Aşağılara uzayıp giden aşağılara bakıyor Bir adam eşeğine odun yüklüyor, yüzünün sol yakasına kuşlar üşüşüyor. Köpeği, torbası ve toprak bir testi Ovada bir resimde durur gibi duruyorlar. (Önünde çekilmiş, iki güvercin işlemeli bir perdenin.) Bir kadın, bir gök parçası, üç beş ağaç Uzakta dışında onların. Deniz? Deniz oralı değil: Yineleyip duruyor kendini. Bakıyor o: Yakasını bırakmayan tanıklığına dünyanın.
İlhan Berk was a leading contemporary Turkish poet. He was a dominant figure in the postmodern current in Turkish poetry (termed, "İkinci Yeni"; "The second new generation") and was very influential among Turkish literary circles. Berk was born in Manisa, Turkey in 1918 and received a teacher's training in Balıkesir. He graduated from the French Language Department of Gazi University in Ankara. Between 1945-1955, Berk served as a teacher. He later began to work for the publishing office of Ziraat Bank as a translator (1956–1969). He became specialized in translation of poetry notably by translating into Turkish works by Arthur Rimbaud and Ezra Pound. In his later years, Berk resided in Bodrum where he died on 28 August 2008. Berk's poetry evolved from the approach of an epical socialist to the dreamy vision of a lyrical and erotic individual. He made the "object" visible in its glory and aimed to break down the meaning. Berk's poetry takes its roots from the mythology, and a synthesis of Western and Eastern poetry traditions, yet he accomplishes to create a unique and postmodern approach. History, geography, visual arts, cities such as Istanbul, Paris and Ankara, feed Berk's poetry and, his themes are supported by a sizable vocabulary that includes colloquial words as well as very specific ones, such as musical terms and local names of plants. A significant body of Berk's work is now available in English, most notably A Leaf About To Fall: Selected Poems (2006), Madrigals (2008) and The Book of Things (2009), all translated by George Messo.
Bir şairi okumak bir kitabından alışılacak bir şey değil ama şiirle fazlalıklı ilişki kurmamış insanlar için bu ve benzeri derlemeler çok yararlı bence. İlhan Berk inanılmaz imgeler, simgelerle bittiğinde bile düşünmeye yol açan şiirler yazmış. Daha pek çok kere okunabilecek, üzerine düşünülebilecek şiirler var. "Ankara" şiiri Berk'in Ankara'ya bir jesti olmuş. Okuduğum en güzel şiirlerden biri. Her dizesi bir ustalık gösterisi...
Şiir ile asgari düzeyde bir ilişkiniz varsa ve Berk'i çok tanımıyorsanız; öldürecek kadar sert olmayan güzel bu derlemeyi, okumanızı tavsiye ederim.
“Sizi gördüm denizin evinde. Akşamüstleri gibi güzeldiniz. Bir balık su değiştiriyordu. Yeni yeni bunalım duvarları çıkıyorduk her gün. Sıkıntımıza giriyordu adın. Büyüttükçe artıyordunuz.”
İlhan Berk, Memet Fuat’ın deyimiyle “dokunduğuna şiire dönüştüren şair”. Hal böyleyken, klasik ikinci yenici şairlere kıyasla daha ayrıksı, sıradışı, uçuk şiirleri olan biri. Ot, Kafa, Bavul gibi edebiyat sömürücüsü dergilerin kaymağını yiyebileceği türden bir şair değil. Tüm bunları bilerek, tüm şiirlerinden ziyade, seçme şiirlerine yöneldim. Bu yönelişim bile kolay bir yolculuk olmadı. Sanki Türk şiiri değil de çeviri şiir okuyormuşçasına, anlamdan uzak, anlamı dışlayan şiirler. Mallarme’nin şiirleri çevrilmiş gibi (ki zaten İlhan Berk pek çok yabancı şairden olduğu gibi Mallarme’den de etkilendiğini saklamaz). Klasik şiir okuyucusu için değil, şairler okusun diye şiir yazan bir şair olunca bahsi geçen, okuma yolculuğu hayli zorlaşıyor. Seçme şiirlerde şunu görüyoruz ama; şiirinin başından sonuna gelişimini, değişimini,.. “yazmak denen cehennem” diyen şair bence bu şiirleri yazarken, bir oyun keşfedermişçesine keyif de almış, hayatını şiirle beslemiş. Elbette ki başucu şairim değil, ama günlüklerini, otobiyografisini ilgiyle okuduğum bir şairin şiirlerinden bir seçme varsa, bundan da esirgememeliydim kendimi.
