Sahibinin Sesi, Sevim Burak’ın Yanık Saraylar’ı yayımlamasından tam 17 yıl sonra yayımlanmıştı. Sevim Burak, Yanık Saraylar'da Levanten kültürün ruhunu da yansıtarak yer yer Tevrat'ın anlatımından yararlanarak yazdığı "Ah Ya Rab Yehova" öyküsünü Sahibinin Sesi kitabında oyunlaştırdı. Zembul ve Bilal'in trajik aşk öyküsünü; çok kültürlülüğün, parçalanmanın, deliliğin izlerini sürerek yazdığı bu oyun 1985'te Devlet Tiyatroları'nda sahnelendi.
Sevim Burak (İstanbul, 29 Haziran 1931-İstanbul, 30 Aralık 1983) Alman Lisesi’nin orta bölümünden sonra çalışmaya başladı. Mankenlik yaptı, kendi açtığı modaevini yönetti. İki kez evlenip ayrıldı; ilk evliliğini yaptığı viyolonist Orhan Borar’dan oğlu A. Karaca, ikinci eşi ressam Ömer Uluç’tan kızı Elfe oldu. Ömer Uluç’la birlikte bir süre Nijerya’da yaşadı. İleri derecede seyreden kalp rahatsızlığı nedeniyle yattığı Haseki Hastanesi’nde öldü. Yeni İstanbul gazetesinde ilk kez hikâyesi yayımlandı. Daha sonra bazı hikâyeleri Yenilik, Türk Dili dergilerinde, Ulus ve Milliyet gazetelerinde yayımlandı. Palyaço Ruşen YKY’den yayına hazırlanmaktadır.
“Yanık Saraylar”daki “Ya Rab Ya Yehova” öyküsünü okumuş olanlar bu oyundaki karakterleri tanıyacaktır. İki perdelik bir oyun olduğu için “Sahibinin Sesi”nde karakterler ve olay örgüsü daha donanımlı; ancak öykünün aksine oyun hangi istikamette gelişeceğine dair birçok sinyal veriyor ve belki de büyüsü bozuluyor. Öte yandan Ionesco-vari, dalga dalga yükselen bir absürdizm bende oyunu tekrar okuma isteği uyandırdı. “Ya Rab Ya Yehova” ilk göz ağrım olsa da, “Sahibinin Sesi” Türkiye Edebiyatı için şüphesiz çok önemli bir oyun!
This entire review has been hidden because of spoilers.
Rüya ile gerçeklik arası, karakterlerin iki isminin, iki kimliğinin olduğu, etken ve edilgen konuşmaların iç içe geçtiği, karakterin hem kendisi hem de sadece sesiyle rol aldığı ikilikler üzerinden giden bir oyun. Tekinsizliği, oyunları ve absürtlükleriyle eğlendiren, isteyene bol politik göndermeli ama istemeyene de sadece keyifli bir okuma sunuyor. Yanık Saraylar'ın içindeki Ah Ya Rab Yehova öyküsünü oyun haline getiren Sevim Burak gene çok farklı parçaları bir araya getirerek kolajlı bir anlatım sunuyor. Arkadan tatlı tatlı esen Beckett rüzgarıyla yol alan, usul usul ilerleyen bir paranoyayı inci gibi işleyen bir oyun. Sevim Burak'ın modacılığı eserlerine biçim ve görsellik zenginliği, farklı parçaları bir araya getirme şeklinde yansıyor. Ancak bu oyunda müthiş bir metafor var. Bir gün bir iğne topuktan girip vücutta ilerlemeye başlarsa, ne olur da kalbe gider, ne zaman ciğerlere saplanır? Yanık Saraylar'da olduğu gibi yanma ve yok olmayı konu alan ateşi harlı bir okuma ziyafeti.
Yazildigi yila gore yenilikci bir tarz. Uyanik ve ciftkisilikli oldugunu duisundugum bir adamin hikayelestirilmis tiyatro metni. 1985 yilinda tiyatroda sahnelenmis de. Belki bu sekilde maruz kalsaydim daha cok sevebilirdim. Hic beklemedigim halde okurken yer yer beni guldurdu de :) Puanim 3,5.