bak şu bebelerin güzelliğine kaşı destan gözü destan elleri kan içinde
kör olasın demiyorum kör olma da gör beni
kanadık toprak olduk çekildik bayrak olduk döküldük yaprak olduk geldik bugüne
ekmeği bol eyledik acıyı bal eyledik sıratı yol eyledik geldik bugüne
İlk basımını 1973 yılında yaptığımız Acıyı Bal Eyledik, o günden bugüne dilden dile yayıldı, türkü oldu, emeği için, özgürlüğü için mücadele edenlerin yüreklerine tercüman oldu.
Yeni basımında bu kitabı baştan sona elden geçirerek yeniledik ve yeni tasarımı, yeni kapağıyla okurlarımıza sunuyoruz.
HASAN HÜSEYİN (Korkmazgil), 1927'de Gürün'de doğdu. Adana Erkek Lisesi'ni, Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'nde bitirdi (1950). Öğretmenliğinin ilk yılında TCK'nın 142. maddesine aykırı eylemlerden dolayı tutuklandı. Bu nedenle mesleğinden ayrılarak arzuhalcilik, tabela ressamlığı, düzelticilik yaptı. Uzun yıllar Akis dergisinde çalıştı. Taş, Karikatür, Yön, Akbaba dergilerinde Hüseyin Korkmazgil adıyla gülmece öyküleri yazdı. Forum dergisini çıkardı (1968-1970). 26 Şubat 1984'te Ankara'da vefat etti.
“onlar için her şey bitti su değil içtikleri artık onların yedikleri ekmek değil el değil sıktıkları onlar için her şey bitti bu törenler bu cayırtı bu ipekler bu altunlar bu yaldız bu koşum saltanatı yalan yalan hepsi yalan korkudur bayrakları korkudur urubular gibi dönen tepelerinde onlar için her şey bitti
her şey bitti onlar için değil mi ki kırdılar bu fidanları değil mi ki ağlattılar bu anaları onlar için bitti her şey ne bir tutunacak dal ne bir dayanacak duvar”(s.54)
ocakta çaydanlık cızırdıyor bir bardak sıcacık çay gibi güldüm zeytin ekmek yiyecektim ne güzel sigara tüttürecektim türkü dinliyecektim dolmuşa binecektim yolculuklar kuracaktım (güneyi boydanboya dolaşıp ormanlı ayışıklı balıklı bir deniz köyü gecenin sınırından dönüp bol yıldızlı bir güney uykusunda ne güzel ne güzel)
nehirler boyunca git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını! sen de bir nehirsin ey yolcu! senin de varmak istediğin bir yer var. gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak! engeller nasıl aşılır, öğren nehirlerden! yarı yolda yokolup gitmek değildir amaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi ulaşmaktır oraya! varmaktır oraya, ey yolcu! ...
Şiir dinlemeyi okumaktan daha çok severim. Belki de bu yüzdendir bu kadar sevmiş olmam bu kitabı. Mehmet Atay'ın seslendirmesi, şiirlerin müziklerle olan uyumu, şiirler; hepsi çok güzeldi. Şiir dinlemek çok güzel.
“yüzün belki uzak bir gül, belki bir dağ kuytusu çekip gitmek birdenbire, belki pişman bir gülüş başını kaldır biraz, yüzünü yıldızlara göm dur yıkılmış köprülerde, bütün renkleri kullan bin yıl öncesi de bir kadın ceylanların yıldızlı sulara değdiği saatlerde bıçağın kemige değdiği saatlerde en yangın yüzüyle yaslanıp yalnızlığına bir gelip bir giden umutlarına aşkına eşkıya tenhalığına uzak gece nehirlerine ay doğuyor ay doğuyor aya bak”
Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya. Gerginsin kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu coşkunluğun ne güzel, öfken ne güzel Sana selam, sana saygı ey yolcu…/ /…Derim ki sana : Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın. Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir, birikip birikip taşar üstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir. uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını; varır varacağı yere, oraya denize.
