Yazar ve felsefecidir. 1948 yılında Karamürsel'de doğdu. TED Ankara Koleji'ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisansı'nı aldı. Aynı üniversitede Felsefe Bilim Uzmanı oldu. Felsefe doktorasını tamamladı ve öğretim üyeliği yaptı (1972-1983). Tübingen Üniversitesi (Almanya) felsefe semineri üyeliği (1976-1977) ve Victoria Üniversitesi (Wellington) (Yeni Zelanda) konuk öğretim üyeliğinde bulundu (1981). Çeşitli basın organlarında yayın yönetmenliği, yayın kurulu üyeliği ve yayın danışmanlığı yaptı. Birçok dergide yazı ve çevirileri yayınlandı. Serbest yazar olarak çalışmaktadır.
Oruc Aruoba. Benim icin bambaska duygular, anlamlar ve anlamamalar. 15 yasinda de ki iste ile tanistigimda beynimden ve gercekten tam olarak bilemedigim bircok yerimden vurulmus gibiydi, 6 yil oldu kitaplarinin hepsini zamana yayarak, yasadiklarimla nasil da denk zamana geldigine hayret ederek ve hep cok yogun duygular hissederek okudum. Gecen sene tanistim onunla, ozellikle tanistiktan sonra bu kitaptaki siirlerin naifligi cok daha bildik geliyor. Bana ‘kiyamayan Naz’a’ diye hitap etmisti, o halde ‘goren gosteren Oruc Aruoba’ya’.
Yuvarlanarak geçtim buradan: görmediniz. Güneş bile yumdu gözlerini kapattı kulaklarını işitmedi sözlerimi.
Yaralanarak geçtim buradan: sağaltmadınız. Gök bile örtündü bulutlarını sakladı yıldızlarını dinlemedi umutlarımı.
Yokolarak geçtim buradan: yaşatmadınız. Ölüm bile çekti aldı anlarını tuttu attı anılarımı dindirmedi acılarımı. . Oruç Aruoba külliyatını okumayı neredeyse tamamladım. Artık sadece şiir kitapları kaldı ve Ol/An’ı bu ay okumak istedim. Edebiyatın her alanı öznel ama şiir bu konuda daha çok öne çıkıyor sanki. Bu sebeple şiir kitapları hakkında uzun uzun konuşmak yanlış geliyor. Aruoba sevenler bence okumaktan keyif alacaktır ve şiir okumayı çok sevenlerin de mutlaka gözüne çarpan, beğeneceği şiirler olacaktır. Bazı şiirleri fazlasıyla beğendim bazılarıysa açıkçası bana pek hitap etmedi. Aruoba okumaya elbette devam edeceğim sırada Kesik esin/tiler yer alıyor.
Oruç Aruoba'nın çoğu kitabını okudum, okumadığıma denk gelirsem de alıp okuyorum. Bunun değişeceğini de sanmıyorum. Ancak bu kitabı diğerlerine göre daha durgun geldi bana, daha az saır çizdim, daha dağınık okudum.
Hiç Oruç Aruoba okumadıysanız bu kitapla başlamak çok doğru bir karar değil bence.. Daha önce bi kaç kitabını okuduysanız ve sevdiyseniz ya da sevmediyseniz bu kitap kararınızı da değiştirmeyecek.
Son derece doğal bir biçimde giden kısa bir sohbet gibi geldi bu kitap. Çok içten, çok etkileyici. "Bu sabah senin güneşlerini görürüm diye güneşi görmeğe çıktım. Yoktu, yoktun." "Ne çok diri ölün var senin."
Oruç Aruoba’nın kitaplarını çok önceden beri hep raflarda görüp, karıştırıp çok ilginç bulmuşumdur. Bunun sebebi ise şiir kitaplarının baskıları. Çoğunlukla boş sayfalara ve kısa şiirlere denk gelip bana göre olmadığını, yavan kitaplar olduğunu uzun bir süre düşündüm (cehalet zor…), taa ki daha fazla türkçe şiir okumaya karar verene dek. Her yerde karşıma çıkan, felsefe alanında da önemli eserlere imza atmış bu isme artık bir şans vermeliydim ! Ol / An kitabını okuduktan sonra şunu anladım : Aruoba’nın şiirleri birbirleriyle ahenk içinde ve bir bütün oluşturuyorlar. Bu nedenle kitapçıda ayaküstü eserlerini karıştırıp bir fikre varmanın doğru olmadığını savunuyorum. Zira bunca zaman tam da bu yüzden bir kenara koymuştum eserlerini.
Aruoba’nın şiirlerinde insanla doğayı adeta birbirne ilmek ilmek işlenmiş bir şekilde buldum. Acıyı, sevgiyi, nostaljiyi doğa imgeleri kullanarak ne güzel de hissettirebilmiş bizlere. Aynı duyguların binlerce farklı biçimde algılanabileceğinin bir kanıtı insanlığa.
Diğer eserlerini, özellikle de yürüme üçlüsünü okumayı planlıyorum!
Oruç Arouoba 'de ki işte' kitabının muazzamlığından sonra ol/an'ı okuduğum için, o etkiyi yaratmadı. Ya da benim için başka bir dönemde okunması gereken bir kitap... rafıma iliştiriyorum :)
Buradayım: Yüzyıl oldu. Önümden geçen yol tıkandı, çevremdeki bahçeler daraldı, içimde yaşayan insanlar azaldı: Yalnızlaştım. Buradayım: Yüzyıl önce başladım beklemeğe. Yavaş geçip gitme zamanı: Dumanlar isler puslar, yağmurlar sıcaklar soğuklar, rüzgarlar kemirdi her yanımı. Tahtalarım birer birer çürüdü, boyalarım parça parça döküldü, payandalarım teker teker çöktü: Yüzyıl oldu.
Oruç Aruoba'nın diğer kitaplarına göre daha sakin; daha fazla doğa içeren ve biraz daha şiir geleneğine uyduğu sezilen bu kitabı bir solukta bitirdim. Oturup günlere yayarak yeniden okumalı ve tabii ki yeniden ve yeniden.