Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yedinci Gün

Rate this book
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.

240 pages, Paperback

First published September 1, 2012

97 people are currently reading
1913 people want to read

About the author

İhsan Oktay Anar

13 books1,795 followers
Türk yazardır. Lisans, master ve doktora eğitimini Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yaptı. Aynı okulda öğretim üyeliğinden emekli olmuştur.

Her bir kitabının çok uzun araştırmalardan sonra yazıldığı içerdikleri ağır tarihi bilgi ile göze çarpar. Eserleri pek çok küçük hikâye etrafında örülmüş büyük bir roman biçimindedir.

Yazın biçim göndermeler içerir. Kabaca birkaç örnek vermek gerekirse Amat'taki İsrafil adlı çocuğun gemi borazancısı olup diriliş düdüğünü çalışı islamiyette kıyamet haberi olan borazanı çalacak meleğe, alt ambar toprak altına ve mezara göndermeler ya da modellemelerdir. Bu üslup okuyucuyu hem yetiştirir, hem geliştirir. Umberto Eco bu biçimde gelişen okuru ampirik okurdan ayırmaktadır. Her gerçek yazar aslında bu tip incelikli ve becerikli okurlar isteyecektir. Anar ise kendi okurunu kendi yaratmaktadır.

Puslu Kıtalar Atlası 20'den fazla dile çevirilmiş ve Kültür Bakanlığı tarafından tanıtılmıştır. Anar, 2009 yılında Erdal Öz Edebiyat Ödülü'nün sahibi oldu.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
791 (27%)
4 stars
1,128 (38%)
3 stars
798 (27%)
2 stars
142 (4%)
1 star
47 (1%)
Displaying 1 - 30 of 135 reviews
Profile Image for Biron Paşa.
144 reviews291 followers
July 28, 2019
İhsan Oktay Anar'a sıkça postmodern yakıştırması yapılır, kendisi gibi ben de bu yakıştırmayı pek doğru bulmuyorum. İhsan Oktay Anar bana her zaman heves ettiği, heyecanlandığı konuları, araştırdığı şeylerle birleştirip kendi tarzında yazan saf bir romancı gibi göründü. Kendisinin kuram üstüne kafa yorduğunu, bunu önemsediğini zannetmiyorum. Parodiyi, metinlerarasılığı, üstkurmacayı sıkça kullandığı halde böyle düşünüyorum, evet, çünkü romanlarını her zaman bir saikle yazdığını ve anlamı sabitlediğini, yani postmodern teknikleri kullansa da postmodernizmin felsefesini benimsemediğini düşünüyorum.

Yedinci Gün, yine bir postmodern tekniği, hikâyenin sonunu havada bırakma yöntemini kullanıyor (Kar'da da kullanıldığı gibi), bununla birlikte, yukarıda bahsini ettiğim tarzda bir kurgunun bütün cevapları kendi içinde vermesi durumu, yani yazarın ölmediği bu anlatı biçimi Yedinci Gün'de yok, en azından benim görebildiğim kadarıyla. "Alakasız hikâyeler anlatıp alakayı okuyucuya bırakmak" diye düşünüveriyoruz. Alegori yahut klasik anlatım biçimini kullanan diğer romanları gibi her parçanın nedeninin anlaşıldığı bir roman değil Yedinci Gün. Buna rağmen ben bu romanın postmodernist amaçlarla değil, daha evvel yapılmamışı yapma yahut hep anlatılan hikâyelerin bir de anlatılmayan tarafını anlatma amaçlı böyle kurgulandığını düşünüyorum.

Kitabın esas konusu, bir zaman yolculuğu hikâyesi; ama bütün zaman yolculuğu hikâyelerinde olduğu gibi "zaman makinesini" icat ettikten sonra farklı zamanlara yapılan yolculuğu değil, makine icat edilip denene kadarki kısmı okuyoruz. Ben bu fikri çok beğendim.

Sonraki iki bölümün, dini mitolojik hikâyeler ile Sarıkamış'ın anlatıldığı bölümlerin benim için anlamı çok açık değil; fakat karakterin gelişimi üstünden anlatılan hikâye, eğer gerçekten sadece kibrin ne kadar da kötü olduğunu anlatıyorsa, keşke İhsan Oktay Anar sadece masalcı tarafıyla yazmaya devam etse.

