Jump to ratings and reviews
Rate this book

Güven #1

Güven

Rate this book
Doğru. Kim ne yapıyor ki? Bir şeyler diyecek oldu, vazgeçti Rahmi. TKP için alınan desantralizasyon kararında, bunun gerekçelerini açıklama görevi de verilmemiş miydi kendilerine? Doğru dürüst yaptık mı bunu biz? Yapmadık. Niye? İşimize gelmediğinden! O güne dek tuttuğumuz yolun çıkmazlığını, yanlışlığını bir özeleştiriyle halka duyurmamız isteniyordu bizden. Gelmedi işimize! Muhalefet doğru mu söylemişti yani! Muhalefet nerden çıktı şimdi? O muhalefeti suçlayan da Komintern'di! İlkelerine göre doğruydu suçlarken. 32'lerdeydi o suçlama. Dünya devrimi peşinde Komintern. Sınıf sınıfa karşı! Muhalefet de Merkez'den daha keskin o günler. Yedinci Kongre'den sonra alındı desantralizasyon kararı. 36 sonları. Karar 37 başlarında çıktı. Naziler iktidara gelmiş. Savaş kazanları kaynıyor. Dengeler altüst olmuş. Bizimkiler doğru dürüst anlamamış Yedinci Kongre'de alınmış kararları. Kemalistleri değerlendirmeler değişmiş; savaştan yana olmayan devlet sayılmış Kemalist Türkiye. Biz, "Kahrolsun kanımızı emen zenginler iktidarı, Kemalist burjuvazi," diyoruz! Hiç mi iyi bir şey yapmadı bu adamlar? dediler Komintern'de. Dediler! Yıllarca sonra dediler! Habersiz mi yapıyorduk onlardan; bilmiyorlar mıydı daha önce yaptıklarımızı? "Bu işin tüm sorumluluğu Merkez Komitesi'nindir; biz bunu üstleniyoruz" dedi Doktor. Evet, Komintern'e verdiği yazılı bildiride dedi. Kaç kişi gördü o bildiriyi? Devlet sırrı gibi sakladık. Oturup şimdi anlatayım mı bunları? "Kim ne yapıyor ki?" diye taş atıp dursun mu bu adam? Legaliteye geçin, dediler. Olan biteni şu adamla bile konuşamıyorsak, nasıl geçeceğiz legaliteye. Rakı mı çarpıyor? Ağır ol bakalım Rahmi Yoldaş! Kimsenin sana bir şey sorduğu yok.

800 pages, Paperback

First published January 1, 1999

27 people are currently reading
391 people want to read

About the author

Vedat Türkali

34 books135 followers
1919 yılında Samsun’da doğan Vedat Türkali, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde tamamladı. Maltepe ve Kuleli askeri liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951’de siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı. Askeri mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı.
Vedat Türkali 1944-1950 yılları arasındaki ağır baskı döneminde devrimci sanat çevrelerinde elden ele gizlice dolaştırılan şiirleriyle, özellikle “İstanbul” şiiri ile tanındı. Şiir uğraşını hapishane yıllarında da sürdürdü. 1958 yılında tahliye olduktan sonra sinema alanında çalıştı. 40’ın üzerinde senaryo yazdı ve üç filmin yönetmenliğini yaptı. Yazdığı dört tiyatro oyunu, ulusal gelenek ve değerlere dayanan özgün, öncü nitelikler taşır. Türkülerle işlenmiş epik yapıdaki 141. Basamak, 1970’de Ankara’da sergilendi. Aynı özellikteki Bu Ölü Kalkacak, 1976 yılında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda sergilenirken yasaklandı. Dallar Yeşil Olmalı, 1985’te yayımlandı. Yazdığı son tiyatro oyunu olan Şeytanın Kaşık Oyunları (2000) deprem konusunu işlemektedir.
Vedat Türkali’nin ilk romanı Bir Gün Tek Başına, 1974 yılında yayımlandı. Aydınlar arası hesaplaşmaya dayanan umutsuz bir aşk romanı niteliğindeki ikinci romanı Mavi Karanlık 1983 tarihini taşır. Üçüncü romanı Yeşilçam Dedikleri Türkiye Türk romanında bir dönüm noktası olarak anılmaktadır. 1990’da yayımlanan Tek Kişilik Ölüm, gerçek kişilere ve gerçek olaylara dayalı bir dönem romanıdır. Takip eden on yıl boyunca Türkiye Komünist Partisi’nin tarihi niteliğindeki, İkinci Dünya Savaşı döneminin siyasal yapısının sergilendiği Güven adlı iki ciltlik romanını kaleme aldı; roman 2005’te yayımlandı. 2004 yılında yayımlanan Kayıp Romanlar adlı romanı ise 90’lı yıllar Türkiye’sini, siyasi sürgünden ülkesine dönen emekli bir doktorun gözünden anlatır. Yalancı Tanıklar Kahvesi (2009), 12 Eylül’e giden süreçte geçer. 2014’te Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Bitti Bitti Bitmedi adlı romanında ise Türkiye’nin tartışmalı konularından olan Ermeni meselesini mercek altına almıştır.
Vedat Türkali’nin düzyazıları, söyleşileri, savunmaları Tüm Yazıları Konuşmaları adı altında, 2001 ve 2014’te iki ayrı cilt halinde yayımlandı. Yazarın Kürt sorunu ile ilgili yazıları da Özgürlük İçin Kürt Yazıları adı altında, 2002 ve 2014’te yine iki ayrı cilt halinde yayımlanmıştır.
Vedat Türkali’nin, çocukluğundan tutuklanma sürecine kadarki yaşamından kesitler içeren, Komünist (2001) adlı bir de anı kitabı bulunmaktadır.

