Jump to ratings and reviews
Rate this book

Ahraz

Rate this book
İnsan, başlı başına bir mitolojidir...

"Ahraz" olan da, bu mitolojinin kaotik kahramanıdır. Tozlu hayalleriyle balıklara dokunur, onları sever, onlardan nefret eder ya da kaldırımda bir sonraki günün erzağını toplamaya çalışırken, kederin hasadını yapmaya zorlarken bulur kendisini.

Su Mitosları'nda tarihi bir yolculuğa çıkaran Deniz Gezgin, bu kez de "Su"dan taşarak gelen bir hikayeye dokunmaya davet ediyor okuru. Kitabı elinde tutanları alışılmadık bir sahil kasabasında, farklı bir kadın profili olarak Adile'nin hüznünü paylaşmaya ve hayallerinden misket yapıp onları denize teslim eden İsrafil'in ufku belirsiz maceralarına kulaklarını yaslamaya çağırıyor ve ardından, büyük bir soru ile baş başa bırakıyor:

Şeytan yükümüzü sırtlanan günah keçisi değilse nedir?

157 pages, Paperback

First published January 1, 2012

19 people are currently reading
815 people want to read

About the author

Deniz Gezgin

11 books36 followers
DENİZ GEZGİN, 1981'de, İstanbul'da doğdu. On yaşında ailesiyle İzmir'e taşındı. Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan kısa süre sonra Çeşme Dalyanköy'e yerleşti. Kültür tarihi ve mitoloji üzerine çalışan yazarın bu alanda yayımlanmış kitapları (Bitki Mitosları, Sel, 2007; Hayvan Mitosları, Sel, 2007; Su Mitosları, Sel, 2009) ve makaleleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra çeşitli dergi ve seçkilerde öyküleriyle yer almıştır. Şimdilerde Metro Gastro dergisi için kültür tarihi konulu makaleler ve Psikeart dergisine öyküler yazmaktadır. Ahraz yazarın ilk romanıdır.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
382 (42%)
4 stars
319 (35%)
3 stars
146 (16%)
2 stars
36 (4%)
1 star
7 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 110 reviews
Profile Image for Deniz Balcı.
Author 2 books816 followers
February 21, 2020
Kadınlığını bir lanet misali en sonunda kefen olarak üzerine giymiş bildiğim tüm o isimleri hatırladım okurken. Topraklarımız kadının suyunu çıkardı asırlardır, posasını bırakmadı. Efsaneler, masallar bile eril nihayetinde. Orada bile bir yer bulunamamış kadınlara. O yüzden böyle anlatıları ekstra önemsiyorum. Deniz Gezgin hikâyesini mitolojilere yaslayarak, alttan bir metin üstten bir metinle kotarmış romanını. Sizi ülkenin bir yerlerinde şuan yaşandığına emin olduğumuz son derece gerçek bir kıyamet atmosferine davet ediyor. İfrit olmanın dayanılmaz ötekiliğini yaşatıyor. Kinin haklı sebebi oluyor.

Son zamanlarda okuduğum en güzel Türkçe yazılmış romandı. Üslup sonrası için meraklandırıyor. Siz de okuyun derim, bittiğinde karşı adaya bir selam çakın, belli mi olur belki duyarız…
Profile Image for ArturoBelano.
100 reviews362 followers
September 10, 2018
Bir kıyamet anlatısı Ahraz. Sırtını Ege kıyısına yaslamış, hikayesini kadim efsanelerle iç içe kurmuş ama tam da içinde boğulduğumuz bugüne dair söyledikleri ve ima ettikleriyle çok iç acıtıcı ve hakiki bir kitap. İç acıtıcı çünkü anlattığı lanet kaderimiz, hakiki çünkü içinde yalandan ümitlere yer yok.

İfrit Adile, Ahraz İsrafil, mavi, Yusuf ve göçmenler. Ve karşılarında bütün kasaba, işinde gücünde sade vatandaşlar. Yazar, bu iki karşıtlık üzerinden bildiğimiz dünyayı tüm pisliğiyle önümüze seriyor. Öfkeli bir kitap ama anlatıyı bu öfkeye teslim etmeden( ki etse hakkıdır) nakış nakış örüyor yazar.