Ben üç hikâyeyi birbirine bağlamaya çalışmak yerine yüzeysel bir okuma yaptım. Bunda, kendisinin hem kitaplarından hem de röportajlarından çıkardığım, bence gayet aleni de olan, İhsan Oktay Anar'ın entelektüel olmama durumunun ciddi payı var. Hem söyledikleriyle, hem çeşitli konulardaki bilgi düzeyiyle, hem de hayata bakış açısıyla, bir derinlik olduğu izlenimini bende uyandırmıyor. o yüzden benim için güzel masallar anlatan biri İhsan Oktay Anar ve çoğu kişiye ters gelecek belki ama bence en iyi romanı da Yedinci Gün, evet, Puslu Kıtalar Atlası dahil.

İhsan Oktay Anar'ın kronik sorunları devam ediyor etmesine, yine karakter derinliği yok, karakter gelişimi yok (ki kibirli olan karakterin kibrinden vazgeçişi mevzusu da burada patlıyor, nasıl bir kırılma yaşadığını anlamıyoruz, gördüğümüz çok basit kırılma ise kötü), olay örgüsü içinde çok ciddi kopukluklar var, bazı bölümleri romana koymak isteyen Anar, bunu romana yedirmek için uğraşmamış bile. Örneğin hürriyet diye bağırarak gazete satan çocuk hikâyesi bence müthiş bir hikâye, fakat romanın içinde yeri yok, Anar da bunu görmüş olacak ki karakterine hemen "özgürlük de çok önemli" minvalinde bir cümle kurduruyor, ama aslında alakası yok hikâye ile.

Bu kusurlarla beraber, hikâye kalitesinin yükseldiğini söyleyebilirim. Neredeyse anlatılan her hikâye güzel ve her sayfayı da zevkle okudum. Murakami'nin Kadınsız Öyküler kitabıyla ilgili yazmıştım, belki de yalnızca yazma zevki için yazılır ve belki de yalnızca okuma zevki için okunabilir diye, belki bu perspektife gün geçtikçe yakınlaştığım için, bilmiyorum, diğer İhsan Oktay Anar romanlarına kıyasla çok zekice, çok dolu ve keyifli geldi. En azından yaklaşık 100 küsur sayfa tek bir karakterin bir meseleyle ilgilenmesini, başından geçenleri okuyoruz. Suskunlar'daki gibi bir sürü karakter ortaya atıp onları da romanın sonunda birbirine zorla bağlama numarası gibi şeylerle uğraşılmıyor.

Kitabın en baskın taraflarından biri mizahi kısmı, bu konuda kararsızım. Yer yer çok güldüm, ama bazı yerlerde de parodiyi yapan ile parodi nesnesi arasındaki mesafenin kaybolduğunu, kurgunun parodiden çıkarak parodide bahsi edilen şeye dönüştüğünü düşündüm. Anar'ın genelde başarıyla tutturduğu bu denge bazı bazı şaşıyor ve kuru fasulye yiyenlerin osurarak evi havaya uçurmasına kayabiliyor.

Romanın beni en çok şaşırtan tarafı ise, hem tarihi hem de güncelde okuyabileceğimiz siyasi figürlere ve coğrafyanın kültürüne, islamın üstünden geçinenlerin iki yüzlülüğüne getirdiği eleştirel yaklaşımdı. Anar'ın bu tarafını daha evvel hiç görmemiştik. Üstelik öyle sert eleştiriler ki, ülkemizde kitap okuma ve okuduğunu anlama seviyesi biraz daha yukarıda olsaydı yer yerinden oynardı. Demek ki herkesin eleştirilerinize sinirlenip sizi linç edebilmesi için, evvela bu fikirlerinizi bir kitapta değil -iki yüz elli sayfanın arasında kaynayıp gitmemesi için- kısa bir röportajda (mümkünse sinirli bir ses tonuyla) tane tane söylemek ve en azından işittiklerinin bir kısmını idrak edebilen birkaç gazetecinin heyecanla onları gazetenin baş sayfasına taşıyıp sizi işaret parmağıyla göstermesini ummak, gündemde o esnada daha önemli bir linç de yoksa daha evvel hiç kitap okumamışların, daha evvel kitap okumuş ama artık hiç vakti kalmamışların, çok kötü kitapları ısrarla okuyanların ve iyi kitapları kötü okuyanların İstiklal Marşı, Onuncu yıl marşı, Plevne Marşı ve akla gelebilecek her tür marşı elde yapma kılıç gözler yaş yaş dinlerken bu habere denk gelmeleri ve maskelerini ve pelerinlerini giyip vatani görevlerini yerine getirmelerini beklemek gerekiyor.
Profile Image for Polen.
36 reviews71 followers
October 12, 2012