Edebiyatın neredeyse bütün alanlarında ürenler veren Vedat Türakli, 29 Ağustos 2016’da hayatını kaybetti.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
274 (60%)
4 stars
131 (29%)
3 stars
37 (8%)
2 stars
6 (1%)
1 star
3 (<1%)
Displaying 1 - 24 of 24 reviews
Profile Image for Baris Ozyurt.
918 reviews31 followers
April 14, 2021
“35 sonunda Dimitrova, Türkiye'de yeni stratejinin uygulanması için gönderdiği bilgilendirme mektubunda şunları diyordu Şefik Hüsnü, anımsadığım: ‘Parti, Kemalist, reformist işçi örgütleriyle işbirliği için etkin girişimlerde bulunmuştur. Yanlış yol tutulduğu, Komintern'in Yedinci Kongre çizgisinin yanlış yorumlandığı söylenemez!’ Ardından da şöyle diyor yalnız: ‘İkircikli kalan kimi yoldaşların gözlemlerine göre, yeni strateji, emekçi küçük burjuvazi, köylüler, işçiler için Parti'nin yürüttüğü demokratik savaşımı güçsüzlendirir; TKP'yi, Kemalistlerin antiemperyalist önlemlerini desteklemekle yetinenler durumuna düşürür!’ Kaygıları buymuş ikircikli yoldaşların! Şunu da ekliyor Doktor: Nâzım muhalefeti, Parti'yi ‘oportünizm’ ile suçluyormuş! ‘İkircikli yoldaş’ sözü Doktor’un, Yedinci Kongre’yi birlikte izledikleri Zeki'yi getiriyor akla. Muhalefetteki Nâzım’ın ne düşündüğünü de en iyi Zeki bilir; eski ilişkileri var. Aslında daha pek bir şey değişmemiş TKP'de! Emekçi halkın düşmanı Kemalist burjuvaziye karşı marşlarımızı söyleyip duruyoruz! ‘Kavga sesleri geliyor köylerden şehirlerden - TKP’miz ilerliyor, bugün esir yarın her şey! Yaşasın İşçi-Köylü diktatörlüğü!’ Zeki, diyoruz ya, işin doğrusu, bize yıllardır kan kusturan Kemalist destekleme kararını hiçbirimiz kolay sindiremedik içimize! Böyle bir yönetime saldırmanın, içimizde ona karşı yakıcı bir inanç taşımanın tadından, heyecanından da vazgeçemiyoruz belki! Komintern, Yedinci Kongre kararlarını uygulamamakla resmen suçladı Parti yönetimini. 36'da sorgulamaya, incelemeye aldılar TKP'yi Komintern'de. 37 Şubat'ında da ünlü ‘desantralizasyon’ kararı çıktı! ‘Separat’ kararı da denir buna. TKP'yi Kominternden uzaklaştırdılar. Pieck'in dediği, açıkça söylemiş Dimitrov, ‘Çalışmayan Parti'ye biz niye yardım edelim!’ demiş. TKP kendini, yeni koşullara göre çizilen strateji doğrultusunda değiştirme gücünü gösteremeyince Komintern Yönetim Kurulu, durumu saptamak için özel bir komisyon kurmuş, bizim sonra duyduğumuz: Manuilski, Kuusinen, Moskwin, Pieck, Varga, Waleski, Wan Min var komisyonda. TKP adına da Şefik Hüsnü, Reşat Fuat. Komisyonun çalışmalarını, Genel Sekreter adına gözeten de, yardımcısı Erkoli. Siz Togliatti diye bilirsiniz onu, İtalyan Komünist Partisi'nden.