Kıyamet kelimesinin bir diğer anlamı ayağa kalkmak lakin bu cehennem kasabasında ayaklanmak güçsüzü ezme anında oluyor ve mazlum bir kez daha afyonuna sarılıyor. İsrafil'in kulesi ve Yusuf'un gemisi Nuh ve Babil'den ilhamını alıyor. Yazar kitap boyunca anlattığı mitleri bugünle yetkince birleştirirken, bize de kasaba yanarken saçını tarayan ablaya hak vermek düşüyor.

Bu kitabın çağrıştırdıkları üzerine çok konuşulur ama kıyam etmeyeceğiz madem susalım bari.

Profile Image for tunalizade.
125 reviews47 followers
January 13, 2020
Muhteşem bir kitabı okumuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum şu an. Birkaç zamandır özlemini kurduğum bir okuma deneyimi oldu benim için. Tam olarak neden bu derece sevdiğimi de kendime ifade edemiyorum fakat okurken bana yaşattığı hissiyat o kadar gerçekti ki bunun da yazarın kaleminde var olan güç ile mümkün olabileceğini düşünüyorum.

"'Aile nedir sence?' dedi Yusuf, uzun bir susuş sonrası çamurlu yaşlarını kazağına silerken. 'Leş kokulu bir mikrop böyle kan kusturan, insanın içini sinsice sarıp çürüten, öldürmeyip de süründüren bir illet. İşte bu kasaba da o illetin karantinası, hastalığın kapanı. Tepemizdeki rüzgar niye bu kadar deli sanıyorsun, başka yerde böyle mi? Kokumuzu dağıtmak için. Çürüyoruz burada, tıkılmış kalmışız." Tam da böyle bir kasabada geçiyor yazılanlar. Sıkışma hissini iliklerine kadar hissediyor okuyucu, her bir sayfa geçişinde hoş bir dil eşliğinde anlatılanların gerçek dışılığında savruluyor. Ta ki her şeyi silip süpüren rüzgar kasabanın üzerine çöküp gidene kadar.

Ahraz yazarın ilk romanı. Hoş bir anlatıma sahip kitap ilk roman olmasına rağmen bundan sonraki(ler) Ahraz'ın yakaladığı başarıyı geçebilir mi bilemem fakat en azından benim için bu kitabın yeri her zaman ayrı olacak.

İyi okumalar.
Profile Image for Gülüzar - Ertl.
104 reviews30 followers
July 8, 2018
Öncelikle kitabı elime alır almaz burada yaptığım yorumlara karşılık beni hiç utandırmamış bir kitap.

Ahraz, kucağında bir melek taşısalar bile hiçbir kapının onlara açılmadığı, hasbelkader açılsa bile açanın içindeki irini karşısındakinin canını yakacağını bile-isteye akıtarak kapattığı “dışarıdakilerin” hikayesi.

Ahraz; kurgusu, edebi dili ve anlattığı hikayesi ile bence bir başyapıt. Hikayenin içine yedirilmiş, yerli yerine konulmuş mitolojik öyküleri ile baş döndürücü bir eser olmuş.

Son dönemde ötekilere ilişkin okuduğum Türkçe yazılmış eserlerde hep şikayet ettiğim şey bu kitapta hiç yok. Dünyanın belası, nefreti ve işini gördüğü müddetçe görmemezliği yeterli değilmiş gibi ifritin ve ahrazın başına olmadık şeyler getirmemiş yazar. İfrit, kucağında ateşler içinde bir melekle kapıları çalarken basit bir yardım için o kapılar ya açılmamış ya da yüzüne kapanmışsa daha da ne olsun ki...

Başkasının yarattığı güzellikler kendisinin değil diye nefretle bakan, onların mutluluğundan mutsuz olan, kendinden zayıfın üzerinde tepinmekten büyük keyif alanlar lanetlerini kendileri yaratırken bir günah keçisi ile her şeyden kurtulmayı umarlar ve hep bir günah keçisi bulurlar.