Ihsan Oktay Anar'in butun kitaplarini cok severek okumus birisi olarak, bu kitabindan digerleri kadar zevk alamadigimi uzulerek soylemek zorundayim. Diger romanlarinda, hikaye, daginik bir sekilde orulmus gibi gozukse de sizi kisa surede icine cekiyor, kitabin bir bolumunde de birbirine cok guzel bir sekilde baglanarak okuyucuyu kendisine hayran birakiyordu. Bu kitabin oykusune alismak, Anar'in bu sefer cok farkli bir sekilde denedigi bir suru deneysel ifade sekillerinin suzgecinden gecirerek, okumasi hayli caba gerektiren kisimlari aşabilmek cok zordu. Kendisinin kullandigi dile, yarattigi atmosfere ve engin bilgisine hayran kalmamak yine de elde degil. Fakat bence bu kitabinda cok farkli bir sey denemis. Hikayenin biraz daha gunumuze yakin bir zamanda geciyor olmasini kastetmiyorum, anlatiminda bir cok sey cok farkliydi ve okurken hikayeyi kafamda olusturmakta ve olaylari baglamakta cok zorlandim. Yine de cok heyecanla bekledigim, ve dogumgunumde hediye olarak annemden istedigim bir kitapti ve severek okudum. Fakat benim gonlumde, Anar'in onceki kitaplarinin bambaska bir yeri oldugunu da soylemeden gecemeyecegim.
Profile Image for Joy.
546 reviews82 followers
November 8, 2020
Pek beğenmediğim, atlayarak okuduğum bir kitap oldu. Çok kalabalık, detaylar içinde boğulmuş hissettim kendimi. Örneğin Hayalet bölümü çok başarılıyken, diğer bölümler biraz yavan kalmış. Yoruldum okurken, takip ederken. Yarattığı dünyalar beni inanılmaz çeken bir yazar kendisi, ama sanki birden fazla şeye değinince biraz olmamış gibi. azıcık üzdü.
Profile Image for Mustafa Şahin.
454 reviews106 followers
August 7, 2016
Dili yine ağır, mizahı yine harika bir kitap. Bir Anar klasiği olarak onlarca kitabı birden okuyorum hissi de cabası... Dünya tarihinin bir çırpıda özetlendiği sayfalar ise aklımda en çok yer eden kısım oldu. Şu alıntıyı da yapmazsam olmaz:
Ancak ârif birinin yazdığı gibi zehir, içilmediği takdirde ömrü belki de on yıllarca uzatan emsâlsiz bir ilâçtı.
Profile Image for Uğur Karabürk.
Author 6 books133 followers
July 22, 2025
Yedinci Gün kitabıyla İhsan Oktay Anar külliyatını tamamlamış bulunuyorum. Öncelikle böyle bir yazara sahip olduğumuz için bence çok şanslıyız. Çünkü hem kurgu olsun hem üslup olsun oldukça özgün bir kişi. Çoğu okuyucu gibi ben de yazara Puslu Kıtalar Atlası kitabını okuyarak başlamıştım. O kitap gerçekten çok iyiydi. Amat ile Puslu Kıtalar’ı zirveye bırakıyorum. Gelelim okuyucuların bir kısmının pek sevmediği Yedinci Gün kitabına… Aslında konu tam benlik. İhsan Sait adlı şahıs aşkına kavuşmak için Osmanlı döneminde bir teyyare ve zeplin yapmaya çalışıyor. Zaman yolculuğu meselesi de Zülkarneyn ile kitapta önemli bir yere sahip. Tabii Anar’ın olmazsa olmazı dini metinlere göndermeleriyle roman harmanlanmış. Baba-Oğul-Kutsal Ruh(Hayalet) ve yaratılış hikâyesi ele aldığı bazı konular. Fakat yan karakterlerin ana karakter gibi görünmesi, olay geçişlerinin aniden gerçekleşmesi bende bir kopukluk yarattı. Galiz Kahraman’ı sanki Yedinci Gün’den daha fazla sevmiştim. Orta sıralamada da Efrasiyab’ın Hikâyeleri ve Kitab’ül Hiyel gelir. Suskunları üçüncü sevdiğim sıraya yerleştiriyorum. En altta bıraktığım eser ise ne yazık ki Tiamat oldu. Yazarın kitap yazmayı bıraktığı gibi bir meseleyi arkadaşım bana iletti, bizzat kendisinden duymuş. Üzücü. Umarım yine eserlerini okuruz.
Profile Image for EGe.
142 reviews62 followers
March 4, 2013
Açık konuşmak gerekirse herkesin kaldırabileceği bir kurgusu yok. Olumsuz yorumların bundan dolayı geldiğini düşünüyorum. Ben ise her okuduğum kitabında hayranlığımı artırarak ilerliyorum. 7.gün beni diğer okuyucuların yazdığı gibi bir hayal kırıklığına uğratmadı. Tam tersine "yazar ne kafalar yaşıyor" dedirtti ilerledikçe. Küçükken çok zorlanarak okuduğum eski kelimelerle süslü romanları hatırlıyorum; bir de İhsan Oktay Anar'ın diline bakıyorum. Nasıl olur da bir dil hem bu kadar eski sözcükleri içerir aynı zamanda da akıcılığını kaybetmez?
Aklıma bir anda çok kalın olmadığı halde zor okunan Yüzyıllık Yalnızlık geldi, sonra ikisi arasındaki ortak nokta nedir diye düşünürken fark ettim: Büyülü gerçekçilik :)
Profile Image for Orcunnnn.
15 reviews9 followers
September 5, 2012
başka bir yerde şöyle dedim:
şerefsiz, ahlaksız, haysiyetsiz, namussuz, tabansız, ciğersiz, yılan, sefil, melun, yezit ve benzeri nice sıfatı kendisine yakıştıran çekik gözlü, çıkık elmacık kemikli, fakat nasıl oluyorsa uzun boylu barbar bir moğolun lakırdılarını neşrettiği über eser. üstadımız, pirimiz, canımız, cananımız, tatlı dillimiz, sivri kalemlimiz, gül yüzlümüz, ulumuz, hakanımız, biriciğimiz nükteperest uzun ihsan efendimize dil uzatmak ne haddimize! ol ki diller kopa, en acı, en zehir biberler o pabuçtan hallice et parçasını saklayan ağızlara garkola! haşa, sümme haşa! lakin, şöyle bir mesele var: efendimiz kitabın sonuna iliştirdiği imzasını 23 temmuz 2012'de nakşetmiş. kitabın baskısı ise malum, 25 ağustos 2012 tarihinde yapılmış. şu satırların yazarı zihin fukarasının 3 gramlık aklına takılan ise, kitabın ne ara editöre gittiği, düzeltmelerin yapıldığı, redakte edildiği, dizildiği ve bir kitap basılmadan önce yapılması gereken daha ne kadar zıkkım varsa, işte o işlerin ne ara halledildiği. sanki, demeğe de dilim varmıyor ama, biraz acele edilmiş galiba. tövbe estağfurullah! lakin, o kimi cümleleri anlamayı imkansız hale getiren imla hataları olmasa, veyahut aman baba olmadık yerde aman dede diye anılmasa, biz zavallılar da basit imla hatalarını veya bir takım gariplikleri bulduk diye kendimizi avutmasak daha güzel olurdu kanımca. zira efendimizin eli boldur, sadaka diye cebindeki tedavülden kalkmış bozuklukları kaktıracağını zannetmiyorum şuncağızlara. artık, bir sonraki baskıya, inşallah ve maşallah!
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id...
Profile Image for ehk2.
369 reviews
August 28, 2012
s.20: Rabelais - Gargantua
s.80: Rebaz'ın 4. hamlesi, Ad5-e4 değil (olamaz zaten) Ad5-f4 olacak. Baskı hatası?

