Seks işçiliği yapan kadınların hayatlarını anlama çabası, devleti, devletin aldığı şekilleri, devletin şiddetini ve bu şiddetin cisimleşerek nasıl bedenlerin, insan ilişkilerinin ve hayatların maddi ve hayali parçaları haline geldiğini görmeyi gerektiriyor. Seks işçisi kadınların hayatlarına bakmak, aslında kendi hayatlarımıza da bakarak devletin çoğu zaman kolaylıkla gözümüzden kaçan örgütlenme biçimlerini görebilmeyi mümkün kılıyor. "Eril devletin mahremi" diye nitelendirdiğim fuhuş alanı, kuşkusuz devletin erkek vatandaşları için kurmuş olduğu bir mahremiyettir. Devletin erkek vatandaşlarıyla cinsel arzu üzerinden imzaladığı ve seks işçisi olarak çalışmayan kadınlara kapalı olan bir antlaşmadan bahsediyoruz. Dahası, erkeklerin genelevlere ve buralarda çalışan kadınlara erişimleri devlet güvencesi altında ama fuhuşla ilgili kurumsal bilgi alanı erkeklere de kapalı. Bu alandaki "organize sessizlik" de gösteriyor ki, fuhuşla ilgili bilgi hâlâ bir tür devlet sırrı olarak korunuyor. Bu kitabımı, şimdiye kadar hayat kadınlarını "kötü", "düşmüş" ve "namussuz" kadın diye yaftalayan ve bu yolla diğer kadınların da "namusunu" tanımlayan egemen dilin ötesine geçerek, seks işçiliği hakkında yeni bir dil oluşturma yönünde feminist bir katkı olarak görüyorum. — Aslı Zengin
Değindiği noktalar açısından beğenmeme rağmen, çok fazla tekrara düşülmüş. Giriş ve ana konuda anlatılanlar, sanki kitabı iki kere okumuş hissine kapılmama neden oldu.
Seks işçiliğinin sessizliği ve "devletin kıyıları"nda nasıl yer edindiği ya da faydalanılmasına rağmen edinemediği ve bu sancılı sürecin nasıl işlediği üzerine tez çalışmasından düzenlenmiş harika bir kitap. Kendi adıma araştırmanın antropolojik yanı olması nedeniyle görüşmecilerden daha fazla kesit görmeyi beklemiştim ancak bu beklentimin karşılanmaması dahi bana bir şeyler öğretti. Sessiz kalanların çığlıklarını duymak adına çok önemli bir kitap aynı zamanda akademik doluluğu ise oldukça başarılı.
"Fuhuş özelinde sırra dönüştürülen şey ise devlet ve kadın seks işçileri arasın da kurulan yakın ilişkinin ta kendisi. Devlet tam da bu yakınlığın ifşasını imkansız kılmak için çabalıyor. Çünkü malhrem olan, Herz feld' in de dediği gibi, "kirli çamaşırların alanı" aynı zamanda. "
Aslı Zengin's İktidarın Mahremiyeti: İstanbul'da Hayat Kadınları, Seks İşçiliği ve Şiddet explores the connection between the Turkish state and sexuality. While it may seem interesting to readers unfamiliar with the topic, it offers valuable insights for those seeking to understand the state in Turkey. Zengin's idea of "sexual frontiers" shows how the state controls private lives, and the way state institutions react to private matters is also useful in understanding this. Her focus on the state's sex policies, especially towards sex workers, reveals the boundaries, roles, and violence imposed by the state. This made me realize again that the state is, in many ways, male. I also learned a lot about how ethnography can be done in such a difficult area of study.
hayat kadınları ile başta devlet olmak üzere çeşitli iktidar formları arasında kurulan ilişkileri kadınların sessizleştirilmesi, fuhuş mekanlarının bedenleri dönüştürmesi ve kadınların yaşadığı şiddet üzerinden inceleyen antropolojik bir çalışma.
Devlete ve ataerkil sisteme karşı hıncınızı körükleme garantili bir kitap... Tamamıyla hayatı kadınlara zorlaştırmaya dayalı bir düzenin içinde var olmaya çalıştığımızı, bu konuda her ne kadar farkındalık sahibi olduğuma inansam da tekrar gördüm. O yüzden kadınlar hakkında okumaya devam edip bu kini diri tutmak istiyorum.
konuyla ilgili akademik bir arkaplanim olmamasina ragmen okuyabildim, cok ilginc bilgiler ogrendim. biraz arastirdigimda bu alanda yayinlanmis az sayida eserden biri oldugunu gordum fakat yazarin bazi noktalarda kendini tekrar ettigini dusunuyorum.
Her ne kadar çalışmanın kısıtlarını anlayabilsem de kadınların kendi seslerinin kitapta çok az olması bende hayal kırıklığı yarattı. Bir de alana yönelik sessizleştirme üzerine yapılan teorizasyonun kitapta gereğinden fazla yer kapladığını düşündüm.