La solitudine interiore, la solitudine creatrice, e la solitudine dolorosa, la solitudine-isolamento, sono i due aspetti tematici con cui si manifesta nella nostra vita l'esperienza radicale della solitudine. Questo libro si confronta con i modi con cui l'una e l'altra forma di solitudine si intrecciano, e si separano, nella vita di ogni giorno, nelle esperienze del dolore e della paura, della felicità perduta e della vita mistica; ma anche nelle aree delle esperienze poetiche, della sofferenza psichica, della malattia e del mistero del vivere, e del morire..
"İnsan, pek tabii ki, kalabalık içinde de yalnız olabilir, kendisini yalnız hissedebilir ve pek tabii ki çölde de yalnız olmayabilir, kendini yalnız hissetmeyebilir: Bunun için kendi içinde, kefaretini ödediği ve kurtulduğu bir alan, çarpıntılı bir açıklık olması gerekir; işte o zaman, yanında başkaları olmasa da kendisini yalnız hissetmeyebilecektir insan."
"..bizi hala bugün bile altüst eden barbarca ve anlatılmaz bir şiddet uygulandığında, tek kurtuluş yolu insanın kendi içinde yalnızlığın narin salını inşa etmesidir."
"Belki de üç zaman vardır: Geçmiştekilere ilişkin şimdiki zaman, şimdikilere ilişkin şimdiki zaman ve gelecektekilere ilişkin zaman, demek daha doğru olurdu. Çünkü bu üç çeşit zaman zihnimizde vardır, onları başka yerde göremiyorum. Geçmişteki şimdiki zaman bellek; şimdiki şimdiki zaman doğrudan sezgi; gelecekteki şimdiki zaman da beklenti olarak vardır."
"Augustinuşçu akışkan zamanın, gelecekten şimdiki zamana, şimdiki zamandan geçmişe akan zamanın döngüselliği yoktur; zaman derin bir değişikliğe maruz kalmıştır. Zaman burada-ve-şimdide sabitlenmiş, kaskatı kesilmiş, ne geleceği ne de geçmişi kalmıştır."
"Saat bana öteden beri gülünç bir şey olarak görünmüştür."
"...içtepiyle."
"Yalnız olmak için yaratılmadık, sadece başkalarının kaderiyle sürekli olarak ilişki içinde olarak yeniden keşfedebileceğimiz ve kendimizi tam olarak gerçekleştirmemizi sağlayacak anlam ufuklarında bulunmak üzere varız."
"Bireyselliği ve ayrı olmayı, diyaloğun ve gerçek iletişimin reddini, kalbin buzlu sessizliğini seçmekteyim."
"Tecride sürükleyen pek çok neden vardır: Hastalık, özellikle de depresyon hastalığı, insanın hayatına anlam veren, sevilen kişilerin ölümü ya da kaybı, anlamlı toplumsal rollerin yitimi ama, en sık rastlanan ve kaygı verici neden, bizim kendi kayıtsızlığımız ve duyarsızlığımız, duygusal çoraklığımız; sevginin reddi..!"
"Acı mazur görülür. Ancak ıstırap için bu geçerli değildir. Istırap bize haksızlık, talihsizlik, hak edilmemiş bir ceza gibi gelir: Ona olan ilk tepkimiz isyandır, başkaldırıdır. Istırap bizi incitir, hatta değerimizden düşürür."
"..acı, içimizdeki düşünsel sahaları genişletir ama iç sızlatıcı olduğunda dünyayla etkin bir şekilde ilgilenme olanağımızı elimizden alır."
"Kendimi yalnız hissediyorum. İçimdeki dramda, fiziksel ve psişik denenmemde yatan biricikliği anlamaya kim muktedirdir ki?"
"..acı çok keskin olduğu zaman bize aptalca ve saçma gelir."
"İçimde korkunç bir acı var. Sakin kalmak ve kendimi kontrol etmek için gösterdiğim çaba yüzünden kaskatıyım. En acıklı anlar, uyandığım zamanlar. Bir daha uyanmamak için hiç uyumamak isterim. Acıya batmış gibiyim. Dayanılır gibi değil. Hiçbir insan bu kadar acı çekmemeli."
"..insanın halini, duyguların coşması değil, ancak ve ancak duygu çölü yaralamaktadır."
