Jump to ratings and reviews
Rate this book

İkinci Adam #2

İkinci Adam II. Cilt

Rate this book
kinci Adam'da, Tek Adam isimli üç ciltlik eserimizde konu olarak alınan Atatürk hadisesini, günümüze kadar izleriz. Şu yönleri ile ki, bu hadise, Atatürk'ü doğuran şartlar içinde Atatürk'ün zuhuru ile başlamıştır. Bu hadise, 1920-1938 devresinde, Atatürk'ün, bayrağını taşıdığı bütün olaylarda, Mustafa Kemal ve İnönü'nün Kader Birliği içinde gelişmiştir. 10 Kasım 1938'de Atatürk fani hayattan çekilince de, Atatürk'ü devam ettirmek ve onu ikmal etmek görevi, İsmet İnönü'nün omuzlarına, bütün ağırlığı ile oturtulmuştur...

438 pages, Paperback

Published January 1, 1987

5 people are currently reading
324 people want to read

About the author

Şevket Süreyya Aydemir

21 books109 followers
Şevket Süreyya Aydemir was a Turkish writer, intellectual, economist, historian, and one of the founders, publisher and a key theorist of Kadro ("Cadre"), an influential left-wing political journal published in Turkey from 1932 to 1934.

Aydemir was a prolific writer. His most famous work was İnkılap ve Kadro ("Revolution and the Cadre"), published in 1932, where he outlined his theory of political economy presented in the Kadro journal. He published his memoirs, Suyu Arayan Adam ("The Man Searching for Water") in 1959. Between 1963 and 1965, he published Tek Adam ("The Single Man"), a three volume tome on Mustafa Kemal Atatürk. He also published a biography of İsmet İnönü titled Ikinci Adam ("The Second Man").

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
72 (52%)
4 stars
53 (38%)
3 stars
11 (8%)
2 stars
1 (<1%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 5 of 5 reviews
Profile Image for Caterina.
1,209 reviews62 followers
December 11, 2025
Aydemir ile çıktığım uzun soluklu okuma yolculuğunda İkinci Adam’ın ikinci cildinin ardından…

Eser 3 ciltlik bir serinin parçası olsa da İnönü'nün şahsında Türkiye Cumhuriyeti’nin 1938-1950 yılları arası dönemini anlattığı için tek başına da okunabilir. Kitapta yazarın daha önce kaleme aldığı Tek Adam (3 Cilt Takım)’a ve üçlemenin ilk kitabı İkinci Adam I. Cilt ‘a yer yer atıflar olsa da sadece bu cildi okuyacağım diyenler zorlanmaz. Sen ne önerirsin derseniz ben bütün kitapların okunmasından yanayım.

İçeriğe gelecek olursak, Atatürk’ün vefatı sonrası Türkiye’nin genel durumu anlatıldıktan sonra İkinci Dünya Savaşı ve bu savaşın ülkemiz üzerindeki etkileri, bu etkilerde İnönü’nün rolü anlatılıyor. Devrimlerin tamamlayıcısı olarak görülen iktisadi ve mali kalkınma sürecinde İnönü ve CHP’nin başardıkları ve başaramadıklarından sonra finalde de çok partili hayata geçiş... Yazarın o dönem sahip olduğu görüşlerden kaynaklanan birtakım kişisel yorumlar söz konusu olduğunu aklınızda tutarak okursanız genel çerçeveye hakim olmanız mümkün.

Günümüzden bakacak olursak anlatım dili özellikle nutuklardan yapılan alıntılarda okurun bilgi düzeyine göre zorlayıcı olabilir fakat genele bakarak söylenmek istenene kolaylıkla vakıf olabilirsiniz. Biraz gayret diyebilirim… :)

Okusanız sever misiniz? Tarihe ilginiz varsa evet…
Profile Image for Pinar.
531 reviews33 followers
September 4, 2018
Atatürk sonrası yılların anlatılmaya başlandığı bu kitapta, başlangıçta yine serinin ilk kitabına ve Tek Adam’a referanslar var. Kitabın kapsadığı dönem 1923-1950 arası.