s.130-1: "Gerçi zabit, bir hürriyet kahramanıydı, ama fedailerine gazetecileri öldürme emri verdiğine bakılırsa, Britanya'da 7 asır önce dokunmaya başlanan kumaştan biçilip her seçimde üzerine yeni yamalar vurulan hürriyet denilen elbise, aklen ve ahlaken yetişkin insanın ölçülerini mezurayla bir kez aldıktan sonra makas yerine giyotin kullanan, ve en kötüsü, müşterilerinin bedenen ve aklen bir çocuk olduğundan habersiz Fransız terzilerine sipariş edildiğinden midir nedir, ona fazla büyük geliyor olmalıydı. Anlaşılan 'hürriyet', Selanik'ten Dersaadet'e, müzik kulağı pek olmayan evde kalmış bir kız kurusuna koca bulmak için sipariş edildikten sonra, Galata Gümrüğü'nden fors ve rüşvetle geçen ahenksiz bir piyano gibi gelmişti. Britanya'da yaşlı bir fahişeden doğma o 'bakire', yani romantik centilmenlerin elde etmek için kendisine nazikçe kur yaptıkları ve aslında İngiltere'nin gerçek ve meşru kraliçesi olan 'hürriyet', Dersaadet'e geldiğinde, gayr-i müslim diye nefretle ona bakıp onunla cima etmeyenler hariç, tekamül bakımından ayılardan hallice abazan güruhları tarafından çarşıda ve pazarlarda, sokaklarda, taciz ve tecavüze uğramış, Abanoz Sokak'ın yolcusu olmuştu. İngiltere'deki parlamentoda el üstünde tutulan ve Tanrı'nın değil halkın çocuklarını doğurduğu için Meryem kadar mukaddes olan bu bakire, Dersaadet'te bir kerhaneden fazla bir şey olmayan mecliste yine halk tarafından bafilenip daima piçler doğurmakta, bu da yetmiyormuş gibi durmadan ve durmadan kendi piçlerinden de gebe kalmaktaydı"
Profile Image for Varol Aksoy.
87 reviews8 followers
September 26, 2012
çok çok usta bir yazar, söz büyücüsü ünvanını sonuna kadar hak ediyor belki ama kitabın girişleri inanılmaz derecede zordu. olayın içinde kendinizi bulmak için sabra ihtiyacınız olduğu kesin. eğlenceli mi? son derece eğlenceli yalnız yine sabır işin içine giriyor çünkü onun bilindik uzun ve osmanlıca kelimelerle dans ettirdiği cümlelerini bazen anlamak için başa alıp tekrar okumak gerekebiliyor.

