da “halis fikir” olarak kendisini kazanamadığını belirtiyor. nietzsche “akla karşı” olurken iyi ama akla karşı koyduğu değerlerle kötü. peyami safa’ya göre proust tahlillerinden proust’un ulaştığı noktaya ulaşılmıyor, nietzsche düşüncesinden nietzsche tezlerine varılmıyor yani. peyami safa proust’un, nietzsche’nin tahlillerini-düşüncelerini kullanıyor, gerçekten iyi kullanıyor ama sonra nedenleri, sistematiği, her şeyi bırakarak başka bir noktaya atlıyor, hatta uçuyor ve sonuç diye bize uçup konduğu noktayı gösteriyor. “arşı geç, ferşi atla, sidreyi aş/ gör ne var maverada ibrethiz.”

romanın ve peyami safa’nın düşünce temeli hakkında çok şey söylemek mümkün ama konu edebiyatsa, biz iyi edebiyat peşinde okursak buradan ilerlemeyelim. tarım politikası vb. hakkında bugün hiçbir anlamı-değeri olmayan sayfaları için anna karenina’yı yerden yere vurmuyorsak, ucuz-duygusal finalleri için dostoyevski romanlarını gözden çıkarmıyorsak yalnızız’ı da öyle değerlendirelim. tabii peyami safa bir tolstoy, dostoyevski değil ama bizim edebiyatımız da rus edebiyatı değil. böyle bir mantıkla peyami safa’nın edebiyatımızda, rus edebiyatında tolstoy’un, dostoyevski’nin yerine yakın bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. romanlarının yazılma sebepleri olan düşünce temeli zayıf olsa, eskise, çökse bile ayakta kalmasının sebebi, bizzat peyami safa’nın belirttiği gibi romanın konusunun insan olması. peyami safa insanı tanımanın, anlamanın “ilmine” sahip. peyami safa durumların, anların iyi bir anlatıcısı. peyami safa iyi bir romancı. yalnızız’ın peyami safa’nın başyapıtı olduğunu vurgulayarak noktalayalım o zaman. edebiyatta kalalım, edebiyatla kalalım.
Profile Image for Josefina Wagner.
593 reviews
July 4, 2022
Sesli olarak dinleyerek nihayet ''Yalnızız'' bitti ve bende bittim diyebilirim , fazla detay ; uzatmalar
hastalık derecesi melankolik anlatımlar, duygusal kaos ve artık bitsin dediğim bir eser oldu. Yazarımızı nasıl anlatacağımı bilemiyorum , sanırım trajediye sevdalı biriymiş. Bir çok olay var ama burda erkeklerin bir kahraman kadınların ise ahlak konusunda zayıf , ayartıcı yaratıklar olması ilginç tabiki! Hikayenin başkahramanı Samim başında ki haleyi! düşmesin diye sımsıkı tutarken ; diğer yandan Samim'in kızı yaşında belki de kızı olabilecek Meral'e olan sevdasını romantik göstermesi ise anlatıda ki ahlak namus vicdan gibi anlamlı ikilemi sorgulatıyor sana. Belki de severek beğenerek okuyanlar vardır tarzım değil kesinlikle böylesi anlamsız dramalar bana göre değil. Neyse ki bitti.
Profile Image for Smand.
56 reviews105 followers
April 30, 2016
Samim… Çağı aşan entelektüellik, olağanüstü sezgiler, müthiş psikolojik çözümlemeler… Kafasında bir ütopyaya sahip bir übermensch. Ama inanç konusunda yobazlığa varacak acayip düşünceleri de kendisinde barındırabilecek kadar bu topraklardan. Bu profilin kanlı canlı örneğinin de Cemil Meriç olduğunu Bu Ülke adlı güzide eserini okuduktan sonra görüp hayret etmiştim. Kurgusunu görmek de nasipmiş demek ki.

Yaklaşık 400 sayfa, bir romandan çok “Peyami Safa’nın birikimini, fikirlerini öğreniyorum” başlıklı bir yazı okudum sanki. Kitap bitip de araştırdıkça da gördüm ki haksız değilim: Yobazlık, kadın düşmanlığı gibi garabetler kendisinde vücut bulmuş.

Eh kitap da bu kadar işte. Samim ve kadınlar karakterler. Ha bir de Batı’nın ahlaksızlığı. Yere göğe sığdırılamayan psikolojik yönü de ne yazık ki Peyami Safa karşıma geçmiş de ders veriyormuş gibi hissettiğim için bende bir tesir uyandıramadı.

Bu da bir alıntı;

“Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerin yanında, senin iç zıtlıkları elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara.”

Yalnızız’ın yayımlandığı 1951’de Asimov da Vakıf serisinin ilk kitabını yayımlamış mesela. İnsan gerçekten hayret ediyor.
Profile Image for A. Raca.
768 reviews172 followers
November 11, 2019
"Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız."

🌠
Profile Image for cansung.
68 reviews10 followers
April 19, 2021
Uzun zamandır ilk kez bir kitaba yorum yazmak geldi içimden.

Psikoloji bilimine 'puanım buna yetti'nin ötesinde merakı olan hemen herkesin bilse de bilmese de arzusu kendi dertlerine derman aramaktır. Peyami Safa'nın bu dünyaca meşhur eseri için yapılan yorumlara bakıyorum da yobaz, kadın düşmanı vs. ilginç bir bakış açısı bu. Öncelikle Safa'nın belli ki bir derdi var insanlarla ama özellikle de kadınlarla ilgili. Kitapta yer alan kadınlar başta olmak üzere tüm karakterlerin yazarın kendi değer yargıları çerçevesinde ahlakça aşağı, yalancı, hile ve desise ustası olması ile yazarın insan psikolojisine bu denli meraklı olması birbirinden ayrı değerlendirilebilecek şeyler değil diye düşünüyorum. Kendisinin nasıl bir mazisi var bilmiyorum ama bildiğim şey şu ki mesleği olmamasına rağmen insan davranışlarını bu denli inceleyen biri yarasız olamaz. Bir Başkadır'ın Peri'si gibi "mesleğini de glutenini de sikeyim" minvalinde boşalım yaşayabileceği bir terapi seansı yaşamadıysa da kendisini suçlayamayız. Yobaz meselesine girmiyorum, gerçekten tadı kaçmış bir konu. Etiketin bir adım ötesine geçmediğimiz her an döngüyü besliyoruz.