Öyle dikkatli dinliyordu ki, Sahir, konuşmayı kesmemek için başını sallamakla yetindi.

- Genel Sekreter Georgi Dimitrov, Wilhelm Pieck, Şefik Hüsnü, daha önce toplanıp ilkeler üzerinde çalışmaya başlamışlar benim Doktordan duyduğum. Komisyon toplanıp da tartışmalara geçilince, Pieck bir ara çatacak olmuş bizim Doktora; ‘Bunları Dimitrov'la birlikteyken konuştuk, yineletiyorsunuz’ diye! ‘Konuştuk, evet; karara varmadık’ demiş, Doktor. ‘Komintern'in varacağı kesin karar, hiç kuşku duyulmasın, tastamam uygulanacaktır’ demiş! Yasal yolu anımsatmış Piecke böylece! Uzun sürmüş tartışmalar. 36 Kasım'ında son toplantıda, Genel Sekreter Dimitrov'a verilecek karar taslağını düzenlemekle, Pieck, Kuusinen, Valeski, Doktor Şefik Hüsnü, Reşat Fuat görevlendirilmiş. 37 Şubatı sonunda da kararı onayladı Komintern. Bizim Türkiye seksiyonuna Valeski getirdi kararı. Hiç unutmam, söze şöyle başladı: ‘Şimdi size, Komintern'in TKP için aldığı kararı açıklayacağım; ama, sakın beni Mustafa Kemal'in casusu sanmayın!’ Şok etkisi yaptı doğal ki! Sürüp gitmiş tartışmaları da öğrendik sonra. Parti'nin yığınlardan yalıtlanmış olduğunu saptamışlar. ‘Örgütsel açıdan bakıldı mı, öyle görünüyor ki, Türkiye Komünist Partisi diye bir şey yok aslında! 32'deki 28 kişilik Merkez Komitesi'nin bir bölümü hayın, bir bölümü kötü ahlaklı, bir bölümü Parti'den atılmış.’ Pieck'in dediği bu. Otto Kuusinen, tek yanlı davranmayalım, TKP'nin son günlerdeki başarısını da belirtelim, demiş! Manuilski, başarıda Şefik Hüsnü'nün payı olduğunu anımsatmış. Varga, Van Min, Valeski, hemen de hepsinin ortak isteği TKP'nin, yasadışı gizliliği bırakıp yasallık yollarına bakması! Parti yönetimi, bugüne dek çalışmalarında, sekter davranışlarla ciddi taktik, yöntem yanlışları yaptı; yanılgılarının baş nedeni, ülkenin tek egemen gücü durumuna gelen Kemalistlere sistemli olarak olumsuz davranmalarıdır; dedikleri. Temel saptamaları bu. Kökü burda sekterliğin diyorlar! Bunca yıldır, hiç mi iyi bir şey yapmamıştı bu adamlar? Padişahlığı, hilafeti Cumhuriyet kurdular; bir sürü reformlar yaptılar ardından. Olumlu işleri göz ardı edip olumsuzları büyüterek sataşıp saldırmaktan öte bir şey yapmadı TKP. Bu yanlış tutumuyla da, yığınlardan yalıtlanıp asıl sahip çıkacağı Ulusal Kurtuluş deviniminin tekelini bile Kemalist Halk Partisi'ne kaptırdı!”(s. 636)
Profile Image for Erkan.
285 reviews64 followers
October 25, 2021
Vedat Türkali'nin 1930 ve 40'ların siyasi ortamına her zamanki gibi komünizm penceresinden bakan alabildğine detaylı romanı.. Bir Gün Tek Başına ile oldukça benzer özellikleri var. Karakterlerin iç dünyasını, yaşadıkları çelişkileri, görev ve duygu, ahlak ve arzuları arasında gidip gelişlerini çok başarılı yansıtmış. Anlatım tarzı olarak zaten bire bir aynısı, her kahramanı kendi sayıklama ve sorgulamaları üzerinden okuyoruz.

