XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Gérard Lacase, Francis Jammes ile André Gide'i yakında yıkıntılarından başka bir şey kalmayacak olan Quartfourche Şatosu'nu ziyarete götürür. Orada, onlara başından geçen kısa ve yoğun aşk hikâyesini anlatmaya koyulur.
Gérard, kütüphanesinde Bossuet üzerine araştırmalar yapmak üzere davet edildiği Quartfourche'ta, Casimir adlı küçük bir çocukla tanışmıştır. Çocuk, kalın bir sır perdesiyle örtülü geçmişe açılan kapının anahtarıdır. Gérard, çocuğun sadece resmini gördüğü annesine, önleyemediği bir tutkuyla bağlanır. Ne var ki, Isabelle gerçekte tam bir "femme fatale"dir. En azından Gérard öyle olduğunu düşünür.
André Gide, büyük bir ailenin parçalanmasını, ahlaki bir yıkılışı, bir şatonun çöküşünde simgeleştirirken, estetiğin sunduğu görünüm ile gerçeklik arasındaki uçuruma işaret ederek bu alçakgönüllü öyküye büyük bir derinlik kazandırıyor. Isabelle, büyük bir ailenin çöküşünü, bir şatonun çöküşüyle simgeleştiriyor.
Diaries and novels, such as The Immoralist (1902) and Lafcadio's Adventures (1914), of noted French writer André Gide examine alienation and the drive for individuality in an often disapproving society; he won the Nobel Prize of 1947 for literature.
André Paul Guillaume Gide authored books. From beginnings in the symbolist movement, career of Gide ranged to anticolonialism between the two World Wars.
Known for his fiction as well as his autobiographical works, Gide exposes the conflict and eventual reconciliation to public view between the two sides of his personality; a straight-laced education and a narrow social moralism split apart these sides. One can see work of Gide as an investigation of freedom and empowerment in the face of moralistic and puritan constraints, and it gravitates around his continuous effort to achieve intellectual honesty. His self-exploratory texts reflect his search of full self, even to the point of owning sexual nature without betraying values at the same time. After his voyage of 1936 to the Union of Soviet Socialist Republics, the same ethos informs his political activity, as his repudiation of Communism suggests.
That's a short novel of barely 170 pages or a short story. But the atmosphere is a bit like the novel of Grand Meaulnes by Alain Fournier: a castle lost in the moor where a family of impoverished nobles lives and where Isabelle, the young baroness, appears to fascinate the storyteller of the story with her beauty 'history. So we can dream, and that's what I did.
رواية كان بطلها يتميز بالفضول ثم الفضول ولا شيء غير الفضول !
السيد لاكاز يحضر لرسالة الدكتوراه و رشح له أستاذه سيد محترم مالك مخطوطات وكتب قد تفيده في رسالته ، فعلا انتقل السيد لاكاز لقصر كارفورش لمقابلة السيد فوش و بعد قضاءه أيام بالقصر و تعرف على كل أهله بقي بباله سر عالق بابنة القصر المختفية : السيدة ايزابيل الغائبة الحاضرة بين أروقته بقوة رغم غيابها غير المفهوم أسبابه
وبعد بحث طويل و مضني وراء الحقيقة واعتقاده بهيامه بها وحتمية حبه المحموم لها إصطدم أخيرا بالحقيقة .. هل هربت تلك الليلة مع عشيقها فعلا ؟ سبب نبذ عائلتها لها و طرد أمها لها بكل قسوة ؟؟ أين هو أب كازمير طفل ايزابيل المريض و المعاق ؟ و لماذا تركته مع أهلها و خالتها بين أروقة القصر الحزينة ؟ سبب غيابها الطويل الذي تقطعه بين كل ستة أشهر بزياراتها القصيرة جدا ؟؟
نهايتها كانت صادمة لي و سبب كل هذا كان مفاجئا لي أحببت جدا هذه الرواية الحزيمة بكل ما فيها من غموض و شاعرية
“Sevgi nedir daha bilmediğimden onu sevdiğimi sanıyor; sevdiğim için mutlu; sevinç içinde kendimi dinliyordum,” ....
