Luego de la “caída” de Árbenz, con la decepción en las venas y la rabia de ver quebrada, rota, hecha añicos la democracia en Guatemala, Asturias presenta esta colección de relatos en la que la intervención, la violencia, los miedos pero también la esperanza y la resistencia retumban y resuenan por los territorios recorridos y las situaciones vividas en estas páginas en las que el español guatemalteco se opone —resiste a los anglicismos— en una batalla simbólica con la intervención que termina con la pequeña primavera democrática, que la viola y la fusila. La poesía de Asturias, su increíble capacidad de crear imágenes, su mágica reproducción de los sonidos que pueblan la mísera realidad en la que se inspira, intensifican la descripción de los personajes grotescos, dobles, amargos que someten a Guatemala y llevan al lector a cuestionarse si a pesar del cambio de actores y de escenarios, la dinámica local —latinoamericana, incluso— tiene, como dice Asturias al inicio del libro, más de novela que de verdad.
Guatemalan poet, novelist, diplomat, and winner of the Nobel Prize for literature in 1967. Asturias's writings combine the mysticism of the Maya with epic impulse toward social protest. His most famous novel is EL SEÑOR PRESIDENTE (1946), about life under the rule of a ruthless dictator. Asturias spent much of his life in exile because of his public opposition to dictatorial rule.
Ülkedeki etnik çeşitlilik, ‘sarışın adamlar’ın müdahalesi ile ırkçılığın yükselmesine ve bir darbe ve iç savaş ortamına dönüşmesine dayanak oluşturur. Bu tür müdahaleler de her zaman olduğu gibi, -bazı istisnalar hariç- rasyonel düşünen hiç kimsenin kalmadığı ve sadece kısa dönemli şahsi çıkarların kışkırtıcı propaganda konusu yapıldığı acımasız, tehlikeli bir süreç yaratır. Kamu düzeni ve hukukun ortadan kalktığı tüm ortamlarda olduğu gibi acı çeken her zaman kadınlar, çocuklar ve masumlar olur.
Sanki birbirini tamamlayan öykülerden oluşmuş bir kitap. Yaşanan acıları gerçekten hissederek ve dünyanın hiç bir bölgesinde benzer olayların yaşanmamasını yürekten dileyerek, çok zor okudum.
“Cajon del Rio köyünde canlı tek adam bırakılmadı. Titique halkı bıçaklanarak bağırsakları deşildi. Piedra Paradalılar’ın derileri yüzüldü. Agua Blanca de Ipala halkı ateşe tutulup yakıldı. Ayaklanan köylülerden birinin başı San Jorge alanında kazığa geçirildi. Gardo tepesinde, Jaime Velazquez’in gözbebeklerine iğneler batırıldı. Ricardo Miranda’nın cesedinde otuz sekiz kurşun deliği vardı. Haroldo Siva’nın başı, San Salvador yolunun kenarında bulundu, vücudu ise hiç bulunamadı. Los Mixcos’ta Ernesto Chincilla’nın dili kesildi. Olivia Aldana Kardeşleri Ojo de Agua çeşmesi başında elleri ve gözleri bağlı olarak, kurşunlarla delik deşik edildiler. Jose Guzman’ın revolver ateşiyle parçalanan kafatasının parçaları yol kenarına saçıldı. San Lucas Sacatepequez kuyularından su çekilirken cesetler görülüyordu. Miraflores’te elleri ayakları kesilmiş insanlara rastlanıyordu. Tehditleri cinayetler izliyor, insanlar arkadan vuruluyor, kentlerde belli kişilerin kapıları siyah çaprazlarla işaretleniyordu. Evden çıkarken öldürülenlerin cesetleri ırmaklara atılıyordu”
Yukarıdaki alıntı, Eduardo Galeano'nun ünlü eseri Latin Amerika'nın Kesik Damarları'ndan. Bu kan donduran alıntı, Asturias'ın bu eserini anlatmak için ya da anlayabilmek için diyelim yalnızca bir kapı aralıyor, yoksa Guatemala'da yaşananlar pek insanların havsalasının alması mümkün değil.