bir yazarın nasıl yazdığını da tasavvur etmeye çalışan biri olarak şunu düşünüyorum ki; ihsan oktay anar tüm materyalleri bir araya toparlıyor ve o paragraf gereği duymadığı olay akışını makineli tüfek gibi saydırmaya başlıyor. sanki bir seferde oturulmuş ve jack kerouac misali aralıksız yazılmış gibi.. bana bunu hissettirdi. yanılıyor da olabilirim bilmiyorum ama o kadar uzun ve bütünleşik örgüyü dilimlere bölüp, zamana yayarak geliştirip yazmış olabileceği gelmiyor aklıma..

konu olarak içinde macerayı ve temelde komik bir romantizmi barındırıyor. :)

ne dersek diyelim kitap bittiğinde şu kalıyor akıllarda; yüzyıllar geçecek ve ihsan oktay anar zamanın ötesinde bir yazar olarak hayranlıkla incelenecek.. okuduğum için mutluyum ve kesinlikle tavsiye ediyorum. :)


Profile Image for Ludmilla.
363 reviews212 followers
September 2, 2012


Bir Puslu Kıtalar Atlası değil, Suskunlar hiç değil. Yine de Anar'dan yeni bir masal dinlemek çok güzel...
Profile Image for Sara Hasanova.
Author 2 books34 followers
February 27, 2023
Yenə “xeyli ədəbi həzz aldıq” düşüncəsinin arxa tərəfində bir yerlərdə “nə qədər şeyi anlamadıq görəsən?!” düşüncəsi əl sallıyır.
Profile Image for Hakan Aslantürk.
6 reviews6 followers
October 9, 2012
elbette, ihsan oktay anar'ın herhangi bir kitabı, dizi senaryolarından beter olmasına rağmen rafta yerini almış binlerce kitaptan çok daha karakterli ve iyidir; ancak yedinci gün, beklediğim etkiyi bırakmadı. hem son kitabından (suskunlar) bu yana aradan geçen zaman hem de puslu kıtalar atlası'nın (belki de ilk göz ağrımız olması sebebiyle) muazzamlığı belli ki beklentilerimin fazlaca yükselmesine neden olmuş.

