“Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir” kapak şeridiyle çıkan Garip, şiirimizde bir büyük çığır açmıştı. Garipçiler’i yüzüncü yaşlarında sırayla selamladığımız bugünlerde, Orhan Veli’nin öncülüğünde çıkan Garip, bu özel ve tek baskıda yeniden okuruyla buluşuyor.
Garip'in bu özel baskısı, 1941'de Resimli Ay Matbaası tarafından yayınlanışının 73. yılı ve Garip şairlerinin 100. yaşları dolayısıyla bir kereliğine yapılmış ve basılan 5000 nüsha numaralanmıştır.
Orhan Veli Kanık or Orhan Veli (14 April 1914 – 14 November 1950) was a Turkish poet. Kanık is one of the founders of the Garip Movement together with Oktay Rıfat and Melih Cevdet. Aiming to fundamentally transform traditional form in Turkish poetry, he introduced colloquialisms into the poetic language. Besides his poetry Kanık crammed an impressive volume of works including essays, articles and translations into 36 short years.
Orhan Veli shunned everything old in order to be able to bring about a new 'taste', refusing to use syllable and aruz meters. He professed to regarding the rhyme primitive, literary rhetoric techniques such as metaphor, simile, hyperbole unnecessary. Set out "to do away with all tradition, everything that bygone literatures taught", although this desire of Kanık limits the technical possibilities in his poetry, the poet broke new grounds for himself with the themes and personalities he covered and the vocabulary he employed. He brought the poetic language closer to the spoken language by adopting a plain phraseology. In 1941 his poems embodying these ideas were published in a poetry volume named Garip, released jointly with his friends Oktay Rıfat and Melih Cevdet, which led to the emergence of the Garip movement. This movement had a huge influence especially between the years 1945-1950 on Republican era Turkish verse. The Garip poetry is accepted as a touchstone in Turkish verse for its both destructive and constructive effects.
Modern Türk şiirinde önemli bir dönüşümün öncüsü olan 1941 tarihli Garip’in YKY tarafından yapılan bu özel baskısı (Orhan Veli’nin kaleme aldığı yeni şiir anlayışlarının manifestosunu da içeriyor) hem bir nesne hem de içerik olarak çok değerli. Kitapta yer alan biri Oktay Rifat’a, diğeri Orhan Veli’ye ait, savaşın getirdiği/getirebileceği acıları sade ama etkileyici şekilde vurgulayan iki şiiri aşağıya kopyalıyorum.
ŞEHİTLİK
I "Ben bir bahriye neferiyim "Gözlerimi balıklar yedi. "Görmek ve ağlamak bitti benim için. "Uzun boylu adamdım sağlığımda. 'İnanmazsanız elbiselerime bakın!"
Biri diyor ki: "Ben de askerim "Ne farkım var diğer ölülerden "Eskiden evlerde otururduk '"Dışında kaldık bütün kapıların. "Şimdi duvardan geçiyoruz."
Üç şairin de Garip akımına giren şiirlerini geçmişte de okudum elbette, hatta Orhan Veli'nin tüm şiirlerini okudum ama bu kitabı edinmem gerektiğini düşünüyordum. Yayınlandığı yıl, içinde bulunduğu şiir anlayışı içine bu kitap düştüğünde nasıl bir etki yaratmış olabilir, bunu sezmeye çalıştım. Kuşkusuz bu kitap çıkana kadar zaten öncesinde de dergilerde bu sıra dışı gelen şiirleri kararlılıkla yayınlatıyorlardı ama artık "ele gelen" bir kitap da vardı. Garip akımı 1930'ların ikinci yarısında meşaleyi yakmış, 1941'de ilk kitabı çıkmış, Orhan Veli'nin ölüm yılı olan 1950'ye dek sürmüştür. Bu kitaptan sonraki yıllarda Garip şiirlerinin daha olgunlaştığı kanaatindeyim. Bu kitap bile bir yerde acemilik barındırabiliyor (Özellikle Orhan Veli'nin haricindeki şair arkadaşlarında). Kitap aslında yayınlandığı yıl sadece Orhan Veli adıyla çıkıyor (ayrıntılar ve gerekçesini Melih Cevdet Anday'ın Kalabalığın Şiiri adlı kitabında okuyoruz), çünkü diğer iki arkadaşı böyle istiyor.
