Jump to ratings and reviews
Rate this book

Lozan

Rate this book
Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin ve Avrupa'da yeni bir düzenin kurulmasının üzerinden dört yıl geçmiştir... Yenilen devletlerin imzaladığı antlaşmalar yürürlüğe girmiş, sadece Sevrés'in dayatıldığı ülkenin kalbinden, Anadolu'dan yükselen Milli Mücadele, galip devletleri barış için yeniden masaya oturmaya mecbur bırakmıştır...
Lozan, bu yeni barış sürecini Mudanya Mütarekesi'nden Lozan Antlaşması'nın imzalanmasına dek anlatan bir belgesel.

576 pages, Paperback

First published January 1, 1943

9 people are currently reading
118 people want to read

About the author

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
36 (63%)
4 stars
19 (33%)
3 stars
2 (3%)
2 stars
0 (0%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 12 of 12 reviews
Profile Image for Cemre.
724 reviews562 followers
July 30, 2019
Ali Naci Karacan'ın Lozan'ını bu dönem aldığım bir doktora dersi sebebiyle okudum. Hocamız derse ön hazırlık olması için okumamızı tavsiye etmişti, bu açıdan son derece faydalı olduğunu düşünüyorum. Lozan denildiğinde aşağı yukarı hepimizin aklına bir şeyler geliyordur. Çoğumuz ilkokulda, lisede bize öğretilenleri hatırlıyoruz; ancak maalesef bilgimizi bunun ötesine taşıyanımız çok az. Ben de bu zamana kadar lisede öğretilenlerin üzerine bu konuda ne yazık ki pek fazla bir şey katmamışım, bu kitabı okuyunca anladım. Halbuki Lozan Anlaşması, bizler için çok önemli. Bu anlaşmayı hazırlayan şartlar, anlaşma sürecinde meydana gelenler ve nihayetinde anlaşmanın içeriği yalnızca geçmişe değil, günümüze de ışık tutan cinsten; çünkü görüyoruz ki devletlerin amaçları bazında değişen fazla bir şey yok. Şu an yaşanan pek çok şeyin kökleri Lozan'dan çok daha öncesine uzanıyor elbette; ama Lozan, bu süreçte çok önemli bir durak. Dolayısıyla bu konu hakkında yalnızca meslekî anlamda ilgi duyanların değil, herkesin az da olsa bilgi sahibi olması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda bu kitap "hap bilgi" mahiyetinde. Ayrıca İsmet Paşa'nın ne kadar önemli ve zor bir iş başardığını görmek de mümkün.

Ali Naci Karacan, Lozan görüşmelerine katılmış bir yazar. Mudanya Ateşkes Anlaşması'ndan Lozan'ın imzalanışına kadar geçen süreyi kendi gözlemleri -ve elbette hisleri- doğrultusunda aktarıyor. Kitabın kalın oluşu ve kurgusal bir metin olmayışı göz korkutabilir; fakat son derece akıcı bir dille yazıldığını söyleyebilirim. Bir roman misali merakla çeviriyorsunuz sayfaları.

Konuya ilgi duyanlara bilhassa tavsiye edilir.
Profile Image for Onur.
347 reviews20 followers
December 26, 2022
Kitap Roman akıcılığında, çok güzel bir dille anlatılmış, bir ara kesilip yeniden başlayan, toplamda 9 ay süren sürecin önemli detayları kitapta not edilmiştir.
Kurtuluş savaşının son bulmasıyla Türkiye ilk bağımsızlık adımlarını atmaya başlamıştır. Bunun ilk adımı Mudanya anlaşması ile olacaktır. Anadolu’da ilerleyen Türk ordusunu durdurmak için müttefiklerden Fransa ve İtalya bir anlaşma yapmak istemişlerdir. Mudanya anlaşması aynı zamanda yeni Türkiye’nin bu anlamda masa başındaki ilk anlaşması olacaktır.
Benzer zamanlarda Babıali (İstanbul'daki Osmanlı hükümeti) düşecek, Türk ordusu İzmir ve Anadolu’da yeni zaferler kazanacaktır.
Türk ordusu işgal altındaki İstanbul’a girecektir, bunun sonucunda işgal kuvvetleri bir anlaşma yapılmasını istemeye başlayacaklardır.
Müttefik devletler ve onların halklarımda 7 yıl süren savaş sonrası barış istemekte ve yeni bir savaşa sıcak bakmamaktadırlar. Bunlardan dolayı Lozan fikri herkese cazip gelmektedir. Türkiye'de bağımsız, egemen yeni bir devlet kurmak istemektedir.
Anlaşılan gün ve saate Türk baş delegesi olarak İsmet İnönü ve beraberindeki Türk heyeti İsviçre’nin Lozan kentine gideceklerdir. Ama müttefik devletler daha başından bir hafta gecikirler.