kitabın sonlarına doğru; bir kaç sayfada ve özgün üslubuyla ele aldığı dünya tarihi, tekrar tekrar okunacak nitelikte, harika bir pasaj...
Profile Image for Nilüfer.
91 reviews21 followers
December 30, 2022
Bu kadar bilmediğim kelimeyle dahi kitaplarını keyifle okuduğum bir yazar İhsan Oktay Anar.
Profile Image for Cem Kolukisa.
14 reviews
November 23, 2012
İhsan Oktay Anar'ın şu ana kadarki şüphesiz en politik romanı. Her sayfasında ayrı bir ironi, her sayfası ayrı bir yergi.Tanrı,mitoloji,batıl inançlardan tutun devletlere milletlere kadar dokundurmadığı olgu yok. Seven için bulunamayacak bir tat. Sevmeyen için ise zulüm. Özellikle 3. bölümün başındaki kısa dünya ve insanlık turu muazzam. Kitabı okumak istemeyene yazarı sevmeyene bile zorla okutulmalı.

Dili çok ağır. Hikaye örgüsü anlaşılması güç. Bu bakımdan sevilmeyebilir.

Ancak olayların diğer kitaplarına göre günümüze daha yakın bir zamanda geçmesi, çoğu kişiden olumsuz eleştiri alırken bana göre zaman anlamında yazarın hikaye tarzına en çok yakışan kitabı olmuş.

Olayların daha iyi anlaşılması açısından 2. kez okunması gerekli gibi duruyor ki bu da bir İhsan Oktay klasiği sanırım.
Profile Image for Sirpalli.
111 reviews12 followers
August 28, 2017
Suskunlar cok daha eglenceli ve akici bir kitapti.. bu hikayeyi sevemedim.. konular arasinda bosluklar ve aralarda cok gereksiz bilgiler vardi.. ziyadesiyle sıkıldım..
Profile Image for Nergiz.
89 reviews11 followers
October 24, 2019
Kitap hakkında ne yazsam spoiler olacak kaygısı :) Çok beğendim ve bütün hikayelerden, onları yine dağınık gibi ama temel hikayeye bağlı yazışından, olağanüstü olaylardan ama fantastik ya da bilimkurgu gibi görünmeyen anlatımdan, çok eski hikayelerin yeniden farklı bir şekilde dile getirilmesinden.. Sanırım her şeyini yine çok beğendim.
Profile Image for Ümit Mutlu.
Author 66 books366 followers
September 29, 2013
Önce şunu demek lazım geliyor: Kitapta Amat‘ta olduğu gibi yoğun bir sembolizm var, gayet açıkça yerleştirilmiş. İsminden cismine kadar. Hatta ismiyle başlayalım, çok bariz şekilde, tanrının dinlendiği ‘yedinci gün’den bahsediyor, zaten son cümlede kendi de belirtiyor. İhsan Sait "tanrı"yı, Âlî İhsan "İsa"yı, geri kalan herkes de insanoğlunu canlandırıyor. Teslis inancı üstüne kurmuş, kurduğu evren de başarılı aslında, tutarlı. (Yalnız, İhsan Sait’in bir ara Zulkarneyn‘e dönüşmesi enteresan. iyiliği arayarak buluyor, "yarı-ilah"lığını törpülüyor. Ha bir de zaten, anlamadığım da birçok gönderme var dini kaynaklara dair. Ben ancak bunları çıkarabildim.)

Ayrıca neredeyse her sayfada ağır ironi ve eleştiri var, hemen her kuruma yönelik. Ve ayrıca sanırım en eğlenceli İhsan Oktay Anar kitabı da olabilir bu, zira çok yerinde çok güldüm. (Mesela sayesinde "zarta babilof" diye bir tanımlama öğrendim ki, evlere şenlik.)

Romanın en hoşuma giden kısmı ise, tabi ki, bilimkurgu yanı. Hep aklıma H.G. Wells ve onun "The Time Machine"i geldi okurken. Hemen hemen benzer çağlarda geçen, iki zaman yolculuğu temalı (her ne kadar Yedinci Gün tam olarak onu anlatmasa da) roman. İkisinde de bir steampunk atmosferi, güzel çağlar. Bayağı sevdim bu yönü.

Hoşuma gitmeyen şey ise, vermek istediği mesajı tam olarak anlatamayışı oldu. O son on sayfaya sıkıştırılmış, yani gerçekten sıkıştırılmış kısım gayet yetersiz geldi bana. Sanki İhsan Abi kitabın hepsini yazmış da, son kısmı için 1 aylık zamanı kalmış gibi hissettirdi. Daha geniş tutulup, çözüm noktası daha dramatik geliştirilebilirdi.