Esere gelince... Yazarın kimliğinden bağımsız yani önyargısız okunduğu zaman, bugün de kafamızı çevirdiğimiz her yerde görebileceğimiz insanların bence gayet başarılı analizleri var kitapta. Analizlerde yargı yok demiyorum ama tarafsız bir psikolojik analiz görmek istiyorsanız kimde bulursunuz bilmem. İnsan bir makine değildir. Değerlendirilen de değerlendiren de yaşayan canlı bir organizma olduğu için insan davranışı analizinde yüzde yüz doğru yoktur. Tespitler vardır, bakış açıları vardır. İnsan psikolojisinin muazzamlığı da farklı açılardan farklı sonuçlar verebilmesindedir bana kalırsa. Safa'nın kendi ekseninde yaptığı muhteşem analizleri ben hayranlıkla okudum. Özellikle kitabın son kısmında Samim'in gölgeleriyle okuyucunun yüzleştirilmesi, tüm kitap boyunca üst perdeden duyulan didaktik tonlamanın bir tekamül meselesi olduğunun resmedilmesi... Şunu açıkça söyleyebilirim ki elinizde tuttuğunuz bu kitap Jungcu psikolojinin girizgahını ve tasavvufun kuşbakışı görüntüsünü içeriyor. Eşzamanlılık, gölge, arketip ve aynı kaynaktan gelme, Bir olma, insanın yolculuğunun hep kendine ve dolayısıyla Allah'a olması gerektiğine dair vurgularıyla kendi adıma Peyami Safa'yı ayakta alkışlatacak bir eser. Hele işin bir de edebiyat boyutu var ki hayran kalmamak elde değil. Bu nasıl bir dil kullanımı, bu nasıl nereden tutup çekeceğini ve en derine nüfuz edebileceğini bilmek. Ötüken de bir teşekkürü hak ediyor bu muhteşem baskı için.
Profile Image for Perihan.
480 reviews135 followers
May 20, 2018

“Bazen insan yok olduğu zaman mı var olur?“

Son zamanlarda “iyi ki okudum” dediğim kitaplardan biri oldu.
Bir evin içinde yaşayan ,birbirinden farklı karakterlerin iç dünyaları kitapta çok güzel anlatılmış. Özellikle Besim karakterinin ifadeleri çok eğlenceliydi.
Kalabalıklar arasında yalnız
kalma, aşkı ve hayatı anlamaya çalışma...
Toplum içindeki yaşanan çatışmalar, uyumsuzluklar ve kıskançlıklar ,
bir evde geçen çerçevede çok güzel resim edilmiş...
Profile Image for Ece.
239 reviews16 followers
December 22, 2016
Peyami Safa'yı okurken hoşuma giden şeylerden birisi -günümüzün bayağı diyaloglarını düşününce- kahramanlarının konuşmaları. O'nun hitap ettiği, sesini duyurmak istediği insanları düşünüyorum. Evet biz o zamanki insanlardan farklıyız ama gerçek hayatta şahit olamayacağım şeyleri bana verdiği için eski zamanları onun dilinden okumaktan keyif alıyorum. Kitapta yaklaşık 15-16 tane dikkat çeken karakter vardı ve hepsi de kendine özgü, hikayede kendince ağırlığı olan, anlaşılmaya değer, ilginç huylara sahipti. Bana göre Samim karakteriyle sıradan gibi görünen kişisel ilişkiler neredeyse felsefi ve metafizik kavramlarla, bir üst boyutta yorumlanıyordu. Bu da benim için kitabı özel kılan özelliklerden birisi.

Kitap psikolojik ögeler bakımından oldukça zengin. İnsanları bunalımlara sürükleyen şeylerin başında kendilerini mutlu eden değil, başkalarını mutlu edecek davranışlar sergilemeleri geliyor. Yaşanılan toplumda sizin nasıl yaşamanız ve ne yapmanız gerektiği başkaları tarafından belirlendiği için kişi bir birey olamıyor ve toplumda kendisini yalnız hissedip mutsuz oluyor. "Yani, bak, büyük kalabalıkların ortasında, insan denilen sosyal mahluk kendi... Kendi iç dünyasının mahbûsu halinde, şifasız bir yalnızlığa mahkum." Buna örnek olarak hikayede takdir edersiniz ki kadınlar yine baş rolde. Rezilliğin bayrağını taşıyan kadınlar için evlilik dışı hamilelik çok feci bir şey, kızlar çok fazla erkekle görüşmemeliler, onlar kendi başlarına kendi hayatlarına dair hayaller kuramazlar çünkü hasta babaları vardır bırakmamaları gereken ya da onlara izin vermeyen ama kendileri en özgür, inatçı, tutucu ağabeyleri. "Çünkü erkek o değil mi? Erkeksin sen. Kızlarla istediğini yaparsın. Fakat rezil değilsin. Namus bayrağısın. Şahikalarda sallanan muhterem ağabey, rezil ben'im değil mi?" Ya da annesi nedir ki kızı ne olsun? "Buyurunuz Ferhat Bey, Samim Bey, cemiyet bey, namus bey, buyurunuz yazıyorum işte:"

Ben bu hususlara dikkat çekmesiyle Peyami Safa'nın da bu görüşlerde olduğunu değil, toplumda nelerin olup bittiğini yazdığını düşünüyorum. Günümüzde ve kendi kültürümüzde kadınların özgürlükleri konusunda -kim bilir- bir tık ilerlemiş miyizdir ama dünyada artık insanlar evlenmeden çocuk yapıp birlikte yaşayabiliyorlar. İstedikleri kişilerle istedikleri yerlerde görüşüp, istediklerini yapabiliyorlar kimse tarafından ayıplanmadan ve buna kendileri karar vererek. Romanda da dediği gibi "İnsan kendini değil, ölçülerin bozguncusu yalancı ve yaygaracı, boşuna ümitlerin, kuruntuların, dehşetlerin yaratıcısı ve mevcut olmayanların Tanrısı muhayyileyi silebilse, her şey, kendi kendisi halinde, ne kadar sade." Evet aslında hayatımız, biz, her şeyi normaline, akışına bıraktığımızda ne kadar sadeyiz.