Gide’in “Isabelle” isimli bu kısa romanı, platonik bir aşk hikâyesini anlatıyor. Kısa ama oldukça merak uyandırıcı olan bu aşk hikâyesinde Gérard, içindeki büyük kütüphanesinde araştırmalar yapmak amacıyla , davet üzerine bir malikaneyeye gidiyor. Orada da Casimir adlı küçük bir çocukla tanışıyor. Gérard, o çocuğun sadece resmini gördüğü annesine, önleyemediği bir tutkuyla bağlanıyor adeta deli gibi o resimdeki kadına aşık oluyor.
“Bir anda onunla dolup taşan düşüncelerim sayesinde sıkıntıdan uzaklaşıyordum; şu son günler kanatlanıp uçarcasına geçmişti ve ben haftanın daha şimdiden sona ermesi karşısında şaşırıyordum.”
Bu aşık olduğu kadın Isebelle bir gizemi de üzerinde taşıyor. Romancı kahramanımız da bu resmine aşık olduğu kadının sırlarını tıpkı bir dedektif gibi bulmaya çalışıyor.
Kitabı beğendim ama Andre Gide deyince ille de Pastoral Senfoni derim ille de...
هذه الرواية الثالثة التي أقرأها لأندريه جيد، بعد السمفونيّة الرعوية والباب الضيّق، وقد وجدت في كل أعماله تأثيرا عميقا لعزلته ونشأته في أسرة بروتستانتيّة متديّنة وثريّة في الوقت ذاته، فهو يحاول التمرّد على الرقابة الشديدة المفروضة عليه، ولكنّه لا يستطيع بشكل كبير، خصوصا في هذه الروايات الثلاث. هو يتكلّم دائما عن أجواء أسريّة محدودة وأشخاص منعزلين، ولا يغيب القس في أعماله الثلاثة هذه، كما يتّسم الحب الذي يتكلّم عنه بطابع صوفي، لا يميل لللذّة الجسديّة، فجيرار في هذه الرواية يعشق إيزابيل من خلال صورتها فقط، ولكنّه ينفر منها بعد أن يعرف قصّتها، وكما هو حال الروايتين الأخريتين، فالحب يبقى حلما لا يناله العشّاق في النهاية، أو يكون حبّا مكبوتا أو من طرف واحد. هي رواية عادية هنالك العشرات مثلها برأيي الخاص، وهو ههنا لا يقف مساندا لإيزابيل ولم أر لحد الآن في رواياته الثلاث أثرا للتمرّد الذي يتكلّم عنه النقّاد.
ایزابل روایتی دردناک از شک و تردید در زندگی ست آنهنگام که باید تصمیمی گرفت که آینده مان را شکل می دهد،گاه ناگزیر از ترس نامعلوم بودن مسیر پیش رو ناگزیر روی به سوی انتخابی می آوریم که آسان تر و آشنا تر می نماید اما عواقب ناسنجیدنی آن ناگهان همانند سیلی هولناک زندگی مان را در برمیگیرد و ما را همانند غرقه ای در دل امواج دریا برجا می گذارد،همانند کشتی شکسته ای که با بقایا و تکه پاره های زندگی حاصل از آن تصمیم زورق شکسته ای ساخته تا که فقط زندگی را ادامه دهد،چه بسیار انسان ها در اطراف خود میبینیم که مصائب حیات خود را متمم سیه شبی در گذشته می دانند که تصمیمی دانسته یا ندانسته آن را ها به اعماقی هراس انگیز از بدبختی و شکست کشانده... چه میزان از تصمیمات ما اما از آن خودمان اند؟چه بسیار دوراهی هایی که در هنگام انتخاب می پنداریم لحظه انتخاب از آن ماست و می توانیم هر یک از این دو مسیر را برگزینیم غافل از آنکه شرایط زندگی و تجربه زیسته مان اغلب انتخاب نهایی مان را از قبل مشخص کرده و تصور انتخاب تنها خیالی بیش نبوده ست..
