“Kafka'nın Mesajı”, İranlı yazar Sadık Hidayet'in önemli eserlerinden biridir. Birçok eleştirmene göre Hidayet'in edebi vasiyeti olarak kabul ediliyor ve Hidayet'in eserlerinin çoğunda ifade etmek istediği noktaları ("sahte-modern hiçlik" olarak tanımlanan) bir kitap şeklinde ve Kafka’ya odaklanarak ifade ettiğine inanılır. Alegorik olarak adlandırılan edebi tekniklerin ve arketiplerin kullanımı bu kitapta yer almamaktadır. Bu önemli yapıtta Hidayet’in Kafka’nın sır dolu dünyasına nasıl nüfuz ettiğini görebiliriz. Kafka’nın tüm yapıtlarını titiz bir okur ve eleştirmen gözüyle ciddiyetle okuduktan sonra zihninde bir karar verir ilk önce onun dünyasını kendi diliyle anlatır sonra Kafka’yı Farsça’ya çevirmeyi planlar ve gerçekleştirir. Kafka’nın “Dönüşüm” adlı yapıtını ilk kez Farsça’ya çevirerek İranlı okurlara sunar, bu konuda şöyle “Nasıl ki bugün bilim, sanat ve teknoloji açısından medeni dünyayı kullanmak zorunda kalıyorsak, edebiyat ve düşünce açısından da önümüzde başka bir yol kalmayacak ve bunun için edebi eserlerin doğru, düzgün biçimde tercümesine ihtiyacımız var.” Hidayet’in kitabı, Kafka'ya en içten samimi övgülerle başlar. Zamanının ruhunu anlayabilmiş bir insan olarak. Hidayet için de geçerli olduğunu düşündüğümüz Kafka hakkında söylediği bir diğer nokta da yabancılık ve yalnızlık meselesidir. İnsanın yalnız olduğunu ve aslında bilinmeyen uyumsuz bir dünyada yaşadığını söylüyor. Ne Kafka ne Hidayet, kimseye bağlanamazlardı. Hidayet kitabın bir yerinde insanın günahının kendi varlığında olduğuna dair güzel bir şey söylüyor. Bu ilginç bir nokta. Kafka'nın insanlara bakışını ve insanlara rehberlik etme biçimini İnsan yaşadığı için, var olduğu için, insan olduğu için günahkârdır. Hidayet’in “Sorunun özü gözlerdedir, kulaklardadır. Aynı sorun, aynı şey, aynı hikâye farklı biçimlerde -farklı yazarlar tarafından- anlatılır.” Evet, bu kitap tam da böyle bir duruma odaklanıyor. Kafka’yı bir de Hidayet’in gözleriyle tanıma fırsatı veriyo
Elimdeki Simurg Art baskısının kapağında 2. Baskı olduğu ve çevirmenin isminin yanında kocaman "Önsöz: Zekeriya Şimşek" yazıyor. Ve önsözde sizi karşılayan cümle şu:
Ortak yönümüz ikimizde ikizler burcuyuz.
Kitabın 2. baskısı yapılmış, çevirmen ile aynı puntoda ismi Sadık Hidayet'in altına yazılmış ama kimse Zekeriya beyefendiye dahi anlamındaki de'nin ayrı yazılması gerektiğini hatırlatamamış mı yani?! Üstelik Kafka İkizler burcu da değil, kendisi 3 temmuz doğumlu halis mulis bir YENGEÇ! (Zaten bir ikizler neden kafkaesk şeyler yazsın ki azizim?!)
Zekeriya Bey ya kendi burcunu bilmiyor ya da Kafka'nınkini ya da bilmiyorum işte, kafası epeyce karışık bence.
Önsözde başka imla hataları ve düşük cümleler de var (üstelik aynı kişi "tmm, tşk" gibi yazımlar kullandığı için günümüz gençlerini eleştiriyor!) ve genel olarak derli toplu bir önsözden ziyade bir gazete köşesi yazısı gibi olmuş. Kitaba böyle başlamak insanı soğutuyor tabi ister istemez.
Sadık Hidayet'in Kafka yazısı da genel anlamda Kafka'ya dair bildiğimiz şeyler dışına çıkmamış. Genel olarak keyif veren bir okuma olmadı.
Dünyanın anlamsızlığı, insanın bitmez tükenmez güçler altında ezilmesi, hiçbir amacın bulunmayışı, dünyada kendine yer edinme arzusu, dünyaya uyum sağlayamama, Tanrı'ya umutla bağlanma, Tanrı'yı inkâr etme, umutsuzluk, korku. Peki, kimin hakkında konuşuyorlar? Kimilerine göre Kafka "mutlak" yanlısı, dinci bir düşünür. Kimilerine göre de kargaşalı dünyada yaşayan bir insansever. Brod'a göre Kafka Tanrı'ya götüren bazı yollar bulmuştur. Bir başkasına göre Kafka ilhamlarını dinsizlikten almıştır vs.