Modern Zamanlar, Baudelaire’den başlayarak, büyük şehrin aylâğı olma koşulunu neredeyse bir poetik duruş haline getirmiştir.
Bulvarlar, meydanlar, köprüler, ara sokaklar gece gündüz yürüyen, avâre dolaşan, şehrin kesintisiz biçimde farkında kalan yerli ve yabancı âşıklarıyla donandı, bir buçuk yüzyıldır. O şehirlerin içi tıkabasa öyküler, dramlar, tutkular, taşkınlıklarla doluydu.
Paris, XIX. yüzyıldan beri bu bağlamda öncülüğü üstlendi: Beş kıtadan sökün etmiş meraklılarıyla kendi mitolojisini büyüttü, benzersiz kıldı. Türkler, şehri Yirmisekiz Mehmet Efendi ile keşfetti. O gün bugün, her kuşak birkaç temsilcisiyle büyüyü tazeledi.
Enis Batur, otuz yılı aşkın bir süredir “ikinci şehri” kabul ettiği Paris için bir içyolculuk kitabı kurarken, yanından geçmişin hayaletlerini eksik etmedi. Bir noktada, imgelemine yeretmiş virüsü şöyle tanımlıyor: Bazı şehirler tıpkı zehirler.
Paris, ecekent alabildiğine özel bir sevda rehberi.
Ahmet Enis Batur is a Turkish poet, essayist, novelist, publisher and editor.
Born in Eskişehir, Enis Batur studied at St. Joseph High School (Istanbul), METU-Sociology (Ankara), and Sorbonne University (Paris).
Enis Batur is one of the leading figures in contemporary Turkish literature with a large body of work, extending to over two hundred volumes. Some of his works have been translated into European languages including French, English and Italian.
Enis Batur'la bazı kent zevklerimiz uyusmasa da - mesela o Louvre Müzesinin cephesini beğenmeyip cam piramidin o gösterişli eski saraya canlılık getirdiğini düşünse de ben dokuyu bozduğunu düşünüyorum- güzel bir Paris güncesi. Paris'e dair fotoğraflar da içeren metin fragmanları mevcut. Fotoğrafların daha çok olmasını dilerdim. Sözünü ettiği her sokağı her müziği her resmi ve ressamı her kafeyi tek tek incelerken okumak biraz zaman aldı en azından bazı önemli müze ve sokaklardan kafelerden bahsederken onlara dair birkaç fotoğraf koyabilirdi diye düşünüyorum. Louvre'a dair bir anlatısı olmadığı şimdi aklıma geliyor. Neden yazmadı ya da bu kitaba eklemedi acaba? Picasso Müzesinden, Delacroix müzesinden Chavalet müzesinden söz ediyor halbuki. Neyse Kente dair okuma yapmak için güzel bir bir eser. Tam bir Paris güncesi. Hafıza çalışması. Günlük.
Paris'le ilgili ne kitap okursam okuyayım hep Walter Benjamin ve Pasajlar aklıma gelir. Baudelaire'i geçenlerde okumuştum zaten. Okumam gereken o kadar çok kitap var ki tekrar okumak istediklerimi bir türlü dönemiyorum. Pasajlar da o kitaplardan biri. Benjamin ki şahane bir kültür eleştirmeni. Tekrar tekrar okunmalı. Aslında yeni kitap almaya ara verip kitaplığımdan beslensem iyi olur. Ki Rebecca Solnit'lere, Virginia Woolf'lara, Susan Sontag'lara, Sara Ahmed'lere tekrar dönemiyorum bir türlü yeni çıkan kitaplara gömülmekten.
David Harvey'in Paris'i, Benjamin'in Pasajlar'ı, Baudelaire'in Modern Hayatın Ressamı ve Paris Sıkıntısı, Luc Sante'nin Öteki Paris'i, Necmi Sönmez'in derlediği Paris Tecrübeleri( Türk ressamların Paris deneyimlerini anlatan) ile birlikte okunsa Paris'e dair epey bir şey öğrenilir diye düşünüyorum. Balzac romanlari, Flaubert Duygusal Eğitimi ve özellikle Zola da Victor Hugo ile birlikte edebi dünyada Paris'e odaklanan yazarlardan. Gerçekten Paris'e yönelik yazılmamış eser yok neredeyse. Günlük, roman, gezi anlatıları, tarih, sanat...
This entire review has been hidden because of spoilers.
Bir şehir nasıl yaşanır? Bu kitap bu soruyu cevaplıyor sanki ve bazı şehirlerin nasıl yaşanmaya açık olduklarını... Paris hakkında çok fazla şey katmazken okura, İstanbul'un katlanılmazlığını ortaya koyuyor sanki. Okudukça giderek daha çok kandırılmışlık hissine kapılıp, bana kendisini açmayan bir şehrin güzelliğine, sürekli onun tasavvurları üzerinden ulaşmaya çalıştığımı fark ettim. Paris'te kendine benzer köşeler bulabilen, benzer bir hikayeleri olan ben, buna izin vermeyen İstanbul'dan uzaklaştım. Tüm o vadettiği güzellikler sahte mücevherler gibi eğreti artık İstanbul'un üzerinde. Silueti bozulmuş, tarihi çalınmış, insanları kovulmuş, makyajı akmış bir şehir... Zorunda olmadığımı anlatan bir kitap oldu bu. Başka bir şehrin bana bir zamanlar çok daha huzurlu bir fon oluşturduğunu hatırlattı.
Paris bazilarimizda bir sehirden otesiymis, yasayan bir kitap, bambaska bir deneyim...6 ay Paris'te kalisim, sokaklar, hatiralar... Enis Batur benimkinin uzun soluklusunu yazmis adeta.