Ama bu diğer tutumları pek değiştirmiyor gözümde. Pek çok kısmı bayağı güzel. Hele de iki bölüm var ki, çok ama çok sevdim. Birincisi, Doğu cephesinde yaşananların anlatıldığı bölüm. İkincisi de, ki bu çok daha da güzeldi, kitabın 3. bölümünün girişindeki yaklaşık 10 sayfalık "kısa dünya tarihi" tadındaki kısım. Gerçekten harika yazmış bunları.

http://dandikadam.com/2012/11/19/hula...
Profile Image for Burcu.
391 reviews46 followers
Read
April 1, 2015
Yedinci Gun anlati ve uslup olarak tam bir I.O. Anar romani. Tarihle fazla hasir nesir olmadan onunla yogrulmayi basarmis, bunu da anlayana bugunu anlatacak sekilde yapmis bir metin. Yine kara bir parodi soz konusu, bu sefer sinizm dozu daha yuksek bir hiciv. Ama en cok dikkatimi ceken sey ya bir etkilenme ya da bir oz-metinlerarasilik olarak yazarin butun onceki romanlarinin, anlatilarinin izleri ve yankilari var Yedinci Gun'de. Sanki butun Ihsan'lar ve onlarin iletisim kurduklari insanlar metinde el ele geziniyorlar. Favorim degil ama keyifli.
Profile Image for Ömer Akın.
42 reviews2 followers
February 3, 2013
Erkeğin kadını seçtiği bir cemiyet batarken, kadının erkeği seçtiği cemiyet refaha eriyordu. Bunun doğruluğunu ölçmek için, bedeni saiklerine gem vuramayan paşayı seçen Padişahımız'ın memleketiyle, aynı paşayı seçmeyen basit bir kızın memleketini karşılaştırmak kafiydi. Syf. 31
Vatanı uğruna yaşayan birine köpek, yine vatanı uğruna ölene de köpek leşi muamelesi yapmak, galiba bir devlet geleneğiydi. Syf. 172
Cennet olmasaydı, onu icat etmek gerekecekti. Nitekim biri etti ve onu da çarmıha gerdiler. Syf. 193
Profile Image for Mehlika.
162 reviews25 followers
September 27, 2012
bir suskunlar değil.
birinci bölüm çok eğlenceli ama sözlük kullanarak gittiğim için yavaş oldu biraz. çok değişik kelimeler öğrendik sağ olsun İhsan amcadan. Özellikle Osmanlı argosunu çok tatlı bir şekilde incitmeden kullanıyor. Teknik yerlerde kafanız biraz karışıyor ama akıcılığını etkilemiyor kitabın.
İkinci bölüm oldukça hüzünlü geldi bana.
Türk Umberto Eco kendisi bence. Selametle
69 reviews2 followers
April 17, 2019
Ben yazarın kelimelerine hayranım. Çok keyifli okuyorum. ya da seyrediyorum. Bazen içinde kayboluyorum. kitabın adıyla birlikte bir çok sahne gözümde canlanıyor.....Sanki muzip bir çocuk bana satırlar arasından göz kırpıyor....Teşekkürler.
Profile Image for Aylin Köstekli.
118 reviews6 followers
November 13, 2012
Bir türlü konsantre mi olamadım nedir, cümleler bitmek bilmedi, paragrafın sonuna geldiğimde başını unuttum, hikayenin içine giremedim, dağıldım gittim..
Profile Image for Merve.
46 reviews
May 16, 2017
Öncelikle şunu belirteyim, yazarın okuduğum diğer kitaplarından farklı. Kitap 3 bölümden oluşuyor, ilki klasik büyülü gerçekçilik akımının Türkiye şubesi İhsan Oktay Anar, ikincisi eleştirel, saldırgan, kasvetli bir büyülü gerçekçilik, üçüncüsü ise felsefî, kısmen tasavvufî şekliyle teokratik (burada bir soru işaretim var, insan-ı kâmil benzetmesi yaparken insanı dünyanın merkezine koyup ona secde etmek bana paradoks gibi geldi, her ne kadar tasavvufî yaklaşımla açıklanabilir olsa da), yine önceki kitaplarına kıyasla daha cesurca eleştirel (örneğin saçma olan adetlerin saçmalıklarını yüzlerine vuruyor) bir büyülü gerçekçilik diyebiliriz. Hatta üçüncü bölümün başında hızlı bir felsefe ve insanlık tarihi turu olmuş, tatlı durmuş. Kitabı okuduğum süre boyunca isminin nereden geldiğini merak ettim durdum, en sonda anladım. Hatta ilk bölüm hariç ikinci ve üçüncü bölümlerin tam olarak neden bahsetmek istediğini de son 10-15 sayfada anladım diyebilirim. Yazarın "Moğol" benzetmesini bu kadar abartmasının sebebini ise anlayamadım, kitabın yarısına kadar bu benzetmeyi (ya da İhsan Sait karakteri gerçekten Moğol, bilemiyoruz) hiç kullanmayıp, yarısından sonra İhsan Sait'e sürekli Moğol diye hitap edip yerin dibine sokmasındaki sırrı anlayabilen varsa aydınlatsın. Ya benim kaçırdığm bir mecaz-ı mürsel var, ya da konuda gerçekten bir atlayış olmuş, hoş olmamış. Bu arada spoiler verir gibi olmasın ama söylemeden geçemeyeceğim, Galiz Kahraman'daki İdris Amil Hazretlerinin ilk sahneye çıkışı bu kitaptaymış (İdris Amil Zula adıyla), aynı kişi olmasalar da paralel evrenlerdeki varyasyonları diyebiliriz.
Profile Image for Erkin Unlu.
175 reviews27 followers
May 20, 2021
Daha önce Puslu Kıtalar Atlası'nı okumuştum İhsan Oktay Anar'dan. Gene güzel bir hikayeyi kendi üslubuyla anlatmış Anar. Kahkaha attığım bölümler de oldu, gereksiz Arapça kelime kullanımından ötürü ne anlatıldığını anlamadığım bölümler de. Üzüntüyle bunun şimdilik yazdığı son kitabı olduğunu farkettim İhsan beyin. Umarım yeni hikayeler kaleme almaya devam ediyordur bir yerlerde.