"..ruh acısı hayata dair bir deneyimdir ve sdadece bir patolojinin uzantısı olarak görülemez. Ruh acısı, olaylar üzerine düşünmemin ve onları içselleştirmenin de kaynağıdır ve her halükarda, bizden-başka-olanın acısını tanımak, psikiyatriyi insani kılmak ve bununla ilintili olarak da, kişiler arası ilişkileri insani kılmak anlamına gelmektedir: Psikiyatride ve insani ilişkilerde yatan köklü varoluşsal anlamlar sıklıkla kati bir şekilde reddedilmekte, bunların nedenleri görmezden gelinmektedir."
"Eğer bütün bu acı, ufuklarımızı genişletmez, bizi daha insan kılmaz ve bu hayatın küçük ve gereksiz şeylerinden kurtarmazsa, boşa çekilmiş demektir.. (Etty Hillesum)"
"Başka bir kalp gidemez-Kırık bir kalbe-Aynı yüksek imtiyazdan-Mustarip olmadıkça kendi de..(Emily Dickinson)"
"Duyguların temel özellikleri şunlardır: İstedikleri zaman doğarlar, uzaklardan gelirler, öyle ki bu duyguların meydana gelmesini engelleyemeyiz. İçimizde yaşayan duyguları sonuna kadar kontrol edebiliriz ve etmeliyizdir de; duygularımızın içeriğine, onları ifade etme şeklimize ket vurabiliriz ancak duygularımızı ne silebilir ne de söndürebiliriz: Duygular hayatımızın sonu olmayan kaynaklarıdır."
"Kaygı korkudan temelden farklıdır. Biz hep belirgin olan şu ya da bu bağlamda bizi tehdit eden, belirgin şu ya da bu şeyden korkarız. Bir şeyden korkmak... daima belirgin bir şeye yönelik bir korkudur. Kuşkusuz kaygı hep -e yönelik bir kaygıdır... daima -den dolayı kaygıdır ancak bu ya da şu şeye yönelik bir kaygı değildir (Heidegger)"
"En ürkütücü şey, korkuların her yerde oluşudur; evimizin ya da gezegenimizin herhangi bir köşesinden ya da aralığından, sokakların karanlığından ya da televizyon ekranlarının parıltısından bitiverebilir. ... İşyerinden ya da işyerine gitmek veya eve dönmek için bindiğimiz metroda, tanıdıklarımızın ya da varlığının farkına bile varmamış olduğumuz birinden, yuttuğumuz ya da bedenimizin temas ettiği bir şeyden bitiverebilir (Zygmunt Bauman)"
"..kendimi açığa vururum da korktuğum şeylerin hepsini söylerim korkusu ve hepsi de söylenmeyecek şeyler olduğu için hiçbir şey söyleyemem korkusu ve öbür korkular...korkular...(Rilke)"
"Günümüz ergenlerinin yaralı psikolojileri; dış görünüşe ve başarıya, gerçek olmayan sahte ideolojilere fazla paye biçilmeye çalışılarak sonu olmayan bir şekilde yiyip bitirilen bir toplumun hayat modellerine karşıt yaşam gereksinimleri duymaktadır."
"..ergenlikte idealler, her türlü kaygı ve korku bir yana, hayatın bitmez tükenmez kaynağı ve hedefidir."
"Korkularımızı, kaygılarımızı her zaman dile getirme cesareti gösteremeyiz, çünkü içimizde dokunulmaz ve gizli kalmasını istediğimiz en derin duygularımızı örtme endişesi baş gösterir."
"Bellekte, sadece önceden yaşanmış olan mutlu olunmuş zamanın anısı yoktur, mutluluk umudu, gelecek ile geçmişin ve geçmiş ile geleceğin bu sırlı bağlantısı vardır."
"..hüznün ve acının insanın diğer insanlarla ve olaylarla bağını kopardığını ileri sürmektedir; keyifli, mutlu ruh hallerinin ise bizim ve başkalarının yaşadığı deneyimlere yönelik bilgi alanımızı genişlettiğini, bizleri aksi takdirde ulaşamayacağımız gerçekliklere, algı ve sezgilere götürdüğünü söylemektedir."