Neyin şiir olduğuna karar verecek otorite ben değilim. Onun içindir ki İlhan Berk'in bu yazdıklarına şiir değil diyemem. Yazdıklarına şiir “biçiminde” kaleme alınmış “kabız” ifadeler hiç diyemem. Herhangi bir melodi, ahenk hissedemedim, okuduklarımda herhangi bir akıcılık yakalayamadım şeklinde saptamalar yapmak ne haddime...
Şiirden anlamadığım için bana geçmedi yazdıkları diyorum sadece.
ikinci yeni şiirlerini çok çok severim. ilhan berk’in tarzı ise ikinci yeni’nin klasiklerinden daha yumuşak daha bize/size/hepimize yakın göründü bana, elimizi uzatsak değebilirmişiz gibi. keyifle okudum, art arda, yorulmadan, içime işleyerek okudum. ve iyi ki tanıştım ilhan berk’le
“Ne böyle sevdalar gördüm Ne böyle ayrılıklar” Ne zaman seni düşünsem Bir ceylan su içmeye iner (19)
Bir Ulunun Yapıtları Üstüne Çiçekler kadar yavaş konuşurdu. (79)
Tümceler, Geliyorum! V Bir seferinde tümceleri aralarında konuşurlarken buldum. Canlıdır tümceler. (94)
“…toplumcu gerçekçi anlayışa bağlı şiirler yazdı.” (101)
“…içerikte, birebir ölçüsünde Nâzım Hikmet etkisinde kalırken, uzun dize kuruluşundan yana tavrıyla da daha çok W. Whitman etkisindedir. Destansı yönünün ağır bastığı ve “Türk Walt Whitman’ı” olarak adlandırılan bu dönemin ürünleri olan …şiirinin “kırsal” ve “doğa”ya açıldığı şiirler olarak öne çıkar.” (102)
“…gerçeküstücülük etkisinde dil, imge ve anlam arayışlarına yönelerek şiirin başka alanlarına odaklanır.” (103)
“İkinci Yeni akımıyla Türk şiirinin gündemine giren şiirde dil ve anlam arayışları, dil ve sözdiziminde başvurulan “bozmalar”, İ. Berk şiirinde çok daha uç noktalara ulaşmış, bir dönem, “şiirde öz’ü ve anlamı yadsıyan” bir şair olarak anılmasına yol açmıştır. …kuşağının ve günümüzün şairlerinden ayrılan en önemli özelliği sürekli dil ve anlam arayışıdır.” (104)
Serbest ölçüyle yazılmış, kafiye aranmayan, yer yer düzyazı şiire yaklaşan, farklı yazı denemelerinin yapıldığı şiirler. Temaları günlük olayların sıra sıra betimlenmesi, bilinç akışı vari düşünceler, aşk, doğa, tarih, coğrafya.
Gençler için anlamı bilinmeyecek sözcükler ve atıflar için not düşülmeli.
"Bir sözcüğün ölümü demek, dünyamızın daha kısırlaşması, kemikleşmesi, yoksullaşması demektir. Giderek de yok olması.." diyen İlhan Berk'in, bir yeryüzü tanığı olarak dünyası.. Ufacık bir alıntı, en sevdiğim İlhan Berk şiiri, Ne böyle sevdalar gördüm ne böyle ayrılıklar'dan:
Ne zaman seni düşünsem Bir ceylan su içmeye iner Çayırları büyürken görürüm. Her akşam seninle Yeşil bir zeytin tanesi Bir parça mavi deniz Alır beni. Seni düşündükçe Gül dikiyorum elimin değdiği yere Atlara su veriyorum Daha bir seviyorum dağları. <3
Klişelerle cringe şiirler yazmış. Bir de havalara girmiş ki dayı hiç sormayın. Şiirlerde kendinden üçüncü şahıs olarak, ismiyle bahsediyor. İlhan Berk şöyle İlhan Berk böyle diye. Ya dayı git! Yav bak git.
Ben ki seninle aştım yaşlar Koydum çağıma adımı. Bir burukluğu yüzün gibi. ... Biz ki zamanı tırnak içinde yaşadık (İsteğin bulanık kıyısında) Bundan değil midir bizim aşkımıza Sürekli bir akşam hüznü vardır. ... Ağzından başlamalı seni anlatmaya ... Ağzın çarşıda lacivert kuşlar satan çocuk ... Saçlarını öyle ıslat ve tarat geceye
''Onun şiirini kapalı bulanlar, özellikle onun İkinci Yeni döneminin kapalı olduğunu söyleyenler, şiir okumanın bir emek istediğini görmezden gelenlerdir.
-Bir buğday büyüyorsa şimdi Türkiye'de Yeminle aşkla büyüyor.-