Guatemala’nın dünya haritasındaki yerini, Orta Amerika mı yoksa Latin Amerika ülkesi olduğunu mu, resmi dilini, hangi etnik gruplardan oluştuğunu bilen kaç kişi var diye düşündürdü önce kitap bana. Çünkü bu soruya verilecek tüm cevaplar, Asturias’ın “Guatemala’da Hafta Tatili” adlı eserindeki hazin hikayelere götürüyor bizi. Ülke hakkında bilmediğimiz bu coğrafi veya sosyolojik bilgiler, aslında bir şekilde ülkenin katliamlarla dolu kaderini de oluşturuyor. “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”nda Orta Amerika ve Güney Amerika ülkelerinin yaşadığı bu katliam ve vahşeti, bunların yaşanmasına giden yolu Galeano anlatsa da, bunun hikayeleşmesi romanlaşması çok sarsıcı oluyor haliyle. Edebiyatın gücü belki de buralardan geliyor.
Asturias, tam adıyla Miguel Angel Asturias, 1899’da Guatemala’da dünyaya gelmiş. “Yerlilerin Sosyal Problemleri” başlıklı tezi ile hukuk sınavını vermiştir. Paris ve Londra’da eğitimine devam eden Asturias, faşist darbe öncesinde Paris büyükelçisidir. Darbe sonrasında ise sürgünde kalan yazar, 1974’te vefat etmiştir. Astruias’ın Yordam Edebiyat serisi altında çıkan 6 kitabı bulunuyor: “Guatemala Efsaneleri”, “Sayın Başkan”, “Kasırga”, “Yeşil Papa”, “Gözleri Açık Gidenler”, “Guatemala’da Hafta Tatili”.
Bu kitaptaki öykülerin odağı, aslında anlatısı olan asıl konudan bahsetmek gerekiyor biraz da. 1944’te genç subaylar ve üniversite gençliğinin başlattığı liberal bir devrimden sonra, 1951’e kadar çeşitli alanlarda büyük reformlar yapılıyor. Bu reformlar arasında Orta Amerika’nın en güçlü ABD’li şirketlerinden United Fruit Co.’nun gücünü kaybetmesine neden olan endüstri ve tarım işçilerinin haklarını koruyacak yeni bir iş kanunu çıkarılıyor ve bundan sonra bir çok sendika kuruluyor. Ama Haziran 1952’de yüz bin ailenin yararlanacağı toprak reformuyla, United Fruit’in tarım yaptığı alan %8’lere kadar düşmüştü. Tarım reformunun asıl amacı kapitalist bir tarım ekonomisi geliştirmek iken, ülke aleyhine korkunç bir uluslararası kampanya başlatıldı. Radyolar, gazeteler, Amerikan Devletleri Örgütü yetkilileri, “Guatemala’nın üzerine demir perde inmekte” olduğunun propanagasını yapıyorlardı. Bundan sonra ABD destekli ve bizzat ABD tarafından eğitilmiş Guatemalalı bir albay tarafından özellikle yerlilere olmak üzere ülkenin bir çok alanına saldırı başlatıldı. Hava bombardımanına ek olarak, toprak reformuyla toprakları alınan eski toprak sahiplerinin silahlanmasıyla birlikte ülkede korkunç bir şiddet başladı. Toprak reformunu yapan Arbenz hükümetinin devrilmesinden itibaren, ardı ardına faşist diktatörler iktidarda oldu. Başlayan şiddet artık ülkenin kaderi olmuşçasına hiç sona ermedi.
Asturias, “Guatemala’da Hafta Tatili”nde, Galeano’nun yukarıdaki alıntısındaki tüm saydıklarının hikayelerini 8 hikayede öyle bir anlatıyor ki, okuyucunun kanı donuyor. Bu 8 hikayenin en sonuncusu “Torotumbo”, belki en sonunda yer alması en uygun olan öykü olmuş. Korkunç bir çocuk tecavüzü ile başlayan Torotumbo, yerlilerin kutladığı bir bayramla birlikte tüm ülkenin panayıra dönüştüğü günde bir öç alma hikayesini anlatıyor, bu şiddet ortamından karşı şiddet olmadan kurtulanamayacağını da bir şekilde gözler önüne seren bu son öykü yine de okuyucunun gönlünü ferahlatamıyor. Toprak reformu sonrasında ABD destekli darbenin yarattığı şiddet ortamını, yerlilerin yaşadığı zulmü, toprakları ellerinden alınan büyük toprak sahiplerinin silahlanarak kendi komşusu yerlilere nasıl şiddet uyguladığını anlatıyor Asturias bu hikayelerinde.