"-Ruhum ayçiçeği gibi açık (Eduard Mörike)-"
"..melankolide ve onun klinik yansıması olan depresyonda, her zaman, kendini ve başkalarını dinlemeye dair büyük bir yatkınlık ve yaşamın temel duygulanım temellerini seçip fark etmeye yönelik inanılmaz bir sezgi içeren bir duyarlılık bulunduğunu kabul etmeye sevk ettiğini söyleyebilirim."
"..acısız bilgi yoktur."
"İnsanların kendilerine dert ettikleri tek şey, her türlü acı ve hüzünden kaçmaktır, yaşamın ve ölümün anlamı nedir diye sorulmaz, bu ruh hallerinin gereksiz ve geçersiz hissedilmeye ve yaşanmaya değmez ve en nihayetinde patolojik olduklarına dair saplantılı bir yanılsama mecvuttur. Günümüz toplumunun mutlu ve her daim tatmin edici olarak kabul ettiği ruh hallerine yol açan, bunun bir işareti sayılan geçici ve eften püften durum, şey ve ilişkiler deliler gibi aranmaktadır. Zaman zaman fanatik, her halükarda sürekli ve bastırılmaz bir tutkuyla içi boş mutluluklar, zam gibi kırılgan mutluluklar aranmaktadır. Günümüzdeki anlayışın mutluluk kaynapı olarak kabul ettiği şeyler her fırsatta, her durumda ve her yolla istenmekte ve aranmakta; bazı ilaçlar, bazı antidepresanlar da, çoğu zaman işe yaramaz birer havaii fişek olmaktan öteye gidemeyen, zafer haline getirilmiş bir mutluluğa ulaşmanın aracı ve yolu olarak kullanılmaktadır. Bunu da, mutsuzluk ve depresyona yol açan sonsuz hayal kırıklıkları ve tatminsizlikler izlemektedir; bunun nedeni de, anlamlı, derin, büyük mutluluklar gibi, uçup kaçıcı ancak bir sabah süren, ardında sadece küller bırakan, görünüşten ibaret, küçük mutlulukların olmasıdır."
"Kalbin belleğine kazınmış kaynaklardan doğan ve refahın çorak ve soğuk formülüyle özetlenebilecek hisler, mutluluk sayılamaz; çünkü, bana öyle geliyor ki, bunlarda içselliğe dair bir kıvılcım ya da ize rastlanmamaktadır."
"Schopenhauer'in mutlulukla ilgili düşüncelerinin özü, ancak ilk ergenlik sırasında mutlu olunduğudur; gençlikteyse mutluluk umutsuzca aranır ama ona hiç ulaşılmaz, hayal edilmiş, rüyalara dalınmış mutluluktan kurtarılacak bir şey olmadığını bilmenin iç sızlatan bilinci mevcuttur."
"İnsan unutmayı bir türlü öğrenemeyip de hep geçmişe bağlı kaldığı için şaşar durur kendi kendine de: İstediği kadar ileri ve çabuk yürüsün, zinciri ile birlikte yürür."
"Tüm geçmişi unutarak kendini anın eşiğine bırakmasını bilmeyen bir kimse, bir zafer tanrıçası gibi başı dönmeden ve korku duymadan bir noktada durmasını beceremeyen bir kimse, hiçbir zaman mutluluğun ne olduğunu bilemeyecektir; daha da kötüsü, başkalarını mutlu kılan herhangi bir şeyi de hiçbir zaman yapamayacaktır."
"Mutluluk sonsuzdur ve onu arzulamak insanı mutsuz eder.."
"Yitirilmiş mutluluğun bilgisine sahip olmasaydık mutsuz olmazdık; zira, hayatında mutluluğu deneyimlemiş insan, daima mutlu olmak ister ve böyle olmadığında umudunu yitirir."
"Yitirilmiş mutluluklar asla anlamdan muaf değildir, mümkünse onarılırlar, mümkün değilse kabullenilirler."
"İnsanı bitkin düşüren, tesellisiz kıyılardan ve hoş mu hoş diyarlardan seyreden bir rotadır bu."
"Ancak insan yalnızlıktan ölebilir de."
"Bugün artık biliyoruz ki, acının ve ruhun çölünün tırmalayıcı dikenleri saklıydı."
"Tanrım, böylesi küçük birisine, neler yapıyorsun?"
"Yeni bir fakirlik türü mahiyetindeki yalnızlık, dargınlıklarımıza ve bencilliğimize, sevme konusundaki beceriksizliğimize meydan okuma mahiyetindeki yalnızlık.."
