-Anne tarafından Afife Jale'ye akraba oluyorum. Babamın kökleri de Piri Reis'in amcası Kemal Reis'e uzanır, dedim gururla. -Camille ve Kolomb gibi mi yani? dedi şaşırarak. -Hiç kimse bir başkasına benzemez! diye hırçınlaştım. -Afife Piri! dedi hayranlıkla. -Afife Piri! diye yineledim. -Denizlerin serüvenci oğluyla, sahne ışıklarının cesur, asi kızının torunusun, müthiş... olağanüstü... Anlamalıydım... Çoktan anlamalıydım...
Buket Uzuner (born 3 October 1955, Ankara, Turkey) is a Turkish writer, author of novels, short stories and travelogues. Travel Literature She studied biology and environmental science and has conducted research and presented lectures at universities in Turkey, Norway, the United States, and Finland. Her fiction has been translated into eight languages, including Spanish, English, Italian, Greek, Romanian, Hebrew, Korean, and Bulgarian.
Buket Uzuner travels as "solo woman backpacker" since 1980s including "inter-rail" tours in Europe and in three other continents while keep writing her travel memoirs. Her first travelogue The Travel Notes of A Brunette was published in 1988 and sold more than 300.000 copies. Uzuner wrote two more travel books as Travel Notes of An Urban Romantic which questions the meaning of exoticism and New York Logbook which are all collected lately in Travel Library of Buket Uzuner
In 2013 her novel İstanbullular is published in USA by Dalkey Archive Press with the title of I Am Istanbul translated into English by Kenneth J. Dakan She is also celebrating in 2013 the 22nd year's anniversary of her first novel İki Yeşil Susamuru, Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri (Two Green Otters, Mothers, Fathers, Lovers and All the Others) translated by Alex Dawe with its 50th edition which sold over 1 million copies in Turkey and already a contemporary classic.
Uzuner's books have been on the Turkish best-seller lists since 1992. They are taught in a number of Turkish universities and high schools.[1][2]
In 1993, Buket Uzuner was awarded Turkey's Yunus Nadi prize for the novel The Sound of Fishsteps, and in 1998 Mediterranean Waltz was named novel of the year by the University of Istanbul. She was made an honorary member of the International Writing Program, IWP of University of Iowa in 1996. She was also honored with a certificate of appreciation from the Senate of Middle East Technical University; METU in 2004.
She has referred to Turkish poet and novelist Attilâ İlhan, and Cervantes, Dostoyevski, Doris Lessing, Turkish woman writer Sevgi Soysal as major influences on her work.
Hikayesi saçma sapan, kurgusu saçma sapan, dili bir acayip. Altı boş havalı cümlelerden bol bol var. Bol bol yabancı sanatçı, yazar, düşünür isimleri, allah'ım buket hanım ne kadar entelektüel diyelim diye bol kepçe kullanılmış. Ah içim daraldı. Evet evet ben "normal" olduğum ve Buket hanım "seçilmişlerden" olduğu için sevmemişimdir muhtemelen, ben ne anlarım sanattan sanatçıdan.
Kitabın dili ile ilgili oturmamış, havada kalmış hissettiren bir şeyler var; sanki Türkçe yazılmamış da, çevirilirken çok basitleştirilmiş gibi. Ama dildeki bu oturmamışlığa karşın, aynı zamanda çok fazla ''edebiyat'' yapma kaygısı ile yazılmış hissiyatı verdi bana. Ama dilde ve üslupta o kaygının karşılığı alınamamış. Sadece ince ince düşünüldüğü belli olan ayrıntılar, betimlemeler, aforizmavari cümleler ve kelime oyunları ile anlaşlıyor bu kaygı. Ben ısnamadım.