Isabelle kafa karışıklığı yarattı bende, Kadınlar Okulu kadar net değil hislerim. İlk olarak çok kısaydı, Isabelle hakkında dedikodular kitabın yarısından sonra, Isabelle'nın kendisi ise neredeyse sonunda çıktı.
Isabelle kararsız, kendi başına var olamayan, para için kendini küçük düşüren, metres olan bir imaja büründürülmüş. Haysiyetsiz kadın olarak adlandırılırken, bir yandan da herkesin merak ettiği, üzerinde konuşulan kadın. Bir ailenin ve bir mekanın (şato) çöküşüne sebep olan femme fetale (????!!!!) ama bence kadın femme fetale falan değil; yani yaptıklarını bilinçli ve özgürce yaptığını düşünmüyorum. Bence Isabelle, kendi kararlarını vermekte zorlanan, kendilerine sevgi gösteren her erkekte belki de hiç olmayan baba-anne sevgisini arayan (anladığım kadarı ile özellikle soylularda çocukları süt anneler, mürebbiyeler vb. büyütüyormuş), bir şeyler yapmak isteyen ancak koşullar arasında sıkışmış, evlenmek tek imkanları olan, mutsuz, sürekli mutsuz ve mutsuzluğu evlilik/aşk/erkekler/önemli hissedilmek ile geçirmeye çalışan dönemin kadın kahramanlarında biri. Özellikle Fransız edebiyatında bu karakterlerin çok sık karşımıza çıkıyor olması da ilginç, Fransız edebiyatında mutsuz kadın kahramanlar minvalinde bir tez var mı incelemek lazım.
Kitabın anlatıcısı ve Gide'nin arkadaşı olan adamın da İşte kadının gerçeği bu, içinde bir fırtına kopuyor, adlandıramıyor, kendisi de yaptıklarından çok mutlu değil ama başka ne yapması gerektiğini bilmiyor, bunu anlatmaya çalıştığında, dürüst olduğunda ise kadından uzaklaşılıyor.
Erkeklerin istekleri çerçevesinde hareket etmedikçe yokuz.
çok ihtiyacım olan bir yerden yakaladı bu kitap beni sanırım o yüzden de favorilerimden biri oldu. aşk her zaman uzaktan yaşandığında en güzeldir. aşk karşındakiyle alakalı değildir aslında. çoğu zaman hayallerimizde kurduğumuz kişiye aşık oluruz, gözümüzde büyütürüz ve en sonunda da karşımızdakinin o kişi olmadığını anlarız.
“O zamanlar beni hayatın içine atan sabırsızlığı anlamakta güçlük çekiyordum. Yirmi beş yaşındaydım, hayat hakkında kitaplardan öğrendiklerimden başka neredeyse hiçbir şey bilmiyordum ve bu sebeple şüphesiz bir romancı olduğuma inanıyordum…” . Güzellik iyiliği de beraberinde getirir mi? Yani şunu sormak istiyorum bir şeyi sırf güzel olarak adlandırmamız veya imgesini canlandırmamız onu kendiliğinden iyi kılar mı? Tez araştırması için Quartfourche Şatosu’na giden Gerard Lacase bu sorunun yanıtını yaşadıklarıyla öğreniyor. Araştırmasını yapıp Paris’e dönmeye hazırlanırken o şatoda biraz daha kalmasına sebep ise gördüğü bir portre oluyor.. . Isabelle, 19. yüzyıl atmosferinde geçen, oldukça kısa bir hikaye. Andre Gide kitaplığımda birkaç eseri daha olan bir yazar ve diğer kitaplarını da çok bekletmeden okumayı istiyorum:) . Ozan Kırıcı çevirisi, E.S Kibele Yarman çevirisiyle ~
Quelle agréable lecture que j'ai beaucoup apprécié pour son style fluide et élégant et une histoire racontée de manière mystérieuse et intriguante. Ca m'a donné envie d'entamer tout de suite une autre nouvelle du même auteur!
