İnsan düşüyor, kalkıyor, kendisine bir hikâye kuruyor. Kendi hikâyesine çok inanıyor, az inanıyor, hiç inanmıyor. Başkalarının hikâyesine inanıyor. Kendisine inanılacak değişik hikâyeler buluyor. Bir ömrü bir hikâyenin parçası olmak için tüketiyor.
Bana diyorsun ki “Bu dünya anlamsız; ben burada olmayı kendim seçmedim.” Bu sözcüklerde burası ile orası arasında asılı duran bir hayatın izleri var. Yokluk ve varlık arasında yürüyen bir ip cambazının hüneri.
Şimdi diyorum ki ben sana, her şeyin bir anlamı var. Çiçeğin, böceğin, dalları eğen rüzgârın, ağzımızdan çıktıktan sonra yüzyıllarca uzayda asılı duran sözcüklerin bir anlamı var.
Konuşuyoruz seninle. Yavaş yavaş iyileştiğini hissediyorum. Öfken azalıyor. Artık Tanrı’ya kızmıyor gibisin. Ve artık şükür ki, yaralarından ibaret değilsin. Hayatın çiçek tozları gibi oradan oraya neşe içinde uçuşuyor. Varoluşuna sinen ıstırap sanki daha derinlere, kımıldadığında hissetmeyeceğin bir yerlere iniyor. Onunla da başın hoş olsun, çünkü bir anlamı var.
“Yavaşla” ve “Merhamet”ten sonra, Kemal Sayar’dan insani özümüzü keşfe davet niteliğinde bir kitap daha: “Her Şeyin Bir Anlamı Var”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Kemal Sayar, uzmanlığını Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ana bilim dalında tamamlamıştır. Daha sonra sıra ile Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi'nde ve Çorlu Asker Hastanesi'nde Psikiyatri Uzmanı olarak çalışmıştır. 28 Kasım 2000'de psikiyatri doçenti unvanı almıştır. 2000-2004 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Psikiyatri AD Öğretim Üyesi olmuştur. 2002 yılında McGill Üniversitesi'nde Tübitak araştırmacısı olarak ziyaretçi profesör ünvanıyla bulunmuş ve transkültürel psikiyatri ve psikosomatik tıp alanında araştırmalar yapmıştır. Daha sonra Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde dört yıla yakın bir süre başhekim yardımcısı ve 13. Psikiyatri Kliniği Şefi, dört aylık bir süre de (vekil) başhekim olarak çalışmıştır. 2008 yılında profesör olarak Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine başlamış ve üç yıl sonra Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'na geçmiştir. Halen Marmara Üniversitesi'nde öğretim üyesidir.
Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmış, Açık Radyo'da ve daha sonra Star televizyonunda Ruhun Labirentleri isimli bir programı hazırlamış ve sunmuştur.TRT'de İnsanlık Hali adlı programı bir yıl yapmıştır. Yirminin üzerinde kitabı olan Sayar, edebiyatla da yakından ilgilenmektedir.
Makalelerden oluşan eserin ilk makalesinden alıntılıyorum:
"Tanrı, Hüsn-ü Mutlak’tır, mutlak güzel. Güzellik karşısında duyduğumuz hayranlık, bizi Güzeller Güzeli’ne yaklaştırır. Bütün güzellikler O’nun güzelliğinin tecellisidir. Güzeller ve güzellikte ezel âleminin hatırası vardır. “Nereye dönerseniz dönün, orada O’nun yüzü, O’nun güzelliği var.” Güzellik, insanın içinde uyanmak isteyen bir hatıradır." Kitaba da adını veren bu makaledeki her şeyin anlamının Tanrı anlayışı ile tekleştirilmesini Psikoloji Bilimi ile bağdaştıramadım...
İkinci makale Her Dem Yeniden'de ise "Kimsenin kalabalığa sığınarak yüzünü gizlemek gibi bir hakkı yok. Her insan, biricikliğinin ve varoluşunun özel amacının davasını gütmek zorunda." derken sonraki makalelerde narsizimden dem vurularak biricikliğin abartılmasının zararları anlatılmış...
İlk makalelerde geçen kelimeler için ise sık sık sözlüğe başvurmak zorunda kaldım. Yazarın okuduğum ilk kitabı olduğundan belki üslubu böyledir diyebilirim ama sonraki makalelerde "haşyet", "itmi’nan" gibi kelimeler yoktu.
Aşk Uygarlığı makalesinde geçen "Anlamak için sevmenin önkoşul sayıldığı manevî disiplinlere açık olmak iledir ki, bilim insan ruhunun susuzluğunu giderebilir. Bilmek için kimileyin sevmek gerekir. İşte, tasavvufun merhameti mihver alan öğretisi bu noktada insanın ruhsal sıkıntılarına bir çare olarak beliriyor." ifadesinde "bilim insan susuzluğunu giderebilir dedikten sonra konunun tasavvufa bağlanmasını da ilginç buldum...
Aynı makaleden bir alıntı daha: "Yirmili yaşlarında, fidan gibi oğlunu kaybetmiş ve bir terapistin karşısında ağlamakta olan anneye terapist ne söyleyecektir? Böyle durumlarda ‘ötelerin soluğu’nu taşımayan her kelime incitici olabilir." bu kısmı okurken yazarın mesleği ile savunduğu düşünce arasında yine bir bağlantı kuramadım...
Beğendiğim bölümler de vardı elbet...