Deneysel fantastik edebiyat eseri diyebiliriz. Akıl hastanesi anlatısı olarak okunduğunda keyifli, belki tahammül edilebilir oluyor. Anlatıcı birinci tekil şahıs olunca, "seçilmişler", "biz ve normal insanlar", ünlü kişilerin uzantısı olma sanrısı vs ile okul dediği şey bir hastane (ya da ruh ve sinir hastalıkları merkezi) olabilir ama anlatıcı bunun farkında olmayabilir gibi bir üst anlatı çıkıyor. Bu da sıkıcılığı azaltıyor. Çok bilmiş karakterler, kitabi konuşan ergen kafasından çıkıyor, sempatikleşiyor. Diğer yandan romantik bir Avengers anlatısı olarak da okunabilir, bu şekilde de ilginç oluyor. Kitapta toplumsal cinsiyet açısından çeşitlemeler var. Örneğin f2m bir crossdresser var (Sanırım Carmen de Cervantes adlı karakter). Ayrıca klasik romantik yapıdaki "avcı" erkek, avlanılmayı bekleyen kadın rolünü bozuyor. Kadın gözünden erkek bedeninin parçalara ayrılarak arzu nesnesi haline getirilmesi, nesneleştirilmesi, sırf fiziksel özellikleri nedeniyle bir erkekle birlikte olan poliamoröz romantik kadın figürü gibi durumlar söz konusu. Türk edebiyatı bağlamında orijinalliği olan bir roman. Referanslar iyi örülmüş olabilir, ben pek çözemedim. Kendi için yazmış, edebiyatla dolan bilinçaltını kurgulamak istediği için yazmış gibi geldi (ama bu tabii bir izlenim). Bittiğinde de "Ben şimdi ne okudum?" dedirtiyor.
balık izlerinin sesi, adlarını uygarlığa yaptıkları katkılarla duyduğumuz sanatçı, bilim adamı, düşünür vb. pek çok özel insanın belli amaçlarla bir kurum tarafından bir araya getirilmesi etrafında şekilleniyor. bu ilgi çekici fikre rağmen kitabın başından itibaren zeki, çekici, özverili, herkesin başını döndüren esas kızımız ve esprili, tutkulu, zekasıyla herkesi kendisine hayran bırakan esas oğlanımız ve onların aşkı kitabın ana temasını oluşturuyor. açıkçası böyle ilgi çekici bir kurgu ve adı geçen pek çok değerli kişiye ve alıntıya rağmen yazarın normal/seçilmiş etiketi ve buna yönelik tanımları, çok yüksekten kurduğu cümleler, dilinin oturmamışlığı vb. nedenlerle kitap benim için hayal kırıklığı oldu.
Üniversiteye başladığım sene yeni parlamakta olan Buket Uzuner'in benim okuduğum ilk romanı.
Şu an okusam muhtemelen 4 yıldız vereceğim son derece keyifli, akıcı, kendine özgü olmayı başaran bu romanın 5 yıldız almasının sebebi okuduğum dönemde bende çaktığı kıvılcımlar ve yaşamakta olduklarıma katkıları.
Buket Uzuner'in son dönem eserlerine referans olmak konusunda terreddütlü olsam da bu kitabını gönül rahatlığıyla önerebilirim.
"Doğumdan ölüme dek sürecek ve asla kazanılamayacak birinci vazgeçilmezliğin adı: zamana karşı verilen savaş olarak çıkar karşımıza. Kendimize karşı açtığımız savaşlar yanı sıra töreler, dinler ve kan bağıyla ilgili olanlar ve bütün bunların yarattığı şoklar, acılar, yalnızlıklar... en fenası keder... Çünkü vazgeçilmezin önlenemez yol arkadaşı 'zorunluluk', hiçbir mutlu duygunun yanı başında varolmasına şans tanımaz. 'Mecburiyet', bütün özgürlüklerin ve aşkların sonudur."
Okumaktan keyif aldığım ayrıntılarla dolu olsa da kurgusunun oturmamış olduğunu düşünüyorum. Normal ve seçilmiş etiketleri altında yapılan tanımlamaların yuzeyselliği ve cokluğu diğer bir eksi yönü kitabın.