Sau một loạt self-help, non-fiction thì hôm nay mình đã trở lại với fiction. Mình đọc cuốn này sau một cuộc tranh luận vui vẻ, mà ở đó mình bảo bạn mình: đứa nào rồi cũng vỡ mộng cả thôi, không vỡ mộng thì không lớn được. Nhưng vì mình nhỏ bé, và lý lẽ chưa vững, nên mình quyết tâm đọc cuốn sách này để cãi nhau ‘đúng đắn’ hơn.
Vỡ mộng bắt đầu với cảnh anh thanh niên Lacase (tên giống hãng quần áo cá sấu ghê), về toà lâu đài nọ để làm luận văn (Thạc sĩ?!). Ở đây, anh sa vào lưới tình, với một thiếu nữ trong bức ảnh. Chuyện sau đó, tất nhiên là chẳng thành, vì nếu thành thì tên truyện sẽ là ‘Nuôi mộng’, thay vì ‘Vỡ mộng’ rồi. :sss
Cả cuốn sách được bao trùm bởi không khí vùng quê nước Pháp, ít ồn ã, nên thơ nhưng lại có phần hơi ghê rợn. Đọc nó, mình chỉ nghĩ đến Conan, rốt cuộc sự thật là gì, tên áo đen là ai? Cái tài của tác giả, chắc nằm ở chuyện phủ lên câu chuyện một màn sương hư ảo, tuy có phần gây bức bối cho người đọc, nhưng cũng gây dựng sự tò mò đủ để đọc tiếp.
Trở lại chuyện vỡ mộng, hoá ra mình nhầm thật. Đời người phải trải qua dăm ba lần vỡ mộng chứ chẳng phải một. Có lẽ là bởi sau hằng hà sa số những lần vỡ mộng ấy, loài người vẫn kiên gan bền chí mơ mộng tiếp. (Ôi loài người). Kết quả của mỗi cái vỡ tan trong truyện, có thể là mạng sống của ai đó, thanh xuân của người này, hay cũng có thể là sự chán chường ngày qua ngày. Đọc đến cuối, khi mọi thứ sụp đổ, kể cả là toà lâu đài đồ sộ kia, truyền thống gia đình, luận văn nọ, mình chợt nghĩ, sự vỡ mộng nhất có lẽ chính là độc giả, người đang tiếc ngậm ngùi vì lỡ bị ông tác giả thuốc bởi hai chữ ‘vỡ mộng’ :<.
Nguyên ủy của lắm nỗi sầu muộn, khổ đau khi yêu đương ấy bởi kẻ yêu cặm cụi thêu dệt giăng mắc muôn đường tơ đặng vẽ ra hình dung người tình và rạo rực hân hoan họa cảnh tương lai đôi lứa. Nếu có thành thì mười phần chỉ thỏa được một, bằng không thì vỡ mộng.
Câu chuyện thì chẳng mê nhưng đôi thoáng rùng mình bởi lối văn, ngồi trong phòng đọc giữa canh năm mà lòng đẫm sương đêm.
Reading and reviewing Brendan Connell's The Translation of Father Torturo, with its themes of Catholicism and amorality, left me fancying a little Gide, and so here I am. A review of an established classic such as this seems rather redundant, and indeed part of my reason for reading it was to read something I wouldn't have to formally review, giving me a chance to catch up on all those reviews that are currently unfinished. But reading this book was a revelation to me, for reasons noted at the end of this post, and I was determined to share my discovery. Before that, I will say a few words about it; to do otherwise about such a marvellous book would almost be criminal.
This was a excellent short novel, though Gide himself I think would have described it as a recit. It concerns Gerard Lacase (please excuse the lack of accents throughout this review), who upon visiting an abandoned house with friends tells them how he first came there as a young man. His professed purpose in visiting le chateau de la Quartfourche was for research, towards a degree, but other things were on his mind from the very beginning. "Je sais de reste ce qui l'attend sur le sentier de la vertu; mais l'autre route?... l'autre route..."