Vedat Türkali çok başarılı bir diyalog yazarı bana göre. Her karaktere uygun o uzun diyalogları yazmayı becermek, romana bu kadar iyi yedirmek kolay iş değil. Dönemim siyasi ortamı fazla detaylı anlatılmış. Hayatımda duymadığım onlarca sağ ya da sol tandanslı isim ve olay geçiyor kitapta. O kadar detaylı ki oraları zaman zaman hızlıca geçmek durumunda kaldım.

KOmünist ve ateist bir işçinin karısının yobazlık derecesinde dindar olması, komünist ve aydın geçinen üniversiteli gençlerin karşılarndaki kadında bekaret araması vs gibi bazı ilginç ve dikkat çekici çelişkiler hoşuma gitti. Yazar toz pembe bir komünist&komünizm dünyası çizmiyor, her bir karakter olabildiğince doğal ve gerçek, herseyden önce insanlar ve insan olmanın tüm çelişkili ve karanlık taraflarını da barındırıyorlar..
Profile Image for Jefi Sevilay.
794 reviews93 followers
November 22, 2021
"Gericilere düşmanlar dedikleri de şeriatçılar, 31 martçılar, menemenciler, padişahçılar. Kim kaldı onlardan? Hepsi takmış maskeleri başka kimliklerle kol geziyorlar ülkede."

Vedat Türkali'nin Bir Gün Tek Başına romanı beni hep önyargıyla yaklaştığım Türk Edebiyatı'na yaklaştırmış, Yeşilçam İstanbul'unda gezdirmiş ve huşu içinde okuma koltuğuma oturtmuştu. Evet, sonları biraz uzatmış ve yormuştu ama yolculuk kesinlikle buna bedeldi.

Açıkçası Güven'de de bunu bekledim. Hatta iki ciltlik neredeyse 1.300 sayfalık bu yolculukta yine beni eski İstanbul'a götürecek, gezdirecek, muhteşem diyaloglarıyla beni benden alacak, senaryo yazarı şapkasıyla bir seyir zevki sunacak diye düşünmüştüm.

Yıllar yılı 3 köfte yerim. Bana yeter. Önce anneannem bunu 5 köfte yapmak istedi, sonra annem 4 köfteye razı geldi. Ancak benim midem bir türlü almadı. Muhtemelen psikolojik, ama bugün bile hala 2-3 köfteden fazlasını yiyemem. Yıllar yılı 20 yaşına geldin hala 3 köfte yiyorsun köfte-shaming'ine maruz kaldım sanki yaşla yenilebilen köfte sayısı doğru orantılı olarak artacakmış gibi. Yiyemedim, yiyemiyorum, muhtemelen de yiyemeyeceğim. 40 yaşında 40 köfte yenmez!

Vedat Türkali, Güven romanında bana 5 değil, 25 tane köfte yedirmeye çalıştı. Bu yüzden keyif almadım, iteledim, istemedim, bitirdim ama sevmedim. Evet, Bir Gün Tek Başına ile çok benzerdi, karakter yazımı fazla benzerdi ama bu iyi birşey değil. Ben Güven'deki karakterlerin farklı yönlerine odaklanmak isterdim. 3 sayfa süren tek paragraflık iç çatışmalar beni fazlasıyla sıktı. Dönemin siyasal düzenini ve endişelerini aynı Bir Gün Tek Başına'daki gibi arka planda okumak isterdim. Karakter üzerinden ilerleyip siyasi ortamı özümsemek isterdim ama öyle olmadı.

Bir litre limonata özünden 10 sürahi limonata yapabilirsiniz. Hepsi de çok lezzetli olur. Ama 1 litre limonata özütünü kafaya dikerseniz limonatadan keyif almadığınız gibi bir de hasta olabilirsiniz. Bilmem anlatabildim mi?