En azından "Okusam ben ne düşünürüm acaba?" yı içinizden geçirdiyseniz, bence okuyun.
Profile Image for Papatya ŞENOL.
Author 1 book70 followers
April 24, 2017
Türk romanında psikolojik tahlil, bireyde derinleşme ve ilişki sorunsalı bu kadar ustaca nadiren işlenmiştir. "yalnızız" aynı evde yaşayan, kan veya gönülle bağlı kişilerin birbirinden ne kadar uzak olduğunu ve "yalnızlık ömür boyu"nu çok iyi aktarıyor. ben ve öteki ben, huzursuzluk, ait olma, psikolojik buhranlar bilime dayandırılarak gerçekçi ve mizahi bir dille aktarılıyor. roman boyunca okuyucu ne olduğunu tahmin edemediği bir felakete hazırlanıyor ve sonunda sarsıcı bir sonla karşılaşıyor. tam anlamıyla bir başyapıt.
kitap içinde kitap, bir üst boyut olan simeranya yine bizde yine pek rastlanmayan çok boyutluluğa işaret ediyor. yazarın büyük ihtimal kendini ifade ettiği samim karakteri yazılarında yarattığı simeranya adlı ülkede ütopik bir toplumun izinden gidiyor.
"yalnızız" genç kızların ne istediğini bilmemesi ve evliliğe olan şüpheli yaklaşımı, küçük oyunlar ve yalanlar, aldatmacalar, evin küçük beyinin matematik stresi, besim'in yemek aşkı, renginaz'ın halüsinasyonları derken, kitap, dönemin kitaplarının çoğunda olduğu gibi, batılılaşma, ahlaki kuralların çelişkisi, her karakterde kendini farklı şekilde gösteren özgürleşme sancısıyla çok renkli bir okuma deneyimi sunuyor. herkese tavsiye ederim.

tek eleştiri: bazı kelimelerin açıklamaları yersiz olmuş. günlük dilimizde dahi mevcut bazı kelimeleri dipnotla açıklama ihtiyacı ne yazık ki okumanın akıcılığını zedeliyor.
Profile Image for Carduelis.
195 reviews
September 29, 2025
Peyami Safa okumalarımda sona doğru yaklaşıyorum ve bu kitap, içlerinde en enteresan olanıydı diyebilirim. Yalnızız, insan ruhunun içsel çatışmalarını iyi analiz eden bir roman; ideal-arzu, mantık-his, tabu-özgürlük çekişmelerini başarılı bir şekilde işliyor. İnsan ruhundaki ikiliklere dair karakterlerin ruh tahlilleri, kendi yaşamlarımızdaki çatışmaları hatırlatması noktasında gerçekten çok başarılıydı.

Kadın ve aile teması üzerinden, kadın idealine dair analizler ve kadınların özgürlük, modern yaşam tutkusu, zevk, estetik yönelimleriyle ilgili hem beğendiğim hem de eleştirilebilir birçok nokta var kitapta. Maalesef kadın karakterler yazarın diğer kitaplarında olduğu gibi burada da biraz garip bence; doğru kelime fettan mı bilmiyorum ama üç kadın karakterde de bu profilin dışına çıkmayışı beni biraz bunalttı diyebilirim okuma sırasında.

Benim için kitapta en takıldığım yer ise, Peyami Safa gibi bir yazarın -hele ki son romanında- kitabın ilk çeyreğini ensest imasına ayırmasıydı. Kitabın sonunda bu konunun nasıl bağlanacağına dair büyük bir merakla okudum. Simeranya ütopyasını yazmaya cesaret eden filozof Samim'den, yaptığı kadın ruhu tahlilleri dışında, kendi içinde bulunduğu duruma dair de gerçeklerden kaçınılmadan açıkça ifade edilmiş birkaç paragraf analiz okusaydım, kitap benim için çok farklı bir noktaya giderdi. Yine de Samim'in tüm yaşananlardan sonra, kitabın son sayfasında başını, boynunu, kolunu yıkadığı satırları hayretle okudum ve kendimce de bir yoruma bağladım aslında!

Puanlama konusunda biraz kararsız kaldım, kitabı ilk bitirdiğimde kızgınlıkla kapatsam da -son yüz sayfayı tekrar okudum- tüm takıldığım noktalara rağmen, her şeyin dışında, Peyami Safa'nın insanı anlama ve anlatma becerisi etkileyici.

Herkese keyifli okumalar.

Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.syf372

sevginin veya alakanın objesini ortadan kaldırmakla meseleyi kestirme halledeceğini sanır ve sevdiğini öldürür. Biz meselenin dışarıda değil, içimizde halledilebileceğini daha çok anlarız. Çünkü dâvâ yalnız sevgili ile kendimiz arasında değil, hatta senin meselende olduğu gibi hiç değil, asıl dava kendimizle kendimiz arasındadır. Sevgiliyi dışarda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe, biz sadece bir şeklin katili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur. Tereddüdün lüzumsuz. Rezil etmek veya öldürmek, yani mânen veya maddeten öldürmek, verdiği zafer gururu ne olursa olsun, meseleyi halletmez.syf277

...aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve gözyaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, ân, gör, kendi içinde gör Allah'ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu hâlde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçükçe düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metotlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. syf411

