Virajı döner dönmez boğaza girdiğim anda, birisi sağ diğeri sol şeridi ortalamış, kaleşnikoflu iki genci görünce "Beyefendi alkol var mı?" sorusuna muhatap olmayacağımdan emindim. Ehliyet ruhsat da sormayacaklardı. Doğrusu, nereden çıktığını anlayamadığım, hemen yanlarında bitiveren kadın gerillanın, "Zorluk çıkarmayın ve hemen arabadan çıkın," diyeceğini de sanmıyordum. Yanıma hiçbir şey almayacaktım. Ne söylüyorsa yapmam için, bana emretmesi gerekmiyordu.
Orta yaşlı bir avukat, kendi devranında yaşayıp giderken zamanın, yeraltının ve yerüstünün büyük yangınına düşüverir. Tatvan'a inerken, Van Gölü ve feribot iskelesinde Turgut Uyar kadar güzel değildir hayat. Kirlidir, bakarsan anlarsın, göz gözü görmüyordur; bütün laflar akortludur, cilalıdır. Her şeyin üstünü sıradan alçaklıklar örter. Bilirsiniz, muhaliflere ayrılmış cennet yoktur. "Yusuf öldü lan," der birisi. Tosi birdenbire kaybolur. Dağ gibi hatıralar dökülür. Eski bir aşk gösterir yüzünü: "Tosi nerdesin?" Mehmet Fuat, bir tepeden ovaya bakar, "Nobre topla buluşur", düşman kişilik ateşin başında oturuyordur...
Bir aşk romanı. Lirik bir siyasi polisiye... Bir "ilk" roman - ustalara mahsus bir ilk. Şair Akif Kurtuluş'tan...
1959 yılında Ankara'da doğdu. İlkokulu Ankara'da okudu. Orta öğrenimini Antalya ve Seydişehir'de tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Halen Ankara'da avukatlık yapıyor. Şiir üzerine yazılar ve denemeler yazdı. 1981'de Yarın dergisini çıkardı. Bir grup arkadaşıyla Edebiyat Dostları dergisini yayınladı. İlk şiiri 1981'de Türkiye Yazıları dergisinde çıktı. Yarın, Üç Çiçek, Tan, Yazko Edebiyat, Yeni Düşün gibi dergilerde şiirlerini yayımladı.
Eserleri
Şiir: Yalan Şiirler (1983), Tören Provası (1989), Kırgınlıklar Galası (1997)
İnceleme: Politika ve Sanat: Ekim Devrimi 1917-1932 (1998).
Akif Kurtuluş'un Ukde kitabını çok severim ve Mihman için de beklentim yüksekti ama bir kaç kez bırakıp başladıktan sonra zorlamamaya karar verdim. Birincisi çok fazla karaktere yer verip farklı olaylara değinmesinden dolayı yorucu bir kitap. Ne meseleye ne de karaktere karşı yakınlık kurmana izin vermiyor. Daha doğrusu kurmaya başlayacakken başka bir bölüme geçiyor. Anlatıcıları 3-4 kişide sınırlı tutsa daha okunası olurmuş ama bu haliyle kopuk ve zorlayıcı.
Bir ilk roman için iddialı bir konu seçmiş Akif Kurtuluş. Ancak romanı, yazıldığı dönem itibariyle -çözüm sürecinin zirve yılları- değerlendirmek gerekiyor belki de. Her ne kadar yazarın hayat hikayesi hakkında (Ankaralı olması dışında) pek bir bilgi sahibi olmasam da, kitabın yazarın hayatından fazlaca izler taşıdığından nedense eminim.
Kurtuluş'un anlatmak istediği durum ve kişilerin fazlalığı nedeniyle, kitaptaki her karakterin içine giremedim. Mesela Nalan'ın gidişinin, Memet Fuat'tan kopuşunun ve adı geçen çoğu karakterin daha detaylı ele alınmasını beklerdim. Karakterlerin hepsinin birbiriyle ilişkilendirilmesi de bana eğreti geldi. Herkes birbirine belli belirsiz bir düğümle bağlanmış gibiydi. Kişi örgüsü bu haliyle biraz fazla yapay duruyor. Bilmiyorum, genel olarak konunun biraz daha detaylı ele alınmasını isterdim sanırım.