Prof. Hirsch 1933 yılında Almanya'dan ayrılarak 1933-1943 yıllarında İstanbul Hukuk Fakültesi'nde, 1943-1952 yıllarında da Ankara Hukuk Fakültesi'nde davetli öğretim üyesi olarak çalışmıştır.
Anılarım'da yer alan Weimar Cumhuriyeti'nin çöküş yılları, Hitler'in iktidara gelişi ve hukukçuların tutumu, Atatürk Türkiyesi'nin ilk otuz yılı ile ilgili görüşler ve gözlemler, hukukçu olsun olmasın yakın tarihle, toplum ve siyaset hayatı ile ilgilenen herkesin ilgisini çekecektir.
Bu kitabın bir başka özelliği de üniversite hayatımızın nereden nereye geldiğini öğrenmek isteyenler açısından önemli bir başvuru kaynağı olmasıdır.
Biraz agir okunan bir kitap olsa da, Nazi Almanya'sindan kacip Turkiye'ye gelen hukukcu akademik Hirsch'in anilari okumaya deger bir kitap. Hayatinin 20 senesini Turkiye'de gecirmekle kalmayan Hirsch, Istanbul ve Ankara hukuk fakultelerinin kurulmasinda oynadigi kilit rolden Turkiye'nin ilk yasalarina yaptigi katkilara, cok buyuk bir hizla ogrendigi Turkce'den meslekdaslarindan ogrencilerine cevresiyle kurdugu degerli iliskilere kadar cok degerli bir insan, ve Almanya'daki cocuklugundan Turkiye'den ayrildigi zamana kadarki hayatini bir bilim adami titizligiyle yazmis ve irdelemis.
"Bir biyografi nasıl yazılır"ın örneği. Beni en çok etkileyen bir insanın kendi yaşantısına bile bu kadar objektif bakabilmesi oldu. Anıları bile bir bilimsel kitap titizliğinde hazırlanmış. Yıllar sonra bile yaşadıklarını beraklıkla anlatabilmesi, çoğumuzun unutkanlaştığı şu zamanlarda imrenilesi bir özellik. Türkiye'deki hukuk yaşantısının geçmişine ışık tutması bir hukukçu olarak benim için çok değerliydi. Ancak kitabın ağır ilerlediğini de söylemeliyim. Buna rağmen hukukçuların özellikle de hukuk akademisyenlerinin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Çalışkanlığı, akademik terbiyesi örnek alınması gereken bir insan. Lakin kitapta çok kısaca değinilmiş olmasına rağmen özel hayatının beni hayal kırıklığına uğrattığını da belirtmeliyim. Türkiye'den dönüş süreci de hem ülkemiz hem de Hirsch açısından pek şık olmamış. Romanların aksine anılar bir sonuca varmaz ama bu anı kitabı benim için ilginç sonlu bir roman gibiydi.
Harika bir yaşam öyküsü, harika bir anlatım. Sadece en başlarda dönemin Almanya'sındaki kişi isimleri , yer ve mekan isimleri anlatımı yavaşlatsa da naçizane kesinlikle okunması gereken bir kitap. Özellikle hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencileri okumalı.
Alman profesörün gözünden doğmakta olan bir Cumhuriyet ve hukuk sistemi hakkında oldukça etkileyici bir otobiyografi. Ordinaryüs Profesör Dr. Ernest Hirsch’e şükranlarımı sunar, huzur içinde uyumasını dilerim
Tek kelimeyle Türkiye için inanilmaz bir kazanc biyografisi. Özellikle metodoloji derslerinde Eco'nun eskide kalan tahlilleri yerine Hirsch'in adanmışlığını ele alan bu kitabin sosyal bilimlerde okutulmasi gerekmekte.
Almanya'da yükselen antisemitizm karşısında Türkiye'de karşısına çıkan fırsatı iyi bir şekilde değerlendiren, Türk hukuk öğretimine ve mevzuatına katkıları büyük olan Prof. Hirsch'in anıları.