Böyle istemelerinin en önemli nedeni, kitabın başındaki önsöz! Bu önsöz yıllardır gözümde büyür ve her okumayı deneyişimde zorlanırım. Orhan Veli'nin aşırı ağır yazı dili ve şiirleriyle tezat oluşturacak kadar eski kelime kullanışı, konunun da kolay anlaşılır olmayışı, önsözü anlamak için pür dikkat okumayı gerektiriyor. Şiirler bir oturuşta sayfalarca okunabilecekken önsöz daha fazla vakit alıyor (kendi adıma).
Şiirde ne istediğini bilen, bunu da ısrarla, kararlılıkla hem beyanatlarında hem bizzat şiirlerinde aktaran, "aynı dili konuşan" üç şairin bir araya gelmesi ve bugün modern Türk şiirinde çok önemli etkilerinin olduğunu bilmek bence çok değerli kılıyor hem şairleri hem kitabı.
Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Bende mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım?
son derece açık ve etkili bir derleme olmuş. kitabın kompozisyonu harika. garip önsözü ile metne hazırlanan okur isabetle seçilmiş şiirlerle bir edebiyata yön veren hareketi ve bakış açısını apaçık görmekte. "garip" şiirin ahengini kafiye ve vezin gölgesinde arayanlara karşı çok ağır bir manifesto. şiirin anayasaya aykırı olduğunu söyleyen süreya da, şiirin asiliğini ve yıkıcılığını işaret eden özel de "garip"e çok şey borçlu.
Şiirleri önsözden önce ve sonra, iki kez okudum, ikisinde de çok anlamlı ve güzellerdi. Garip şiiri, şiirde modern düşünceyi net bir şekilde okumak, nasıl düşüncelerle çalıştıklarını anlamak bana o dönem mimarisinin de aynı şeyleri yaşadığını düşündürdü. Alışılmış olana olan sevgimiz, yeniyi garipsememiz hiçbir devirde, alanda, noktada değişmeyecek zannediyorum....
Garip akımı hakkında yazdıklarını okuduktan sonra Orhan Veli’nin şairliğinin yanında muazzam bir fikir işçisi olduğunu da gördüm. Özellikle şiiri herkese ulaşılabilir kılmak için günlük hayattan kelimelerden yararlanıyor gibi görünse de aslında yaptığının kendi deyişiyle tahteşşuur yani bilinçaltına ulaşmak olduğunu söylüyor ve birkaç paragraf sonra Freud’un bizzat ismini anıyor. Bunun nedeni olarak da bilinçaltında her şeyin ilkel ve bütün bir halde bulunması ve bunlara ancak saflık ve basitlikle ulaşılabileceğini söylüyor. Belli ki Garip akımı, Freud ve Jung’un başını çektikleri bilinçaltı hareketinden etkilenerek ortaya çıkmış bir şiir akımı.
Döneminin Türk şiirindeki büyük bir dönüşümü simgeleyen bu kitabı yeniden bastığı için Yapı Kredi Yayınları'nı kutlarım. Seçkide yer alan şiirlerin bir çoğu kitapta her ne kadar neşredilmemiş diye geçiyorsa da sonradan basılan ve bildiğimiz şiirler olduğunu belirtmeliyim. Orhan Veli Kanık'ın yazdığı en baştaki metin ise 'eski şiir'e üç başlık altında sınıflandırabileceğimiz argümanlarla karşı çıkıyor ve kendi yolunun gerekçelerini ortaya koyma çabası gösteriyor. Bu başlıklar sırasıyla 'teknik', 'üslûp' ve 'sözcük dağarı' olarak adlandırılabilir. Metinde ilgimi çeken bir diğer noktaysa şairin sınıfsal bir dünya görüşü üzerinden de görüşlerini temellendirmeye çalışması. Biz Orhan Veli'yi çoğunlukla melankolisi, herkesi etkileyen sade ve 'sıradan' dili ve belki biraz da hercailiği ile tanıyoruz. Oysa bu metin şairin daha farklı yönlerine de işaret ediyor, aynı Açlıktan bahsediyorsun / Demek ki sen de komünistsin dizelerinde olduğu gibi...
