Kıran Resimleri; düğünlerini, cenazelerini, yoksulluklarını ve umutlarını paylaşan insanların, kışkırtmayla kan dökecek, komşusunu yakacak hale getirildiği 1978 Kahramanmaraş katliamını anlatıyor. İnci Aral, fitili karanlık ellerce ateşlenen ve Türkiye'yi 12 Eylüle götüren toplumsal bir cinneti edebiyata aktarırken kendi yazarlık anlayışından ödün vermeden, giriştiği işin büyüklüğü altında ezilmeden bir destan çıkarıyor ortaya. İnsan aklına, vicdanına, onuruna sığmayan dayanılmaz bir vahşeti yaşayanları, neden kurban seçildiğini bile anlayamadan hayatları cehenneme dönenleri edebiyatın belleğine kaydederken de inanılmaz insane manzaraları çiziyor.
İnci Aral'ın yazarlığında bir dönemeç saydığı bu kitap özgün diliyle okuru sarsıyor, içini dağlıyor, zihninde sorular büyütüyor: Böyle bir gözü dönmüşlük, böyle bir acımasızlık, böyle bir vahşet neden, nasıl olabilir?
1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.
1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.
Roman ■Ölü Erkek Kuşlar (1992) – Yunus Nadi Ödülü ■Yeni Yalan Zamanlar (1994) ■Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm (1997) ■İçimden Kuşlar Göçüyor (1998) ■Mor (2002) – Orhan Kemal Roman Armağanı ■Taş ve Ten (2005) ■Safran Sarı (2007) ■Sadakat (2010) ■Şarkını Söylediğin Zaman (2011)
“Ev yanıyordu. İçerde durulamazdı. Fate ve çocuklar dama çıktılar. Dam kızmıştı, ayaklarımız yanıyordu. Hepimize şehadet getirttiler. Fate’nin dört yaşındaki oğlunun dili dönmedi. Bu herifin yanındaki yoldaşı çocuğun ağzına kurşun sıktı. Bunu anlatmaya dil varmaz, görmeden olmaz. Fate adamlara saldırdı. Kudurmuştu herhalde. Ben Fate’ye koştum. O anda bu adam Hasan’ı damın kıyısına getirip aşağı yuvarladı. Düşünce sesini duydum…”(s.71)
İnci Aral’ın Maraş Katliamı’nı anlattığı eseri Kıran Resimleri. Olayları yaşayan 9 farklı insanın öyküsünü anlatıyor yazar ve bu 9 öyküyle katliamın başından sonuna kadar yaşananlar dışında davalardan da kesitler sunuyor. Katliamın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, 1979’da, gergin siyasi ortam sebebiyle üniversitelerin tatil edildiği bir zamanda Maraş’a giderek kurbanlarla, tanıklarla yaptığı söyleşilerden yola çıkarak yazmış Kıran Resimlerini İnci Aral. On gün boyunca on köyü dolaşmış Maraş’ta. Katliamı yaşayanlar olayların kendi isimleri kullanılarak anlatılmasını, yaşadıklarının unutulmamasını istemişler. Ankara’ya döndükten sonra, uzun süre kendine gelememiş ve nasıl yazacağına karar vermesi tam bir yıl sürmüş. Sonunda ‘yoğun, sert ama edebi metinler’ çıkmış ortaya. Kitaptaki portreleri, yaşananları okumak çok sarsıcıydı. Ne kadar provoke edilirse edilsin, insanların galeyana gelip kendinden farklı olanı vahşice öldürmesi kabul edilebilir değil. Bu coğrafyada bu katliamın benzerleri defalarca yaşandı yine yaşanabilir. Maraş katliamına dahil olup yüz yüze baktığı tanıdığını, komşusunu vahşice öldüren yerel halk en büyük suçludur bana göre, tıpkı Çorum’da, Sivas’ta olduğu gibi.