تقدیم نامه ابتدای کتاب از نویسنده اینگونه نوشته شده: به گواتمالا میهنم که در خون دانشجویان قهرمانش دهقانان شهیدش کارگران فداکارش و ملت مبارزش زیست میکند اما کتاب به کوشش خانم خانلری از زبان دوم و نه مبدا یعنی فرانسه ترجمه شده ولی بی عیب و نقصی هست . این کتاب شامل هفت داستان کوتاه هست که تعطیلات پایان هفته در گواتمالا همه آمریکایی گربه وحشی ۳۳ لاگالا لوبوئهیون اجساد برای تبلیغات طرفداران قانون اصلاحات ارضی نام دارند که تمام داستان ها تم استعمار و رگههایی از رئالیسم جادویی دارند داستان اول و دوم اما داستان اجساد برای تبلیغات هولناک نرین داستان کوتاهی بود که خواندم. در واقع این اثر مجموعه داستان کوتاه چشمان نخفته در گور دیگری هست. و جمله ماندگاری از آخرین داستان کتاب و حاضران شنیدند که زیر لبی میگفت: چشمان را ببند!چشمان را ببند دیگر چیزی مبین!... صبر کن تا مشورت از نو آزاد شود!
Een caleidoscopische bundel waarin alles zich afspeelt tegen dezelfde achtergrond: de CIA is in het midden van de jaren 50 in Guatemala een dictatuur aan het installeren om onder andere de economische belangen van de United Fruit Company (nu Chiquita) veilig te stellen. Gewapende huurlingen terroriseren het platteland, elke proteststem komt op een zwarte lijst terecht, de bevolking komt in opstand maar het maakt allemaal weinig uit ... Bij momenten vrij hard geschreven en vooral frustrerend om over zo'n onrecht te lezen. Stuk voor stuk goede vertellingen over een gruwelijke coup en het verzet ertegen. Enkel het laatste en langste verhaal kon me aan het einde niet echt meer boeien. 4.5/5
"De executies werden gestaakt, maar nu begon men de lijken te transporteren. De dorpsbewoners hadden heel wat gezien, maar nog nooit dat er doden werden opgegraven en als gevangenen naar de hoofdstad overgebracht."
تعطیلات آخر هفته در گواتمالا را هم مثل دو سه اثر دیگر آستوریاس، خانم زهرا خانلری(کیا) به فارسی برگردانده و انتشارات توس آن را در 1365 منتشر کرده است. زهرا خانلری با زبانی پخته روح آثار آستوریاس را به فارسی منعکس کرده است. آستوریاس با وجودی که در خانواده ای مرفه به دنیا آمده و روزگاری به عنوان سفیر کشورش در فرانسه و آرژانتین و... کار کرده، زبان مادری (مایا) را فراگرفته و در اغلب آثارش به سرخپوستان بومی و دو رگه ها، که اکثریت فقیر در آمریکای جنوبی را تشکیل می دهند، پرداخته است. در آثار او زبان و فضای تخیلی توام با اوهام و خرافات بومیان، نقش اساسی دارد و این بنیاد همان مکتبی ست که بعدها به واقع گرایی جادویی نام گرفت و مشخصه ی ادبیات آمریکای لاتین شد. و شاید همین ویژگی هاس سبب شده باشد تا آستوریاس اولین برنده ی جایزه ی ادبی نوبل از قاره ی آمریکای جنوبی باشد.
the reader can clearly see here that Asturias is one of the great predecessors of the Boom authors. He is already incorporating some aspects of Magic realism into his work, sketching the blend of reality and fiction with the conflicts in Guatemala in the background... yet the work is more realistic than magic, that is why it is not entirely my cup of tea
داستان ها مربوط به جنگ داخلی گواتمالا هستند. راجع به جنایاتی که رخ داده. خیلی تلخ بود. رد انسان شناسی آستوریاس توی خط به خط کتاب معلومه. نثر خیلی عجیبی داره. التهاب فضارو منتقل میکنه. داستان دوم رو خیلی دوست داشتم.
