Bu kitap, Eylül 1974'ten Ocak 1976'ya kadar Aylık Diriliş Dergisi'nde, 21 Haziran 1976-14 Ekim 1976 arasında Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü'nde Zülküf Canyüce takma adıyla yayınlanmıştır.
He graduated from the Faculty of Political Science at Ankara University and worked in the finance sector for many years. He is one of the pioneers of Turkish literature who aims at bridging traditional Islamic beliefs and modern poetic techniques. He sees three essential elements for a poet. These three elements he calls Peer Gynt’s triangle, according to Karakoç, exists in Henrik Ibsen’s play, Peer Gynt. These three elements are: Poet must be himself. To be himself a poet must transform. Second element: a poet must be self content. Poet must love his art while being transformed by it. Thirdly, to be self-content, one must feel joy. This joy comes not from living but from letting live.
Sezai Karakoç (d. 22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakır), Türk şair, yazar, düşünür ve siyasetçi.
Karakoç şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki düşüncelerini Edebiyat Yazıları adını verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç'un Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibariyle aslında metafizik bir şiirdir. Ancak bu özellik Tanzimat'tan sonra değişir. Sadece A. Hamit'te metafizik bir ürperti söz konusu olur. Onunla tekrar başlayan bu anlayış Cumhuriyet'in ilk yıllarında Necip Fazıl Kısakürek'te ve Ahmet Kutsi Tecer'de kendini gösterir. Bunlardan başka Yahya Kemal ve Asaf Halet Çelebi'de de metafizik anlayış görülür. Fakat bu metafizik unsurlar adı geçen hiçbir şairin şiir anlayışını açıklamaz, anlatmaz.
YTÜ Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ali Yıldız'ın tespitiyle Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç'tur. Sezai Karakoç bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. O, Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.
Karakoç geleneksel şiire de yaklaşır, ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Poetikasını anlattığı ikinci yazı Soyutlama ile ilgilidir. Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlanması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar yeni bir bağlama oturtması gerekir. Bunu da Diriliş kavramına bağlar.
Sezai Karakoç, şairin genel çizgilerini, pergünt üçgeni dediği üç ilkeyle anlatır. Peer Gynt, Norveçli yazar Henrik İbsen (1828-1906)’in en ünlü oyunlarından biridir. Karakoç, Pergünt’ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire tatbik eder: Şair, Kendi Kendisi Olmalı: “Şairin kendi kendisi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır.”
Şair, Kendine Yetmeli: "Eserinin tohumunu ve geliştirecek iklimini, şairin kendi varlığından alması anlamına gelir yeterlilik ilkesi. Yâni fildişi kuleyi biz dışına çeviriyoruz; evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli."
Şair, Kendinden Memnun Olmalı: "Eserin şairini sevinçle titretmesi demek bu. Şair, eserini sevmeli. Onu okşamalı, ama yaramazlıklarına da göz yummamalı. Beğenmediği davranışlarını gücendirmeden ona anlatmalı onu kendini düzeltmeye kandırmalı ve bunu da inandırmalı ona. 'Beni andırıyor, ah, beni o' demeli."
Memnunluk ilkesinin temeli, sevinçtir. Yaşama sevinci değil “yaşatma sevinci”dir.
Kitabı alırsın eline, Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları diye yazıyor büyük fontla kapakta. İçindekilere göz atarsın, Âdem, Nuh, İbrahim, Yusuf, Musa, Süleyman, Yahya, İsa, Son Peygamber diye sıralıyor son sayfada. Aşağı yukarı bir fikir edindim dersin, okumaya başlarsın, Sezai Karakoç tam olarak neyi anlatıyor bilemezsin. Sonra soru gelişir, Sezai Karakoç neyi neyden geçerek anlatmak istiyor, neyi nerede arıyor, aratıyor, ve böylece devam ediyor, Sezai Karakoç anlatmaya, sen de sorularını geliştirmeye.