üç kişi bir şiir akımı yapar mı? yapıyormuş. ölçüsüz, kuralsız, soyutsuz, şairanelikten uzak(!). sadece demek istediğini diyen ve yine de güzel. ikinci yenilerin başlangıç noktası? sonuçta kendileri öyle isimlendirmese de birinci yeniler.
eskisi gibi yaşıyorum, gezerek, düşünerek.. geceleri evimdeyim.. rahatım yerinde. (bir de sıkılınca pencereyi açabilsem) ve başımı kaşımak, çiçek koparmak, el sıkmak istiyorum arada bir.
teşbih, istiare, mübalağa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkan bir hayal zenginliği, ümit ederim ki, tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.
şiiri şiir yapan sadece edasındaki hususiyettir ve manaya aittir.
Orhan Veli’nin Garip akımına dair yazmış olduğu manifesto tadındaki yazısı dönem için oldukça sert, eleştirel, iddialı ve de cesur. Fikirlerin hatrı sayılır bir kısmına katılmıyor olmakla beraber dönem şiirlerine başka bir gözle bakabilmem için güzel bir ön okuma niteliğindeydi. Ardından derlenen ufak seçki ise, Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat’ın şiirlerinden oluşuyor.
Edebiyatımızın en büyük şairlerinden olan Orhan Veli şiir ile ilgili her konudaki haklı davasını harika bir şekilde ortaya koymuş. Garip edebiyatla ilgilenen herkes için bir başucu kitabı olmalı bence.
Edebiyat tarihinde Garip Akımı’nın nasıl, neden, ne amaçla doğduğunu çok güzel anlatmış, geçmişe tatlı tatlı verip veriştirerek:)
“Teşbih, istişare, mübalağa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayal zenginliği, ümit ederim ki, tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.” :)
Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz sedasız mı olacaktım böyle ? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım ? Ben böyle mi olacaktım ?
YKY’nında dediği gibi “Garip, bugün artık hiçbirimize garip gelmiyor.” Orhan Veli en sevdiğim şairdir, ilk göz ağrımdır. Ne kadar yeni şairle tanışırsam tanışayım yeri de bende hep ayrı olacaktır. O yüzden bu kitabı gördüğüm anda aldım. Daha önce hiç görmemiştim, varlığından haberim bile yoktu. Halbuki ilk basımı 1941 tarihliymiş. YKY’nından ise ilk 2014’te çıkmış. Yazıların font büyüklüğü felaketti. Gözlük falan takacaktım bir ara. Bu arada Orhan Veli o kadar dönemsel kelimeler kullanmışki, kendimi onun döneminde zannettim bir an. TDK kuralları da daha farklı, belli. Böyle okumaya bayıldım. Olduğu gibi bırakmalarını, sadeleştirmemelerini çok sevdim. Orhan Veli’de de plaza dili varmış “dialectique” zihniyete falan diyor mesela, bir yerde de esas “fonction’u” diyor. Kafiyeyi de şiirdeki oyun arzusu diye tanımlıyor Orhan Veli.
“Yazının peyda olduğu gündenberi yüz binlerce şair gelmiş, her biri binlerce teşbih yapmıştır. Hayran olduğumuz insanlar bunlara bir kaç tane daha ilave etmekle acaba edebiyata ne kazandıracaklardır? Teşbih, istiare, mübalağa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayal zenginliği, ümit ederim ki, tarihim aç gözünü artık doyurmuştur.”
