Eril modernleşmenin önemli bir boyutu, yeni modern kadın temsillerini cinsiyetsizleştirmesidir. Muhafazakâr modernleşme gözlüğünden bakınca, kadınların cinsel ahlak açısından yargılanamayacakları bir aseksüel kamunun varlığı gerekliydi. Muhafazakâr modernleşmenin kabul ettiği kamusal kadınlık –çoğu aristokratik gelenekte olduğu gibi kadınları cinsellik sahibi olarak değil– toplumsal gelişime adanmış, cinsiyetsiz bedenler olarak konumlandı. Toplumsal amaçlar için seferber edilecek sosyal kimlikler inşa edebilme (ve erkek odaklı cinsiyet rejimlerinin otoriter siyasal rejimlerle eklemlenme) stratejisi olarak bu tarzın başarılı bir örneği de Türkiye’de yaşandı. Serpil Sancar, tarihsel olarak kadınların dışlandığı, cinsiyetçi politikaların belirginleştiği ve cinsel ahlakın sınırlarının çizildiği bir tarih anlatıyor bize. Feminist bir tarih okuması bu. Yazar, muhafazakâr modernleşmenin paranoyalarını ve orta sınıf Türk ailesinin nasıl inşa edildiğini tartışıyor. Beklentiler ve hayal kırıklıkları, şikâyet ve serzenişleri resmediyor. Cumhuriyet’in inşasında kadınlar nasıl bir rol aldılar? Neleri tartıştılar? Nasıl tartışıldılar? Ulus-devlet sürecinde, kanonik anlatılarda kadının işlevi neydi? Kadınlar milli davalara nasıl dahil oldular? Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Türkiye feminizmi ve kadın çalışmalarıyla ilgili en kapsamlı çalışmalardan birisi.
ozellikle son segmenti cok begendim. ikici dunya savasi ve sonrasi degisen ideolijiyi ve nasil da yavas yavas kadinlarin bastirildigini gazete kuplerinden ornek vererek anlatmis. kapitalist ve sanayilesme devrimden sonra bati devletlerinde oldugu gibi turkiyede de erkekler devlet ve kamusal alanla özdeşleşirken kadınlar aile ve özel alanla sinirlandirildi. ama yazar benim anladigim kadariyla turkiyedeki bu degisimi sadece muhafazakarliga ve yayilan dincilige bagliyor. bana bi tik tek tarafli dusunme gibi geldi bu cunku dincilikten cok gelenek gorenege dayali bi modernlesmeye gidildi bence turkiyede.
ikinci segmentte osmanli zamani olusan feminizm hareketine yer vermis. o zamanlarda aile gelisiminin, degisiminin gene kadinlar sayesinde olacagina; kadin ve cocuklarin egitiminden de kendilerinin sorumlu olduguna inaniyorlarmis. ama yani gene dondu dolasti bunun laiklikle cozulebilecegine getirdi konuyu, ben katilmiyorum fazla. kadin haklarinin karisinda duran (tek sey) din degildir asla benim gozumde.
osmanliyla alakali bir kitabi daha var sanirim hanimefendinin. onu da okuyup genis ufkumla ve dusuncelerimle sizi aydinatmaya devam edecegim. herkese iyi forumlar
Bence kitabın çok dengeli ve haklı bir yanlılığı var. Türkiye siyasetindeki kadının utanç verici konumunun çok farkında ve bunun sebebini anlamak için Osmalı son döneminden başlayarak siyasetin kadını nasıl konumlandırdığını inceliyor. Cumhuriyetin kuruluşundaki algıların 80'lere uzanan izlerinin okumasını yapıyor. Bunun için hem başka tarih çalışmalarından hem de yayın organlarının arşivlerinden yararlanıyor. Cumhuriyet'in neden kadın devrimi söylemiyle geçtiğini soruyor ve aslında böyle olmadığını gösteriyor. Önemli isimlere dair hiç bilmediğim şeyler öğrendim ve bir kez daha anladım ki, tarihin yazmayı seçtiği ve daha yüksek sesle söylemeyi seçtiği şey gerçekten daha kalıcıdır. Kitabın sonunda yazar, sorusuna yanıt veremediğini söylese de çok önemli notlar attığını düşünüyorum; kadınların da yer yer yeterince güçlü şekilde mücadele etmemesi, erkek yöneticilerin kadına verdikleri kısıtlı hakları yeterli sayması gibi...
bir süredir kadınlık, kadınlık tarihi, kadın görünürlüğü, ataerki ve feminizm konularında dünya ve türkiye bağlamında kitaplar okuyorum. kimini okurken çok zorlandım kimi ağır geldi ama sanırım en etraflıca araştırmalardan biri serpil sancar’ın bu kitabında olmuş oldu. kitabı okul kütüphanesinden ödünç almıştım ama en yakın zamanda kendi kütüphanemde de olması için satın alacağım. harika bir çalışma olmuş, hem çok bilgilendirici hem de okurken akıp giden cinsten. teşekkürler serpil sancar