Doğan Kuban’ın yarım yüzyıllık birikiminin belgelendiği kitap, Türk ve İslâm mimarlık tarihinin genel bir değerlendirmesiyle Osmanlı döneminde yaratılan kent çevresi ve mimarlığının dünya mimarlığı içinde karşılaştırmalı bir panoramasını, bu alanda yapılmış en son çalışma ve bulguların verilerini de dikkate alarak sunuyor. Mimarlık Tarihi yazınına ilişkin genel bir değerlendirme ile başlayan çalışma, Erken Osmanlı Dönemi’nden, Cumhuriyet’e dek Osmanlı’nın mimari mirasını inceliyor. Kuban, bu çalışmasında yalnızca sanat ve mimarlık tarihi alanında değil, mimarlık tarihi ile tarih arasındaki ilişkileri de irdeliyor. Mimari ile onu yaratan kültür ortamı arasındaki bağları, şimdiye kadar alışılmış olan yaklaşımlardan farklı ve ayrıntılı biçimde ele alıyor. Osmanlı tarih, kültür ve sanatına ilişkin bütün önyargıları, klişeleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Doğan Kuban 1926'da, babasının Fransız Harp Akademisi'nde eğitim gördüğü Paris'te doğdu. 1949'da yüksek mühendis ve mimar olarak İTÜ'den mezun olarak meslek hayatına atıldı, 1952'de Mimarlık Tarihi kürsüsüne asistan olarak girdi. 1958'de doçent, 1965'te profesör oldu. Bu yıllarda katıldığı pek çok mimari yarışmada dereceler ve mansiyonlar kazandı. Avrupa'da ve Amerika'da çeşitli üniversitelerde konuk öğretim üyesi olarak bulundu ve eski eserlerin korunması konusundaki çalışmalarıyla öne çıktı. 1966-76 arasında İstanbul-Vezneciler'deki Kalenderhane Camisi'ndeki kaz ve restorasyon çalışmalarını yönetti. Başta TÜBA şeref üyeliği, American Institute of Architects yabancı şeref üyeliği, Alman Arkeoloji Enstitüsü muhabir üyeliği olmak üzere, önde gelen pek çok ulusal ve uluslararası koruma kurumu ile mesleki örgütte görevler üstlendi. Aralarında Türk Hayatlı Evi, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, Sinan'ın Sanatı ve Selimiye, İstanbul - Bir Kent Tarihi ve Osmanlı Mimarisi'nin de bulunduğu 25 kitap, yayın yönetmenlerinden olduğu İstanbul Ansiklopedisi'nde 68 madde ile düzenli olarak yazmaya devam ettiği gazete yazılarının yanı sıra 150'yi aşkın bilimsel makalesi vardır.
Doğan Kuban’ın her kitabında bşraz daha küçük hissediyor insan kendini böylesi bir bilgi ve birikimin karşısında. Çok iyi düşünülmüş detaylarla, tarihi bilgilerle, sadece mimari değil, uzun bir dönemin araştırmasını yapmış Doğan Kuban.
Sonrasında ne aldığınız size bağlı tabi ama benim gördüğüm, Mimar Sinan’ın yapılarının taklit etmekten başka bir şey yapmamışlar. Bu kadar uzun bir zamanda yapılan tek şey cami. Hala da bıkmadan usanmadan aynı tip ve aynı biçimde cami yapılıyor. Ne yazık ki osmanlı zihniyetinin dar bakış açısı bu zamanlara kadar gelmiş. Osmanlıdan kalanlara baktığımızda da yine aynı şekilde bunu görebiliyoruz. İyi ki Mimar Sinan gibi bir deha gelmiş ve bu sanatsızlığı bir nebze olsun kırabilmiş. Ama ne yazık ki ondan sonra ne mimari kalmış ne de sanat.