"En ağır hastalıklar kanser ve verem değil. İstenmemenin, sevilmemenin bunlardan da ağır bir hastalık olduğunu düşünüyorum (Kalkütalı Teresa)."
"Şairler: Yalnızlığın son koruyucuları (Paul Celan)."
"Bizlere gereken yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak.. (Kalkütalı Teresa)."
"Kendi varlığımızı alabildiğine geniş kapsamlı bi nesne gibi görmek zorundayız; bu varlık içinde her şeyin, o ana dek işitilmedik şeylerin bile gerçekleşmesi mümkündür. Doğrusu bizlerde aranan tek cesaret: En acayip, en şaşılacak, en açıklanamaz şeyler karşısında gözüpek davranmaktır (Maria Rilke)."
"Yalnızlık, her mistik deneyimin ön şartı da olan varoluşsal bir koşuldur."
"Yalnızlık aşka bir tlafi bulmak için de aranmaktadır; ancak çetin ve yabani patikalar fayda etmez: Aşk şairle konuşmayı sürdürür."
Evet yine bende bir sorun olduğu düşündürten kitaplardan biri...
Çok ilgi çekici, çok da anlamlı bir konu. Şüphesiz. Peki ey kitap, sen bilimsel bir kitap değilsin, akademik makale değilsin, psikiyatrik vaka kitabı değilsin, sadece bir şiir ve deneme derlemesi de değilsin. Peki sen nesin? Kitabı elime aldığımdaki beklentim ve içerik hiçbir şekilde örtüşmedi (çok güzel, altını defaetle çizdiğim yerler de oldu elbette) ancak kitabın yazılma sebebini anlayamadım. Sanki yalnızlıkla ilgili edebiyat alanındaki bir yüksek lisans tezinin subjektif yorumlarla okumuş gibiydim. Psikolojik temellendirmelerden çok Nietzsche okudum, Shakespeare filan okudum. Ve çok umutlu ve pozitif başlamama rağmen, muhtemelen aynı sebepten ötürü Borgna'nın Melankoli'sini de okumayacağım.
İlk olarak, kitapta yazım yanlışlıkları mevcut ve tahmin edilebileceği gibi bu oldukça rahatsız edici. İkinci olarak, çeviri olması nedeniyle mi bilmiyorum fakat çok karmaşık bir dil hakim - orijinal dilindeki haline bakmak gerekiyor bunun için. Son olarak da, 'yalnızlık'; kavram olarak psikolojik açıdan mı inceleniyor yoksa bu kavramı işlemiş edebi eserlerin bir toplamı mı anlatılıyor kitapta tam bir sınırı yok. Ve bu sınırın karışmasının üstüne yazım yanlışları ve anlaşılamayan bir dili ekleyince, kitabı beğenmek biraz imkansızlaşıyor.
İçsel yalnızlık, yaratıcı yalnızlık, acılı ve tecrit yalnızlığı açıklamalarıyla varoluşumuzun doğasında olan yalnızlığın biçimlerini tanıyoruz kitapta. İnsan yaşadığı olumsuz duyguların temelinde yatan durumu kavradığında, olumsuzluklara da kendini hazırlaması kolay elbette. Günlük hayatta, hastalık, yaşam ve ölüm içinde kendi biçimini alan yalnızlığımızın bizi bıraktığı halden onunla savaşarak ya da kurtulmaya çalışarak değil; tanımaya ve birlikte yol almaya alışarak izleyeceğimiz yolun hepimizin hayatını kolaylaştırabileceği kesin...
Seçilmiş yanızlığımız bizi kendimle savaşmaya itmez aksine ruhumuzu güçlendirip keyif verir!Kitabı okuduktan sonra hissettiğim buydu işte... Başını alıp gitmek isteyenlere , kalabalıktan boğulanlara, kendinle yüzleşip duranlara şiddetle tavsiye olunur!Yok ben huzurluyum çok düşünmek istemiyorum derseniz uzak durun derim.
Çevirisi daha güzel olabilirdi belki. Ama gene de anlatmak istediğini anlatan bir kitap. Yalnızlık çok detaylı bir şekilde, daha şiirsel bir bakış açısıyla incelenmiş. Zaman zaman okuması zor oluyor, detaylı betimlemeler ve alıntılar barındırıyor. Gene de tedavisiz yalnızlığımızı anlamak için güzel bir kitap.