Herkese keyifli okumalar!
Profile Image for Yasemin Salihoglu Karagul.
321 reviews27 followers
December 24, 2018
Okullarda bize fazla anlatılmayan 1940ların Turkiyesi... Iki cilt ve yaklaşık 1500 sayfa ama kurgu o kadar güzel ki romanın kahramanları, hissettikleri, ilişkiler, ve siyasi olaylar o kadar güzel harmanlanmış ki, akıp gidiyor...
Ilk cilt yaklaşık 850 sayfa. Benim siyasi tarih bilgim iyi olmadığı için kimi yerlerde kişilerle ilgili notlar tutup, ek okumalar yapmam gerekti ama bu beni hiç yormadı.
O günun Turkiyesindeki koşullar, farklı görüşlere sahip kişiler, yaşadıkları ve hissettikleri o kadar akıcı ve merak uyandıran bir şekilde yazılmış ki bir yerden sonra-ilk cilt 3 kitaptan olusuyor ve Savaş Yillari adli ilk kitaptan sonrra- kitabı elimden bırakamadim.
Kahramanlar arasındaki iliskileri notlar alarak okumam kitabi takip etmekte bana yardimci oldu.
Favori karakterim sanırım Rahmi Usta. Sonlara doğru onu Sahir Hoca ile Nedret'in evinde konuşulanlarsa tekrar tekrar okunası.
Profile Image for fatmaayca.
87 reviews42 followers
May 14, 2017
Bir bakıyorsunuz Turgut olmuşsunuz, kimin ve neyin peşinden koşacağınızı şaşırmış vaziyette oradan oraya savruluyorsunuz; bir bakıyorsunuz Necla'sınız, sosyal statünüz, bilgi birikiminiz ne olursa olsun, mantığınıza söz geçiremeyip, en ilkel duyguların kıskacında buluyorsunuz kendinizi. Her Vedat Türkali kitabında olduğu gibi hikayenin içinde kalıyorsunuz ve 1000 sayfa da olsa okuyorsunuz yazdıklarını...
Profile Image for dip.oda.
39 reviews59 followers
August 11, 2016
Ağdalı dili, fazlaca siyasi terimlere rağmen okumayı başarabildiğim bir kitap oldu. 40 günde bitirmişim resmen :).
Profile Image for G. İlke.
1,282 reviews
August 6, 2021
Az diyologlu, bol iç monologlu klasik bir Vedat Türkali eseri. 2 ciltte yer alan 5 kitaptan (bölüm gibi düşünebilirsiniz) oluşan eserde 40'lı yılların Türkiyesi, yeniden ve son derece gizli bir şekilde örgütlenen Komünist Parti'ye dahil olmayı amaçlayan bir grup devrimcinin gözünden anlatılmış çoğunlukla. Bir yanda da para ve aşk arayışı var elbette. Bay Türkali'nin çok ayrı bir yeri var bende, bu kitabı da çok beğendim. Bir Gün Tek Başına'da olduğu gibi, tadı damağımda kaldı. O zamanın gençleri ve üstlendikleri sorumluluk, üzerinde ciddi ciddi durulması gereken bir konu. O dönemi bizzat yaşamış olan yazarın tanıklığı da, kaçırılmayacak bir fırsat. Çok, çok sevdim. İyi ki okumuşum. Tavsiye ederim. =)
Profile Image for Beril.
387 reviews
November 5, 2012
müthiş bir dönem kitabı, karakterlerin tasvirleri, yaşadıkları son derece detaylı. tuğla kitap görünümünde olsa da okumaya başlayınc anasıl bittiğini anlamıyorsunuz.
Profile Image for Hürdem.
40 reviews
November 4, 2024
İkinci kere okuyorum ve yine Vedat Türkali’ye hayran oluyorum. Ne yaşamış ve de ne yazmış adam helal olsun!
Profile Image for Ziya Tüzel.
32 reviews
August 30, 2023
TKP nin Turkiyedeki mucadele tarihini bize anlatan, Vedat Türkali nin kalemiyle çok güzel bir Roman.
Profile Image for Sue.
457 reviews23 followers
April 12, 2022