Encontré el libro un excelente retrato de la sociedad guatemalteca en la época del derrocamiento del precedente Arbenz, en 1956, quién trato de mejorar la situación del pueblo, en especial del campesinado indigenas, y encontró una férrea oposición por las fuerzas más conservadoras del país aliadas con las del imperio. La anatomía que hace de las luchas de clases se puede aplicar a toda latino América. Aquí se lee también como en esa época se usaban las mentiras y las noticias falsa (que tanto se hace alarde ahora) como arma politica para desinformar a la ciudadanía.
Le hubiera puesto cuatro estrellas, por la narración que es bastante buena, pero el contenido de las historias que forman este libro hizo que le pusiera sólo tres, incluso pensé en ponerle una estrella.
Un libro totalmente lleno de resentimiento "políticamente correcto" de parte de Miguel Ángel Asturias. Es una total y lamentable pérdida de talento. Éste y otros libros del autor, forman parte del legado de resentimiento que aún se vive en Guatemala y del cuál él podría ser uno de los avivadores de ese fuego.
Simplemente a través de historia, cuenta "su verdad", intentando que se convierta en "la verdad", puesto que muchos de los hechos los ha adornado y exagerado para ser lo que no son y para atisbar más el fuego del odio que surgió en el país.
No lo recomiendo, es mejor no perder el tiempo en este libro.
ÎŞI TRASE de pe podea acea parte a corpului numită picior – totdeauna atât de uitat – îl prinse cu ajutorul tocului într-una din stinghiile taburetului care se rotea cu persoana lui cu tot – ca un satelit – înaintea barului şi, rezemân-du-se cu spatele de bara tejghelei, orizont infinit tocit şi răstocit de nenumărate mâini de beţivi, schifă grimase de râs cu buzele şi cu dinţii lui neregulaţi, gălbui, îşi plimbă ochii pe gâturile celorlalţi băutori – ce mai chef ar fi avut să-i spânzure! – şi în timp ce barmanul îi servea whisky şi bere, mărind doza de whisky în proporţie geometrică şi cea de bere în proporţie aritmetică, îşi trântea câte un pumn în creştetul neted al genunchiului.
— Sunt sergentul Peter Harkins, şi cum nu m-am dus la nici un fel de blitz, ci la un week-end… mă îmbătai… pricepeţi?… mă îm-bătai!… Insă în ziua aceea nu eram beat!… Băusem, dar nu eram beat, iar cel care zice altfel confundă prosteşte a cădea cu a se împletici… omul beat cade… ăl băut se împleticeşte… şi cum în ziua aceea, când am ieşit să-mi caut camionul, mă clătinam, eram doar băut, nu eram beat. Sergent Harkins, de când oare îţi saluţi camionul milităreşte?… Am râs când m-am trezit luând poziţia de drepţi în faţa unui şef de două tone şi jumătate… dar nici gând de bâjbâială până să dau de portiera maşinii… am pus mâna pe clanţă dintr-o dată şi numai ce am deschis, că in-am şi agăţat de volan, ca de un cârlig, ca să mă salt în muşchi şi să cad drept pe locul meu… O ţigară şi lumina la faruri, că nu degeaba mai întâi a fost fulgerul şi-abia după aceea tunetul… întâi şi întâi farurile deci, şi apoi tunetul portierei, când am închis-o, cu camionul în mers, căci îl scosesem în mar-şarier şi pe urmă îl îndreptasem pe stradă în direcţia dorită, gata să străbată cei o sută şaizeci de kilometri care mă despărţeau de coastă. Lumina electrică îşi rodea unghiile pe semilunile iluminate ale cadranului, ceasul-rodea timpul: nouă şi treizeci de minute seara, iar eu începeam să-mi rod din parcurs.
Am ieşit din oraş printr-un bulevard mare, plin de copaci, trecători şi monumente, automobile şi biciclete, mărind viteza pe măsură ce mă apropiam de capătul lui, unde am făcut la dreapta, ca s-o iau pe drumul când drept când curb care se aşternea printre arcadele unui vechi apeduct, în parte îngropat, printre grădini şi vile iluminate.
Lipsa de încărcătură, viteza la care mergea şi starea proastă a pavajului făceau să salte camionul într-un nor de praf atât de des, încât nu mă mai vedeam nici pe mine şi, de n-ar fi fost zăngănitul îndrăcit al roţilor şi al caroseriei, aş fi uitat că mergeam în misiune, manevrând un uriaş vehicul al marinei.