Bir puzzle gibi düşünün, Yitik Cennet adı koyun ona. Ancak Âdem'le giriş yapılabiliyor puzzle'i tamamlamak için. Başladı macera, ilk ana kavramlar, ilk kareler, Şeytan gibi, düşüş, özleyiş ve varış gibi, toprak gibi. Sonrasında gelir kavmi için yüzlerce yıl çabalayan, yükseliyor Tufan, yükselirken gemi yapılıyor kurtulmak için buralardan, geçer durur istihza ile izler kahkaha atan. O demde "Toprak gafletti. Sular "hâl"di. Gemi "intisab"dı. Cûdi Dağı "Makam" oldu". Ardından ateşle imtihan olan, kendini feda eden, milleti ören, oğluna bıçak bileyen, kurban eden, Halil İbrahim'di o gelen. Cemildir Yusuf Hazretleri, mutlak güzellikten yansıma idi. Sabırlı Yakup'un evinde idi, evinden ta götürülene dek. Gezegenler, güneş ve ay ona secde edene dek. O rüyadan itibaren kuruldu âhenk. Renkler açıldı renk renk. Sonra Musa. Sonra kavi Süleyman. Sonra Yahya'dan savaşla İsa'ya. İsa'dan da muştuyla son peygambere, Hazreti Muhammed'e. Her peygamber cennetin bir kapısı idi, Hazreti Muhammed ise, cennetin tâ kendisidir. Çöle inen nûr idi. Ebediliği kucaklayan, sevgiyle ihsan eden ve davet eden, bütünü temsil eden peygamber idi. Aşılmayan sınırları aşan, görülmeyeni gören, gördüğüne rağmen gözü kaymayan, dim dik duran peygamber idi. Zaman yeniden kuruluyor onun gelişiyle. Yeni zaman, yeni tarih çizgisi belirleniyor. Yitik Cennet O'nda yeniden bulunuyor, yeniden bulunmuş cennet güneşin doğuşu gibi apaçık ortaya çıkıyor. Puzzle'in son, ama son parçası bulunuyor ve yerine yerleştiriliyor.
Bu roman şeklinde anlatılan bir kitap, kitap şeklinde hikaye edilen bir roman. Sağ olsun Sezai Karakoç abimiz, var olsun. Allah onu başımızdan eksik etmesin.
Sezai Karakoç Yitik Cennet kitabında sekiz peygamberin yaşadıkları ile bize, cenneti yitirip tekrar kazanmayı hem insan hem de toplum, devlet inşası temalarına uyarlayarak anlatmış. Benim açımdan verimli, keyif aldığım bir okumaydı.
Sezai Karakoç birçok konuda bilgili biri; Yitik Cennet'de de Yunan Mitolojisinden Siyaset Bilimi düşünürlerine, felsefecilere kadar çok geniş bir örneklem sunmuştu fikirlerini yazıya dökerken fakat naçizane, bunları tek yönlü yorumladığını düşünüyorum (bunu inkâr ettiğini de sanmam ayrıca); okuduğum her kitabında çok yoğun bir Batı karşıtlığına rastladım (ki 'muhafazakâr' yazarlarda bu vardır genellikle...) ve ben bunu doğru bulmuyorum, bir dini benimserken, yaşamını dinî temeller üzerinden şekillendirmek isterken karşı tarafa bir kültürü (örneğin Batı'yı) koymak bana anlamlı gelmiyor ne yazık ki. Bu kitap özelinde değilse de böylesi kıyaslarla çok kez karşılaştığım için belirtmek istedim.
Neyse; sonuç olarak sahip olduğum bilgileri lirik bir üslûpla yeniden okuyup yeni bir bakış açısıyla tanışmak güzeldi. Benim için tatmin edici bir yolculuktu, severek okudum.
Daha çok şiirleri ile tanıdığımız Sezai KARAKOÇ, Yitik Cennet kitabıyla; Hz. Âdem ve Havva'nın cenneti yitirmesiyle başlayan insanlık yolculuğunu ve yitirilen bu cenneti tekrar kazanma yolunda insanlığın yolculuğunu peygamberler üzerinden anlatıyor. Üstadın bilgi yoğunluğunu fark ediyorsunuz kitabı okudukça.
Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz. Yahya, Hz. İsa ve cennetin kendisi olarak nitelendirdiği Hz. Muhammed’in hayat tecrübelerini insan-medeniyet ilişkisi bağlamında değerlendirmekte. Ve Hz. Muhammed’i Cennet'in kapısı değil cennetin ta kendisi olarak ifade etmekte.
Kısa ama anlam yoğunluğu fazla olan bir kitap. Üzerinde dura dura, düşünerek, sindirerek okumak daha faydalı olacaktır.
"insan cenneti yitirmiştir ama onu tekrar arayabilir ve bulabilir. bir bakıma yorgundur, iptidailiğin o enerjisi yoktur, genç değildir ama hakikate varmış, esere ulaşmış bir hayat gerisinde durmaktadır.
kendi yitik cennetimi bulma çabasındayken rastladığım sezai karakoç kitabı. hem minik bir peygamberler tarihi hem nedensellik bağlamında ele alınmış bir medeniyet inşaası.
hz. adem'den başlayıp hz. muhammed ile son bulan anlatıda medeniyetin kritik dönemlerden geçtiği, değişip dönüştüğü dokuz peygamberi ele almış yazar. şu ana kadar bakmayı düşünmediğim pencerelerden baktırarak, diline tekrar tekrar hayran bırakarak.
mekanik hayatımın kaosundan biraz olsun uzaklaşıp kendi cennetimi, asıl cennetimizi tahayyül ettiren kıymetli bir okumaydı.
