Timsahlarla aynı ırmakta yüzmezsiniz, vahşi bir ormana silahsız dalmazsınız, bir aslan karşı dağdan bile kükrese kaçarsınız. Ama yemyeşil bir kırda uzanıp göğe bakarken rahat; çimlerden yavaş yavaş zerk edilen bir zehir varsa, savunmasızsınız. Belki de masallarla mışıl mışıl uykuya dalarsınız. Derken günü gelir sorarsınız: Bir ölü olan Pamuk Prenses'in öpülmesi neden bizi dehşete düşürmez?
Ne zaman düşsem bir kadın yazar beni toparlıyor. Kılcal damarlarımda kız kardeşlik dolaşıyor gibi hissediyorum bu yüzden. Melek Özlem Sezer bu kitapta masal olgusu toplumda yer edinen ortak ve menfi görüşlere etkisini çok güzel işlemiş. Okurken bir kere bile sıkılmadım. Ki kurgu dışı kitap okumayı hiç sevmem.
Tez gibi tez. Hiç bakmadığım açılardan bakmama neden oldu. Olaylar erkeğin her zaman kutsanması ve kadının ödül olarak sunulması olarak karşımıza çıkan masallar, öğretici bir anlatıdan çok ataerkil bir propaganda sanki.
İlgi çekici bir konu, farklı bir bakış açısı ile anlatılmış fakat dilini yorucu buldum. (Kimsenin bunu dile getirmemiş olması şaşırtıcı.) Bu noktada verilen emek kitabı yarıda bırakmamam için teşvik eden bir unsur oldu. Cinsiyet rolleri üstüne pek düşünmemiş ya da okuma yapmamış kişilere bilhassa tavsiye ederim.
insana farklı bakış açısı sunan bir kitap. özellikle masallarla insanlara dayatılan cinsiyet rollerini çok iyi anlatmış. Birçok yerin altını çizerek okudum. kesinlikle herkesin okuması gereken bir kitap.
"Pamuk Prenses başına gelen belalardan ders çıkarmayan, kendi aklıyla önlem, hatta ev işleri dışında sorumluluk almayan, her şeye safça inanan, düşünsel değil, bedensel çaba harcayan biridir ve nedense ideal kadın tipidir. Her zaman himaye ister. Zenginliği de, yoksulluğu da başkalarına bağlıdır. Baba sayesinde prenses, üvey anne nedeniyle hizmetçi, fakir ve çaresiz olur, ölüm tehdidi altına girer, sonra avcı ve yedi cüceler sayesinde kurtulur, derken üvey anne tarafından öldürülür ve nihayet prens sayesinde dirilerek beklenen güzel bahtına kavuşur."
"Oysa kurtarıcı olma fantezisinin yerini alabilecek çok daha güzel bir şey var: Kimsenin kimseyi kurtarmasına gerek kalmadığı bir dünya idealinde yaşanacak özgür aşk."
"Taciz konusunda sıkıntılı bir nokta daha vardır: Kadın yalnızca tacizciye değil, başkalarının bu tacize karşı duruşuna vereceği puana göre de davranmak zorundadır. Tepkisi abartılı, yetersiz ya da nahoş bulunabilir. Bir yerde çekip gitmesi beklenirken, bir diğerinde bağışlayıcı ya da anlayışlı(!) olması beklenebilir. Dahası bu tacizi davet ettiği söylenebilir. Dişi köpek kuyruk sallamazsa..."
Geçmişten günümüze kahraman olmanın tatmini hep erkeklere verilmiş. Kadınlara ise uysal olmanın, zalimlere ve yapılan eziyetlere karşı sessiz bir kabullenme ile sabırlı olduğu takdirde sonunda mükafatlandırılacağı mesajı veriliyor. Çoğu masalda bunu görüyoruz. Bu kitapla 'Femme Fatale' kavramından haberdar oldum. Binbir gece masalları ve Müskürümü Sultan masalı, masallarda yaratılan kadın karakterlerinden oldukça farklı. Keyifle okudum. Masallardaki kodların ne anlama geldiğinin ve masalların toplumsal cinsiyet kavramını besleyen önemli bir kaynak olduğunun farkına vardım.
Adından da anlaşıldığı üzere hepimizin bildiği masalları analiz ederek kökeninde toplumsal cinsiyeti nasıl inşa ettiğini inceliyor. Bu açıdan başarılı buldum ancak ilk yarısı benim için çok daha akıcıydı. Güzellik ile ilgili kısma ise katılmadım.