This entire review has been hidden because of spoilers.
This book was written the way that the strangest of dreams feels. I need some time to sit with this story to determine how I feel about it. Arife was an intriguing protagonist!
The editing/translation was unfortunately so poorly done that it was extremely difficult to understand what was happening in this story. Knowing how incredible of an author Buket Uzuner is, I plan on only reading her books in the original language from now on. It’s a shame, as I think the recurring typos and poor grammar seen in this translation detract from the author’s vision/work. But I digress.
A programme full of artistic and literary frauds pretending to be or related to cultural icons, I could never tell whether there was some sort of mass delusion occurring between a group of people or an abstract take on a dystopian (or utopian, depending on how you see it) society in which “creatives” are a rarity among the “normals” of the world.
I enjoyed quite a few parts of this, especially the protagonists’ attempts to discern what was going on at any time. There were aspects to this novel that I found puzzling, such as the strange romance between Arife and Romain (and the short romantic subplots with others such as Anders, Jeanne, and Carmen) but it was overall an interesting experience to read this book!
I’m glad I read this book for the experience that I had trying to decipher its plot twists and turns!
This entire review has been hidden because of spoilers.
"Mecburiyet, bütün özgürlüklerin ve aşkların sonudur."
"Her çocuk bir aileyi hak eder ama her aile bir çocuğu hak etmez"
"Yaşama ve ölüme saygı duyuyoruz. İşte sevgili çocuğum, bu nedenle biz çok tehlikeliyiz!.."
"Ne yaptık biz onlara? Zaten sayısı çok az, tehlikesiz ve zararsız insanlarız. Savaşa, ayrımcılığa, diktatörlüğe, faşizme, tembelliğe karşıyız. Elimiz silah tutmaz, yüreğimiz yufkadır, disipline gelemeyiz, kan görmeye dayanamaz, en önemlisi, aşka ve dosluğa inanır, şiir okuruz."
"Sesim ağlamaklı bir renge boyanmıştı, susarsam boyalar akacaktı, susamadım."
Turkish post modernist fever dream. picked it up because the back praised its similarity to Donald barthelme, but this turned out to be incorrect. this is barthelme without the substance and cleverness. (i miss Donald— what a love affair it was last summer. )
an elif batuman-like narrator remixed into a strange postmodern fantasy that lifts heavy influence from Calvino and does none of these aforementioned parallels justice. quite empty, in fact, although amusing and interesting, maybe worth the £3 I spent.
Bu kısacık kitabı okumak aşırı yorucuydu. Son bölüme kadar hiçbirşey anlamadım. Sadece son bölüm sayesinde 3 yıldız verebildim. Birazcık dostoyevskinin öteki kitabını anımsatıyordu, ama aynı zamanda çokta farklıydı. Bilemiyorum duygularım çok karmaşık şuan😂 Ama yazara başlamak için asla uygun bir kitap değil sakın bu kitapla başlamaya kalkmayın!!!!