Bugüne kadar okuduğum en iyi Türkçe kitap! İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’deki olayların, siyasi zeminin ve toplumsal arayışların gölgesinde farklı karakterlerin yolculukları anlatılıyor. Partiye girme arayışındaki hevesli fakir genç Turgut ve arkadaşları, hükümete yakınlığıyla bilinen zengin Eşref Bey’in kızı Necla, annesi Mükerrem, yolunu bulma çabasındaki Alman dostu uyanık Galip ve işgüzar çevresi, giriştikleri işler, Mithat ve şubeden Sait, Turgut’un dostu Halil, Halil’in Seher’i, Süheylacık, eski komünistlerden Rahmi Usta, Rahmi Usta’nın dogmalara bağlı karısı Fehime, Rahmi Usta’nın sohbet arkadaşı Sahir Hoca ile eşi Nedret Hanım, Nedret Hanım’ın yardım ettiği Turgut’un ruhsal bunalım yaşayan ablası... Ve tüm bu karakterlerin ekseninde dönen dönemin olayları, sancıları... Özellikle kitaptaki dünyayı karakterlerin zihninden takip etmemiz ve tüm farklı siyasi ve psikolojik yaklaşımlarına şahit olmamız inanılmaz bir ustalıkla başarılmış. “Stream Of consciousness” tekniğinin mükemmele ulaştığı bir seviye! Turgut, Necla, Halil, Mükerrem Hanım, Rahmi Usta, Sahir Hoca ve Galip’in gözünden gördüklerimiz, zihinlerinden okuduklarımız kitabın dünyasını bir şahesere dönüştürüyor. Siyasi kavgalar, kişisel dertlere, çıkarlara, acılara, takıntılara bile yeniliyor zihinlerin içinde... Karakterlerin zaman içinde kendi içlerindeki değişim, birbirleriyle olan ilişkilerindeki evrim çok güzel yansıtılmış. Özellikle kafalarındaki iç kavgalarına bayıldım. Karakter dünyasının ötesinde o zamanın olayları, belgeleri de Türkiye’nin bilinmeyen geçmişine de ışık tutmuş. Şaheser!
Profile Image for Gu Gu.
513 reviews7 followers
July 3, 2021
Bir sevdiğim okumaya başlayınca çok mutlu olduğum kitap yeniden hafızamın berrak katmanlarında su yüzüne çıktı. Ve çok hoşuma gitti. Kimse, en kitap sever yakınlarım bile o iki kalın cildi okumaya cesaret edememişti çünkü. Bütün telkin ve ısrarlarıma rağmen. Güven 1 ve 2 en beğendiğim beş kitap arasına rahatlıkla girer. Çok başarılı. Olağanüstü! Tabii Vedat Türkali’nin belgelerini toparlayıp yurtdışında kitabı bitirme zorlu çabası da alkışı hak ediyor. Helal size Vedat Bey!
Profile Image for Medar Acar.
141 reviews2 followers
April 21, 2023
İlk okuduğumda 2000 yılıydı. İstanbul sokaklarında dolaşıp durduğum işsiz ve bekar zamanlarımdı; dünyayı değiştirebileceğime bugünden daha fazla inandığım günlerdi.
Aradan 23 yıl geçtikten sonra tekrar başladım. İlk cildin sonu itibariyle yine Turgut'tan nefret ediyorum. Hala "Saraçoğlu Faşisttir"
Profile Image for Mustang Sally.
75 reviews
December 13, 2025
Türkiye’nin siyasal ve toplumsal tarihine edebiyat aracılığıyla tutulan en kapsamlı tanıklıklardan biri. İlk cilt, 1940’lı yıllardan 12 Mart 1971 Muhtırası’na uzanan dönemi, Türkiye solu, aydınları ve bürokratik yapısı üzerinden ele alıyor.  Yalnızca tarihsel bir anlatı sunmakla kalmıyor; bireylerin idealleri, çelişkileri ve yenilgileri üzerinden ideoloji–insan ilişkisini derinlemesine sorguluyor.
Güven’in birinci cildi, ağırlıklı olarak sol düşünce çevresinde şekillenen karakterlerin devlet, parti, ordu ve kendi vicdanlarıyla yaşadıkları çatışmaları merkeze koyup, “güven” kavramını çok katmanlı biçimde ele alıyor: bireyin devlete duyduğu güven, yoldaşına duyduğu güven ve en önemlisi, kendi inançlarına duyduğu güven.