Bu kitabı Pandora’nın vitrininde gördüğüm an almam gerektiğini biliyordum. Ama bu kadar sıkıcı olacağını tahmin edemezdim. Tez’dir değildir beni ilgilendirmez ama bence daha kolay okunabilir olmalıydı. Ben bu kitabı 20 Mart 2018 tarihinde okumaya başlamışım ama 15 Nisan günü artık devam etmek istemediğime karar verip Ocak 2019’a kadar bitirmeyi ertelemişim. Çünkü çok sıkıcı. Kitabın yazılma amacı ve içindeki bilgiler çok güzel. Benim sıkıntım yazım tarzı ile maalesef. Kitapta bahsettiği gibi masal yerel ihtiyaçları karşılamak için anlatılır. Amaç genel olarak halkı ve özellikle kadınları “dizginlemektir”. Sahte bir dünya yaratıp insanlara bilinçli/bilinçsiz saçma dersler/öğütler vermektir. Kadınlar hep ödül, hep korunması gereken zavallı varlıklar olarak gösteriliyor. Hep ikinci planda, hep asıl erkek kahramanın serüvenini tamamlamasına yardımcı olan ya da tamamladığında ödül olan. Hep erkekler tarafından ya da büyükleri tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyan varlık. Sanırım bu yüzden ben eski masalları hiç sevmem. İnsanlar sorduğunda seçmem gerekirse Beauty & the Beast derim ancak seçmek zorunda kaldığım için. Kadınların izni alınmadan, zorla onlara bir şey yaptırmak, onları köle gibi çalıştırmak ve bunları masallarda normalmiş gibi anlatmak beni iğrendiriyor. “Sana muhtacım” tarzı bir yaklaşımla da erkeği yüceltmek çok itici. Ya da erkeğe sırf erkek olmasından ötürü daha fazla rol ve sorumluluk yüklemek. Toplumda en çok kadınlar eziliyor saçma sapan kurallarla yaşamamız gerekiyor gibi bir çemberin içinde yaşıyoruz. Her hareketimiz “millet ne der” diye düşünerek şekilleniyor. Üstelik farkında olmadan hemcinslerimizi de sıkıştırıyoruz. Bizden farklı olana/olabilene kızıyoruz. Günün sonunda onları kıskanıyoruz aslında. Aynı zamanda toplumun erkeklerden beklentileri de çok kötü. Hiçbir cinsiyet bu beklentileri karşılamak zorunda hissetmemeli. Kitaba dönecek olursak kaynakçalar çok güzeldi. Bilmediğim masallar vardı, yeni şeyler kesinlikle öğrendim. Keşke yazım dili daha kolay okunabilir olsaydı. Bence anlatmak istenilen her şey çok güzel anlatılmış. Sadece ben olsam daha farklı bölümlerle ayırırdım kitabı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
masallarımızdan ne öğreniriz? eğer kadınsak, bebeklikten itibaren edilgenliğimizin, anneliğimizin, muhtaçlığımızın kutsallığını, tek başımıza ne kadar işe yaramaz olduğumuzu ama erkeksek nelere kadir olduğumuzu, ne kadar güçlü olduğumuzu, neleri hakettiğimizi...
Dinlediklerimiz sayesinde hayaller kurmaya başlarız, bu doğru. Duyduğumuz her yeni masal bize düşünecek, düşlere dalıp bu düşlerden kopmak istemeyecek kadar büyülü bir dünya verir elbette. Bu düşler dalmışken de, aslında hayalini kurabildiğimiz, bütünleşebildiğimiz tüm şeylerin yalnızca araçlar olduğunu ve hangi bu hayallerle olan eğlence bağımızı hangi masal evren ile kurmuş olursak olalım aslında her şeyin aynı olduğunu fark edemeyiz.
Tabii bir gün gelir, mucize bile denilebilir buna, tıpkı dinlediğimiz masallar gibi gerçekte var olduğumuz dünyanın dili bizimle daha anlaşılır bir şekilde konuşmaya başlar ve anlarız ki o masaldaki araçlardan hiçbir farkımız yoktur. Erkeksek şanslıyız elbette, döndüğümüz gerçeklik bize genelde armağanlar, hak edilmiş olduğu tartışılmaz kazanımlar ve bahşetme gücü verir. Bu halde kadına, kadınlığa, kadınların hak ettiklerine neden değer vermemiz gereksin ki? Biz olmadan yaşayamayacaklarını bilmiyorlar mı sanki?
Öyle değil.
Değişim tam da buradan, masallardan başlamalıdır. Ne kadar süslesek de, ne kadar allayıp pullasak, içine periler, büyüler karıştrısak da anlattığımız masallar, bugüne kadar bize anlattıklarını unutmak, onlardan arınmak zorundalar. Çünkü masallar, bir toplumu sadece bir kilden kadın düşmanı, çocuk düşmanı, hayvan düşmanı, cansız, hareketsiz heykellere dönüştürebilecek en iyi heykeltraşlardır. Dikkatli kullanılmadıklarında öldürücü silahlar da yontarlar o kilden, çamurdan. Kadınlar ölür. Çocuklar ölür. Dünya ölür.