Houreinen. Se on ensimmäisen adjektiivi, joka tulee tästä Asturiaksen novellikokoelmasta. Kuvaukset vuoden 1954 Yhdysvaltojen tukemasta vallankaappauksesta ja siihen liittyneestä terrorista sulautuvat yhteen hyvinkin surreaalin ja painajaismaisen kuvaston kanssa.
Suurin osa novelleista kietoutui tavalla tai toisella Yhdysvaltojen ilmapommituksiin ja köyhän alkuperäisväestön julmiin joukkomurhiin. Missään määrin kevyestä luettavasta ei siis ole kyse. Surrealismi ja orastava maaginen realismi ovat vahvasti läsnä: Asturiaksen tyyli on hyvin väkevä, mutta vaatii lukijalta melko paljon.
Tällaiset kirjat ovat kyllä todella tärkeitä. Asturias esittää todella tuntuvasti sen mitä Yhdysvaltojen imperalismi Keski-Amerikassa todella oli. Kylmäävä lukukokemus.
İlk kez okuduğum yazarlardan biri M. Angel Asturias. Aslında başka bir kitabıyla okumaya başlamak niyetindeydim ancak elime geçince bu kitapla okumuş oldum. Kalemini tanımış, üslübunu görmüş oldum.
Guatemala'da Hafta Tatili, yaklaşık 300 sayfalık bir öykü kitabı. Birbirinden bağımsız 9 uzun öyküden oluşan kitapta Guatemala halkının sorunlarını, acılarını, Amerikan emperyalizmiyle mücadelesini, yerlilerle "yurttaş"ların karşı karşıya gelişini, sendikacılığı, kitlesel tutuklama ve kıyımları, iç savaş halini yer yer ironik ama genellikle çarpıcı bölümler halinde gözler önüne seriyor. Her hikayede siz de yerlilerle üzülüp onlar için endişeleniyorsunuz. O denli içine çeken bir anlatımı var Asturias'ın.
Her bir hikayenin dikkatinizi ayrı ayrı çekeceğine inanıyorum.
An absolutely brutal, tragic, sad, and angry book. An extremely bleak read that shows the human cost of US interventionism and the country’s disregard for life and those it deems “weaker," as well as the internal divisions plaguing Guatemala when the coup took place, and are, to varying degrees, still present to this day. There’s no silver lining here, Hell really is a place on Earth. To fully grasp this book, it’s important to have a solid understanding of the history of Guatemala in the mid-twentieth century, and beyond. With the final story “Torotumbo”, Miguel Ángel Asturias really shows his prowess and depth as a writer. Although it’s a tough read, I think it’s truly worth it.
Esta serie de relatos contenidos en un libro son realmente desgarradores, cada uno relata distintas facetas del intervencionismo americano, el racismo sistemático en Guatemala y los efectos de la llamada década revolucionaria en el país centroamericano. Sin duda son historias que tocan fibras muy sensibles y que hacen rabiar por las injusticias cometidas.
En general el libro es bueno pero en lo personal a veces me pareció difícil de leer, algo pesado. Tarde más de lo esperado en poder terminarlo.
An irate but worthy and well-written epitaph for all those Guatemalans silenced and killed in the coup against democratically elected President Jacobo Árbenz in 1954. Miguel Ángel Asturias gives a voice to the voiceless and paints a colorful, flavorsome yet bloody picture of his surpressed native country.
Je n'avais pas compris que c'était un recueil de nouvelles... J'ai apprécié la première et j'ai eu envie d'en savoir plus. C'est à la 3eme que j'ai enfin compris que je ne retrouverais pas les personnages... Comme dans tout recueils les nouvelles ne se valent pas. Je n'avais pas assez de références historiques et politiques du Guatemala pour apprécier l'ensemble. Obscur pour moi donc
Obra menos conocida del Nobel guatemalteco. Publicada poco después del golpe de estado promocionado por la CIA en 1954, el libro une diferentes cuentos separados, usando la realidad mágica e incluso el humor para denunciar la opresión sufrida por su tierra.
Dostlarım, zümrüt yüzüklü Şövalye 19 kırmızıya oynamak üzere teşrif etmediler, ama daha iyi oldu... Çıkarken, umut renkli bir yüzüğün aydınlattığı rastlantıyı anlattım onlara.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Harrowing, damning, tragic. Had to take breaks between the stories because they’re too much to handle in one go. Published 20 odd years after El señor presidente, it is just as ferocious.