İnsanların nefret dolu varlıklara dönüşmeleri ile birlikte başka insanlara yaşattıkları bu acı olayları okumak oldukça zordu. Okurken rahatsız olmamak mümkün değil. Ancak gerçekleşen olayların bilincine varmak adına çok yararlı bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitabı konu alan bir tiyatro gösterisi Bakırköy Belediye Tiyatroları kapsamında sahneleniyor.
Sarsıcı hikayelerin yer aldığı İnci Aral kitabı: Kıran Resimleri
19 Aralık 1978'te başlayan ve bir hafta devam eden Maraş Katliamı'nın tüyler ürpertici resimlerine yakından bakıyoruz. Her hikaye, bir yara. Okudukça sarsılacaksınız, okudukça üzüleceksiniz, sinirleneceksiniz belki de. "Nasıl?" diye soracaksınız kendinize, "Neden?" diye soracaksınız. Soruların yanıtları maalesef çok derinlerde ve tabii ki cahillikte, düşünmemekte yatıyor. Bu olayların 80 Darbesi'ne giden yolda kilometre taşı olduğunu da ekleyeyim.
Dokuz hikaye var kitapta. "Şerife, Elif, Selver, Saliha, Zeycan, Sultan ve Güher" hikayeleri mağdurları konu ediniyor. "Özdemir" dönemin davalarına bakmakla görevli hukuk insanlarını anlatıyor. Dönemin "ilişkiler ağı"na yakından bakıyoruz bu hikayede. "Ökkeş" failler tarafının hikayesi...
İnci Aral, çağdaş edebiyatımızın önemli kalemlerinden biri. Sarsıcı konuya akıcı üslubuyla o kadar güzel eğilmiş ki etkilenmemek elde değil.
Inci Aral katliamdan bir yıl sonra Maraş'a giderek köyleri gezmiş, mağdurların tanıkların hikayelerini dinlemiş, Maraş'tan döndükten sonra da bir ay konuşamamış yaşadığı travmadan dolayı. Sadece mağdurların değil, olaylara karışanların da hikayelerinin olduğu 9 öykü, her biri bıçak gibi keskin 9 öykü! Uzun bir süre unutamıyacağım hiç birini, hele Şerife'yi, offf ki Selver'i, Saliha'nın çaresizliğini, Sultan'ın çığlığını, Gülizar'ın piçini.....
“Aynı tarlada çapa salladığımız gençler değil mi bu gölgeler, aynı bayramları bölüştüğümüz, aynı düğünlerde oynadığımız eşimiz, dostumuz, kirvemiz? Şimdi ne istiyorlar?” “Bu nasıl bir kindi, kim büyütmüştü onu, nasıl ve ne zaman?”
Gerçekten de "böyle bir gözü dönmüşlük, böyle bir acımasızlık, böyle bir vahşet neden, nasıl olabilir?"
"ne toprak kavgasıdır bu, ne din, ne iman. ne alınacak var, ne verilecek. ne düşmandır, ne talan. nasıl bir çlılgınlık ki bunlar hiç mi sevmemişlerdir insanı,kuşu böceği, uçanı koşanı, suyu, toprağı, yağmuru, güneşi, otu çiçeği? sevmemişlerdir midir ki el vurur ateş salarlar? kimdir bunlar ki kimi kimin üstüne salar?"
"o çarşafla gezip tırnaklarının ucunu göstermeyen, peçe takan ya da yüzlerini şemsiyelerle gizleyen kadınlar neler yapmamıştı ki tanrı'nın gözüne girmek için çarşafın karanlığına sığınmak yetecek mi sanıyorlardı? "
şiddet ve kan kokan, bir o kadar da yürek sızlatan bir kitap...
fesfenayım. ağlaya ağlaya okudum. tam da seçim sabahı oy vermeden. yani insanlar 32. günden filan bir şeyler biliyor ama edebiyat çok başka. gerçekten çok çok daha yaralayıcı
İnci Aral’ın Nevzat Üstün Öykü Ödülü’nü alan kitabı (1983) • İçinde dokuz hikâye var. Hikâyelerin konulan anarşi ve terörün hüküm sürdüğü günlerde geçen kırım olaylarıyla ilgili.