Karakter kadrosu oldukça geniş. Bürokratlar, askerler, akademisyenler, gazeteciler ve devrimciler aracılığıyla dönemin siyasal panoraması mükemmel çizilmiş. Karakterler tek boyutlu değil. Her biri, hem tarihsel koşulların ürünü hem de kişisel tercihlerin sorumlusu olarak ele alındığından edebi derinliği olan bir belgesel doküman okuyorsunuz.

Uzun cümleler, iç monologlar ve detaylı betimlemeler, dikkat ve sabır istiyor. Çünki, klasik bir olay örgüsünden çok düşünsel ve tarihsel bir akış sunulmuş.

İdealler, ihanetler, korkular ve umutlar arasında sıkışmış bir kuşağın trajedisi. Türkiye’nin yakın tarihine edebiyat yoluyla bakmak isteyenlerin kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum. Yirmi yıl boyunca kütüphanede bekletip şimdi okuduğuma hayıflanıyorum.
Profile Image for Recai Bookreader.
150 reviews5 followers
August 11, 2021
İsmen bildiğimiz Reşat Fuat, Suat Derviş, doktor Şefik Hüsnü, Mihri Belli gibi şahsiyetlerin özel hayatına birazcık burnumuzu sokma imkanı sağlaması yanında Türkali, yine muğlak şekilde kullanmaya alışageldiğimiz "devrimci mücadele" ve "karşı-mücadele" kavramlarının mikro düzeyde hangi dinamiklerle işlediğini, marksist külliyatta bahsi geçen her sınıf ve kategoriyi temsilen yarattığı prototipler aracılığıyla bizlere aktarmış.

Bu bakımdan,

Turgut parti disiplinine bağlı ama ütopik devrimci öğrenciyi;

Halil gençliğinin baharında faşitlerce katledilen yitik yoldaşı;

Seher yetiştiği sosyo-ekonomik çevrenin neredeyse mecbur ettiği bir doğallıkla devrimci fikirleri benimseyen yoldaşı;

Süheyla devrimci mücadeleye sempati duyan ancak soluyla sağıyla erkek egemen dünyanın çarklarında ezilip kalan bir bahtsızı;

Rahmi Usta devrimci bilinç sahibi işçi sınıfının en güzide temsilcisini;

Necla romantik bir heyecanla dahil olmaya çalıştığı devrimci mücadeleye duyduğu ilginin ait olduğu sınıfın getirdiği konfora yenik düştüğü küçük burjuva aydınını;

Sahir Rusların "entelijansiya" dedikleri hem düşünen hem de eyleme geçmeyi kollayan aydın sınıfına bir adayı;

Eşref cumhuriyet devrimleriyle çizilen ideolojik zemini muhafaza etmekle kendi maddi refahının birbirine kilitli olduğunu arka planda sezen muhafazakar CHP'li bürokratı;

Sait devletin kolluk kuvvetlerinin tam anlamıyla ham bir timsalini;

Nazif bahsetmekten dahi irite olduğum bunun daha da karanlık yüzünü;

Mithat taşra kurnazlıklarıyla malı götürmeye çalışan darkafalı sonradan görmeyi;

Salim sınıfının zerafetini doğallıkla sergileyen uluslararası bağlantılarıyla katıksız bir büyük burjuvayı;

Galip savaş vurgunu kazanımları bürokrasi sınıfının ortaklığıyla palazlanan yeni burjuva sınıfını.