İsmet Paşa daha toplantılar başlar başlamaz itirazlarını ortaya çıkarır. Müttefiklere karşılarındaki devletin adaletsizliği kabul etmeyecek bir devlet olduğunu göstermek istemektedir. Eski Osmanlı’nın kabullenici politikalarının unutulması gerekmektedir. Çünkü müttefik devletler yine emrivaki, baskıcı bir şekilde dayatma ile anlaşma yapacaklarını beklemektedirler.
Ana müttefik devletler, İngiltere, Fransa, İtalya ve onların diğer yandaşları, Balkan ülkeleri Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya, diğer müttefikler Japonya ve Amerika şeklindedir. Bu 9 ülkenin tamamı Türkiye’ye karşı, duruma göre birlik duruma göre ayrı ayrı cephededir. Bu bile aslında çok adil bir ortam olmadığının göstergesidir. Ama çoğu zaman tamamıyla mücadele, müzakere etmek gerekecektir.

Sadece Rusya Boğazlar konusunda ortak menfaati olmasından dolayı ileriki aşamalarda Türkiye’ye yakın olacaktır. Ama bu konferans yetkilileri ve müttefikler Rusları hiçbir zaman, hiçbir şekilde anlaşmanın içine ve ortamına dahil etmeyeceklerdir.
Tüm genel konular bu 3 ülke tarafında 3 ayrı komisyona ayrılır. Örneğin, belli başlı olarak, İngilizler, Boğazlar ve Musul, İtalya 12 ada konusu, Fransızlar’da imtiyazlar, borçlar ve kapitülasyonlarla ilgili konuları görüşeceklerdir.
Türk ekibinin karşısında birçok konuda birlik olan birçok ülke olacaktır, evet Yunanistan Anadolu'daki savaşta mağluptur ama diğer devletler 1. Dünya savaşını kazanmışlardır.
Hal böyle olunca İnönü ve ekibi ölçülü, tutarlı olarak süreci yönetmek zorunda kalmışlardır. İngiliz baş delegesi Lord Gurzon’da üstelik yer yer agresif ve tehditkâr üsluba sahip bir müzakerecidir.
Başlangıçta, İnönü Batı Trakya’dan birşey istemeyecek, aynı şekilde adalardan ne istiyorsun diye sorulunca sadece 3 ada ismi verecektir.
Bozcaada, Gökçeada ve Semadirek adası. Burada ilk konferansın başlangıcında bu şartlar altında çok aktif olması hiçte mümkün gözükmemektedir.
Burada İnönü ve ekibinin kırmızı çizgilerle hiçbir şekilde tartışmayacağı yegâne konu egemenlik, bağımsızlık ve kapitülasyonlar konusu olmuştur. Bu konularda hiçbir şekilde bir adım bile taviz vermeyecektir.