Yazacağım her cümle eksik kalacak; yarın dönüp okuduğumda “anlatamamışım, güçsüz kalmış,” diyeceğim için uzatmıyorum. Buraya verdiğim yıldızı arttırmaya geldim ama yeterli yıldız yokmuş diyip çekilmeden önce, yazarın “Ben bizi uyandıracak olanın kanatlı bir diriliş meleği değil sınırın dışına ittiğimiz "kara keçi"ler olacağına inanıyorum,” gibi bir cümle kurduğu röportajını buraya bırakıyorum.

https://m.bianet.org/biamag/yasam/142...

İyi okumalar.
Profile Image for Tuğçe Kozak.
278 reviews282 followers
January 10, 2018
“İçin kanıyor şimdi biliyorum, bir can aldın diye dövünüyorsun. Korkma çocuk, biz o cennete hiç alınmadık.”

Çok etkileyici bir kitaptı, es geçilmemesi gereken bir kalem Deniz Gezgin.
Profile Image for Leylak Dalı.
633 reviews154 followers
January 14, 2020
Çok etkileyici idi, yüreğim ağzımda okudum son sayfaya kadar...
Profile Image for A. Raca.
768 reviews172 followers
December 22, 2021
"Hiç doğmamışa ölü denebilir miydi?"
Profile Image for Hulyacln.
987 reviews565 followers
December 31, 2019
Adile kabuk bağlamış bir kadın.
Bir zamanlar çocuktu aslında ama hatırlamıyor. Yüzyıllar geçmiş gibi üzerinden. Hiç meme emmemiş, hiç sevgiyle kucaklanmamış gibi..
Sonra suların içinden bir can geliyor ona. , doğrusu gelen canı sudan belliyor.
İsrafil taşlaşmış yüreklerin ortasında sürgün vermiş bir ağaç oluyor. Parlıyor sustuklarıyla. İsrafil serpildikçe Adile çekiliyor toprağına.
Yusuf geliyor yüzünden ak yüreğiyle..
Bir Zehra var aklında kara bulut, bedeninde bin bir bereket.
.
İki gün önce bitirdiğim bir kitaba şimdi bir şey yazabiliyorum.
Çünkü zordu kelimeleri toparlamak, zordu okuduklarımı hazmedebilmek. Oteldeki insanları canlı canlı yakan insanların sevinç çığlıklarını duydum çünkü, gencecik bedenlere sanki hiç insan olmamış gibi ‘vur’ diyenleri, beslememek için asanları..
Adile ve İsrafil’in içinde yaşadıkları yer bize uzak değil, kapı komşumuz onlar. Aynı denizden beslenip, aynı toprağa ayak basan insanların etinizi koparması, sizin içinizi oyması bize yabancı değil. O yüzleri tanıyoruz biz. O kötülüğü biliyoruz.
Adile de oluyoruz, İsrafil de.
En çok ahraz oluyoruz. Görüp de duymamak, görüp de konuşmamak tek sığınağımız oluyor.
.
Peki siz duymadınız mı? İsrafil sura üfledi..
.
Deniz Gezgin kelimeleri senenin bana kattığı en güzel hediyelerden oldu..Sırada diğer kitaplarıyla yeni evrenlere ulaşmak var 🌿
.
Kapak tasarımı yine etkileyici bir Utku Lomlu çalışması~
Profile Image for emre.
431 reviews334 followers
April 30, 2020
Çok seveceğimi içimden bir yerden bildiğim kitapları okumayı ertelemek gibi bir huyum var. Belki yanlış bir zamana denk gelir korkusu ve zaman içinde kendini ona daha hazır bulma beklentisi, belki güzel olanı saklamak, kullanmadan, tüketmeden seyretmek yönündeki çocukça dürtü sebebiyle. Ahraz'ı da böyle erteledim bir süre, kitaplıkta göz göze geldikçe erteledim, araya başka kitaplar aldım. Nihayet bu günlerde kısmet oldu okumak.