"Düşüşün tadını almayan insan! Senin, yücelerin serinliğinden, arılığından ne haberin vardır? Ruh gecesinin yedi katlı karanlığına batmamış yürek! Sana ışıklar ve aydınlıklar ne der? Ey zindanda bir gece geçirmemiş dost, güneşe doğru çılgın koşuyu yapacak çocuk olabilir misin? Ey yükseklerden büyük seslerle düşen su, bu yalçın kayalara bir şelale borçlu olduğunu biliyor musun?"
2018'de okuduğum en güzel kitap sendin. Teşekkür ederim. 2019'da başka Sezai Karakoç kitaplarını okumak dileğiyle! *.*
''Öyle ki; dağın tepesine tırmanıncaya kadar çekmediğiniz çile kalmayacak ama bir başarırsanız bütün bu sıkıntıları çekmeği göze alır da dağın tepesine çıkarsanız, birdenbire bambaşka bir havayla karşılaşacaksınız; bütün çektiklerinizi unutan bir manzarayla karşılaşacaksınız. Ciğerlerinize çekeceğiniz hava, size yeniden hayat verecektir. Çektiğiniz en acı ıstıraplar bile anılarınızda tatlılaşacaktır.'' Kitaba dair beni en etkileyen kısım burasıydı. Benden bir parça, anılarımdan bir kesit gibi.
“Düşmemiş medeniyet var mı? Olsaydı ne değeri olurdu? Önemli olan bir medeniyetin düşmeyişi değil, düşüşü dirilmesiz ölüme dönüşmeden doğrulmasını bilmesidir.”
Kitabı okumaya başladığımda ilk önce dilinin ağır olduğunu düşündüm ama okumaya devam ettikçe bu kelimeleri cümlelerin anlamlarından çkarabildim.Ktap bakış açısı yönünden harika. Herkesin aynı şeyleri düşündüğü kalıp yorumlara farklı ve ilgi çekici yorumlar getirmiş.Peygamberler bahsederken saygıyı hiç kaybetmemiş ve yazarın peygemberlere duydugu saygıyı kitabı okurken hissediyorsunuz. Her kesimden insanın ilgisini çekebilecek bir kitap ancak kitabı iyi anlamanız için kelime dagarcığınızın biraz geniş olması gerekiyor. Sezai karakoç un ilk defa bir kitabını okudum ama yorumuna bayıldım .İlgi duyan herkese tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar...
Peygamberler tarihi ile medeniyetler arasında benzerliklerden bahsediliyor kitapta. Aynı zamanda peygamberler döneminde gerçekleşen mucizeleri günümüzle sentezleyip güzel bir üslupla anlatılmış.Kitabı çok beğendim analizlere zenginleştirilmiş bir kitap. Okuyan herkese bir şeyler katacağını düşünüyorum.
8 Peygamberin yaşam hikayelerinden derslerle ilerliyor kitap. Adem ve Nuh kısımlarını oldukça etkileyici buldum. Hz. Muhammed kısmı beklediğim gibi en sonda ve yeniden bulunmuş cenneti temsil ediyordu.. Günümüz medeniyetlerini o dönemden olaylarla ilişkilendirip yorumlamış Karakoç. Kısa, kolay okunabilir bir kitap. Cümleler bir şaire yakışacak cinsten. ^^
Bu kitap lise dönemimde ilgimi çekmişti ve okumak nasip olmamıştı.Şimdi Sözlü Anlatım mart okuması ödevi seçeneklerinde görünce tekrar okuma isteği uyandırdı.Aynı zamanda kitap hakkında yorumlar hep iyi yönde olduğu için tereddüt etmeden Yitik Cenneti seçtim.Umarım bana katkısı dokunur.
İnsanın hakikat arayışına (yazarın kendi tabiriyle), içeriden dışarıya, yani özden kabuğa doğru bir bakış açısıyla yazılmış bir deneme. Batı medeniyetinin kopyası olmak yerine; kendi medeniyetimize, inançlarımıza ve geleneklerimize bağlı kalarak (bunları merkez alarak), diğer medeniyetlerin iyi yanlarını kendi potamızda eritip daha güçlü bir medeniyet anlayışı kazanmamız yolunda yazılmış değerli bir eser !