Kitapta ayrıntısı az verilen bilgiye istinaden, Kıbrıs üzerinde hiçbir tartışma olmadan İngilizlere verilmiştir. Musul üzerinde yoğun tartışmalar olmuş, sonunda ucu açık biçimde konu daha sonraya bırakılmıştır. Orası da İngilizlerin kırmızı çizgisi olmuştur.
Meis adası konusunda tartışma olmuş, ancak Türk tarafı bir iki zorlamadan sonra geri adım atmıştır.
Meis adasını iki taraf istemiş, sonunda, İnönü adanın verilmesi karşılığında iki şart koşmuş: Adanın askeri birliklerden arındırılması ve 12 ada daki Osmanlı borçlarının 1912’den öncekilerinin silinmesi. Ama Meis adası kitapta ifade edildiği gibi çok ortada gidip gelmiştir.
Yunan sınırı adına ortaya atılan Karaağaç sürekli tartışılmış ve tartışmanın önemli konularından biri olarak ad edilmiştir, hedef orada sıkıştırılmıştır. Karaağaç alınınca bu durum Türk tarafı için bir artı gibi ifade edilmiştir. Ancak genel olarak Yunanlılar genel olarak anlaşmadan memnun ayrılmışlardır. 12 Ada, savaş tazminatının iptali ve sınırların belirlenmesine mağlup Yunanistan olumlu bakmaktadır. Hatta Lozan anlaşmasının tamamının imzalanma süreci uzayınca erkenden kendi anlaşmalarını ayrı olarak imzalamak için hazır olduklarını belirtmişlerdir.
Boğazlar konusunda da Türkiye kendini savunurken biraz sakin ve geride kalmış, Rusya kendi menfaatleri ile de örtüştüğünden Türk tezine destek vermiş ve Karadeniz’de güvenliğin Boğazların Türkiye’ye verilmesi ile sağlanabileceği hususunda ısrar etmiştir.
Lozan’ın bu ilk aşamasında Türkiye ile Rusya arasında bu şekilde gizli bir ortaklık, partnerlik ilişkisi oluşmuştur. Bu konu Boğazlar sözleşmesi ile anlaşılmıştır.
Türkiye burada Lozan’da gücü ile değil barışçıl yönü ile temsil edilmeye zorlanmıştır, Müttefik devletler bu bağlamda güçlü bir Türkiye’den çok uyumlu, barışçıl bir Türkiye görmek istemişlerdir.
İngiliz delegesi Lord Gurzon Musul tartışmaları ve tehditleri ile Türkiye’yi sürekli sıkıştıracak ve sonunda konferansı terk edecektir. İsmet paşa bu tehditlere pay vermeyecek, gerekirse bende giderim diyecektir.
Ortaya hiç de anlaşılmamış, Türkiye'nin taraf olmadığı bir metin çıkarılacak ve emrivaki şekilde Türk heyeti imzaya zorlanacaktır. İnönü bu anlaşmayı imzalamayacak ve konferansa ara verilecektir. Tüm delegeler ülkelerine geri döneceklerdir.
2,5 aylık aradan sonra 23 Nisan 1923’de Lozan’da tekrar buluşacaklardır, Lozan Barış konferansı kaldığı yerden devam edecektir.
Tüm müttefik devletlilerin delegeleri değişmiştir. Söylenene göre daha uysal makul insanlar gelmişlerdir. Bununda barış çabalarını olumlu etkileyeceği düşünülmektedir.
Burada kitaptaki bir detay özellikle dikkat çekmektedir.
Müttefikler sürekli ikili temas olarak İsmet paşayı ziyaret etmişlerdir. Önemli görüşmeler öncesinde, sonrasında, belli haberleri götürmek için, onun düşüncelerini önceden almak için vs.
Sürekli onun bilgilerini düşüncelerini öğrenmeye çalışıp aralarında strateji geliştirmek için bu aktif lobi faaliyetini izlemişlerdir.
Süreci sürekli bir aksiyon içinde aktif yönetmeye çalışmışlardır. Türk tarafı bu anlamda bu ortamda önerileri çoğu zaman reddeden taraf olarak kalmış durumdadır.
Bu açıdan bakıldığında Türk tarafı da bu şekilde aktif olup, beklemekten çok, karşı tarafa daha çok kendi önerileri ile ulaşmış olsa sürece biraz kendi projelerinde de katabilir, atak olmak denenmiş olsa daha farklı neticeler alınabileceği aşikardır.
Mali borçlar (Osmanlı’dan kalan) ve imtiyazlar konusu ile genellikle Fransızlar ilgilenmiştir. Özellikle borçlar ve kupon faizleri konusunda uzun süre anlaşma sağlanamamış, yaklaşık 1 ay barış anlaşması ötelenmiştir.

