He was born in Istanbul to a Crimean Tatar family, which left Crimea for Constantinople in 1905. His birthday is unknown but İnalcık chose 26 May 1916 for his birthday. He attended Balıkesir Teacher Training School, and then Ankara University, Faculty of Language, History and Geography, Department of History where he graduated from in 1940. He completed his PhD in 1943 in the same department. His PhD thesis was on the Bulgarian question in the late Ottoman Empire.
He entered the same school as an assistant, then he became assistant professor in 1946 and after his return from lecturing in the University of London for a while, he became a professor in the same department in 1952. He lectured in various universities in the United States as a guest professor. In 1972, he was invited by the University of Chicago. Between 1972 and 1993 he taught Ottoman history at the University of Chicago. In 1994, he returned to Turkey and founded history department at Bilkent University where he is still teaching.
In 1993, he donated his valuable collection of books, journals and off-prints on the history of Ottoman Empire to the library of Bilkent University.
He has been member president of many international foundations. He is a member of the Serbian Academy of Sciences and Arts in Department of Historical Sciences. He is also a member of the Institute of Turkish Studies.
Kitabın Ziya Gokalp’ten sonraki bölümü Ataturkle doğrudan ilgili değil. Ayrıca kitap İnalcık’ın konuyla ilgili yazdığı dergi yazıları ve konferans konuşmalarından oluşuyor. Bu sebeple kitap biraz dağınık kalmış. Yine de iyi bir okuma.
Yazı diliyle ve objektif bakış açısıyla Halil İnalcığın çok güzel eserlerinden birisi olmuş. Fakat ismi “Atatürk ve Türk Modernleşmesi” olsa daha çok uyarmış diye düşünmekten kendimi alamadım. Yine de içeriği bu kadar yoğun ve güzel bir kitabın sırf isminden dolayı puanını kırmak olmazdı.
Atatürk ve demokratik Türkiye, yazım diliyle beni etkisi altına aldı. Bir kitap okuyormuş gibi değil de sanki Halil İnalcık hocayla sohbet ediyormuşum gibi hissettim. Bu kitabı okumadan önce Falih Rıfkı Atay’ın “Batış yılları” adlı eserini okumuştum. Bu okumam, İnalcık’ın kitabını okurken Halil İnalcık hocanın savlarını değerlendirme imkanı sundu bana. İnalcık’ın kitabı -elbette- akademik bir yapıdayken Atay’ın kitabı bir anılar dizisinden oluşuyor. Atay'ın kitabı devletin ya da yüksek zümrenin değil de “halkın” mevcut durumunu detaylıca açıklıyor. İnalcık ise devlet kararlarını ve bu kararların halk üzerindeki etkilerini tarih bilimi ve sosyoloji açısından tartışıyor. Eser, imparatorluğun Cumhuriyet’e evrilişini ve Türklerin çağa ayak uydurma çabalarını ele alıyor. İnalcık eserinde tanınmış tarih bilimcilerin ve sosyologların görüşlerini de detaylıca inceliyor. Türk devrim hareketinin başarılı ve başarısız olduğu noktaları bu yazarların fikirleri doğrultusunda ele alıyor. Tam bu noktada öncesinde Atay’ın “Batış yılları” eserini okumamın isabetli olduğunu anladım. Örneğin Arnold Joseph Toynbee Atatürk devrimlerinin halktan değil de devlet eliyle geldiği için istediği etkiyi yaratamadığını ileri sürüyor. Ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. İçinde bulunulan koşullarda başka bir seçenek söz konusu değildi. Kendi çıkarlarını düşünen “hocaların” etkisi altında olan bir bölgeden söz ediyoruz. O dönemde Osmanlı halkı “1 Türk askeri 10 gavura bedeldir. Eğer siz batıdan tüfek alırsanız Allah’ın nezdinde gavur olursunuz ve üstünlüğünüz biter. Savaşı kazanamayız” diyen hocaların peşinden gidiyordu. Böyle bir ortamda halktan gelen bir modernleşme nasıl mümkün olabilir? Hayır olamazdı. Atatürk’ün Türkiye’yi modernleştirme planının olağanüstü olduğunu düşünüyorum ben. O, latin harflerini kabul ederek; okuma yazma seferberliğini başlatarak ve köy enstitülerini kurarak tepeden gelen bu modernleşme hareketini halka indirmeye çalışmıştı. Onun planı saatin tik takları gibi işlevseldi, burada asıl sorun bu saati bozan ve devam ettiremeyen bizlerdedir. Bilgili, pozitif bilimlerin ışığında yetişen insanlar modernleşmeyi devam ettirecek kişilerdi. Nitekim İnalcık da Toynbee’nin az önce bahsettiğime benzer durumlar ışığında eksik kaldığını açıklıyor. Bu eser, fikirsel anlamda beni doyuran bir eserdi. Kitabı okurken çokça düşündüm, geçmişimizdeki ve günümüzdeki sorunların ne kadar benzer olduğuna şaşırdım.
Falih Rıfkı Atay’n dediği gibi “Yarabbi ne kadar değişmiyoruz yahut gerçek değişmenin yollarını ne kadar bilmiyoruz ve bulamıyoruz”.
Halin İnancık Türkiye tarih bilimin en önemli isimlerinden, bir duayen ve onun kaleminden Atatürk ve Demokratik Türkiye hakkında çeşitli mecralarda yayınlanmış makale ve yazıların toplandığı bir eser.Demokratik devrimin rejimi yıkmak İçin değil kaçınılmaz bir sürecin sonu olduğu tezi itiraz kabul etmez. Atatürk ve Demokratik Türkiye hakkında ki görüşleri tarihin aydınlatıldığı başla bir nokta. Halil İnancık bence bildiğimiz tarihin doğru olup olmadığımı onaylayacak tek otoritedir . Tarihin gerçekliğini onaylayan adam.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Her ne kadar makaleler arasındaki konu bütünlüğü zayıf olsa da; ele aldığı sorunları derinlemesine işlemesi, anlatım dili ve özellikle yerinde tespitleri ile okunası, güzel bir Halil İnalcık derlemesi olmuş.
Makalelerin derlenmesiyle oluşturulmuş bir eser. Konular kendi içlerinde özet olmasına karşın özgün ve kayda değer bilgiler içerse de kitabın bir bütünlük oluşturması açısından birbirinden kopuk denebilecek bölümler oldukça fazla.
Halil hocamızın bütün kitaplarını sırayla okuduğum için sıra bu kitaba geldi.Muhtelif makalelerden oluşuyor.Modernleşmenin çeşitli yönlerden incelenmesi,dönemin koşullarıyla değerlendirilmesi açısından ufuk açıcı yorumlar mevcut.Genel hatlarıyla beğendiğim bir kitap oldu.
Kim bilebilirdi ki Makedonya da doğan bu çocuğun Türk ve Dünya tarihini değiştireceğini? Bilgi anlamında aşırı derecede iyi bir kitap. Ve Atatürkü eleştiren ünlü tarihçilerin eleştirilerini koyup. Onlar hakkında yazması kendisinin nasıl bir tarihçi olduğunu çok güzel gösteriyor.