Yazarın kitabını okurken: İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi hukuk fakültelerinin kuruluşlarını, Türkiye Cumhuriyeti'nde hukukun modernleştirilmesi sürecini, üniversite eğitiminin/akademisyen modelinin nasıl olması gerektiğini, akademisyen için idealizmin önemini, üniversitede bilimsel özerklik için nasıl ısrar edilmesi gerektiğini de içine alan çeşitli temaları buluyorsunuz.
Hirsch, çocukluk anılarıyla başladığı kitabında, hayatının elli yılı aşkın bir dönemini kapsamlı bir biçimde anlatır. Gençliğinde I. Dünya Savaşı’nın etkisiyle çok çalışkan bir öğrenci değildir; ancak yaşamındaki bazı dönüm noktaları, ona bir öğrencinin en büyük sorumluluğunun “çalışmak” olduğunu öğretir. Bu ilkeyi hayatının merkezine yerleştirir ve tüm meslek yaşamı boyunca bu anlayışla hareket eder. Almanya’da hukuk öğrenimine başlarken aynı zamanda bir bankada yarı zamanlı çalışır ve ilerleyen yıllarda bu pratik deneyimlerin hukuk alanındaki bilgi birikimine nasıl katkı sağladığını vurgular. Hirsch’i akranlarından ayıran yalnızca demir gibi sarsılmaz iradesi ve çalışkanlığı değildir; “Bu bana ne kazandırır?” demeden kazandığı çok yönlü yetkinlikler, öğrendiği diller ve farklı alanlarda edindiği bilgiler onu öne çıkan bir hukukçu yapar. Hirsch'in karakterinde beni en fazla etkileyen özellik şüphesiz pragmatik bir amaç gütmeden kendine kazandırdığı bu çok yönlü yetkinlikleridir. Hitler’in Almanya’da iktidara gelişiyle birlikte, Hirsch hem üniversitedeki hocalık görevini hem de ömür boyu güvence altında olduğunu düşündüğü yargıçlık mesleğini kaybeder. Aynı dönemde, Türkiye’de 1933 Üniversite Reformu gündemdedir ve birçok Alman profesör bu reform kapsamında Türkiye’ye davet edilir. Hirsch’in gözünden, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin sancılı yeniden doğuş sürecine tanıklık ederiz. O, fakültenin yeniden yapılanmasında büyük rol oynar. Yoğun ders yüküne rağmen, sözleşmesinde yer alan “üçüncü yıldan itibaren dersleri Türkçe verme” şartını yerine getiren tek yabancı profesördür. On yıl boyunca İstanbul Üniversitesi’nde görev yaptıktan sonra, dokuz yıl süreyle Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kuruluşunda önemli katkılarda bulunur. Ayrıca 1951 tarihli Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 1956 tarihli Ticaret Kanunu’nun taslaklarını hazırlayarak Türk hukuk sistemine kalıcı hizmetler sunar. Anılarım, yalnızca Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki toplumsal dönüşümleri değil, bu dönemin ilmi ve hukuki zihniyetini de dürüst ve samimi bir dille aktarır. Politik doğruculuğa sapmadan, her konuda bilimsel dürüstlükle fikirlerini dile getirir. Hirsch’e göre hukukçu okumalı, soru sormalı ve sorgulamaktan asla vazgeçmemelidir! Hirsch, hem hayatı hem de hukuk ilmine olan sayısız katkısıyla bir hukuk öğrencisi olarak beni etkilediğini söylemeliyim. Kitabı okumak da hem bilgilendirici hem de zevkliydi benim için.
One of the greatest books I ever read. A senior law student recommended this book to me when I was a freshman at law school.
Mr. Hirsch was a law professor from the Weimar Republic (today's Germany). He first came to Turkey in the 1930s in order to flee Nazi Germany. Turkey offered him refuge and asylum. He was the youngest émigré professor at the University of Istanbul. Unlike his fellow colleagues, Hirsch learned Turkish in a short time and soon wrote books in the language. He considered Turkey as his own country. He later moved to Ankara and taught in Ankara law school, participated in the writing of the Commercial Law and Copyright Law in Turkey.
It's worth reading this book, especially for those interested in the history of modern Turkey and its legal system.