Hem edebiyatta hem de diğer alanlarda, özellikle son yıllarda en çok didiklenen konuların başında geliyor aşk. Böyle olunca da aşkla birlikte, onun olmazsa olmaz diğer bileşenleri, tutku, cinsellik, evlilik, aşkın aşınmış hali olarak sevgi, aldatma, aldatmaya bağlı terk etme veya ekonomik ya da çocuk gibi sosyal ve ailevî gerekçelerle uzlaşma, kadere boyun eğme de tartışma gündemlerinin ilk sıralarına oturdu. Duygu Asena da son romanı "Aşk Gidiyorum Demez"de kendi söyleyeceklerini okurla paylaşıyor. "Aşk Gidiyorum Demez", hayatın ve edebiyatın bu en eski konusunda kesin yargılara varmaktan özellikle kaçınıyor. Roman kahramanlarının sahiciliği, kitabı son zamanlarda okuduğumuz benzerlerinden ayıran en önemli özelliği oluşturuyor. "Aşk Gidiyorum Demez", biri evli ve çocuklu diğeri dışa karşı nişanlı gibi görünmeyi tercih eden iki çiftin öyküsünü konu ediniyor. Romanın kahramanları, gündelik hayatta her an karşımıza çıkabilecek türden: bankacı Selin ve eşi, bir gazetenin spor servisi müdürü Bora. Diğeri bir televizyon kanalında önce program sunucusuyken sonra hafta sonu haberlerinin sunuculuğuna terfi eden Demet ve sevgilisi, bilgisayar uzmanı Sinan. Kentli, günümüz toplumunun seçkinleri arasında sayılabilecek bir yaşam süren bu genç çiftlerin öyküsünü romanda tek bir kişi anlatır: Güler. Romanın anlatıcısı durumundaki Güler, kırkını geçmiş, aşkla bağlanıp evlendiği kocası geçirdiği kaza sonucu yatalak kalmış, öğretim görevlisi olarak çalışan bir kadındır. Acıklı kaderine rağmen kocasını terk etmese de dayanma gücünün sınırına gelmiş olan Güler, bir yandan kendi iç çatışmalarını anlamlandırmaya ve bir çözüme kavuşturmaya uğraşırken, diğer yandan da, tesadüfen tanıştığı bu iki kadının erkeklerle olan ilişkilerinde dinleyici/hakem rolü üstlenir. Duygu Asena, "Aşk Gidiyorum Demez"de, kadın ve erkek dünyasının ipuçlarını, kadınları erkeklerden ayıran karakteristik özellikleri açığa çıkartsa da, herkese reçete olarak gösterilecek doğrular sergilemekten kaçınır. Romanın, doğrudan olmasa da dolaylı, altını kalın çizgilerle çizerek vurguladığı tek gerçek aşktır. Duygu Asena, okurlarını her ne pahasına olursa olsun aşkın peşini bırakmamaya çağırıyor.
She was born in Istanbul, Turkey in 1946. Her grandfather was Atatürk's personal secretary. After finishing Kadıköy Private College for Girls, she graduated from Istanbul University with a degree in pedagogy. Then, she worked for two years in the children’s clinic of Haseki Hospital and in the children’s home of the Istanbul University as a pedagogue. Duygu Asena began writing in 1972 with her first column published in the newspaper "Hürriyet". Between 1976-1978, she was employed as a copywriter in an advertising agency. In 1978, she became editor-in-chief of a publishing house, and in this position she was responsible for the creation of several women’s magazines such as "Kadınca", "Onyedi", "Ev Kadını", "Bella", "Kim" and "Negatif". From the 1980s onwards, Duygu Asena became a leader of movement for women’s rights and status in Turkey with her publications in the media. She wrote about marriage, inequality and violence against women. Previously, she had lost her job because she had fallen in love with a colleague at an associated newspaper. She realized that a Turkish man would never have been fired under similar circumstances. Her first book “Kadının Adı Yok” ("The Woman Has No Name"), sharply criticizing the oppression of women and marriage without love, was published in 1987, and became a top seller. However, the book was banned at its 40th edition in 1998 by the government because it was found obscene, dangerous for children and undermining marriage. After two years of lawsuits, the ban was lifted, and her book was filmed the same year by director Atıf Yılmaz and featured by Hale Soygazi. Translations of her book were released in Germany and the Netherlands. It became a best seller also in Greece. Her second book “Aslında Aşk da Yok”, which can be considered as the continuation of her first book, was also translated in foreign languages and published abroad. All of her subsequent books became best sellers. Between 1992 and 1997, she presented a TV program in the state owned channel TRT 2. Her occupation as a columnist started in the newspaper Milliyet and continued later in Cumhuriyet and Yarın. Duygu Asena played also in three movies "Umut Yarıda Kaldı" ("The Hope is Broken"), "Yarın Cumartesi" ("Tomorrow is Saturday") and "Bay E" ("Mr. E"). Duygu Asena died of brain cancer, which she had been battling for two years in İstanbul's American Hospital. She was buried in Zincirlikuyu Cemetery.
Farkli kelimeler kullanip surekli ayni kapiya cikan cumlelerden olusan cok fazla bolum vardi ve butun bunlar bana kalirsa akiciligi olumsuz yonde etkiliyordu. Iki ana karakter, yani Selin ile Demet farkli yasamlar surseler bile cogunlukla ayni tipte karakterlerdi, bu da bana kalirsa bir eksi. Kitapta sevdigim tek sey, aldatmayi tum karakterlerin bakis acisindan okuyucuya yansitmasi oldu ama bunun da iyi bir sekilde yapildigini soyleyemiyorum. Kotu degildi, iyi de degildi. Vakit gecirmek icin okunan ve okuduktan sonra unutulan kitaplardan.
Okuduğum Duygu Asena romanları arasında en itici karakterler bu kitabındaydı. Dili her zamanki gibi akıcı, kolay okunan bir hikaye, ama çok da ortalama bir hikaye. Buna karakterlerin sevimsizlikleri de eklenince, iki yıldızı geçemedi benim gözümde.
duygu asena çok sevdiğim bir yazardır. kitabı çok beğendim. ancak karakterlerin bencillikleri beni çok düşündürdü. aşkı sadece bencil olan mı yaşayabilir?
Όσο το διάβαζα δεν έβρισκα τίποτα κοινό ανάμεσα στο κόσμο της ηρωίδας και στον δικό μου. Γενικά σεν συμφωνούσα σε πολλα πράγματα γιατί διαδραματίζεται η ιστορία στη Τουρκία οποτε καταλαβαίνουμε πόσο περίεργες κάποιες αντιλήψεις σχετικά με τη γυναικα. Αλλά και στην Ελλάδα να διαδραματιζόταβν η ιστορία δεν θα μου άρεσε γιατί είχε να κάνει με έρωτες απιστίες κτλ. Γενικά εχω διαβασει πολλά βιβλία με το κλασικό τρίγωνο ένας άνδρας δυο γυναίκες. Και με τσατίζει η άφεση αμαρτιών που δίνουν στους άπιστους... τεσπά δεν τρελάθηκα με το βιβλίο.