“Şiir, bir tapınak yolu mudur?! Elbette bu, yanılsamadır. Şair ile şiir arasındaki ilişki özel olduğundan bu alışverişi tanımlayamayız ama, şairin veyahut da şiirin gün ile bağlantısında ruhanî açılımlar aramak, zevzekliktir. Şiir, bir algı dilidir. Şiir, kavrama gücünün eğitiminde bir duraktır. Kapasitesi, perspektifi, yoğunluğu budur. Şiiri daha başka görevlerle biçimlendirmek, yönlendirmek onu aşırı süslemekten, bayağılaştırmaktan öteye geçemez. Şiir, iyidir. Ama şiirsiz de yaşanabilir. Şairlerin peşinden koşup kendine efsaneler yaratma Rimbaud! Manalarla ilgilen, manalarla pratik yap, manalarla ifadeyi yakala! Şiir, boş bir kovadır; içini doldur Rimbaud!”
Bir seri katil yetiştirmekle bir şair adayına öğüt vermek arasındaki fark, hayat manzarasını seyretmek için oturduğunuz masanın pencereye olan mesafesine bağlıdır. Camı kırıp dışarı çıkanınsa katil mi, şair mi olduğu her zaman tartışılacak, küçük İskender, Rimbaud'ya Akıl Notları'nı listelerken gençlerle konuşmanın yanı sıra bir anlamda kendi şiir macerasını, bakış açısını da anlatıyor.
Derman İskender Över (28 Mayıs 1964, İstanbul), Türk şair, eleştirmen.
1964 yılında İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi son sınıfında okulu bıraktı. Ardından İstanbul Üniversitesi sosyoloji bölümüne girdi, 3 yıl sonra bıraktı. 1980'li yıllardan başlayarak günümüze kadar çeşitli dergilerde şiirler, eleştiriler, denemeler yazdı. İlk şiiri Milliyet Genç Sanat Dergisi'nde, İskender Över ismiyle çıktı. Profesyonel olarak 1985'te Adam Sanat Dergisinde şiirleri yayımlanmaya başladı.
Ve sakın ola bana, sana, bize “romantik tepki veren” bir deli yakıştırmasıyla bakmalarına da izin verme. “Gözlerinizi oymak için yazdım, yazmayı da sürdüreceğim.” diye haykır.
Çok etkilendim. Şiirleriyle hep çok sevdiğim iskender'in sanat doğurganlığı üzerine böyle ufuk açıcı tartışmaları kendi içinde yürütmekle kalmayıp yazmış ve bize ulaştırmış olması ne büyük kazanım...
Spoiler vermeden bir şairden nasıl bahsedilebilir ki! Sonuç olarak şahsen Küçük İskender'i sevmemek bir kayıptır bence.
---------- Sisteme dikleşmeyen şairlerden bahsettiği bir kısım:
"Her türlü devrimden ve değişimden kaçınır onlar; çünkü kaybedebilecekleri şeyler kazanmışlardır sistemden. Sistem onları süsler, korur ve silinip gitmelerini önler. Sistem neden mi koltuk çıkar onlara: Sistemi rahatsız etmeyecek meselelerden söz ederek hayatın içersindeki şiir gereksiniminin yarattığı boşluğu doldururlar."
---------- "Bunların okurları halk kökenli değil, cemaat kökenlidir. Usta- çırak zincirine itina etmeleri, bunu bir disipline oturtmaları rastlantısal mıdır? Hayır. Onlar saraylıdır, entrika eksperleridir:"
---------- "Şiir, kaybolmaktır. Şiir, ebe kendisini ararken saklandığı yerde gizli bir haz duyan oyuncunun hissettiğidir. Son anda görünmektir. Ya da hiç görünmemek! Hiç görünmemeyi göze almaktır şiir."
---------- "Aynı kelimeleri teslim edeceğimiz iki şair, aynı şiiri yazamaz."
---------- "Elindeki güle rengi anlatırken, tabiata bir adım daha yaklaşıyorsun Rimbaud."
---------- *** "Yatırımsız yaşamayı sev Rimbaud. Yatırım yapmak gerekirse anca insana ve insanlık tarihine yatırım yapılabilir sanki. Bu da bir çıkar gözetmeksizin, yalnızca varoluşunun uzantısı olan bir senet. Sanatın öyle büyük iddiaları falan yok. Sanat, rehber gibi bir olgu. Seni arzulamadığın yerlere de götürebilir. Kaçınamazsın. Korunamazsın. İnanır ve ardından yürürsün. Hepsi bu. Kazanmaya indeksli değildir sanat. Kaybetmeye gönüllüdür. Kaybedeceğin, ruhundur. Ruhunu kaybeder, merkez elde edersin. Bu merkez, gücün kendisidir. Gücü nasıl ve nerede kullanacağın, artık sana kalmıştır."
---------- "Bunları anlatmanın sonu yok elbette Rimbaud; yeni bir yolun başında yolculuğa hazırlanan, yolculuk heyecanının telaşıyla çırpınan birine “yola çıkma” demek gibi bir şey olacak biraz daha uzatırsam; çık yola, ejderlerle tanış, dalgaların ihtişamıyla gemin sarhoş olsun; bir sağa yatsın, bir sola. Ama sen geminle ‘bir’ol; devrilme, yıkılma. Varsın, kaybediyor galiba diye söylensinler, varsın var edemedi, varolamadı diye söylensinler; varsın aşkın anlamını, eşyanın tabiatını, şey’in duruşunu, kıble’nin yerini kendince değiştirmeye kalktı ve beceremedi diye sataşmalarıyla vakit geçirsinler. Vakittir, elbet geçecek. Vakittir, elbet taşa dönüşecek. Recme işbirliğine gidecek. Sen vakitle de işbirliğine girme Rimbaud; kısaca çağına ayak uydurma, neysen o ol; o oldukça çağ sana yakın durur; çağın dehasını sen belirlersin kendi yeteneğinle; bu hep böyle döndü, hep de böyle dönecek, hep de böyle dönmeli."
---------- "İlhan Berk hakkında bir şeyler söyleyeceğim sana Rimbaud: Sabahın ışıkları yeryüzüne sızarken arardı beni; ekonomik sıkıntılarımdan söz eder ve bana bir iş bulmamız gerektiğini söylerdi. Merakla sorardım:” Hocam, rüyanızda mı gördünüz beni, hayırdır, bu saatte?” Yanıtını unutmam mümkün değil: “Şairler müezzinden önce uyanmalı.” "