Kitapta gerçekten ilginç dokunuşlar, fikirler var ama ne yazık ki Buket Uzuner hiçbirini bir adım ileri götürmeyi başaramamış. Yazar romanda tarihten, edebiyattan, sanattan kültürün önemli figürlerinin varislerini bir araya getirmek gibi son derece ilginç yerlere gidebilecek bir hamle yapmış. Ne yazık ki ana karakter de dahil karakterlerin hiçbir derinliği yok. "Seçkin" olarak adlandırılan tüm figürler fazlaca idealize edilmiş, masal karakterleri gibi neredeyse kusursuz figürler. Herhangi bir karakterle gerçek anlamda ilişkilenebilmek çok zor. Bunun yanı sıra kurguda da yaratıcı bir zihnin izleri var ama ne yazık ki okuyucuyu tek boyutlu bir ütopyadan başka bir yere taşıyamıyor. Kitabın sonuna dek, karakterlerin ya da en azından ana karakterin kendisiyle yüzleştiğini ve narsisistik kabuğundan dışarı bir adım attığını görmek istedim. Normalliğe uymak ve ona başkaldırmak arasındaki çatışmaya değinmek güzel ancak normalin kötülendiği, norma başkaldırmanınsa yüceltildiği ve bir anlamda yeni bir norma dönüştüğü bir eleştiri tarzı çok sığ ve klişeleşmiş kalıyor. Finalde "seçkin" karakterlerin birbirlerini ağırladıkları bir cennet kurmak yerine, kendilerini izole ettikleri bu yerde yeni bir norm kurduklarını ve aslında korktukları o normalleşmeyi kendi kendilerine yaşattıklarını fark etmeleri çok daha ilginç ve derinlikli bir son olurdu.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Acclaimed Turkish novelist and sometime environmental scientist Buket Uzuner made her international debut in 2002 with the publication of Pelin Arýner's English translation of this 1993 Yunus Nadi Novel Prize winning post-modern surrealist work that combines her twin interests and has been compared to the works of Borges and Barthelme among numerous other critical accolades.
Young Turkish prodigy Afife Piri makes a naïve yet insightful narrator as an invite from the U.N. places her in an intellectual utopia populated by the descendents of such iconoclastic geniuses including Joan of Arc, Anaïs Nin and Nehru whilst rival romantic interests Anders Greig and Romain Gary allow the author to explore the different aspects of romance.
The author looks deep into the nature of the iconoclast exposing both the best and worst of those of us that reject respectable society but when love enters the equation the narrative loses much of its drive and soon degenerates into disjointed confusion that leads to a hurried conclusion for which one must go to Uzuner's website for a satisfactory explanation.
"But I can definitely pick up the scent of genius."
Finally had a slow day at work so I was able to finish this..parts of it were beautifully written but I think I’m a skeptic of utopian writing in general… also homegirl ur not special okay she really said “I’m so glad I’m not normal but a special person” literally 100x.
Ne saçmalıyorsunuz Buket Hanım ? Bu nasıl saçma bir dil, bu nasıl saçma bir konu saçma bir anlatış! Pes doğrusu bir de ödül almış. Keller körler de birbirini ağırlıyor 😂
çok kötü bir kitaptı. mantik hatalarindan bos ici suslu cumlelere ünlu isimlerine kadar igrencti. ya kurgunun o kadar nereye gidecegi belli degildi ki en sonunda aşka kaydi hic sasirmadim.
Have you ever had the idea to write a novel in which the characters are resembling classic writers/ famous historic figures in a contemporary setting? Have you ever thought about the Epicurean idea of living in a commune with your friends or what would have happened if all the great inventors had shared a living space and infinite amount of resources? - or simply: have you ever lived in a university dormitory?
Then this book will amuse you, it will be nostalgic and new at the same time. This book will put you on a familiar rollercoaster and at the same time annoy you as hell. Because the world is ending and you have to choose a life-path, but your main problem will be love and daddy/mommy issues , just like in the bachelor years of the university. That cringe will make you put down the book from time to time, but it is relatable as hell. The English translation could be better, in places the text feels weird; but it definietly worth a try. Plus if you are interested in Turksih culture, the novel has names worth googling. :)
Bilim, sanat ve özgür düşüncenin günümüz dünyasında nasıl bir köşeye itilip yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını veya onun gibi bir şey anlatıyor sanırım. Yeni ve sivrilen fikirler her zaman direnç görmüş. Bu insanlar aramızda olmazsa güzel olan şeylerin de yitirileceği ve dünyanın karanlığa gömüleceği mesajını aldım.
Her şey iyi güzel de bunu yaparken seçilen kurgu sıkıcı, dil gereksiz süslü. E tabii sanattan falan bahsederken düz cümle kurmak olmazdı. Afife adlı karakter anlatıcı rolünde. Kendisi biraz sinir bozucu olabiliyor. Sürekli tek kelimelik ünlemleri, sevme tarzı ve bunu anlatış biçimi falan.