Öncelikle niye 5 yıldız verdiğimi açıklayayım.

(Fazla yok belki ama bu kitaba ve Aydemir’in okuduğum diğer eserlerine, belki Atatürk ve İnönü’yü anlattığı için tek yıldız vermiş olanlar var. Kitapla ilgili yorum yapmadıkları için niye tek yıldız verdiklerini bilemiyorum, ama doğrusunu isterseniz kitapları okumadıklarını tahmin ediyorum. Ben bu kitaba 5 yıldız verirken bunu fanatik, Atatürkçü vs. olduğumdan yapmıyorum.)

Bu kitap, “İkinci Adam 2. cilt” Türkiye tarihi açısından çok önem taşıyor. İkinci Dünya Savaşı Türkiye tarihi, dış politikası ve ekonomi konusundaki en önemli kaynaklardan biri.

Ben Türk ve dünya iktisat tarihi üzerine, II.Dünya Savaşı üzerine bir takım tarihi, iktisadi kitaplar ve romanlar okumuş, çeşitli film ve belgeseller seyretmiş biri olarak bu kitabı okurken farkettim ki Türkiye cephesini anlatan hiç bir eserle karşılaşmamışım. II.Dünya Savaşı’nda İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Amerika-Japonya, toplama kampları vs. üzerine bir ton şey bilirken gerçekten Türkiye’de ne olduğunun “önemli” tarihine hiç bakmamışım. O dönemle ilgili bildiğim tek şey dedemin 4 yıl Edirne’de askerlik yapmış olduğu.

Bu kitap II.Dünya Savaşı’na katılmamış bir ülke yazarı tarafından kaleme alındığı için oldukça önemli, dürüst ve tarafsız yazılmış.

Dünya ekonomi politikalarını “asker” gözüyle yorumlamanın ne kadar objektif olabileceğine dair önemli bir eser. (Kitapta 1. dünya savaşında Mussolini’nin er, Hitler’in sadece onbaşı olduğuna fazlaca vurgu yapılıyor). Bunun yanı sıra savaş öncesi Atatürk’ün ve savaş sırasındaki inönü’nün Churchill ile buluşmasında altını çizdiği savaş sonunda dünyanın durumuna dair uyarılarını okumak ilginç oldu.

Kitabın ikinci bölümü uygulanamayan tarım politikaları, uygulanamama nedenlerini, dönemin eğitim politikalarını anlatmakta. Bence ilk bölüm kadar enteresan olmakla beraber içiniz daralmadan okuyamıyorsunuz. Kuruluştaki cep doldurma telaşındakiler bugün de aynı, pek değişen birşey yok gibi.

Kitabın üçüncü bölümünün başlığıysa “Kahramanlar Döneminin Sonu”, çok partili dönem, ve İktidarın DP’ye geçmesiyle noktalanıyor.

Kitabın ilk bölümünde Varlık Vergisi’ne de değinilmiş kısaca. Bir şekilde iktidarın çok kötü durumda olduğu paraya ihtiyacı olduğu ve uygulamanın yukarıdan geldiği haliyle değil, uygulayıcılar alt kadro tarafından kötüye kullanıldığından bahsediyor. Diğer boyut olarak “biz sizi yüz yıllardır koruduk savaştık, savaşlarda öldük, para biriktiremedik, siz bu dönemde para biriktirdiniz şimdi bunu o dönemlerin bir bedeli olarak ödeyin” mantığına pek katılamıyorum yazarın.

Toparlayacak olursam, Türkiye’nin II.Dünya Savaşı yıllarına ve sonrasına dair çok önemli bir tarihi eser. Yazarın kendi görüşlerini de anlatırken, olayları aktarırken objektifliğini koruyabildiğini düşünüyorum. Yazar ayrıca bu dönemde aktif olarak ekonomi politikalarının içinde olduğu için oldukça önemli.

İnönü’nün neredeyse tek başına sırtlandığı II. Dünya Savaşı ve sonrası “şef”lik döneminin zorunlulukları, kısıtları, eksiklikleri anlatılmış. Günümüz politikacılarının sıkça saldırdığı CHP ve İnönü dönemini anlamak için oldukça faydalı.