Toplumsal cinsiyet kavramını ve bu kavramın masallarda nasıl kadınlar aleyhinde kataloglaştırıldığını çeşitli örneklerle anlatan bu kitap, bana farklı bir bakış açısı kazandırdı. Hayatımızın bir parçası olan ve çocukluğumuzdan beri bizleri yalnız bırakmayan masalların kimi zaman sembolize edilmiş toz pembe cinsel içerikli öğeleri normalleştirmesi ya da kadının her zaman femme fatale ve "masum ve saf kız" olarak iki zıt karakter adı altında içeriklerde yer edinmesinin olağanlaştırması, sorgulanması ve karşı çıkılması gereken konulardır. Örnek vermek gerekirse, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalı masum ve saf kızın (ki pek zeki değildir, tek amacı iyilik yapmak ve itaat etmektir) kötü üvey annesi (Güçlü kadın stereotipi daima kötücül niteliklere sahiptir. Bir kadın bağımsız ise kötüdür düşüncesiyle hareket edilir bu tip masallarda) tarafından yok edilmeye çalışması (güzelliği cinsel iktidarını sarsan bir tehdit olarak görüldüğü için) üzerine atıldığı, iplerini eline alamadığı macerasını anlatır. Kırmızı elmadan aldığı bir ısırık onun sonu olur ve cam tabut içinde ormanda yası tutulur ta ki yakışıklı, ve kurtarıcı, prens onu öpücüğüyle hayata döndüren dek... Cam tabut bakireliği, öpücük ise bilinçsizliği göz önünde bulundurulduğunda rızasız cinsel ilişkiyi sembolize etmektedir. Şu ana kadar yazdıklarım, bu kitaptan alıntıdır ve bahsettiğim üzere beni en çok etkileyen kısımlardan olmuştur. Yerinde çıkarımları olan bir kitap ancak ikinci yarısı itibariyle tekrara düşmesi ve temposunu yitirmesi, yer yer profesyonellikten uzak tutumu kitaba 3'ten fazla puan vermeme engel oldu.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Bu kadar detaylı incelemeye ne kadar ihtiyacın olduğunu insan okumaya başlayınca anlıyor.
İlerde detaylar silinmeye başlarsa şu iki anekdot benimle kalsın istiyorum:
"Öfke erkekler için zaafın, zayıflığın kılıfıdır. İtiraf edilemeyen kıskançlık ya da sorumluluk almak istemediği bir konu hileyle öfkeye aktarılarak, yapılması gerekenden kaçılmasını sağlar "
"Kız çocuğun tüm oyunları yakınlarla ilişki üzerine kurulmuştur. Dış dünyaya ait olanların bir alıştırması yoktur. Davranışlarını başkalarına göre düzenlemek üzere eğitilir. Hızlı karar verme şansı yoktur."
Öncelikle kitap kadın-erkek eşitsizliğinin en masum, en zararsız bulduğumuz masallara nasıl ustaca empoze edildiğini anlatıyor çok da başarılı şekilde yapıyor bunu. Tez olduğunu düşünürsek amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Kitabın dili başlarda anlaşılması güç geliyor fakat ilerledikçe akıcılığını buluyor. Herkesin ama HERKESİN okuması gereken bir kitap 🤍
Ataerkil toplumun masallardaki yansımaları üzerine tahliller, aslında herkesin bildigi ama ayni masallarin ulkelere gore degisen boyutlarını da anlatmış. Okurken yormayan bir kitap.
Başlarda dilini akıcı bulmayıp, okudukça alıştığım bir kitap oldu. Masallarda üstü kapalı verilen mesajları cinsiyet rolleri kapsamında açıklayan ve düşündüren bir kitap ayrıca.
Konu hakkında güzel bir Türkçe kaynak. Bazı noktaları bana göre fazla zorlama olmuş olsa da (ilk aklıma gelen Lara Croft yorumu) genel olarak başarılı bir kitap.
Bazilari kitabin dilini agir bulmus , sıkıcı demis vs... daha iyisini yazabiliyorsaniz buyrun yazin, sizi de okuyalim.... masallar gibi kolay anlasilir ve eglencelik tuketmeler isteyenlerin kitabi sıkıcı bulmasi ,zaten, kitapta savunulanlarin kendi kendine ispati.
Tanıdığım tüm kitaseverlere önerdiğim bir çalışma. Tamamlanması için çok emek verildiğine inaniyorum. Yazarın diğer eserlerini de merakla takip ediyor olacağım.