The less virtuous path is that of the novelist: "des qu'on se croit ne romancier on s'accorde aussitot toux les droits". From the house and its occupants he wishes to extract every possible morsel of material for his fiction. Upon discovering the image of an absent mother, Isabel de Saint-Aureol, he becomes determined to meet her, and to win her confidence. He pursues her as if in love, and the reader may wonder as to the lack of effect that the revelations of her poor character has upon his ardour.
This is a woman, for example, who has abandoned her disabled son to the care of her parents; a son disabled, it is implied, because she strapped down her stomach to keep her unplanned pregnancy a secret. ("On attribue l'infirmite de Casimir aux soins que sa mere avait pris pour dissimuler sa grossesse ...") Gerard watches her steal jewellery from her family, and yet his attraction to her is undiminished.
The answer is that his interest in her isn't truly that of the lover, it's that of the novelist, romancier rather than romancer. "Cette nuit que vous l'attendiez, prete a fuir avec lui, que pensiez-vous?" he asks with a particular lack of sensitivity about the night her lover died. An alternative reading is perhaps possible – he does after all say to himself disappointedly, "est-ce la comme elle savait aimer?" He realises perhaps the impossibility of eliciting love from cruel, selfish Isabelle.
But he then says of her, "Je ne sentais plus aucun desir de la questionner davantage; subitement incurieux de sa personne et de sa vie, je restais devant elle comme un enfant devant un jouet qu'il a brise pour en decouvrir la mystere ..." Her mystery revealed, her story told, his interest evaporates, he moves on. She is unchanged, and perhaps unchangeable, but he is not. His experiences have after all led him to the path of virtue: a real affection for young Casimir, for whom he provides a home.
The novel suggests there is yet hope for those of us who, seeing someone in distress, has first or second the thought: this would make a good story.
However, my original reason for writing about this book lies not with its content, but with the way in which I read it. What I realised here was that I could buy a French dictionary for the Kindle, set it temporarily as the default dictionary, and so use it to instantly look up the words I didn't know while reading a French novel. For anyone studying a foreign language, that makes the Kindle an utterly essential purchase.
الرواية من اول الروايات الي قراتها في حياتي ولحد دلوقتي انا معرفش الرواية دي عايزة ايه بالظبط :) بل اني معرفش هي فين القصة اساسا اسم الرواية ايزابيل وايزابيل دي مش هتظهر غير في اخر 3 صفحات في الرواية تقول كلمتين وخلاص ! وباقي الرواية عبارة عن سرد احداث سطحية البطل اكل وشرب ونام ولعب وتحدث مع فلان وفلان !! بس نفسي اعرف رواية زي دي تاخد نوبل ليه ! ياريت يسحبوا منها الجايزة ويدوها لميكي افيد
Misterio con un romance absurdo con final más absurdo y cruel aún y mil cosas sin explicar pero divertidisimo y súper bien construido para una historieta de meno de 200 pg tbh
Brontë vibes, pero sin nada que ver al mismo tiempo... you get me
This entire review has been hidden because of spoilers.
Đây là lần đầu tôi được đọc một bản dịch có lẽ đã được xuất bản lâu lắm rồi, do vậy những từ ngữ, đối với tôi, đều lạ lẫm. Nhưng không cần phải vật lộn quá nhiều, việc cảm nhận được phần nào vẻ đẹp trong ngôn từ của André Gide cũng đủ làm tôi mãn nguyện.
كل حاجة من بعيد حلوة ولما بتقرب الدنيا غالبا بتبوظ لان الانبهار أسرع طريق لل disappointment. People are humans with mistakes and humans are the worst creatures on earth. فبلاش انبهار ونحب الناس بحب منطقي اننا كلنا في بعض كائنات غبية للأسف وبالتغافل الدنيا هتبقى حلوة بعون الله 🤷♀️
رواية متواضعة، إلا من بعض الرسائل الضمنية. الجو الذي دارت فيه الأحداث مثير أكثر من الأحداث نفسها. حيث القصر، المطر، الزهور، والمكتبة. أفضل مافيها قصرها حيث لا تتجاوز صفحاتها المئة وخمسين صفحة!