Osmanlı zamanında kuponlar ve faizlerinin istenilen parayla ödenmesi anlaşılmıştır. Para biriminin değer kaybetmesine göre, alacaklı istediği para biriminden alacağını tahsil edebilmekteydi. Bu durumda ne borç ne de faizi hiçbir şekilde bitmiyordu, Türk tarafı da bunu kabul etmiyor, borçları altın olarak ödemek istemiyordu, sadece Fransız Frangı ödeyebileceğini söylüyordu ve bu borçlar için bir beyan vermek istemiyordu.
İkinci gelen Rus Delegesi Voronski Lozan’da İsviçre faşistleri tarafından öldürülecektir. Ama daha önceden de belirtildiği gibi Ruslar, müttefikler tarafından hiç bir şekilde dikkate alınmamaktadır. Bu cenaze süresince de sadece Türk tarafı Rusların yanında olacak ve taziyelerini iletecektir.
Boğazlar için Boğazlar sözleşmesi yapılmış, İstanbul’un 6 hafta içinde işgal kuvvetlerinden tahliyesi konusunda da Türk tarafı net bir duruş sergilemiş ve bu şekilde anlaşma sağlanmıştır.
Sonuç olarak,
Lozan barış anlaşmasının yeni bir devlet olarak kurulacak Türkiye ile o günün şartlarına göre ekonomik ve teknolojik durumu daha ileride 9 ülkeye karşı yapılmış olduğu unutulmamalıdır.
Evet Türkiye belki Kurtuluş savaşını topla, tüfekle kazanmıştır. Ama medeniyet için ordunun güçlü olması yeterli değildir, bu şekilde sürekli savaşarak bir yere gitmek her zaman mümkün değildir. O günün şartlarında Türkiye’nin yegane ihtiyacı olan şey egemen modern bir devlet kurabilmektir. Buradaki Türkiye açısından hiç şekilde taviz verilmeyecek hususlar, sınırların egemen bir şekilde belirlenmesi, bağımsızlık, işgal kuvvetlerinin ülkeyi terk etmesi, imtiyaz ve kapitülasyonların kaldırılması konularında olmuştur. Diğer konularda şartlara göre karşı taraf ile ortayı bulacak şekilde anlaşmalar yapılmıştır.
Ayrıca karşı devletlerin ve halklarının da savaş istememesi, onlarında niyetinin barış olması bu anlaşmanın yapılmış olmasında önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.
Burada İnönü'nün şahsı, duruşu ve temsil ettiği politika da karşı devletler tarafından da saygıyla karşılanmış, bu konu barış görüşmeleri için her iki tarafı da cesaretlendirmiştir. İnönü bu ölçülü davranışını sürdürmeseydi ve Türk tarafı açısından biraz daha istekli, talepkar davransaydı, konferansın gidişi etkilenebilir ya da egemenlik hakları konusunda bazı konularda taviz vermesi gerekebilirdi. Ya da konferans kesilebilir belki savaş tekrar başlayabilirdi. Savaşın devam etmesi koşulunda bunun sonucunu kimse bilmezdi.