Başlarda nedense içine girmedim, Deniz Gezgin'in içinde biriken ne var ne yoksa anlatmaya, hiçbir şeyi es geçmediğinden emin olmaya çalışmaktan kaynaklandığını sandığım detaylarla örülü dili hikâyeye yabancı değilse de uzak kıldı beni. Sonradan, nerede olduğunu tam da kestiremediğim bir yerde daldım içine. Dil yalınlaştı, hikâye odak noktasına geldi. Ardından tekrar kabardı dil, sonra hikâye, sonra yeniden dil... Dalgalar misali. Ahraz'ın geçtiği mekânı düşününce çok manidar geldi bu anlatım biçimi, kasten böyle olduğunu düşünüyorum. Dokunduğu birçok mitolojik veya dini anlatı vardı, hepsini yakalamam mümkün değil birikimimin yetersizliği dolayısıyla fakat anladıklarımı çok güzel kullandığını, metne çok güzel yedirdiğini söylemeliyim.

İsrafil'in Yusuf'la karşılaşması kabilinden karşılaşmalar, daha doğrusu buluşmalar, edebiyatta, sinemada en çok sevdiğim şeylerden biri muhakkak. Aksak kuşların birbirlerini uçuşlarından, yaralıların birbirlerini yara yerlerinden tanıyıvermesi. Bu bakımdan unutulmaz bir yere dokundu içimde.

Bu kitabı ben yazmış olsaydım, yazabilecek olsaydım şayet, Adile ve İsrafil arasında olup bitenlerden ötesine gitmez, o ilişkinin giriftliğine takılıp kalırdım, sonunda Yusuf gelirdi belki ama Yusuf İsrafil'in dilini anlamadan, yaralarına tam derman olacakken olanlar olur, gitmek zorunda kalırdı herhalde. Bunun bir ilk roman olduğunu ve her ilk romanın yazarın istese de kaçamayacağı otobiyografisi olacağını düşünerek tahmin ediyorum bunları. Böyle işte. :)
Profile Image for melis.
290 reviews145 followers
September 19, 2015
İsmi ve mitoloji ile olan bağlantısı yüzünden seçtiğim bir kitap yine. Neyse ki bu sefer hüsrana uğramadım Lilith'te olduğu gibi.

Kitabın bir kadının elinden, hem de doğayı içine katmış bir kadının elinden çıktığı o kadar belli oluyor ki. Her satırda, her karakterde hissettim bunu.

Kimi kitapla aramı açan ve aslında kendimi tekrar ederek sürekli dem vurduğum "ardı doldurulmamışlık" hissi bu kitaba uğramıyor. Kitabı bunca sevmemdeki etkenlerin başında geliyor sanırım bu. Karakter(ler) yaratma, onların geçmişinden parçalar sunma ve bunların şimdideki izlerini sürme konusunda başarılı olmuş yazar. Mitleri de metne öyle güzelce yedirmiş ki takip edemediklerim olduysa diye üzüldüm içten içe. Her kelimede bir anlam arayan biri olan bana "Yaşasın!" dedirtip beni gülümsetecek kadar detayla doldurduğunu söyleyebilirim Deniz Gezgin'in kitabı. Durup durup "İyi ki yazmış, sağ olsun," diye geçirdim içimden.