"Pek çoğumuz, varlığımızın dünya üzerinde pek az yer tuttuğunu düşünüyoruz. İnsan teki, koca dünyada ne kadar da çaresiz, değil mi? Yapıp etmelerimizin, düş ve düşüncelerimizin dünyayı değiştiremeyeceğini sanıyoruz. Ben size şimdi başka bir hikâye söyleyeceğim: İyilik dünyayı değiştirebilir. Kalbinde iyilik ve ruhunda bu iyiliği harekete geçirecek bir irade taşıyan herkes, tarihi yeniden yazabilir. Ancak iyiliğin iradesi bizim dünyadaki varlığımızı görünür kılar; bizden başkalarına taşınacak bir ümit, bir neşe, bir sevinç dünya yüzeyindeki alanımızı genişletir." ifadesine katılmamak elde değildi mesela...
Ya da
"Hayat nasıl bir imkânsa, kayıp tecrübesi de öyledir. Size hayatın anlamına nüfuz etme imkânı verir. İlişkilerin, insan sıcaklığının, bir başkasının önemini anlatır. Bu süreçlerle insan, hayatın bir gayesi ve değeri olduğunu fark eder. Kayıp, dünyanın sıradan dertleri arasında kaybolan ruha bir uyandırma çağrısıdır. ‘Uyan ey gözlerim, gafletten uyan.’ Uyan ey kalp, dalgınlık uykusundan. Hayatını bugüne dek yaşadığından daha anlamlı, daha derin, daha dolu, daha bir hissederek yaşa. Öncelik ve hedeflerini şimdi bir daha tart, acıyla büyüyen ruhunun terazisinde. Merhameti yüreğinin çeperlerinde hisset. Yeryüzü tanığındır." gibi...
Yazarın teknolojinin hayatımızdaki yeri, iletişim ve diyalog üzerine tespitleri de keyifliydi fakat genel olarak yorucu bir kitaptı. Makaleler üzerinden ilerleyiş bir bütünlük olmaması gibi sebeplerden de böyle hissetmiş olabilirim, bilmiyorum... Bu yüzden bana göre değildi...
Belki ilerleyen yıllarda bir eserini daha okuyarak anlayamadıklarımı anlamaya, yazarı ve üslubunu daha iyi tanımaya çalışırım ama uzun bir süre Kemal Sayar okuyacağımı zannetmiyorum....
Günümüz zafer odaklı psikolojik,ideolojik her türlü söylemlerin insan ruhuna derin bir sancı olarak aksettiğini söylüyor yazar.Hayat bir yarış ve mücadele olarak görüldüğünde,bu açıdan bakıldığında,güçsüz olan güçlü olan tarafından daima ezilecek.İnsanı anlamaktan muaf olmuş bir yaşam hırslarımızın,bizden farklı olana olan nefretimizin kölesi olacaktır.Karşımızda değil yanımızda olduğunu hatırlarsak insanın bu yolculukta ki insanın insana ihtiyacı var her daim,o vakit anlam bulacak bazı şeyler.Mevlanâ’nın ünlü meselinde dediği gibi,birbirine yaslanarak yürüyen,çünkü birbiri olmadan aksayan,düşen varlıklarız biz. Hayat insan olmayı öğrenme yolculuğudur.Bilginin amacı dünyayı yağmalamak olamaz.Bilgi,kendimizi ve kâinatı daha iyi anlayıp insanlığımızı tastamam yaşayabilelim diye bir vasıta olsa gerek.Bilmek olmaktır,diyor yazar Her Şeyin Bir Anlamı Var kitabı kimlik karmaşası, plasebo etkisi, narsisizm, ümitsizlik gibi birçok konunun samimi bir dille işlendiği, günümüz ruh bilimi ve insan anlayışında güzel olanın izini sürmek gayesiyle yazılmış bir kitap.
Kemal Sayar’ı okumayı ya da dinlemeyi seven biri için bu kitap da keyifle okunacak bir eser. Belirgin bir ana teması olmasa da, kısa bölümler halinde yıllar içinde biriken gözlem ve fikirleri sade bir dille aktarılmış. Yazarın psikiyatr olması, kitaba bilimsel bir derinlik de kazandırıyor diyebilirim.
Genel olarak kitabı beğendim. Psikolojik açıdan okuyucuya farklı ve yapıcı bir bakış açısı sunduğunu düşünüyorum. Okuyan üzerinde olumlu etkiler bırakabilecek, düşündürücü ve içten bir kitap. Kendi adıma tavsiye ederim.
Türkiye deki bazi durumlari kendi gozlemleriyle ve pozitif psikolojiyle yazıya yansıtan nadide bir insan Kemal Bey .. Kitabının basinda bana iyi yazilari iyi insanlar yazdırır demiş cokta guzel soylemis okuyunca anlıyorsunuz.Bende soyle eklemis olayim sozlerinizi sesinizi duyamayacak olanlara israf etmeyin ..Kelaminiza yansitin ..Kaleminizle guzellestirin. Her zaman iyi insanlar çıkmayabilir ama iyi yazilar yazdırırlar size .
Kemal Sayar kesinlikle çok değerli bir üretici. Bu yüzden 4 yıldız verdim ama aslında 3'lüktü. Kitabın onda dokuzu tespitlerden, onda biri çözüm ya da umuttan ibaret. Bu gerçeklerden bakmayı bilen çoğu insanın farkında olduğunu düşünüyorum. Daha farklı şeyler söylemek lazım bence. En azından bu kadar çok okuyan bilen birinin bunu yapması lazım.
İyileşmek için tekrar tekrar düşündüğüm konuştuğum her şeyi yeniden okuyorum. İyileşmeyi bir başkasıyla başarabilirim belki, yaralı ceylan olmayı kabul etmek bile bir böbürlenme emaresi gibi gelirken başkasına el uzatıp iyileşmeyi başarabilir miyim bilmiyorum