Onun sahicisi senin hayalinin yanında sahte görünüyor sana. Yalancı senin hayalindir. En büyük yalanı sen kendi kendine söylüyorsun. Kendi hayalinle kendini kandırmaya çalışıyorsun. Böyle bir Meral yok. Asıl Meral'in küçük realitesi seni bir saniye düşündürmeye bile değmez. Sen onu bırak da benimle hesaplaş. Kendi ölçünü bu kadar nasıl şaşırabiliyorsun? Bana tanıdıkların ve tanıyabileceklerinin arasında en liyakatlisinin Meral olduğunu söyleyebilir misin?
Bu bir aldanmak ihtiyacı ise, hayal kırıklığı daha hafif ve senin tarafından idealleştirmeye daha layık mevzular bulamaz mıydın? Bu, eski ruh meselelerini yeni bir tecrübenin ışığında yoklamak ihtiyacı ise, daha layık vesileler yok muydu?syf234
Profile Image for ehk2.
369 reviews
November 23, 2017
Yeter. Sayfa 299'da biraktim. Ozetini okudum. Sondaki sacma tiradi da. Fethi Naci'nin dedigi gibi, "baktin kestigin karpuz kabak, yemekte israr edecek misin?" Zaten kabak cikacagi belliydi. Kotu Yesilcam melodramlari, tasrali gencin icini giciklatacak fotoromanlar tadinda aptalca kadin-erkek iliskisi musameresine eklenen bir fasist ubermensch'in herseyi nihayete erdirdigini sandigi Bergsonvari (dis)utopyasi. Bir de bu zirvaliklarda cok derin psikolojik tahliller buluyorlar ya, ona yanarim. Safa bey, dusunce romani-piyesi yazmayi denemis de, dusunce namina birtakim zavalliklardan baska birsey yok. Duzyazilarina da bakin, ayni kahramanlari gibi her konuyu en iyi kendisinin bildigini sanan bir cahil (Marksizm, dilbilim, psikoloji, fizik, sosyoloji). Oysa bu kendini yetistirmis (otodidakt) diye ovulen lise mezunu, tam bir kara cahil. Sorokin okuyup sosyolojiyi tamam etmis, Bergson'la felsefeyi, birtakim kotu tercumelerden Einstein fizigini hatmetmis, Bati'da bilimin metafizik yone evrildigini sanan bir geri kalmis, evinde ruh cagirma seanslari yapan, kafayi fizik-otesiyle, para-psikolojiyle bozmus bir yobaz. Sanmayin ki edebiyat yonu kuvvetli. Tek boyutlu musamere karakterleri var, aralarinda bazilari yalandan tereddutler geciriyor (sanmayin ki kurdugu ikilemlerin varliguna gercekten inaniyor ya da bir sentez savunuyor -aslinda dualitenin hep bir ucunu tutuyor) ve sonra Samanyolu TV tadinda hidayete eriyor veya dogruyu buluyor veya yanlisa batip helak oluyor filan.
Profile Image for Damla.
180 reviews74 followers
January 6, 2020
“Kalbimin içinde balta ile ameliyat yapmak istiyorsun: Vahşi! Ben seninle ne konuşabilirim?”

Okuduğum ilk romanı Şimşek’ten beri Peyami Safa’nın romanlarında yarattığı atmosferi ve yazım dilini severdim. Karakterlerinin de her zaman çok sevilebilir olmasalar da çok yönlü ve gerçekçi olduklarını düşünürdüm. Bu kitapta da Samim’in etrafındaki herkesi -özellikle de kadınları- başta algı olmak üzere her yönden küçük gören tavırları, konuşmaları beni çok iğreti etti. Bir hadiseyi tam anlamıyla kavrayan yorumlayabilen hep Samim oluyor ve çevresindekilere hep ‘sen şimdi anlamazsın ama’ gibi kalıp cümlelerle konuşuyor, sonra da lütfedip yorumlarını paylaşıyor. Aynı zamanda kitabın içindeki kitap olan ideal ülke tasviri Simeranya da, Samim karakteri üzerinden veriliyor.

Kitaplarında birçok çatışmaya ve zıtlığa yer veren Peyami Safa’nın (doğu-batı, roman başında ve boyunca devam eden şüpheler-roman sonunda açığa çıkan gerçekler, süperego-id’e de kayan birinci/ikinci kişilikler) burda da bilerek böyle bir çelişki yaratmak istediğini düşünebiliriz tabi. Hatta belki kitapta dile getirilmeyen en büyük çelişki: Kendi de yozlaşmış bir karakter üzerinden her şeyin en doğrusunu anlatmak? Samim Simeranya’da zıtlıkların çözüldüğünü söylüyor ama baktığımızda kendi de o mükemmel ülkenin vatandaşı olmaya hak kazanamazdı. Yani kısaca o kadar da -hatta hiç- sütten çıkmış ak kaşık olmayan bir karakterin çevresindeki herkesi yargılaması, büyük burnu ve egosu bir yanda; ahlaki üstünlüğüyle bilinen ama adını bile narsistçe kendi adından türeterek bulduğu bir ütopya yaratması diğer yanda.

“Artık yalana güvenmiyorum. Kendi yalanlarım başkalarından evvel beni yanılttılar.”

Bu kitabı birçok başka kitapla kıyaslasam üç yıldızdan fazlası eder ve uzunca bir süre de aklımdan çıkmayacak zaten. Ancak her kitabı kendi içinde puanlıyorum, kendisiyle kıyaslıyorum ve bu kitap kendi potansiyeli içinde benim için üç yıldız.

“Bütün bir cemiyetin ağırlığı. Affetmiyor insanlar. Sokak kızlarını affedebilirler. Fakat beni affetmiyorlar.”
Profile Image for Gunce.
117 reviews32 followers
December 17, 2019
Peyami Safa bir evde yaşayan aile bireylerinin öyküsünü Proust, Nietzsche, More’a göndermeler içeren inanılmaz bir entellektüel birikim ile o kadar üst düzey kurgulamış ki hem heyecanla, hem de doğu/batı, ruh/beden, yalan/gerçek, yalnızlık ve varoluş üzerine düşünerek okuduğum bir kitap oldu.
Kitapta olay akışının yanı sıra bir ütopya ülkesini de içeren çok boyutlu bir anlatım var. Benim için dram, mizah ve gerilimi bir arada hissettiren bir okuma deneyimi oldu.
Profile Image for Seher.
184 reviews39 followers
April 10, 2025
Yalnızız genel anlamda beğendiğim bir roman oldu. Kitap boyunca Safa'nın bilgisine, zekasına hayran kalmamak mümkün değil. Samim karakterinin diyalog şeklinde yaptığı psikolojik tahlilleri okurken büyük keyif aldım. Ancak kendi kendine yaptığı uzun tahliller beni biraz sıktı. Daha önce aynı yazardan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eseri okumuştum. Onu da çok beğenmiştim. Peyami Safa gerçekten kalemi güçlü, okunmaya değer bir yazar.
Profile Image for ayşnr._.r.
329 reviews65 followers
October 6, 2017
“Hayranlık mağlup olmuş bir kıskançlıktır. Yani kıskançlık gıptaya, gıpta hayranlığa yerini verir. Dibinde kin vardır. Gitgide, hayranlığın zaafa uğradığı anlarda bu kin ortaya çıkar.”

