Kınar Hanımın Denizleri'nden Son Şiirler'e Dek Bütün Yort Savul'lar!
Bütün Yort Savullar!'ın bu baskısında, şairin 1993 yılında yine Yapı Kredi Yayınları arasından çıkmış olan Son Şiirler'i, Yeditepe arşivinde bulunan sekiz şiiri ve Öküz dergisinde yayımladığı iki şiiri de bulunuyor.
"Ne türden olursa olsun, gerçek şiirin, çağdaş toplumlarda, öyle "ayrılmış" bir yeri filan yoktur, söylenenlerin, yalanla başlayıp yalanla bittiği dillere destan olmuş bütün bayram demeçlerinin aksine.
Eh, toplumdan topluma göre değişebilir biraz bu, kötülüğün koyuluğundan iyiliğin açıklığına kadar, iyilik de olanaksızlığın iyiliğidir. Kimi cemiyetlerde hapisanelerdedir şiir. Kimi sosyetelerde tımarhanelerde teşhir olunur. Kimi kanunlarda sürgüne gönderilir. Kimi toplumlarda sivil ölüm takılır peşine. En açık renklisinde, bir gündem eline verilerek yazlığa yollanır, giderleri karşılanmıştır. (...)" Bizim onun şiiri hakkında bir şey söylememize gerek olmasın, o, şiir hakkında bunları düşünür...
"Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?" diye sormuştu bir zaman ... Bulur muyuz bunu bilmem!..
Ece Ayhan (Datça/Muğla, 1931-İzmir, 12 Temmuz 2002). Şiirimizin en önemli “modern ustalarından biri” olarak adlandırılır. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. İlk şiiri 1954’te Türk Dili’nde yayımlandı. Bu dönemde, sonradan ilk kitabı Kınar Hanımın Denizleri’ne (1959) aldığı, kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde kendine farklı bir kanal açtı. 1965’te yayımladığı Bakışsız Bir Kedi Kara ve 1968’de yayımlanan Ortodoksluklar’la neredeyse bütünüyle “özel bir dil” halini alan bu şiir, Ayhan’ın, 1973’te yayımladığı ve daha geniş bir okur kitlesince alımlanan Devlet ve Tabiat’ıyla birlikte bu kez de “sokağın diliyle” okurunu (ve izleyicilerini) oluşturdu. 1977’de yayımlanan ve kitapla aynı adı taşıyan ünlü şiirini ve ilk dört kitabını içeren Yort Savul ise Ece Ayhan şiirinin kendisinden sonraki kuşaklar üzerindeki gücünün belki de topluca belgelenişi idi. 1981’de Zambaklı Padişah, 1982’de de “tarihin düzünden okunduğu” Çok Eski Adıyladır’ı yayımlayan Ece Ayhan’ın şiiri üzerinde Enis Batur, Tahta Troya’da (1981) bir kitap boyutunda konaklamış; Ender Erenel Ece Ayhan Sözlüğü’nü, Kemal Yalgın - Orhan Alkaya ikilisi ise Çok Eski Adıyladır Sözlüğü’nü yayımlamışlardı. Ayhan’ın ‘82 sonrası şiirlerinin bir bölümünü, kimi yazı ve konuşmalarıyla birlikte içeren Çanakkaleli Melâhat... 1991’de “düzşiirler” alt başlığıyla yayımlanmıştı.
Detoneleşen bir sesin, yanlış basılan bir notanın, şahsen, mükemmel nota dizilerinden daha çok içime dokunduğu olabiliyor. Nasıl bir müzik eserinden harika bir matematik değil yüreğime işlemesini bekliyorsam şiirden de beklediğim aynı şey. Ece Ayhan şüphesiz Türk şiirinde denenmemişi denemiş, kendi dilini kurmuş, lisan hakimiyeti, söz dağarcığı, bilgi birikimi önemli seviyede bir şair. Fakat ikinci yeniyi sevmeme rağmen şiirlerden ne pek bir şey anlayabildim ne de hissedebildim. Anlatmak ve hissettirmek istediğini yakalayabilmek için çok uğraştım. Ara ara küçük hayat belirtileri görülse de kalbim Ece Ayhan'ın dizeleri arasında bir türlü atmadı..