İster eleştiren, ister eleştirilere cevap veren tarafta olun bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.


Yine tekrar olacak ama Şevket Süreyya Aydemir kitaplarına klasik eleştirim:(elimdeki Remzi Kitabevi’nin 6. baskısı) Kitabın güncellenmemesi, içine düzgün bir indeks, kaynakça konulaması.
Profile Image for Beybulat-Noxcho.
273 reviews9 followers
November 26, 2023
“Eğer takdir seslerini; dostlarımızın alkış sadalarından değil de, düşmanlarımızın kin ve garaz dalgalarından duyabilirsek, yolumuz çetin, fakat yolculuğumuz yaşanmaya değer olacaktır…”

“Tarihi şahsiyet kendi hayatını, en zor kendisi yazar. Çünkü, kendisine karşı tarafsız değildir” (s.7)
“Halk, fikir yaratmaz. O, fikre yalnız sürüklenir” (s.9)
“Normal demokraside devlet başkanın vazife ve hizmet sınırlarını kanunlar ve şekiller tayin eder. Bu sınırlar ve şekiller içinde bir devlet başkanı, ne bir milli kahraman, ne de bir milli şeftir. O sadece, kanunların ve şekillerin emrinde bir reisicumhurdur. Fakat bir ülke, eğer bir devrim geçirmiş ve bu devrim eğer henüz son sözünü söylememişse, o ülkede “KAHRAMANLAR DEVRİ” sona ermiş demektir. “(s49)

“1924 Anayasası ise, durmuş oturmuş bir Batı devletinin liberal bir anaysa tipindeydi. Devletin şekli cıumhuriyet olmaktan, yani milli hakimiyet cumhuriyette ifadesini bulmaktan başka, hiç bir inkilapçı müessese getirmiyordu. Zaten Anayasa sözcüsü Celal Nuri’ye göre, bu Anayasa, Batı anayasalarının ve bilhasa Norveç anayasası model alınıarak düzenlenmişti… Kaldı ki 1924 Anayasasına, devletin dini, islam dinidir maddesi, M.Kemal’in ısrarına rağmen yerleşmişti. İleride bir takım direnişlere gidebilmek için M.Kemal’in istediği veto hakkı ise, ona verilmemiştir” (s.54-s.55)

“Devrim sona ermemişti. Havada bulutlar henüz doluydu ve toprak yağmura kanmamıştı” (s.55)

“Devrim ise, azınlığın iradesinin, çoğunluğunun iradesine hakim olması demektir” (s.55)

“Türkiye; bir devrim hareketine girmiş, fakat bu hareket derinleştirilmemiş, tamamlanmamıştır” (s.57)

“39 Haziran 1939’da Hatay’ın da Türkiye’ye katılmasıyla 767 119 km ve 17 820 950 nüfus barındırıyorduk…… nüfusun %70’i köylerde yaşıyordu” (s.60)

“Bu hareketin başında da, gene alttan gelen biri, bir eski onbaşı, boyacı veya dekoratör Adolf Hitler vardı.” (s.93)

“Gerçi T.B.M.M’de de savaş nutuklar verilmiştir. Bir aralık İnönü’ye D.P iktidarı sırasında mühalifleri tarafından ve onun savaş dışında kalmak başarısını küçültmek için :
-Milletin erkekliğini öldürdüler, şeklinde taşlamalar yapıldı” (s.135)
“Türkiye’nin savaşa girmesini tezini savunmuştur. Ancak buna Fuat Köprülü karşı çıkmış ve keza Mareşal de ayrıca, savaşa girmek çabalarının karşısında olmuştur” (s.136)

“Türkiye’de cumhuriyeti, askerler kurdular. Bu kurucular, savaş meydanlarından gelmiş, savaşlar içinde yoğrulmuş insanlardır” Onlarda, savaşın kokusunu çok daha önceden duyan ve gelecek savaşın neler getirebileceğini önceden sezebilen, tecrübe edilmiş nitelikler vardır. Savaşı bildikleri için de, savaştan çekiniyor, korkuyorlardı”

