baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Can Yücel, en önemli ve popüler modern Türk şairlerinden biridir. Kullandığı kaba ama samimi diliyle okuduğu Türk şiirinde farklı bir tarz yaratmıştır. 7 yıl süre ile Millî Eğitim Bakanlığını yapan Hasan Âli Yücel’in oğludur. Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Askerliğini Kore’de yaptı. 1958’de Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Bodrum ve Marmaris'te turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul’da sürdürdü. 1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.
Son yıllarında Eski Datça’ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz dergilerinde yazıları ve şiirleri yayımlandı. 1996 yılında kurulan Emek Partisi'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. "Hava döndü" şiiri EMEP'in parti marşı olarak kullanıldı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e hakaretten de yargılanan Yücel, 18 Nisan 1999 seçimlerinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi`nin İzmir 1. sıra milletvekili adayı oldu.
Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında `Yenilikler`, `Beraber`, `Seçilmiş Hikayeler`, `Dost`, `Sosyal Adalet`, `Şiir Sanatı`, `Dönem`,`Ant`, `İmece` ve `Papirüs` adlı dergilerde yazdı. Daha sonraları `Yeni Dergi`, ‘Birikim`, `Sanat Emeği`, `Yazko Edebiyat` ve `Yeni Düşün` dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965`ten sonra siyasal konularda da ürün verdi. 12 Mart 1971 döneminde Che Guevara ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkûm oldu. 1974’de çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı Bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabını yayımladı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla "Rengahenk" adlı kitabı toplatıldı.
1962'de İngiltere'deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.
Şiirlerinde argo ve müstehcen sözlere çok sık yer veren, bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında `Yazma` adlı kitapta toplamıştır.
Can Yücel, taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. Can Yücel'in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları; doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygulardır. Şiirlerinin çoğunda sevdiği insanlar vardır. 'Maaile' şairin kitaplarından birine koyduğu bir ad. Can Yücel için ailesi çok önemlidir: eşi, çocukları torunları, babası.. Bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştır. 'Küçük Kızım Su'ya', 'Güzel'e', 'Yeni Hasan'a Yolluk', 'Hayatta Ben En çok Babamı Sevdim' bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.
Can Yücel ayrıca Lorca, Shakespeare, Brecht gibi önemli yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakespeare çevirileri (Hamlet, Fırtına ve Bir Yaz Gecesi Rüyası) aslına bağlı kalmayan, eserleri topluma aktarma amacıyla yaptığı çevirilerdir. Shakespeare'in ünlü 'to be or not to be' sözünü 'bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin' şeklinde Türkçeleştirmiştir. 1959'da ilk baskısı yayımlanan 'Her Boydan' adlı kitabında dünya şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçeye çevirmiştir.
12 Ağustos 1999 gecesi ölen şair, çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya defnedildi.
Tercihe göre beyaz veya kırmızı bir şişe şarap açılarak okunması gerekir. İlk kadeh Can Yücel için havaya kaldırılır.
•Yolsuzum biletsizim sensizim o gece Karşıda içler acısı bir ışık Vapur olsam çarparım Öylesine güzel bir ışık
•Diyelim yağmura tutuldun bir gün Bardaktan boşalırcasına yağıyor mübarek Öbür yanda güneş kendi keyfinde Ne de olsa yaz yağmuru Pırıl pırıl düşüyor damlalar Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın Dar attın kendini karşı evin sundurmasına İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Şiir kitaplarına yeni yeni merak salmaya başlamışken, sosyal ağlarda şiirlerini gördüğüm ve etkilendiğim kişilerin kitaplarıyla başlamak istemiştim işe ama açıkcası harika bir şiir kitabıydı diyemeyeceğim. Can Yücelin daha önce parça parça okuduğum şiirleri beni çok etkilemişti, şiire olan merakımın başlangıcı bu adamdı diyebilirim ama bu kitaptan istediğim duyguyu alamadım, bir şiirini okumakla mest olduğum adam bir kitabını okumamla hayal kırıklığına dönüştü. Ama tabi ki bir kitabını okumakla hayal kırıklığı da olmaz, okumaya devam edeceğim.
Baharın Azizliği Kibrit çakıyorsun karanlıkta badem çiçeklerini görmek için Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift sarnıç gemisi gözlerin Bir iş açacaksın sen başımıza, yangın mı olur artık bahar mı
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat sevicileri derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
1/5💀 koskoca can yucelsin sen CAN YUCEL. duvarlara, facebook gruplarina konu olmus adamsin. her yerde nami olan bi ustatsin sen. bu siirler hic yakismis mi sana usta BUNLAR NE???? 1,5 senedir hayatimda daha kotu bi siir kitabi okumadim ciddi soyluyorum. acayip boktan cevirisi olan siir kitaplari bile bu kadar anlamsiz, bos, hissiz degildi. o derece yani👍🏽 5puan vereni gordum ne anlamis o 5 puan verenler manyak merak ediyorum, hic biri aciklamamis cunku.