Un volume interessante e davvero transdisciplinare, in cui l'autore mostra come i confini tra psichiatria, medicina, psicologia, sociologia, poesia (e perché no, pedagogia) diventino incredibilmente labili nel momento in cui si intende esplorare l'uomo. Con spiccata sensibilità, il tema della solitudine - le sue cause, le sue conseguenze, le sue manifestazioni, le sue differenze intrinseche - è analizzato da molteplici punti di vista, senza dimenticare mai che si tratta sempre di una condizione umana che accomuna tutti e che in quanto tale non può essere eviscerata in maniera asettica. Può trattarsi di una solitudine negativa, una solitudine-isolamento che ci rinchiude in noi stessi (e a noi stessi), agli altri, al mondo, che va quindi arginata e combattuta, ma il concetto fondamentale che emerge è l'esistenza di una solitudine in qualche modo positiva, quella riflessiva in cui l'individuo è in grado di coltivare un dialogo con sé stesso, premessa fondamentale per ogni relazione con l'Altro-da-sé, che è fatta di parole e gesti, sì, ma anche di silenzi che devono essere ascoltati, accolti, interpretati.
Bazı kitaplar bana ulaşamayacağım bir dille yazılmış gibi geliyor. Baktım Kasım sonundan beri debelendiğim bu kitabın hâlâ ortasındayım bu sabah bunu daha fazla uzatamayacağımı anladım. Keşke yarıda bıraktım gibi bir seçenek de olsa Goodreads’te. Kitabı Şahika çok beğenmişti. Okuduğum da onun kitabıydı (ortalardaki sayfaya sıçramış portakal lekesi benden değil valla. Kutsal kitap gibi bir tek salonda ve yatak odamda okudum ayrıca). Genelde Şahika’nın önerdiklerini beğensem de kitabın dili çok ağdalı geldi bana. Kıta Avrupasına yakıştırdığım sanatsal yazı dili bu. İyi bir çeviri de olmadığını düşünüyordum, bazı cümleleri sordum twitterda bir arkadaş hemen o kitabı bırak dedi. Hata çevirmeden çok yazarda olmalı. Baktım hiçbir kitabı İngilizceye çevrilmemiş. Türkçede ise çok çevirisi var. İlginç. Alıntı yaptığı düşünürler de geyik geldi. Şimdi en azından veri toplayıp bir şeyler söyleniyor. Eski zaman seçkin düşünürleri kendilerini gözlemleyerek mutluluk vs gibi konularda yargıda bulunmuş. Ama bir iki film bahsi var. Onları bulursam izleyeceğim.
Yalnızlık ve acı çeşitlerine dair psikolojik ve felsefi bir yaklaşım. Kitap herhangi kuramsal bir yaklaşımdan ziyade yalnızlık çeşitlerinin nedenleri, sonuçlarını ortaya koyuyor. Yaşam içinde karşılaştığımız türlü türlü duygusal veya bedensel travmaların ruhumuz üzerinde nasıl etkiler bıraktığını ve bunların bizi nasıl bir yanlızlığa ittiğini tasvir ediyor. Bunu yaparken de sık sık bu konuda edebiyattan ve felsefeden alıntılar yapıyor. Ruhun farklı farklı yalnızlık biçimlerini, şairlerden, yazarlardan, hastalardan, filozoflardan ve toplama kamplarında ölen insanlardan geriye kalan günlüklerden alıntılar yaparak örneklendiriyor. Başta da dediğim gibi herhangi bir kuramsal bilgi olmadığı için dili çok ağır değil yarı felsefe yarı psikoloji kitabı gibi. Son olarak eleştiri konusu olabilecek bir yönü varsa bazı durumlarda tekrara düşüyor hissi yaşıyorsunuz.
saggio ricchissimo di spunti su solitudine, isolamento, dolore, morte, depressione, con citazioni di poeti filosofi psichiatri etc. molto bello. sul finire dà un po' un senso di ripetizione, ma lettura molto interessante
Libro interessante che tratta argomenti molto profondi e preziosi. Un libro che affronta le psico patologie dovute alla solitudine, citando poesie, brani o film. Tutto trattato in modo un po' sbrigativo e in alcune circostanze un po' fine a se stesso. Non so se lo consiglierei