Cuốn tiểu thuyết về những ảo mộng của tuổi trẻ với tâm hồn mơ mộng, đa sầu đa cảm và đầy hoài nghi.
Nhà văn lột tả những khát vọng vươn tới sự thành công và danh vọng cũng như những lầm tưởng về thứ tình ái đẹp đẽ đầy thêu dệt về tương lai và những hoài vọng diễm lệ.
Chàng thanh niên Lacase được giới thiệu đến lâu đài Quartfoutche để gặp gỡ một nhân vật có thể giúp anh làm luận án thạc sĩ. Thời gian ngắn ngủi ở đây đã dập tắt tất cả những ảo tưởng trước đó của anh, thậm chí là ngay trong ngày làm việc đầu tiên. Rồi sau đó, chàng lại tìm những ảo mộng khác trong tình ái và phải vỡ mộng một lần nữa. Phải chăng quy trình ảo tưởng - vỡ mộng đó là quy trình chung của tuổi trẻ - tình yêu - danh vọng?
Lần đầu tiên mình đọc tác phẩm của Andre Gide và thực sự chưa quen với phong cách này. Bản dịch của Bửu Ý cũng khá mơ hồ, từ vựng khá mới lạ hay cũ lạ cũng chẳng biết nhưng nói chung có thể hiểu tinh thần của tác phẩm.
potansiyeline ulaşamamış bir kitap olarak hatırlayacağım. kötü mü? değil fakat beklediğim derinliği, gide’in ustalığına yaraşır içsel çözümlemeyi ya da karakterlerin duygusal evrimini bulamadım. quartfourche’un atmosferi, yapının taşra asaleti ve anlatıcının gençlik hevesi zaman zaman etkileyici olsa da, anlatının merkezine yerleştirilen “isabelle” figürü bana göre bir hayalin silik sureti olarak kaldı.
merak duygusunu canlı tutan bir gizem var, evet, ama bu gizem çözüldüğünde geriye pek bir şey kalmıyor.
A near-perfect novella on the heartache of discovering that one’s idealized love -- witnessed from afar as a projection of our own unrealized ideal self -- is in reality a gilded delusion, concealing a harsh reality that is nothing like our concocted fantasy-image. We have all had moments when we place another on a pedestal, not only idolizing them, but also fulfilling our own deep need to worship another person as an object of desire, as we ourselves wish to be adored. Gide shows us that the most crushing blow is not a failure to encounter our object of desire, but actually TO OBTAIN IT, thus ensuring that the reality of our experience will never live up to the expectations of our fantasies. I can't think of a better literary example of Lacan's theory of the objet petit a. As usual, Gide’s prose is gorgeous, fluid, and seemingly effortless. A must-read from one of my favorite writers.
Mi relación con André Gide ha sido extraña: tras una primera toma de contacto agradable pero insatisfactoria (esperaba mucho más de lo que obtuve) con El inmoralista, la segunda lectura que realicé firmada por este autor lo elevó a la categoría de imprescindible en mi biblioteca. El culpable fue Los monederos falsos, un libro maravilloso al que la Rayuela de Cortázar debe demasiado: uno de esos textos en los que parece que todo está perfectamente medido y en los que cabe todo. Desde el retrato del intelectual inerme de primera mitad del siglo XX hasta la metaliteratura reflexiva. Lo dicho es motivo suficiente para que cualquier libro que caiga en mis manos y que lleve la rúbrica de Gide parta con ventaja. Y aunque eso es lo que ocurrió desde la primera linea de Isabel, una vez acabado de leer tengo que reconocer que no le hacía falta tal ventaja. De nuevo, Gide se las apaña para realizar un vibrante pero estático relato de ese intelectual que no se decide a vivir de forma plena ninguna de sus dos vidas: ni la real ni la intelectual. El protagonista de Isabel, un intelectual primerizo y joven que pasa unos días como invitado de una extraña familia en un castillo anacrónico, se ve desgarrado por dos fuerzas que estiran de él en direcciones opuestas: por un lado, la posibilidad de medrar culturalmente (gracias a un trabajo basado en unos manuscritos de la biblioteca del castillo) y, por el otro, la fascinación de una pasión misteriosa y fuera de toda regla social (como es habitual en el autor). La colección de personajes es realmente grotesca y, por lo tanto, hipnótica (desde los nobles venidos a menos que remiendan la ropa cada noche para guardar las apariencias hasta el niño heredero cojo y retrasado mental). Y, lo que es más interesante todavía: Gide consigue erigir toda la trama en torno a unos misterios fascinantes que, una vez revelados, se desvelan como yermos y vácuos. Como los ideales intelectuales. Como los ideales amorosos. Como los ideales amorosos... Y es que Gide es demasiado inteligente como para obviar el hecho de que la frustración era, es y será la base de toda vida intelectual.