Karakterler.
Karakterler.
Ve karakterler…
51 yılında yazılmış bir roman, yazıldıktan 60 küsur yıl sonrasına bile nasıl değinir? İşte bu sorunun özeti Peyami Safa’nın Yalnızız romanıdır. Açıkçası ilk okumaya başladığımda deli gibi sıkıldığım bir kitap oldu. Bunun nedeni uzun açıklamalar ve detaylı hikâye işleyişi oldu. Belki de yazarı ilk defa okuduğum için diline alışık değildim. Dediğim gibi sıkılıp okurken roman birden kendini açıverdi. Sadece bildiğim 4-5 karakteri okurken birden herkes olaya dahil olmaya başladı. Nereden çıktığını anlamadığım karakterler, onların yan karakterleri beni çok yordu. Buna rağmen son 50 sayfayı çok beğenerek okudum. Sırf bu yüzden lütfen sabredin ve okuyun bu güzel kitabı.
Nasıl 60 küsur sonrasına değiniyor peki kitap? Bunu bence okuyan çoğu kişi fark etmiştir. Kadın ve erkek arasında ki gerilim adeta ince bir ip üzerinde dolaşıyor. O zamanda öyle bu “modern” toplumumuzda da öyle. Önce konuya girip daha sonra karakter haritası çıkartacağım size yavaş yavaş.
Kitaba Besim, Samim ve Mefharet adında 3 kardeşin konakta yaşadıkları sıkıntılı günleri okuyarak başlıyoruz. Ben bu 3 kardeşten sanırım en çok Samim’i beğendim. Çünkü kendi içinde yaşadığı hayali ütopyasını okumak çok zevkliydi. Besim ve Samim’im abi kardeş ilişkilerini beğenerek okudum. Mefharet ise bunların tam tersi tam bir kötü haber bulutu içinde yaşayan, çareyi sürekli bayılmakta bulan bir tiptir. Kızı Selmin’den ise hamile olabilir düşüncesi ile korkuyor aynı zamanda kızına cehennem azabı çektiriyor diyebiliriz. Besim ve Mefharet’in bu yolda gidişi Selmin hakkında bilgi toplama çabaları yer yer beni güldürdü.
Ben sadece bu karakterler ile yetinirken bir de Meral geldi. Meral tam anlamıyla Paris aşığı bir kadındır. Babası ve abisinin baskısından kurtulmak için Paris’e kaçmaya karar verir. Bunun için en yakın arkadaşı Feriha ile plan yaparlar. Feriha toplum tarafından “yollu kadın” olarak adlandırılan biridir.
Kitapta ki çoğu karakteri bu zamana uyarlamak mümkün. Besim ve Samim tam bir İstanbul beyefendileridirler. Son derece görmüş geçirmişlerdir. Bunun tam tersi Meral’in ağabeyi Ferhat ise sabahlara kadar kadınların peşinden koşup, gönül eğlendiren ama kız kardeşi dışarı çıktı mı cinleri kaçıran bir tip. Mefharet ise ev hanımı, felaket habercisi ve kızının doğuracağı gayri meşru çocuğa lanet okuyan biri. Sürekli kavgalar, laf atışlar, kadeh bardakları, ütopyalar arasında gidip gelen düşünceler ve zengin Türkçesi ile kitap ilginç bir hale geliyor.
Ne kadar çok karakter varsa bir o kadar da yalnızdır hepsi benim gözümde. İyi okumalar.
Profile Image for Zeynep T..
925 reviews130 followers
dnf
July 22, 2022
DNF (did not finish). 116. sayfadaki Selmin karakteri üzerinden yapılan namus/bekaret tartışmasından sonra okumayı bırakıyorum.

20 yıl kadar önce Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu okuyup beğendiğimi hatırlıyorum ama aklımda hiçbir şey kalmamış o kitaptan. Yalnızız teknik açıdan oldukça sönük. Yazar ideolojisini kitaba sindirememiş. Samim'in diyalog şekli verilmeye çalışılmış tiradları kurgu dışı bir metin olmalıydı. Yazar; kitap içinde kitap, distopya/ütopya kurgusu, materyalizm tartışması gibi pek çok konuyu bir kurgu içinde ele almaya çalışırken bocalamış bence. Karakterler başı kopuk tavuk gibi dolaşıyorlar ortalıkta tabiri caizse. Karakter gelişimi uzakta bir köyün adı. Simeranya denen absürdlüğün üzerinde durmaya gerek bile yok benim için. Yine 100. sayfaya kadar süren ensest anıştırması çok garipti.

Yazarla ilgili görüşlerimi buraya yazmayacağım. Başka bir kitabını okumayı düşünmediğimi söylemekle yetineyim.
Profile Image for Mustafa Doğruoğlu.
6 reviews1 follower
December 14, 2015
Kitabı 4 gün önce bitirecekken 30 sayfa kala tıkandım. Beni tıkayan şey, gerçeküstü bir karakter olan samim ve onun yok ebesinin hörekesi dedirten doğru çıkarımlarıydı. Peyami Safa'nın psikolojik ve yine doğu-batı çatışması anlatımlı bu romanında en büyük kusur, bu her şeyi gözlemleyip her konuda doğru çıkarım yapabilen, az önce bahsettiğim, yerli sherlock holmes idi. Onun dışında olay örgüsü, verilmek istenen, diyaloglar gayet güzeldi. Türk edebiyatında okunması gereken bir eser.
Profile Image for Selin Alper.
153 reviews15 followers
June 4, 2020
Çok beğendim. Raflarda ön sıralarda yer alan onlarca kişisel gelişim kitabını ve psikolojik romanı cebinden çıkartır. İyi kurgulanmış, edebi bir dille kaleme alınmış ve sürükleyici bir roman olmasının yanısıra; kişilik tahlilleri ile döneminin (1.baskı 1951) Doğu/ Batı karmaşasını sosyal ve ahlaki açıdan oldukça entellektüel bir noktadan dile getirmiş. Kitap temelde gerçekçi bir roman olmasının yanısıra ütopya ülkesi Simeranya’dan da bahsediyor. Çok boğmadan, satır aralarında “ideal” olanı sorgulatıyor sanki.

Eğer bu kitabı bana sevgili Günce tavsiye etmeseydi, ben de kendisi ile tanışamamış olacaktım, zira Peyami Safa kendisine -siyasi duruşu ve hayatı ile ilgili bildiğim bazı noktalardan dolayı- önyargılı olduğum bir yazardı ☺️

Bir süredir elimde olan bir kitap daha var, ismi “Vücudunuz Hayır Diyorsa”, yazarı Gabor Mate. Kitap bir tıp doktorunun dilinden şunu söylüyor; fiziksel ve genetik hadiselerden ziyade psikolojik etkiler sebebi ile hasta oluruz. Enteresan istatistikler filan veriyor. Etkilendim. Ayrıca yazacağım, bitirebilirsem. Bu kitabı okuduğum günlerde eş zamanlı olarak Peyami Safa’nın kaleminden de şu satırları okumak enteresan geldi; “Her hastalık evvela ruhta başlayıp sonra vücuda sirayet etmiş bir isyandır.”