Kitabı, karakterleri ve hatta yazarın kendisinin bıraktığı etkiyi tarif edebilecek bir kelime gerekse Latince kökenini göz önünde bulundurarak "naif" derdim. Okunan yazarlarla tanışma isteği bende pek sık oluşan bir şey değil ama bu seferkiyle bir ağacın dibine uzanmak, saçımı dizine serip bana ağaçların hikâyelerini anlatışını dinlemek istedim. Bilmiyorum, bir başkası bunca etkilenmez belki bu kitaptan ama ben kuytu köşeye çekilip Ege'yi çağrıştıran kelimeleri koklamak, tüm o yersizlik ve ait olamama hissine rağmen kökler gibi örülmüş sayfaları gönlüme sarmak istedim. Neyse, diyeceğim o ki; ses verdiği tüm ahrazlarca sağ olsun, eksik olmasın Deniz Gezgin.
Profile Image for Cihan.
135 reviews15 followers
April 4, 2021
Keşke hiç bitmeseydin. Yine kısacık zamanda beni bana unutturan bir hikaye daha.. Aslında yine söylemimden sürekli bu tarz eserlerle karşılaşıyormuş gibi bir anlam çıkıyor, ancak inanın bana tam tersi, öyle nadiren denk geliyorum ki böyle kitaplara, yıllar geçse de hep hatırlanacak güzellikte. Ahraz gibi.. Deniz Gezgin ile tanışma kitabımdı bu. Özellikle dikkat eder ve biraz da heyecanlanırım, yeni bir yazarla tanışırken nelerle karşılaşacağımı bilemediğimden. Çok özel bir hikaye, efsanevi, masalsı, içinize işleyip kolay kolay terk etmeyecek türden hazin ve umudun hep var olduğunu hatırlatan. İsrafil, Mavi, Yusuf, Zehra, ve diğer karakterler. Ama benim kalbimi en çok attıran, en çok acıtan Adile. Çok çok istedim böyle olmamasını, bişeylerin değişmesini Adile. Sana baktıkça, yaşadığın hayatı bir kaç dakika bile olsa düşündükçe, içimden bişeyler akıp gidiyor. Adile’nin hikayesine ortak olarak, hem şanslı hissediyorum, hem de ziyadesiyle üzgün. Kitapta bir de çok tatlı bilgilendiren kısımlar var, aa o söz burdan mı geliyormuş dediğiniz türden. Ben uzundur böyle etkilenip hüzünlenerek, kısa zamanda çoktandır hayatımdaymış hisli bir eser okumamıştım. “İ-yi-ki” listeme 2021’de giren ilk kitap. Bu yolculuğa eşlik etmemde başrol oynayan Sayın Deniz Gezgin. İsrafil, en sesli dünya senin İsrafil. Ve Adile. Hoşçakalın hepiniz..
Profile Image for Chalchihut.
229 reviews46 followers
May 18, 2016
Şeytan yükümüzü sırtlanan günah keçisi değilse nedir?

Bu roman, bir rüyayı izler gibi akıyor insanın gözlerinden. Çevrilen her sayfada biraz balık, biraz is, biraz eski kağıt, biraz küf kokusu geliyor insanın burnuna. Mitolojiden bir öyküyle doğuyor her şey, mitolojiyle sürüyor, öyle de bitiyor. Anasır-ı erbaa her daim soluk alıyor cümlelerin arasından. Vicdanımıza ayna tutuyor. İyiden de kötüden de buluyor insan kendini. Kâh İsrafil gibi boynunu yana yatırtıyor hafiften ve gülümsetiyor, kâh Adile gibi kabuk bağlatıyor, sessiz sessiz. Öyle bir ayna ki; içindeki Mavi köpek bile dile geliyor insanda, içten içe. Siyah keçilere yüklediğimiz günahlar, güzelliklerini ifrit diye savuşturup kendi üzerine kendi yarattığı belaları saran bir kasaba halkından yansıyor bize.

Asıl ahraz, romanı okuyan aslında.

Romandaki Gerence, aslında Dünya. Bir Dünya bir romana böyle güzel sığabilirdi.
Profile Image for Bahar.
115 reviews48 followers
December 24, 2020
“Sesleri tanımayan biri için sessizlik diye bir şey de yoktur.”