Şöyle bir şeye takıldım: Bilinç akışı benzeri bir üslupla dile gelen ve sıra sıra söz alan karakterlerin elbette hayata bakış açıları farklı, düşünceleri farklı, dertlerini farklı argümanları kullanarak kafalarına ölçüp biçiyorlar. Garip olan şu ki hepsi aynı mekanizma ile düşünüyorlar: ya kendi kendilerine soru cevap yaparak, ya da birbirine karşıt argümanları sırayla kafalarında tartarak. Yani mesela Sahir Stalin'in iyi mi kötü mü olduğuna karar vermeye çalışırken de, Necla babasının evine gidip gitmemeyi tartarken de aynı yöntemde ve aynı berraklıkta düşünüyorlar. Yazar sıradan bir üçüncü kişi anlatımını seçmiş olsaydı değişik karakterlere de dokunsa her bölümün benzer bir üslupla akması doğal olurdu. Ancak eğer karakterlerin kafasına girip çıkıyorsak eğer, neden sadece argümanları değil toptan düşünme sistematiğini, mekanizmasını değiştirmemiş yazar? Böyle yazmak mutlaka çok daha zor bir iş olurdu, bir Faulkner gibi, ki bu haliyle bile müthiş bir işin altından kalkmış Türkali ama 5 yıldızı başka kitaplara saklamak da okurun ayrıcalığı olsun :)
This entire review has been hidden because of spoilers.
12 reviews1 follower
February 22, 2021
İlk cildi bir solukta okudum. 1940’lar dönemi Dünya’da ve Türkiye’de neler oluyor, Hitlerin tarihe damga vuruşu, Sovyetler’le, Almanya ile Türkiye ilişkilerini, faşizmin ve komünizmin halk ve politikacılarca nasıl algılandığını, savaşı fırsata dönüştürme çabasında olan vurguncuları; Necla, Turgut, Halil, Galip Bey gibi romana can veren karakterler üzerinden anlatan ustaca yazılmış bir roman.
97 reviews2 followers
December 27, 2018
Vedat Türkali için söylenecek fazla söz yok, mükemmel bir dönem kitabı. Romanda adı geçen gerçek kişileri, olayları ders çalışır gibi araştırarak sonra romana devam ederek okudum. Türkiye’deki solu, TKPyi, MİT’i (MAH).. anlamak için müthiş bir kılavuz. Bir yandan Turgut, Necla, Seher, Rahmi ustanın hikayesi. 2 cilt su gibi okunuyor.
Profile Image for Sercan Şayık.
112 reviews2 followers
June 30, 2022
I think this book has a very realistic plot. Modern politic history of Turkey interesting lesson for Turkish novels and Türkali was succesfull at this work. If I learn Turkish politic history I Will more read Türkali.
Profile Image for Tekin Mentes.
158 reviews1 follower
December 23, 2022
30 lu yılların Türkiyesi, komünizm perspektifinden. İlk cilt uzun ama çok detaylı derinlemesine güzel hikayeler. Karakterlerin kendi iç seslerinin de yazıya dökülmesi beni biraz zorladı başta ama sonradan alıştım.
Profile Image for Serdar Erenler.
162 reviews
March 3, 2025
Beklentilerimin çok üstünde bir okuma oldu benim için.
1940’lı yılların komünist yapılanmasının romanını beklerken, derinliği birbirinden fazla birçok karakter üzerinden anlatılan bir dönem romanı ile karşılaştım.
Halkı eğitmeyi amaçlarken eşinin bile fikrini değiştiremeyen devrimci işçiden, komünist olmasına rağmen gazetede yazdığı yazının virgülünü bile değiştiremeye korkan entelektüel solcuya, bir oyun gibi solculuk oynayan burjuva gençlerinden, bürokrasiyle kol kola iş kovalayan olan iş takipçilerine kadar çok güçlü anlatıma sahip karakterlerle dolu hikaye.
Savaş döneminde Türkiye’nin tarafsız kalma çabaları ve yönetimdeki iç çekişmeler, savaşın durumuna göre dönen siyasi rüzgarlar, varlık vergisi ve karneli hayatın aktarımı gibi bir çok kısım var arka plan anlatımında.
Düşünce akışı aktarımında da budur dedirtiyor kitap, okuyucuya empati kurmama ihtimali bırakmıyor bu şekilde.
Sadece TKP’nin ders gibi anlatıldığı kısımları ve çok fazla kişi adı geçmesini beğenmedim kitapta.
1940’lı yıllar Türkiyesi’ni bu kadar güzel anlatan bir kitap okumamıştım daha önce, herkese tavsiye ederim.
Profile Image for Hande.
11 reviews6 followers
December 23, 2015
Akici bir donem kitabi. Cumhuriyetin ilk yirmi yilinda Turkiye'nin de icinde bulundugu tehlikeli dengelerin arka planinda bu dengelerin onemli aktorlerinin birbirleri arasindaki caprasik iliskilerine ayrintili, guzel bir bakis sagliyor. Toplumun degisik kesimlerinden insanlarin hayatlari uzerinden anlatilan hikaye okuyucuyu kitaba cabucak bagliyor. Bugunun Turkiye'sini daha iyi anlamak icin guzel bir referans kaynak ayni zamanda.
Profile Image for Kerem.
414 reviews15 followers
April 26, 2011
Cok guzel bir kitap, surukleyici bir hikaye, herkese yakin tarihimizi degisik bir aciyla gormesi icin siddetle tavsiye ederim.
Profile Image for Hakan Dilmen.
109 reviews13 followers
August 29, 2012
Geçen yıl okuduğum iki ciltlik kitap, okuduğum en iyi türk romanlarından biri idi...
38 reviews
Read
August 27, 2018
Devrimci Destanların anlatıldığı üniversite sıralarında Vedat abinin samimiyeti..
Displaying 1 - 24 of 24 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.