Not: Hayatının büyük kısmını İzmir'de geçirmiş bir insan için çok detaylı Karaköy ve İstiklal Caddesi betimlemeleri var yazarın.
Profile Image for Betul Pehlivanli.
374 reviews14 followers
May 22, 2018
Puslu Kıtalar Atlası benim için en çok sevdiğim kitaplar arasında yer almışken;bu kitabın içine bir türlü giremedim.Sabırla hikayesinin beni içine alacağı yeri bekledim ama o an son sayfaya kadar bir türlü gelmedi.Nasıl bir teknikle bu kitap yazılmış bilmiyorum ama ben sevemedim.Sırf İhsan Oktay Anar ismi için mi yoksa ben çok iyi okurum denilsin diye mi:yapılan güzel yorumlara kendi adıma anlam veremedim.Bu yüzden tavsiye etmiyorum.Yazara olan saygımdan ötürü puan veriyorum;kitaba değil !
Profile Image for Özge Beydağ Yılmaz.
240 reviews21 followers
September 25, 2018
Puslu Kıtalar Atlası'nı çok sevmiştim, ama sanırım diğer İhsan Oktay Anar kitaplarını okumayacağım. Çünkü gerçekten beni çok zorluyor okurken. Ben o derinliğe inemiyorum maalesef ve çok sıkılıyorum. Bunda da öyle oldu, zorla okudum sırf yarıda kalmasın diye, çünkü suskunları yarım bırakmıştım. Neyse, eminim Anar hayranları çok severek okumuştur ama bana göre değil.
Profile Image for İlknur Kabadayı.
1 review
Read
November 23, 2023
Adam iyi işler yapıyor. Alışılmışın dışında ama romanlarının arkasındaki izlenimleri rahatsız edici buluyorum. Sonda kadından da bir ip ucu verseydi, belki ben anlamadım, iyi olurdu. Bilerek mi yaptı, anlamadım. Hevesim kursağımda kaldı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Gonca Gül.
96 reviews2 followers
March 29, 2024
Dili, yoğun detay içeren bir hikaye. Başlayıp biten noktaya gelinceye kadar anlatılanların hayal mi gerçek mi olduğu ayrımı beni zorladı. Boğucu bir hikaye.
Profile Image for Gökhan.
41 reviews
February 20, 2023
Okuduğum en iyi 2 . İhsan Oktay Anar kitabı. Muazzam bir tarih bilgisi ve mizah - inanılmaz iyi bir kurgu.
Displaying 1 - 30 of 135 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.