“Fransız General Weygand’a göre, her Polonyalı binbaşı, kendini bir Napolyon sanıyordu” (s.140)
“İkinci Dünya Savaşı Türkiye’nin hangi davalarını halledeceti? Buna verilecek cevap kısa ve kesindir:
-İkinci Dünya Savaşında Türkiye’nin halledilecek hiç bir davası yoktu. Varlığının devamını düşünmek ve korumaktan başka… “ (s.144)

“Uçsuz bucaksız ovalara girmmesini söylemişlerdi.
Fakat Napolyon’un cevabı kısaydı:
-Arkamdan bir el beni itiyor!” (s.166)

“...Ama şartlar gerçekten kötüydü. Ve sabah güneş doğarken gözünü yeni güne açan her vatandaş, o gün sofrasına bir dilim ekmek koyup koyamayacağını ve ordunun yönetim mevkilerinde görevli her komutan, o gün askerine ne yedireceğine, yemsizlikten kırılan hayvanlarına bir avuç yem bulunup bulunmayacağını; uçaklarına, motorlarına kaç günlük benzin ve motorlu vasıtalarına kaç tane yedek lastik bulabileceğini kaygıyla düşünüyorlardı. Başlayan güne, birliklerine et, yağ, çay, şeker bulup bulamayacağını düşünerek kaygılar, şüpheler içinde giriyordu. Telefonlarımız, hatta gecenin saatlarına kadar işliyorlardı. Hiç durmadan, şu validen, ertesi gün halka dağıtılacak hububat kalmadığını, şu ordu donatım veya yönetim makamından, hayvanların yemsiz, asker erzakının yetersiz, vasıtların atıl hale geldiğini bildiren kaygılı haberler alıyorduk. “ (s.203)

“Biz kendimizin değil, bu vatanı bu kadar yolsuz, fabrikasız, ambarsız, teçhizatsız ve yoksul bırakan atalarımızın günahını çekiyoruz” (s.205)

“Baba Gomel:
“- Siz koyunun postunu kırkacağınıza, koyunun kendisini kesiyorsunuz” (Varlık vergisi hakkında Yahudi tüccarın Ş.S . Aydemir’e söylediği) “ (s.235)

Churchill’in dediği gibi, onlara vaat edilen ancak gözyaşı ve kandır” (s.239)

“Jeopolitik, milletlerin ve devletlerin tarihi kaderini tayin eden başlıca faktörlerden biridir. Milletler ve devletler kendi tarihlerini, bu tarihi kaderle boğuşarak yazarlar. Ya onunla kanatlanarak, ya onun kanatları altında ezilerek”

“ Dünya Savaşı bitmiştir. Fakat bu savaşta, savaş dışı kalmayı başaran devlet reisi İnönü, şimdi yeni ve ciddi bir dava ile karşılaşmıştı: Türkiye’den toprak isteniyordu!
..Bu anlaşmanın imzalandığı günün, yani 25 haziran 1945’in ertesi günü olan 26 haziran 1945’te, Sovyetler Birliği, Türkiye ile 17 Aralık 1925’te aktedilen dostluk muahedesini yenilemek için, Türkiye’den Kars ve Ardahan arazisini istedi. Ayrıca Boğazlarda imtiyaz talebinde bulundu. Böylece, dünyanın yeni başlayan hayatında Rusya, yeni ve beklenmedik bir sayfa açıyordu” (s.283)

“Bir inkilabın getirebilecekleri ile getirdikleri arasında orantı, o inkilabın gerçek bilançosudur”

“İstiklal Savaşının mihnetli hizmetlerinden aldığına inanan Recep Peker’in anlamadığı, tahammül edemeyeceği gösterilerdi. Menderes’e cevapları sert oldu ve bu arada onun için bir de sıfat kullandı. Psikopat” (s.457)
84 reviews
April 17, 2022
Atatürk'ün ölümü ve DP iktidarı başlangıcı arasındaki dönemi anlatan, Şevket Süreyya'nın tüm eserlerinde olduğu gibi içerik olarak doyurucu olan eser.
Displaying 1 - 5 of 5 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.