إيزابيل هو عمل قصير للأديب الفرنسي الحائز على جائزة نوبل للآداب لسنة 1947. ليست بشهرة أعمال أخرى مثل الباب الضيق و السيمفونية الرعوية لكنها بنظري أفضل و أمتع و حبكتها أمتن و أقرب للتصديق. تتضمن الرواية، كما هي عادة أندري جيد، مسحة دينية تنظاف إلى العلاقات الإزجتماعية التي غالبا ما تكون قصة حب. جيرار لاكاز طالب دوكتوراة تنقصه بعض المراجع، فيحيله أستاذه على أحد الملاك الإقطاعيين الذي يمكنه أن يوفر له كل ما يحتاجه في قلعته في منطقة النورماندي. عائلة نبلاء افتقروا و مازالت عنهم خيلاء النبالة. يسأم جيرار المكان بسرعة فيفكر في العودة لباريس إلا أن يقع على رسالة يتعرف من خلالها على إيزابيل التي لاتظهر تماما إلى في آخر الرواية. نكتشف معا تعلق الراوي بإيزابيل تعلقا شديدا، حب من خلال الصورة فقط ثم نتعرف على سر إيزابيل و ابنها (المريض خِلقيا، غير سوي). نتعرف أيضا على عشيقها و على التوتر الذي أحدثه هذا الحمل الغير معلن.
I heard about this book from another book I was reading in the past and it being about a man who is infatuated with a girl, so being a romantic I had to read this story, so after browsing my Kindle list, I find sometimes when I randomly select my next read there are some parallels to a book I recently finished which even a thin thread it is makes me wonder because it has happened a far amount of time before. In reference to Butler's The Way of All Flesh, both Ernest and Gerald are writing thesis about religion being a center and the direct remark by the priest "about the ways of flesh." Enough of that side note, I had thought this story would go into one direction and it took me to a wonderfully confusing direction, not that there was not a clear ending but that certain aspects of the story had me wondering about foul play with the reward of monetary gain. How love can be so intense within our mind but awaken by human realities. Complex shorter story.
- آقای کازیمیر، از بالای جوانه! چندبار باید به شما گفت؟ همیشه گلها را از بالایِ جوانهی شاخههایشان ببرید. صبرم تمام شد و بیاختیار فریاد زدم: حالا که آخر فصل است، این کار دیگر لزومی ندارد. غرغرکنان جواب داد: این کار همیشه لزوم دارد، و کار بد کردن فصل معینی ندارد. من همیشه از این غرغروهای نصیحتگو سخت بیزار بودهام... قسمتی از رمان ایزابل آندره ژید اسماعیل سعادت
فکر هم مثل گُل است: آنهایی را که صبح میچینید، مدّت بیشتری شاداب میمانند.
نکته اینجاست که باید حقیقت را از زیر جلوهی ظاهری آن بیرون بیاوری، وگرنه شرح و بیان جلوهها کاری نیست...