“Simeranya ilminde ‘fizik hadise’, ‘biyolojik hadise’, ‘sosyal hadise’ diye birbirinden ayrı vaka serileri yoktur. Bu hadiseler, “bütün”ün ışığı altında incelenir. Bir şeyin içinde herşey mevcut olduğu için bir mesele bir meseleyi bünyesinde taşır. Mesela insan ruhunu anlamadan atomu izah etmek mümkün değildir. Dalga mekaniği ile hazım fonksiyonu, yahut bir öksürükle gökte bir yıldızın düşmesi arasında sıkı münasebetler vardır ve bunlar bir büyük oluş prosesinin ayrı ayrı görünüşleridir....”

“Hayret verici ve bazan onun hesabına insanı rahatsız edici itirafları vardı. Adeta bu bir hakikat sadizmi idi...”
Profile Image for Selin.
10 reviews5 followers
March 10, 2020
Felsefe, sosyoloji, psikoloji... tüm disiplinleri harmanlayıp bir edebiyat harikası yaratmış. Karakterlerin derinliği, diyalogların yerli yerinde didaktikliği... muazzam bir kitap. Okumak için çok kaldıklarımdan. Yeterince övülmeyenlerden.
Profile Image for Emel.
16 reviews3 followers
January 5, 2015
Hayatımın kitabı diyebilirim. Okumadan önceki benle okuduktan sonraki ben aynı kişi değildi. Okumadan ölmeyin, derim.
Profile Image for Erkan Erol.
104 reviews15 followers
January 8, 2016
Maddenin üstünde bir mânâ, fiziğin ötesinde bir metafizik gerçeği, dünyadaki bütün kıymetlerden başka ve onların üstünde bir ruh ve bir Allah vardır. Bu gerçekler bilinmedikçe, ilim ve teknik bu bütün içindeki yerini almadıkça insanlık buhrandan buhrana sürüklenecek, huzur ve sükûna kavuşamayacaktır.
==========
İnsanın bütün felâketleri tabiata karşı gelmesindendir.
==========
“Ya sekiz ay evvel yalan söylemişti: His birliği aldanışı vermek için. Ya dün yalan söylemişti: His kopuşu azabı vermek için. Yahut da hakikaten değişmişti. Birinci ve ikinci ihtimal: Fettanlık. Üçüncü ihtimal: İsyan. Dördüncü bir ihtimal yok. Hepsi fena.
==========
Benden de al o kadar, dedi, insanların yüzde doksan dokuzuna bakkal hesabından fazla matematiğin lüzumu yoktur. Fakat ne çare! Tahsil denilen şey, hayatımızda on beş seneden fazla süren bir hastalıktır ve mektepten kaçmaktan başka ilâcı yoktur.
==========
Simeranya pedagojisi, insanın bütün hayatında öğrendiği şeyleri ancak kendi istediği zaman ve kendi araştırmaları neticesinde öğrendiğini bilir.
==========
Gayet basit. İş hayatından daha büyük mektep, tecrübeden daha büyük ders, ihtiyaçtan daha büyük mürebbi, tecessüsten daha büyük öğretmen, muvaffakiyetten daha büyük diploma olur mu?
==========
Bizim gibi mirasyediler için, geceleri kitap okumak, gündüzleri gevezelik etmek için lazımdır. Fakat züğürtlerin bütün felâketleri alfabeden başlar.
==========
Talebe derse çalışmaktan ve imtihana hazırlanmaktan şahsî araştırmalara da vakit ve enerji bulamıyor. Halis kültürü de, meslek bilgisini de bu şahsî araştırmalar verir.
==========
Müfredat programlarının ezici yükü altında bunalan şimdiki mekteplerde her çocuğun ayrı ihtiyaç ve istidadı hesaba katılamaz. Talebe derse çalışmaktan ve imtihana hazırlanmaktan şahsî araştırmalara da vakit ve enerji bulamıyor. Halis kültürü de, meslek bilgisini de bu şahsî araştırmalar verir.
==========
İlk zamanlar için belki öyle. Fakat az yemenin vücuda verdiği hafifliğin, zekâya verdiği çeviklik ve derinliğin, sende zevklerin mihverini değiştirmesi mümkündür.
==========
Eski dünya ilminin en büyük hatalarından biri de, ihtisas bölümlerine ayrılan ilimlerin “bütün”ü gözden kaçırdıkları için hiçbir hadiseyi esaslı ve doğru izah edemediklerini anlamamış olmalarıydı.
==========
Septisemi, verem, kanser, bunlar hep boş lâkırdıdır. İnsanı yalnız bir illet öldürür: Sıkıntı.
==========
Bizim gibi mirasyediler ne yaparlar? - Çalışmamak yasaktır. Her gelir istihsalde sermaye hizmetini görmeye davet edilir. Bankalardaki mevduatın yüzde sekseni asıl ve yedek sermayelerdir. Şahsî servetler muayyen bir haddi aşamaz.
==========
En şiddetli arzular bana en biçimsiz anlarda ve en münasebetsiz tahriklerle gelir. Ablamın ayaklarım lengerdeki sıcak suyun içinde kıpkırmızı kesilmiş görünce, sabah karanlığı, canım istakoz istedi.
==========
İnsanın en kolay aldatabildiği budala kendi kendisidir.
==========
Çok tanıdığı vardı, hiç dostu yoktu. Bahçede, etrafında geçici alâka grupları toplanır ve dağılırdı.
==========
Simeranya’da aşkın tam psikografisini elde eden bir alet keşfedilmiş olsun mu? Yüz elli yıl sonra bile böyle bir şeyin mümkün olabileceğini ummuyorum.
==========
Sevgili aşkından, aile aşkından, meslek aşkından, millet aşkından, insanlık aşkından Allah aşkına kadar gider (Esasen böyle bir transcendence olmadan varlığın mümkün olmadığı Simeranya metafiziğinin esasını vücuda getirir).