Açıkça diyorki şiirde ilerleyebilmek için artık eski kurallardan vazgeçmeliyiz. Eski şairler, eski şiir düzeninde yeterince şiir yazdı zaten. Hey be Orhan Veli, ne güzel yazmışsın. Üstüne o kadar güzel anlatıyor, o kadar soluksuz okutuyorki kendini. Onu sevdiğimden mi yoksa gerçekten akıcı yazabildiğinden mi bilemiyorum. Sevgim beni kör etmiş olabilir, bunu inkar edemem. Ama onu şu konuda kesinlikle herkes takdir edebilir: Garip akımının altını iyi doldurmuş. Akımı yaratırken sebeplerini çok iyi sıralamışlar. “Farklı bir şey yapalım dedik” demiyorlar. Onun yerine mesela mısracılık için “sıvanmış ve boyanmış bir binanın tuğlaları arasındaki harcı göremeyiz” diyor Orhan Veli. Garip akımının bence en başarılı şairi Orhan Veli. Orhan Veli benim için her konuda top zaten ama. Mesela Oktay Rifat’ı daha önce okuduğumda da bana hiç hitap etmemişti. Beğendiğim şiirleri aşağıya yazıyorum. Orhan Veli’nin her şiirini buraya koymak isterdim ama bunun için fazlasıyla tembelim.
Melih Cevdet Anday
Noktürn
Bu gece başımı alıp gideceğim Yağmurun bittiği yere
Saadet Şiirlerinden II
Şiirlerimde sen olmadığın zaman Onları niçin bitiremiyorum?
Oktay Rifat
Karga
Alışmadığım bir çiçek koklamak isterdim. Lakin güle benzemesinden korkuyorum.
Orhan Veli
Sevdaya Mı Tutuldum
Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım?
Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısını, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Siirlere diyecek bir sey yok ve ben siirin ne oldugu hakkindaki yorumlarina bayildim.
* Siir anlamdir. Her sanattan; musiki, resim, vb. faydalanabilir ama anlamsiz siir olmaz. * Siir bir butundur; misra, sekil, kafiye onemli degildir. Sadece bir ahenk, fikir ve anlam vardir, her sey ona katkida bulundugu kadar gereklidir. * Siir basit olmak zorunda degildir; akilcidir ve bizi ileri goturur, o yuzden zaman zaman zor olmasinda sorun yoktur.
Garip ön sözünün Türk edebiyatında sağlam bir yeri olduğu bir gerçek. Bütün kuralları yıkıp sadece anlamdan hareketle şiir yazabilmek bana doğaüstü bir kabiliyet gibi geliyor. Sanatta tedahüle karşı olup gerçekten serseriliği , serkeşliği, başıboşluğu Türk şiirine en güzel bir şekilde yerleştirmişler. Kuralsızlığı kural edinip edebi dairenin içinde kalabilmek sadece gerçek şairlere özgü sanırım.
Garip'in teorik metni. Orhan Veli'nin kaleme aldığı kısa teorik metnin yanında Oktay Rıfat, Melih Cevdet ve Orhan Veli'nin seçme şiirleri mevcut. Garip'i anlamak için okunmalı. Edebiyat ve şiir hakkında kafa acıcı.
Dönemi ve şairlerini anlamak için mutlaka mutlaka okunması gerekiyor.. Kendisinden önceki 600 senelik Türk şiir geleneğini ortadan kaldıran garip akımı, her ne kadar artık hiçbirimize garip değilse de, bir köşetaşı.. Ne kadar sade ve etkili kullanmışlar dili... Bu ayın benim için ana konusu "Ece Ayhan"dı, bu kitap çölde vaha gibi geldi :)) Açık net sade...
Eskisi gibi yaşıyorum Gezerek, düşünerek. Yalnız biletsiz biniyorum vapura ve trene. Geceleri evimdeyim, rahatım yerinde. (Bir de sıkılınca pencereyi açabilsem) Ve başımı kaşımak, çiçek koparmak, El sıkmak istiyorum arada bir.