Ama Türkiye yeni bir ülke olma yolunda ilerliyordu, yolu uzundu, kurumlarını oluşturması, eğitim, modernizasyon, tarım, teknoloji gibi alanlarda uzun sürecek bir kalkınmaya hamlesine başlamasına gerek vardı. Aksine problemli bölümlerle ve konularla uğraşacak durumu yoktu.
Sonuçta bu bir savaş değil barış antlaşmasıdır. Tüm taraflar tabi ki de kendileri için en iyisini isteyeceklerdir ama ortada bir anlaşma- barış olacağı zaman karşılıklı menfaat ve mutluluk prensibi esas olacaktır.
Sonuç olarak Türkiye istediğini almıştır. Sulh ilan etmiş, yüzde yüz egemen ve bağımsız yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni masa başında tescil ettirmiş. Resmi olarak sınırlarını komşuları ile anlaşmıştır. Osmanlının iliklerini yıllardır sömüren Kapitülasyonlar kalkmış, Anadolu’da oluşması muhtemel bir Ermeni ya da Kürt devleti projesi başlamadan bitmiştir. Osmanlının borçlarını uzun vadede planlamıştır.
Profile Image for Utku Yazıcı.
2 reviews
February 2, 2023
Lozan sürecini öncesi ve sonrası ile konuşmalar ağırlıklı anlatımı kitapta mevcuttur. Aşırı hoşuma giden bir kitap oldu. Adeta kendimi lozanda lozan palasta yeri gelince şato otelinde konferans salonunda hissettim. Bir ülkenin diğer milletler gibi aynı muameleye tabi olmasının istemesinin sonucu verdiği mücadelenin son aşamasıdır lozan. 24 Temmuz Salı günü 15.09 da paşanın antlaşmaya imza atışının geçtiği kısımda sanki oradaymış gibi hissettim. Çok iyi bir kitaptı.
52 reviews1 follower
May 4, 2025
Lozan barış anlaşması görüşmelerine katılan bir gazetecinin görüşmelere dair notlarını içeriyor. Anlaşmanın ne şartlar ve zorluklarda yapıldığını görmek açısından oldukça iyi bir kaynak. Kitabı okuduğunuzda aslında Lozan anlaşmasının ne kadar büyük bir siyasi başarı olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Sonunda Nutukta Atatürk’ün karşılaştırmalı olarak Sevr ve sonraki tekliflerle Lozandaki maddeleri anlattığı bir alıntı yine nereden nereye gelindiğini göstermesi açısından çok faydalı.
Profile Image for Aykut Ünal.
8 reviews4 followers
February 24, 2015
Bu kitabın farklı baskıları mevcut, bendeki de Milliyet Yayınları'nın 1971 baskısı. Olaylara şahitlik etmiş ve heyette yer alan bir gazeteci gözüyle tüm tarafların "noktai nazarlarının" tafsilatlıca kıymetlendirilmesi ve esas kulislerde "dönenlerin" aktarılması açısından faydalı bir eser. Türk dış politikasına giriş için önemli ve gerekli bir kitap olduğu görüşündeyim.
Profile Image for Baris Ozyurt.
919 reviews31 followers
June 6, 2025
‘Sir Horace Rumbold bundan sonra söze başlayarak dedi ki:


"Şimdi genel af beyannamesine geliyoruz. Burada biraz durmaya mecburum. Bu beyannamenin, imzalanmasının ardından yürürlüğe girmesini isterim.


İstanbul'da İngiliz işgal hizmetinde kullanılan altı Rum'un sonradan tutuklandığını haber aldım. Vekilimin İstanbul temsilcisi ile olan konuşmasında Adnan Bey, İşgal kuvvetleri hizmetinde bulunan Türk tebaası ne milletten olursa olsun Türkiye'den sınırdışı edilecektir' demiştir. Mademki genel af beyannamesini hepimiz kabul ediyoruz. Genel af herkesi kapsar. İşgal kuvvetleri hizmetinde bulunmak ayrıca bir sorumluluk getirmez. Eğer bir sorumluluk mevcut ise, o da bu genel af ile kapanır. Ankara'da bu konuda yeni bir kanun yapılmış olduğunu da haber aldık. Bu kanunun genel af beyannamesiyle tezat teşkil ettiği için uygulanmamasını talep ederim. Zira genel af beyannamesi, kesin bir taahhüttür.


İkinci mesele ise, Ermenilere aittir. İsmet Paşa hazretlerine beyan ederim ki müttefikler bu meseleyi çözümlenmiş kabul etmemektedirler. Paşa hazretleri, Ermenilerden suçsuz ve sakin olan kimselerin geri gelebileceklerini söylemişlerdi. Bugün müttefikler, yüz binlerce Ermeni'nin memleket dışında yaşamasından endişededirler. Türkiye, 'Ermeni Yurdu'na rıza göstermedi. Razı olmadığını belirtirken Ermenilerin geri dönüşünün mümkün olduğu söylenmişti. Halbuki şimdi tebaanızın büyük kısmını kabul etmiyorsunuz. Bir milletten yüz binlerce halk, hangi hakla sürgün edilmeye mahkûm edilir? Türkiye bu hareketiyle dünyanın vicdanı huzurunda suçlanandır."


General Pellé:


"İngiliz arkadaşımın sözlerine Fransa adına katılıyorum. Osmanlı tebaasından Hıristiyanların kaçanlar ve göç edenleri hakkında dikkati çekerim. Bunların çoğu Kilikyalı'ydı. Uluslararası kanunlar, suçsuzların geri dönüşünü emreder. Firarilerin sürgünde kalması, mallarına el konulması, genel affın varlığını sonuçsuz bırakır. Kilikya'daki Hristiyan ve Müslümanların Fransız işgal kuvveti hizmetinde bulunmaları da çeşitli soruşturmalara uğruyor. Bu ise hem genel affa, hem Ankara Anlaşması'na aykırıdır. Bu hususta teminat vermenizi talep ederim."


Mösyö Montagna:


"İsmet Paşa hazretlerinin insani hisleriyle ilgili olan bu meselenin çözüm zamanı gelmiştir. Genel affın uygulanmasında manevi taahhütler de vardır. Ermenilerin sürgünde kalması manevi sorumluluk getirir."


Japon delegesi:


"İnsaniyet ve merhamet adına müttefiklerimin beyanatına katılıyorum."


Mister Grew:


"Konferansın sonuna geldiğimizi görmekle bahtiyarım. Yakındoğu ile dostane ilişkiler karşılıklı kuruluyor. Pek büyük ve zor meseleler çözümlendi. Bunlar maddi şeylerdi. Şimdi insani meselelere geldik.


Geçen Aralık ayının 12'nci günü İsmet Paşa hazretlerinin söylediği bir sözü hatırlarım. Paşa, 'Barışın kurulmasıyla siyasi felaketler son bulur' demişti. 'Ermeniler ve diğer kaçanlar, vatanlarına dönerek geçmişi unuturlar' diye ilave etmişti.


Amerikan hükümeti, İsmet Paşa'nın ağzından çıkan bu sözün uygulamaya konulacağından asla şüphe etmez. Dünyada her çıkan mesele bir çözüm yoluyla sonuçlanır. Bu meselenin de çözümü gecikmemeli. Türkiye'nin meseleyi dikkate alarak tebaasından sürgünde olanların geri dönüşünü ve mallarının iadesini mezhep ve din farkı gözetmeksizin temin etmesini arzu ediyoruz."


İsmet Paşa:


"Genel affa dair yapılan konuşmaları ve genel affın tamamen ve süratle uygulanması talebini dinledim. Genel af, samimiyet ve dikkatle uygulanacaktır. Taahhütler, barışın imzalanmasıyla başlarsa da, biz, genel affı, mevcut suçlara karşı hoşgörü göstermekle kısmen uygulamış ve böylece cömertlik göstermiş olduk.