Derim ki sana : iyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil Dizlerini, ciğerlerini, yüreğini sıkı tut, iyi dengele Ovada koşar gibi vurma kendini dik yokuşlara uçuruma atlar gibi bindirme kayalara “daha koş, daha koş” diye alkış tutanlara kanıp da, kesilip kalma yarı yolda Dipdiri varmalısın oraya Hız koşusu değil bu, ey yolcu, engelli koşudur bu Engelleri aşa aşa, gücünü koruya koruya varmalısın oraya çünkü oraya varmaktır amacın, koşmak değil Boşuna sevmedim nehirleri Aktıkça büyümesi boşuna değil nehirlerin Akan büyür, ey yolcu “erişir menzil-i maksuduna aheste giden” demiyorum ben sana, “tiz reftar olanın payine damen dolaşır ” demiyorum. Böyle demiyor çünkü nehirler. Duracaksın, dolacaksın, atlıyacaksın, aşacaksın, koşacaksın ve varacaksın oraya, diyor nehirler. öyle diyorum ben de Beni dinle, beni anla ey yolcu…/ /.. gitmek nehirlerle yanyana gitmek nehirler gibi zor nehirler gibi çetin nehirler gibi umutlu gitmek nehirlerden de öteye oraya taaa oraya o büyük kurtuluşa yüreğim yaralı kuşum topla ve aç kanatlarını…
NE GÜZEL NE GÜZEL yalan söyleyene sövdüm radyoda gazetede tükürdüm suratına itin birinin bu kadar da olmaz ki bir yerde biter bu namussuzluk ben hep onlar için söyledim şiirlerimi onlar için yazdım bütün yazdıklarımı ne çektimse bunca yıl, onlar uğruna istedim ki duyar gibi yağmuru duysunlar yüreklerinde istedim ki tokat gibi insin suratlarına istedim ki desinler işte bizim de şairimiz işte bizim de sesimiz işte bizim de kurtuluşumuz demediler bir tek gün demediler bir tek gün ağaçlar anladı beni kayalar sular yollar ama onlar anlamadı ama onlar iğilmedi şiirlerime ne güzel ne güzel
MUTLULUK BENİM ŞİRİN’İMDİR ben hiç turna görmedim ama tanıyorum turnayı türkülerden biri bir turnalı türkü tuttursa hele de trendeysem hele de hapisteysem yitirmişsem sevdiklerimi oy dağlar dağlar
mutluluğu hiç görmedim ama tanıyorum yokluğundan geceler böyle olmazdı herhal ayrılık getirmezdi kucaklaşmalar durup durup iç çekmeler kıyı köşe ağlaşmalar ölüme kurtuluş denmezdi herhal sevişmek suç sayılmazdı yaşamak böyle çile mutluluk dilesem birine ağlayasım gelir ardından mutluluk benim şirin'imdir oy dağlar dağlar
nâzım'ı hiç görmedim ben o çıktı ben girdim içeri gördüm toprağını o acı gülün o kuş ancak o bahçelerde nesini anlatayım ben özgürlüğün gün olur zincire vurulmaktır özgürlük gün olur göğsünü gere gere ıslık çalmak caddede
bu adam benim babam babaların en babası insanların en hası yüreği düğün sofrası direnci sabır kayası ellerini bir görmeyin elleri ellerin en irisi elleri bal arısı seferberlik’ten gelir künyesi kurtuluş’tan çıkar dosyası ben beni bildim bileli ben beni bilmezden de önce kavgası ekmek kavgası verin kadın gibi toprakları eline beslesin dünyanın aç çocuklarını götürün antalya’ya dörtyol’a toroslar gibi yığsın portakalları götürün aydın’a manisa’ya maraş’a üzümleri incirleri harmalasın dağ gibi zeytinler ceviz ceviz armutlar yarım kiloluk zerdaliler şekerpare güneş kokulu
Kerpiç kerpiç üstüne bu kerpicin aslı ne? diyen türkülerime diyen ozanlarıma selam olsun selam benden yürek dolusu selam
Kerpiç kerpiç üstüne bu kerpicin aslı ne? diyen bilge ben miyim bu toprak o toprak mı vay benim köleliğim bablığım dervişliğim yunus'luğum vay benim
düğüm düğüm üstüne bu düğümün aslı ne iskender mişli geçmiş günümüzün adı ne vay benim ilmik ilmik körelmişliğim su başında susuzluğum vay benim
mühür mühür üstüne bu mühürün aslı ne kim eğitmiş bu toprağı bu bitkiyi kim getirmiş böyle ekmeğe vay benim ekmek ekmek dilenciliğim sütkuzusu suçsuzluğum vay benim
kilit kilit üstüne bu kilidin aslı ne yağma talan korku kuşku hacıbektaş dedikleri o güvercin bu kuşmu vay benim üç duvarlı nasreddin'liğim uzay çağlı çulsuzluğum vay benim
masal masal üstüne bu masalın aslı ne yetmez mi türkülerim masal benim neyime işte konut işte gömüt işte gerçek işte düş kuşaklarki sel suları bu köprünün altından kuşaklar ki akıp geçmiş vay benim düşazması kurtuluşlarım yol üstünde yolsuzluğum vay benim
"Ne kurda benziyor şu insanoğlu Ne de kıraçtaki aluca Düşmeye görsün ana karnına Kesilmeye görsün göbek bağcığı Geçmişi geleceğiyle Koskoca bir dünya omuzlarınızda"
Yalın bir dille yazılmış toplumsal şiirleri seviyorsanız, Hasan Hüseyin Korkmazgil'in bu güzel şiir kitabını edinmenizi tavsiye ederim.
'' vay be tam da kuşlar ötüşürkendi baharda kar yağarkendi tam da tam da gülecekkendi kahırlı topraklarım elim yüzüm çiçeklenecekkendi vay be vay be vay be''
Hasan Hüseyin Korkmazgil, çok merak ettiğim bir şairdi. Kendisiyle bu kitapla tanışık olduk. Çok derin değildi şiirleri ancak bir samimiyet yakaladım beklediğim gibi. Üstelik okurken beni rahatlattı. Edebiyatımızın kavgacı, emekçi, babacan abisidir kendisi. Bundan sonra diğer kitaplarına da mutlaka bakacağım.