معرفت سطحی ما از حوادث، اغلب و حتی همیشه، با معرفت عمیقی که بعدها ممکن است از آنها به دست آوریم مطابقت ندارد و درسی هم که از آنها میگیریم یکسان نیست و باید پیش از نتیجه گیری، آنها را خوب بررسی کنیم... ایزابل آندره ژید اسماعیل سعادت
“Her zaman kapıldığım bu dayanılmaz kederi ifade etmekte “sıkıntı” kelimesi elbette çok zayıf kalıyor; o keder birdenbire çöker üstümüze, içinde bulunduğunuz âna bağlıdır; bir an her şeye yüzünüz gülerken, siz her şeye gülerken birden ruhun derinliğinden kapkara bir duman yükselir ve arzuyla ölüm arasına girer; soluk kurşuni bir perde oluşturur, bizi dünyanın geri kalanından ayırır, artık o dünyanın sıcaklığı, aşkı, rengi, ahengi bize ancak soyut bir aktarım halinde kırılarak ulaşır: Sadece bakarsınız, artık heyecan duymazsınız; ve ruhu yalıtan o perdeyi yırtmak için gösterilen nafile çaba insanı her türlü suça, cinayet ya da intihara, deliliğe sürükleyebilir.”
أن لفظ الضيق كاضعف بالتاكيد من ان يعبر عن الاشجان المضنية التي كنت اقع فريسة لها دائما..هذه الاشجان تستولي علينا فجأة ونحن في قمة سعادتنا, فقبل لحظة يضحك لك كل شئ. وفجاة اذا بغمامة سوداء داكنة تتصاعد من الاعماق النفس وتقف حائلا بين المتعة والحياة واذا بها تكون ستارا اغبر عن بقية العالم واذا بحرارة هذا العالم وحبه والمه وانسجامه لا تاتينا الا في صورة انعكاس مجرد فنري ولا نتاثر وربما اودي بنا ما نبذله من جهد يائيس لاختراق هذا الستار الفاصل الي ارتكاب ايه جريمة وقد يصل الامر الي القتل او الانتحار او الجنون" ياربي! لم اقرا اروع من هذا التعبيرات ..اندريه جيد :)
دائما ما يكون الخيال أجمل من الواقع بل دائما ما نبني من الخيال واقعا جميلا ومثاليا ونعيش فيه ونتخيل أنه الحقيقة بل وندافع عنها ثم عندما نقابل هذا الخيال على أرض الواقع نصدم بأننا كنا نبني قصرا من الرمال مالبث الهواء أن هدمه ونرى هنا الخيال بعين الواقع فنصدم بل مم الممكن أن يكون على النقيض هذا هو ما حدث لبطل قصتنا وما تخيله من صورة مثالية لإيزابيلا وبنى عليها أمالا وأحلاما وعندما رأها في الواقع وعرف حقيقتها إشمئز ونفر منها هذا هو مجمل رواية إيزابيلا لأندريه جيد الروتية ليست من أجمل أعماله ولكنها تحمل معنى جميل
الترجمة أو بالأدق مراجعة الترجمة كانت رديئة وفيها غلطات كثيرة ولكن ماشي الحال
داستانش شاید برای زمان خودش جالب بوده ولی الان دیگه کلیشه شده. داستان خانواده متمولی که ورشکست شدن و حالا تو عمارت خودشون با خدمتکارای باوفاشون روزگار میگذرونن و ادای ثروتمندان و اشراف زادگان رو درمیارن. پسری که از روی یک عکس عاشق زنی میشه و در به در دنبال صاحب عکس میگرده و با کنجکاوی در تلاشه سر از داستان عشق مخفی زن دربیاره. روایت جذابی هم نداشت که جذبش بشم. اواسط داستان که در مورد داستان عشقی زن بود کمی جذاب شد ولی بعد علاقه ام رو از دست دادم.
فكرة الرواية ( فريدة ) إلا إنها انتهجت إسلوب السرد للأحداث وبتعجل واضح .. أعتقد إن الترجمة هي مكمن الخلل !! قرأت ( الكنز ) أيضا وهي ضمن هذه السلسلة ( الروايات الحائزة على جائزة نوبل ) وبذات الترجمة والرسومات المزعجة وحقيقة لا أنوي إقتناء بقية السلسلة