==========
Bütün kaba iştah ve şehvet, kibir ve gösteriş değerleri oradadır; ikinci Meral de oradadır.
==========
“Zamanımızda bu İkincinin birinciye baskın çıkışı bir tesadüf değildir, uzun bir tarih gelişinin neticesidir.
==========
“Eski zamandan bugüne kadar, insan sezgisi ve düşüncesi, kabaca üçe bölünen çağlar boyunca, Allah ile tabiat arasında sallanmaktan kurtulmamıştır.
==========
Bazan türkçe kelime bulmakta zorluk çekiyorum. Hep fransızcaları hatırıma geliyor. Bazan tamamiyle fransızca düşünmek daha kolay oluyor. Tabiî, Fransız mektebinde okuduğum için.
==========
Ağabeyinin tehdidi onda., nasıl diyorlar ona türkçe.. independant.. bağımsız.. bağımsız olmak arzusunu uyandırdı. Bir
==========
Neden beni en yüksek emellerimden en çirkin arzularıma kadar, iki benliğimin müşterek bütünü ve tam realitesi içinde kabul etmiyorsun, Samim? Niçin beni hep ikiye bölüyorsun? Ve kendi kendimle mücadeleye mecbur ediyorsun?
==========
İçimin içi, şuurumun altı filân, sıfır. Ehemmiyeti yok. Yirminci asır bunu mübalâğa ediyor. Gayri şuur ruhun uşak dairesidir. Bodrum katı. Kendi derinliklerine inmesini bilen insan için orada da disiplin kurmak mümkün. Bu kadar.
==========
hikmet yumurtladım: “ - İnsan ya geleneklere karşı koyup açık ve cesur yaşamalı, yahut da, inandığı bazı kıymetler varsa, onlar için fedakârlık yapmalı. En çirkin şey ikisine birden sahip çıkan mürailiktir.
==========
His münasebetlerinde, halkla bizim aramızdaki fark budur. Halk sevginin veya alâkanın objesini ortadan kaldırmakla meseleyi kestirme halledeceğini sanır ve sevdiğini öldürür. Biz meselenin dışarıda değil, içimizde halledilebileceğini daha çok anlarız. Çünkü dâvâ yalnız sevgili ile kendimiz arasında değil, hattâ senin meselende olduğu gibi hiç değil, asıl dâva kendimizle kendimiz arasındadır.
==========
Yoksa, hakikaten bahtiyar insanın bahtiyar görünmek için o kadar gürültü patırdıya ne ihtiyacı var?
==========
Bu evde boğuluyormuş. Çünkü bu ev onun namuslu olmasını istiyor. Onu boğan bu ev değil, bu., bu., cemiyet, bu memleket.
==========
Turgut’un hainliği değildi onu öldüren. Böyle bir şeyin mümkün olmasına müsaade eden bir dünya içinde olmağa tahammül edemezdi.
==========
Mânâsız bir tesadüfle Nietzsche öldüğü gün, ben doğmuşum.
==========
“Trajik insanlar olmak cesaretini taşıyınız, çünkü böyle kurtulacaksınız.”
==========
Yani, bak, büyük kalabalıkların ortasında, insan denilen sosyal mahlûk kendi., kendi iç dünyasının mahbusu halinde, şifasız bir yalnızlığa mahkûm.
==========
Ey bahtsız! Tarihinin hiçbir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok.
==========
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for dungbeetle.
174 reviews
October 13, 2020
bişiyler oldu bana. peyami bey, size çok kızgın olsam da kadın karakterleriniz için, samim... allam dilim tutulmuş gibi. iyi ki yazmışsınız böyle bişiy
Profile Image for Hakan.
19 reviews
January 1, 2023
Yılı, aslında daha önce iki kez okuduğum ve çok sevdiğim Peyami Safa'nın Yalnızız romanı ile kapattım. Yıllar geçtikçe Besim-Samim zıtlığı üzerinden kendi fikirlerimi değerlendirmeyi seviyorum.
Profile Image for Musab.
230 reviews
January 9, 2019
Bu kitabı okurken Peyami Safa'ya hayran oldum. Kitabın hikayesi öyle ahım şahım bir hikaye değil bence. Ancak Peyami Safa bu kitapta çok güçlü karakterler yaratmış. Bu yönüyle insana sanki bir Dostoyevski eseri okuduğunu hissettiriyor. Kitaptaki duygu aktarımları da çok başarılı özellikle başlarda Mefharet ve daha sonraları da Samim karakteri üzerinden aktarılan ve kitabın geneline hakim olan şüphe duygusunu kitabı okurken iliklerime kadar hissettim. Tabi bunun yanında Meral'in özgürlük, rahatlık , kadın olarak toplumda kısıtlanmadan bir şeyler yapma isteği, eğlence düşkünlüğü ve bunların etkisiyle kendisinde oluşan Batı hayranlığı gibi ruh hallerini de çok güzel işlemiş Peyami Safa. Dönemin toplumuna, anlayışlarına, düşüncelerine dair fikirler de veriyor özellikle Meral karakteri üzerinden işlenen konularda bunu rahatlıkla görebilir ve çıkarımlar yapabiliriz. Genellikle Meral'in abisi Ferhat ile aktarılan "Millet ne der?" düşüncesiyle sürdürülmeye çalışılan hayatlara ve Meral'in babası ve abisi üzerinden aktarılan kadına yönelik kısıtlamalara, baskılara şahit oluyoruz. Kitabın yazılmasının üzerinden yaklaşık 70 yıl geçmesine rağmen pek bir şeyin değişmediğini de acı verici bir şekilde görüyoruz bu tür konularda.