Ha bir de tüm seçkin insanların bilmesi gereken isimler uçuşuyor havada. Bi fasfakır olduğumuz için bilemedik.
Diyeceğim o ki, mesajını ona uygun olarak sanatsal bir dille vermeye çalışırken laf salatasına dönmüş kısmen. Yine de çaba takdiri hak ediyor bence. O yüzden üç ve belki de buçuk yıldız. Dız. Yıldız. Yıl.
Okuduğum ilk buket uzuner kitabı olmasının yanı sıra beni romain gary ile tanıştırması vesilesiyle yeri kitaplığımda da kalbimde de bir başkadır. Liseli kafamla kim bu kitabı yazan kadın nerede nasıl yaşıyor bulup konuşmam lazım diyip yayın evine telefonlar açmamın sebebi kitaptır kendileri. Distopik bir dünya kurar bu kitapta yazar bizlere ben özellikle kurgusunu çok sevmiştim sağ gösterip soldan vurmasına hayran kalmıştım. Ayrıca “Mucizeler ancak onlara inananlarca yaşanır ve aşk bir mucizedir” cümlesi yıllardır mucizelere inanmaya çalışmamın müsebbibidir. Normallik anormallik delilik seçilmişlik kavramlarını sorgulatırken her okuyuşunuzda başka başka noktalara takılıp kalacaksınız. Yolunuz bir şekilde kesiştiyse bis ile mutlaka okumalısınız pişman olmayacaksınız.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Intertwining surrealist technique with the purportedly realistic events, Uzuner blurs the line between what is real and fictitious by creating a utopian world constituted by the members of the ‘Selects’. I liked the societal and cultural criticisms dispersed in the novel, proving that it’s not solely a contemporary fiction but also makes critical contrasts to the real system in our real world, allowing the reader to ruminate. The ending could’ve been much more convincing, but overall it’s a surrealist tale that portrays the merging tales of the recalcitrant characters who rebels against the normalized values, religion and culture.
Şeyma Subaşı bir gün bu kitabı okur ve "Bu yazdıysa ben de kitap yazarım" der. Yazarın sevdiği sanatçılar karmasıyla bir ütopya yaratmaya çalışıp beceremeyişini üzüntü içinde okudum. Bu iki saatimde futbol maçı, iş makinesi, türk dizisi izleyebilirdim fakat bu kitabı okudum. Lütfen kendinize bunu yapmayın.
34 sayfa okuyup bu kitabı gerçekten buket uzuner mi yazdı diye düşündüren gerçekten hiç akıcı olmayan aksine sıkıcı olan bir kitap. zaten midem bulanıyordu ama bu kitap daha da kusma isteği uyandırdı. asla gerçekçi olmayan söylemler, üst perdeden paragraflar ve anlaşılmayacak bir anlatım var. karışık. konu gerçekçi değil, anlaşılır değil. nefret ettim ben ve burada bıraktım kitabı.
Çay/kahveyle okunabilen, “hafif” bir hissiyat bırakıyor Buket Uzuner. Bu kitabı da farklı olmadı. Evet güzeldi ama kendi dünyasında olan bir kitaptı besbelli. Her şeyin anlamı yok, bazıları sırf hissedilerek yazılmış… Aklımda çok kalmayacak olsa da okurken müthiş eğlendiğim bir kitap!
sıradışı, şaşırtıcı, gözden kaçmış olması kaçınılmaz olan yerleri daha iyi anlayabilmek için belki de tekrar okunması gereken, ama ona kalkışmak için en azından şimdilik yeterince etkilenemediğim bir roman (ben de kim oluyorsam). Sondaki sinematik sahneler etkileyici, orası doğru.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Buket Uzuner'in okuduğum ilk ve tek kitabı. Hikayesini ve karakterlerini ilginç buldum. Kurgusu daha ileri taşınabilirdi bence. Biraz ortada kalmış; kimisi çok sevmiş, kimisi nefret etmiş.