"Hüsamettin Bey'in son otuz yılda okuduğu sadece vergi kanunlarıyla, bakanlık tebliğleriydi. Yazarları, çatık kaşlı, somurtkan, ciddi adamlardı. Oysa öykü ya da roman yazarları, kadın olsun, erkek olsun, ciddi insanlar değillerdi. Düş orospularıydı. Kötü yola düşmüşlerdi. Ama, el sürdürmez bakirelere benzerlerdi. Bazıları gerçekten bakireydi. Ama fahişe tavırları takınırlardı. Tek tük olsa da, bunların bir de düzgün olanları vardı. Ne var ki, bunlar da keçiboynuzuna benzerdi. Ürettikleri bir damla balı tatmak için, bir çeki odun çiğnemek gerekirdi. Kafa sağlığına sahip öykü ya da roman yazarlarına, tarih içinde henüz rastlanmamıştı. Roman okumayı hafiflik saydığı için, Hüsamettin Bey bu tımarhane tarikatından uzak yaşadı." Bir muhasebecinin yaşamını konu alan bu romanda da, bütün öykü ve romanlarında olduğu gibi Yiğit Okur, hüzünle kahkahayı atbaşı koşturuyor.
Yiğit Okur’s poems were published in the Varlık, Yenilik, and Mavi magazines in the 50's. In that period he also translated novels and plays by Ugo Betti, Jean Cocteau, Herman Wook and André Maurois into Turkish. His theatre reviews were published in the Yeni Sabah and Vatan newspapers. Okur was one of the founders of the Pocket Theatre, and for a while he also appeared on stage. He went to Geneva in 1958 to continue his studies in Law, and there he received Geneva University’s Law Award when he completed his doctorate at the faculty with a first class degree. Okur returned to Turkey in 1965 and started to work as a lawyer to continue the family tradition. During this period he was content with writing interviews and articles pertaining to his profession for various newspapers and magazines. After approximately forty years of silence, Yiğit Okur returned to the world of literature with his novel Hulki Bey ve Arkadaşları/Mr Hulki and His Friends.
Sadece muhasebecilikle yaşamış bir muhasebecinin zamanın kötücül değişimlerine ayak uyduramama hikayesi. Biraz abartı bir tip. Sahi var mı böyle insanlar? Zor bir hayat olmalı...