Türkiye heyeti Ermeni kaçaklar hakkındaki fikirlerini söylemiştir. Bunların tekrarına lüzum görmem. Kanunlarımızın Türk tebaasına temin ettiği haklardan Müslüman olmayanlar da yararlanacaklardır. Bu haklardan daha önce Türkiye'de ikamet edenlerin de faydalanmasını müttefikler istediler. Devletine karşı silah kullananların affedildikleri, başka memleketlerde görülmüş şey değildir. Böyle bir hareketin bizden talep edilmesi doğru olamaz. Türkiye hükümeti ihtilalcilere, asayiş düşmanlarına kapısını kapamak mecburiyetindedir.


Genel af, tabiatıyla geneldir. Fakat genel af demek, kitle halinde göçmen geri dönüşü demek değildir. Zaten kitle halinde geri dönüşe memleketin bugünkü iktisadi şartları uygun değildir." ‘(s.504)
54 reviews1 follower
August 24, 2025
Tam 5 günde bitirmiş olmam, kitabın sürükleyiciliği ve yazım kalitesi anlamında net bir fikir veriyor olmalı. Gerçekten müthiş akıcı, sade bir dille yazılmış ve oradaki mücadeleyi net bi dille tarihi gerçeklerle ortaya koymuş bir baş yapıt.

Müzakerenin nereden nereye geldiğini, ne gibi badireler atlatıldığını ve sonuca nasıl bir emek ve mücadele ile ulaşıldığını anlatıyor.

Günümüzde sıklıkla karşılaştığımız Lozan’ı ve oradaki başrol oyuncularını eleştiren, ancak bunu yaparken cahilliklerinden mi hainliklerinden mi olduğu bilinmez yanlış ve yanıltıcı ifadeler kullanan zavallıları düşündükçe değeri gözümde bir kat daha artan bu eseri şiddetle tavsiye ediyorum.

Bir kez daha söylemek gerek, Lozan yüz yılların hesaplaşmasının yapıldığı dört dörtlük olmasa da-hiçbir anlaşma veya müzakere dört dörtlük olamaz- o dönemin koşullarında varılacak en onurlu ve en adil antlaşmaydı. Bu nedenle de bunca yıldır yürürlükte. Dileyelim yeni Lozan’lara ihtiyaç kalmasın, huzur ve barış içerisinde çağdaş, modern Türkiye yaşasın!!!
Profile Image for Ibrahim Dikmen.
10 reviews
January 27, 2019
Kurtuluş Savaşı kadar önemli bir olay üzerinde okullarda sadece 10-15 madde ezberleyip geçmişiz yıllarca. “Nutuk”ta nasıl iç düşmanlarımızı tanıdıysak, “Lozan” ile de bağımsız Cumhuriyet’in kimlere karşı kurulduğunu öğreniyoruz. Ali Naci Karacan, kitap boyunca Lozan’da size bir koltuk teslim ediyor.
Profile Image for Bayram Erdem.
230 reviews13 followers
May 28, 2022
Kasım 1922'den Temmuz 1923'e kadar süren 9 aylık bir sinir harbinin öyküsü. Ben okurken yoruldum, Lozan'daki delegeleri hayal edemiyorum. Askeri sahada kazandığımız bağımsızlığımızın siyasi alanda da bütün dünyaca tanınması için için mücadele eden başdelege İsmet Paşa ve heyetin diğer üyelerini sonsuz bir minnetle yad ediyorum. Vatan size minnettar.
4 reviews
February 28, 2021
Değerli bir çalışma. Uluslararası konferansın nasıl cereyan ettiğini, o heyecan ve gerilimleri çok iyi yansıtıyor.Son bölümdeki Atatürk'ün Nutuk'ta yaptığı değerlendirmede Lozan Antlaşması'nın ne kadar kıymetli olduğunu ortaya çıkıyor. Teşekkürler yazara, teşekkürler İsmet İnönü ve arkadaşlarına.
1 review
October 18, 2023
Her Turk gencinin mutlaka okumasi gereken bir kitap.
Profile Image for Selman.
15 reviews1 follower
January 20, 2013
Günün koşullarında üzerinde iyi çalışılmış bir diplomasi örneği
Displaying 1 - 12 of 12 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.