Kitabın alt metinlerinden birisi de Samim karakterinin Simeranya dünyası. Burada Samim düzene eleştiriler getiriyor ve daha iyi bir ülke nasıl olurun resmini çiziyor. Bir ütopya oluşturuyor. Eğitim sisteminden, sağlık sistemine ve işçiler ile iş dünyasına birçok konuda Samim karakterinin düşüncelerini okuyoruz. Nelerin yanlış olduğunu ve nasıl olması gerektiğini Simeranya'yı okuyarak bize aktarıyor Samim. Kendisi de bir dönem siyasette bulunmuş olan ve eserlerinde kendinden izler bırakmayı, karakterler üzerinden fikirlerini, hayatını aktarmayı benimsemiş bir yazar olan Peyami Safa'nın Samim aracılığı ile yarattığı bu Simeranya'sını dikkatli okumakta fayda var. Peyami Safa'nın insanın kişiliğine dair düşünceleri de son derece ilgi çekici. Herkesin aslında birden fazla kişilikten oluştuğunu, hayatımızın bu kişiliklerin mücadelesi ile şekillendiğini söylüyor. Mesela romanda da geçen hepimizin içinde bir katilin, hırsızın var olduğunu lakin bunlara yaşama fırsatı vermeyerek katil, hırsız olmadığımız gibi. İçimizde birden fazla kendimiz olduğu düşüncesi ve son olarak da kitabın son kısmındaki maddecilere yönelik ağır eleştiri barındıran, insan ruhunu kavramaya yönlendiren, maneviyatı ön plana çıkaran kısım üzerine düşünülmeye değer, kıymetli fikirler.

Peyami Safa'nın genel kültür bilgisine de değinmeden geçemeyeceğim. Kitabın her sayfasında okuyana bir şeyler öğretiyor diyebilirim. Ve bu bilgileri rahatsız etmeden çok tatlı bir şekilde yedirmiş kitaba. Kitapta birçok felsefecinin düşünceleri alıntılanıyor ve karaktelerde felsefi derinlikleri görüyoruz. Mesela Besim karakterindeki Nihilist hava bir çırpıda dikkati çekerken kitabın sonlarına doğru bir Nietzsche alıntısını da karşımızda görebiliyoruz. Tıp ve insan psikoloji üzerine de çok fazla bilgiye sahip olduğunu belli ediyor Peyami Safa. Kişisel hayatında doğru düzgün bir eğitim almamış bir kişinin böyle kendini geliştirip, bunları edebi bir eserde hiç rahatsız etmeden kullanması müthiş bir şey gerçekten.
Okuduğum ilk kitabıydı Peyami Safa'nın gerçekten çok beğendim ve merakla okudum.
"Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım."
Profile Image for Aylin.
187 reviews19 followers
November 13, 2019
3 ve 4 arasinda bir puan veriyorum aslinda. Ilk once selmin etrafinda donen guzel bir hikaye vardi, sonra bir anda samim meral eksenine gectik, karakter tahlilleri, psikanaliz derken son iki uc sayfada allahi bulmak temasina dondu. Bu gecisler biraz ciğ kalmis gibi geldi bana. Bir de batinin tarihini, felsefesini, bilimini alalim, araya da biraz islamdan bir seyler katalim maksadiyla biraz zorlama bir dusunus sistemi olusturmus gibime geliyor peyami safa. O yuzden tam ciddiye alamasam da guzel analizler iceriyor, akli basinda diyaloglar olusturmus.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for İdil.
22 reviews
January 17, 2014
Okumaya değer bir kitap...
Peyami Safa "Yalnızız"da çok "bizden" olayları ve duyguları ele almış.Benim bir romanı etkileyici olarak niteleyebilmem için gerekli olan "son" da mevcut bu kitapta.
Yazarın bize ustalıkla anlatmaya çalıştığı meseleler, dünden bugüne var olmaya devam eden doğu-batı kültür çatışması odak noktasında kaleme alınmış. Fakat romanın konusu her ne kadar genel bir mesele gibi görünse de, aslında insanların ruhunu anlatan mahrem duygularla işlenmiş ince bir konu. Yazarın kitapta yaptığı vurgulamalar da konunun hassasiyetini ortaya koyuyor. Genç bir kızın, toplumun baskısını kaldıramayıp trajik bir şekilde can vermesi, romanın en can alıcı noktasıdır bana göre.
Samim karakterinin "Simeranya" adlı ütopik ülkesine yaptığı içsel yolculuklarından sonra romanda bahsedilen dünyevi olayların aslında ne kadar önemsiz ve çoktan aşılmış olması gereken şeyler olduğunu anlıyoruz. Ayrıca bu ütopik ülkede bahsedilen ideal durumların günümüz şartlarında hala yeterince iyileştirilememiş olması insanı düşündürüyor. Samim'in yüz elli yıl sonra gerçekleşmesini düşlediği şeylerin beş yüz elli yıl sonra bile mümkün olamayacağı karamsarlığına kapılıyorum istemeden.
Bu kitabın söyleyecek çok sözü var. O halde, henüz okumayanların bir an önce bu eseri edinip okumalarını tavsiye ederim.
Profile Image for Fulya.
545 reviews197 followers
May 5, 2015
Kitabın adı çarpmıştı önce beni, çok sade ama çok derin. Yalnızız. Kitaptaki karakterler de öyle. Başta başlangıç ve son arasında en ufak bir bağlantı bile kuramayacağımı düşünürken, şimdi Meral'in bu hale gelişinin aslında gizli belirtileri olabileceğini düşünüyorum. Kitap kadın düşmanı mı? Bana göre değil. Meral kendinden nefret ederken, aynı durumda olan bir erkeğin bunu umursamayacağını özellikle belirtiyor. Arka arkaya ziyan olan kadınlar aslında kitabın başkahramanları. Meral öldükten sonra bile ruhen değil aklen teşhis yapan Samim, Meral'e gerçekte ne derece bağlanmıştır bunun tarıtışılması lazım. Ütopik Simerenya, kitapta kitap içinde kitap etkisi yaratıyor. Safa'nın Cumbadan Rumbaya'ya yaptığı gönderme de hakeza. Renginaz'ın adeta hezeyan geçirdiği sahneler öyle sinematografik anlatılmış ki, korku filmi izlediğim zamanlardan daha çok ürktüm kitabı okurken. Bambaşka bir şey, hele sonu, baştan sonra sarsılmaya hazır olun. ¨Kendi kendimden nefretimin çirkinleştirip çerçevelediği bir dünyada yalnızım¨.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Irmak.
7 reviews
November 18, 2020
Daha önce senaryolaştırmış, bilgim yoktu. Ama okurken bu kitaptan, uygun oyuncularla izlenme oranı yüksek bir dizi çıkarılırmış diye düşündüm. Bol entrikalı, arabesk ve kadın düşmanı bir kitap. Üslup ne kadar başarılıysa içerik de o kadar 'kofti' kalmış. 9.'nun güzelliği sırtını gerçeğe dayamasıymış demek.
Displaying 1 - 30 of 236 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.