Akdeniz yaraşıyor sana Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında Hiç dinmiyor motorların gürültüsü Köpekler havlıyor uzaktan
Demin bir çocuk ağladı Fatma Hanım cumbadan çarşaf silkiyor yine Ali Dumdum anasına sövüyor saatlerdir Denizi tokmaklıyor balıkçılar
Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak O senin sardunyalar gibi konuşkan sessizliğini Hayatta yattık dün gece Üstümüzde meltem
Kekik kokuyor ellerim hâlâ Seninle yatmadım sanki Dağları dolaştım Ben senden öğrendim deniz yazmayı
Elimden düşmüyor mavi kalem Bir tirandil çıkar gibi sefere Okula gidiyor öğretmenim Ben de ardından açılıyorum
Bir poyraz çizip deftere Bir ada var sırf ebabil Dönüyor dönüyor başımda Senle yaşadığım günler
Gümüş bir çevre oldu ömrüm Değince güneşine Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını Gözlerim kamaşınca senden
Ölüm belki sularından kaçırdığım O loş suda yıkanmaktır Durdukça yosundan yeşil Kulaç attıkça mavi
People assimilated into society are reactive because they lack the capacity to generate philosophy. When they feel an emotion, instead of carrying it, they immediately become it. For instance, if they are angry, their eyes roll back and they see nothing. Or if they are sad, they fall into a permanent gloom. Rather than experiencing pain, they become the pain itself. And when that happens, because they usually view pain as something negative, they do something to eliminate it: having become pain itself, they destroy themselves. Because in them, feeling comes before analysis; they live without thinking and so only think about something after they’ve experienced it—which, in most cases, doesn’t even happen at all. They just live like plants, unconsciously. My ability not to be swayed by any feeling is nothing more than this order being reversed: analysis first, then feeling. I can narrate my own collapse because I can look at myself from such a distance—not physically, not even mentally, but existentially. Because in truth I am not at all important or special. Accordingly, I am not trapped within myself. But contemporary people, because of both the internal desire and the external pressure to be “indispensable,” become trapped inside themselves.
Daha anamın babamın bile doğmadığı yıllarda (ikisi de hayranıdır bu arada) 2000'lerde yazılmış gibi bir şiiri yazmak (bunu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi olarak görmek tamamen size kalmış) az kişinin harcıdır bence. Kendisini çocukken Alsancak'ta birkaç kez görmüşlüğüm de var. O zamandan beri çok severim ama bu tuhaf bir şekilde baştan sona alıp okuduğum ilk Can Yücel kitabı olmakta.
“Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya Çakmak çakmak gözleri Meydan ya Taksim ya Beyazıt Meydanı Herkes orda sen de ordasın Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim Özgürlüğe Mutluluğa doğru Her işin başında Sevgi diyor Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili Bi de başını çeviriyorsun ki Yanında ben varım.”
İlk defa Can Yücel okudum ve yine çok başarılı bir şiir kitabı okudum. Canım Türk şairlerimiz iyi ki varlar.
Daha önce hiç bir kitabını okumamıştım. Sosyal medyada ve farklı mecralarda gördüğüm şiirlerine çok tutulmuştum ama açıkçası bu kitap bir hayal kırıklığı oldu benim için. Diğer eserlerini de bakacağım umarım duygularım değişir.
Bana göre overrated biri. Hayata bakış açısını seviyorum ama şu kitabı can yücel değilde sıradan x kişisi yazsa kimse kapağına bile bakmazdı. Kalem ile altını cizemedigim bir kitap oldu malesef. Yaşam görüşünü seviyorum diye ovuculugunu de yapamam. Zaman kaybı:(
Başlayalı bir yıldan fazla olmuştur belki. Bitirmemiştim bir türlü, şiir kitaplarını zamana yayarak okurum zaten. Bazı şiirlere bayılsam da hiçbir şey hissettirmeyen şiirlerin sayısı daha fazlaydı. Beklediğim kadar sevememek üzdü.
Her yerde Can Yücel'e aitmiş gibi dolaşan şiirlerin ne kadarı Can Yücel ile ilişkilidir bir fikir sahibi olabilmek için okumak istemiştim. Kimi dizelere hayran kalsam da çok sevemedim.
İy'etmiş Selçuklar geldiklerine Osmanlılar da iy'etmiş Bizden sonra gelenler de iy' edecekler geldiklerine Gelebilirlerse tabiy İy'edecek birşey bırakmıyaca'az ki biz
Şiirlerin yazım tarzı pek bana göre değildi. Bu yüzden bu kitabı uzun süredir rafımda bekletiyordum. Ama sayfaların arasında güzel şiirlere denk geldiğim için iki yıldız verdim.
BAHARIN AZİZLİĞİ Kibrit çakıyorsun karanlıkta badem çiçeklerini görmek için Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift sarnıç gemisi gözlerin Bir iş açacaksın sen başımıza, yangın mı olur artık bahar mı (Sayfa 62)
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya Çakmak çakmak gözleri Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı Herkes orda sen de ordasın Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim Özgürlüğe mutluluğa doğru Her işin başında sevgi diyor Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili Bi de başını çeviriyorsun ki Yanında ben varım