Ece Ayhan'ın şiiri öyle bir şiir ki, Ece Ayhan’ın ölümü şiirle yaratılmış bir dünyanın sonunu getirdi (Bu her şair-şiir ilişkisi için kısmen doğru olabilir). Ama yine de ortaya koyduğu yöntem kalıcılığını koruyor.
Açık açık yazılmış kelimeler, parolalar unutulduğunda eşiklerde başka başka hikayeler anlatılır.
Köprüde bir kova sözcük başka birininkiyle karışmış. Bu kitabın elimde ne işi var? Geçmişte bir günden beri pusulası kayıp çağrışımların.
Ece Ayhan şiiri kendine özgü bir renk içeriyor. Tüm şairlerin öyledir evet ama onun şiirlerinin içeriği değil "şiir" diye tanımladığı şey de kendine özgü. Dolayısıyla kendi okuru var.
arşiv ve efemera çalışmalarının sonucunda Ece Ayhan’ın poetikasını ve yaşamını en tutarlı şekilde anlatmak için üç önemli yazı kaleme aldım. Bu yazıların -dikkatle- okunmasını, Ece Ayhan’daki “kara duygululuk” durumu ile maruz kaldığı büyük haksızlıkların doğru anlaşılmasını -ve tabiî ki doğru anlatılmasını- öneriyorum, önemsiyorum!
Ece Ayhan'ın şiirleri üzerine çokça düşünülmeli ve belli bir donanım gerekli olduğunu düşünüyorum. Özellikle antik tarihe göndermeleri aşırı fazla, bir taraftan hiç bilmediğimiz bir caz müzisyeninden bahsedebilir, bir taraftan Yahudi dünyasına dair çok şey bildiğinden o çeşit göndermeler vardır. Bu yüzden şiirlerinin birçoğu karmaşık gözüküyor. Birçoğuna fazla mesai harcanıp üzerine düşünülebilir, bir taraftan da tam bir deli olduğundan belki de tam bir anlamsızlıktır yazdıkları çok kurcalanmasa da olabilir. Her türlü komikli, bilgili, gelli gitli şiirler.
-Bazı şiirleri dışında-😎 Dil ve anlatımı kapalı.😥 Anlaşılması zor.😅 Postmodern edebiyat gibi...😐 Göndermeler başarılı.😎 Anladığım şiirlerin teması; büyüyememe (çocuk ruhluluk),ayrılık, pişmanlık ve ölüm.😃 İlerde tekrar okuyacağım bir kitap.😊 Ece ayhan; ikinci yeni'nin zor anlaşılan şairi.
On yıldan uzun bir süre önce okuduğum, arada bir karıştırdığım, benzersiz şairimizin bu toplu şiirlerini tekrar keyifle, dehasına, dağarcığına hayranlıkla ve tabii çoğu zaman zorlanarak okudum. Bir de, Ece Ayhan bende hep tarih okuma hissi uyandırmıştır. Neyse, mor külhani şiirimiz anlatılmaz, okunur. Sadece Meçhul Öğrenci Anıtı için bile değer...
Bundan 5 yil once okumustum ilk Ece Ayhan'i. sonra bir daha okumadim. her bes yilda bir butun yort savullari, ece ayhan sozlugu ile birlikte okumak gerekiyor. her siiri, ayri bir cilt.
"Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın."
Ece Ayhan kendi zor geçmiş çocukluğunu şiirlerine yansıtıyor isteyerek ya da istemeyerek. Kendisi her şeye çok çaba ile ulaştığından okuyucu da kendi şiirine çabalayarak ulaşsın istiyor!