Ahraz’la yolumuz ne zaman denk geldi bilmiyorum ama aklımın bir köşesinde duruyordu hep. Fırsat bulup okuyabildiğim için çok mutluyum. Türk yazarlar ile çok iyi anlaşabildiğim söylenemez ama bir hevesle başladım Ahraz’a. Seveceğimi en başından beri biliyordum sanki. Deniz Gezgin’in masalsı diline hayran kaldım son sayfaya kadar. Kalemi o kadar özgün, kendine özeldi ki çok keyifle okudum kurduğu her cümleyi. Kitabı, sahil kasabasında denize el sallayan bir balkonda oturup tatlı bir rüzgar eserken, sahilden gelen dalga sesleri ile okumayı çok isterdim. Bu isteğin burukluğu ile okudum hep. Sahil kasabalarının bana hissettirdiği, içimde onlar için beslediğim sıcaklığın yeri ayrı olduğu gibi Ahraz’ın yeri de hep ayrı kalacak. Hoşça kal Adile, ben en çok senin elinden tutmak istedim...
Profile Image for Gülden.
167 reviews
January 24, 2021
Deniz Gezgin'le tanışma kitabım oldu. Yazarın kendi alanindaki bilgilerini kitaptaki hikayaye yedirme çabası çok belli oluyor. Var olan bilgiler bir yerlerde kullanilmak istenmiş ancak hikaye bunu sindirmemis, bilgiler hikaye ile bütünlesememis. Hikaye boyunca betimlemeler ustalıkla işlenmek istenmiş, ancak bu çaba, oldukça zorlama ve tatsız betimlemelerle sonuçlanmış.
Kurgu oldukça başarısız. Hikayenin içerisinde ağaç dallari gibi aniden başka bir karakterin hikayesine uzanilip tekrar gövdeye dönülmek istendiği anlaşılıyor, fakat bu uzanmalar hikayede kopmalara sebep olmuş. Aslina bakilirsa, genel bir değerlendirme yapıldığında kitapta anlatilmak istenen hikayenin ne olduğu anlaşılmıyor. Kitabın başında başka bir yere odaklanilirken, devaminda başka bir hikaye merkeze koyuluyor. Kitabin, çevresinde döndüğü bir hikaye bulmak, "işte asıl konu bu" demek mümkün değil.

Kullanılmak istenen gerçeküstü ögeler hikayede çok sırıtmıs ve karakterler de oldukça sönük.

Bunlara ek olarak, kitapta çokça yazim yanlisi, anlatım bozukluğu ve noktalama hatası bulunuyor. Hatta kitabın sonlarına doğru yazar yazmaktan sıkılmış olacak ki, cümlelerin kalitesi daha da düşüyor.

Benim için çok keyifsiz bir okumaydi. Puanının bu kadar yüksek olmasına şaşırıyorum doğrusu.
Profile Image for Erkan.
285 reviews64 followers
April 12, 2020
Başlarda dilini sevdim ve ilgimi çekti ancak okudukça sıkıldım. Kendimi karakterlerden herhangi biriyle ozdeslestiremeyip metinden gittikçe koptum.
Profile Image for mevedumjusunp.
47 reviews
Read
October 20, 2024
yüksek puanından dolayı büyük bir merak ve heyecanla başladım kitaba. yazarın ilk başta şeytanın cennetten kovulma hikayesiyle yaptığı giriş, dili kullanma biçimi ve betimlemeleri de bu hislerimi pekiştirdi açıkçası. ancak 140 sayfalık kısacık bir kitap olmasına karşın sayfalar ilerledikçe yazarın kullandığı bu inanılmaz ağdalı ve betimlemelerle dolu dili beni yordu ve kitabı normalde iki günde bitirebilecekken bir hafta boyunca bitiremememe sebep oldu. en basit ifadeleri bile döndürüp dolaştırarak anlatması okumaktan aldığım keyfi epey düşürdü

hikayeye gelirsek, olayın sonuna kadar adile çevresinde ilerleyeceğini düşünmüştüm ki öyle de olmasını tercih ederdim çünkü karakter olarak bana israfilden daha merak uyandırıcı geldi. yazarın uzmanlık alanının mitoloji olmasından dolayı elbette yer yer göndermelerin olması kaçınılmazdı ama yaşanan her olayın ve hemen her karakterin mitolojik bir altmetni olması da bir yerden sonra sıkmaya başladı. israfilin adeta bir melek, bir mesih olduğuna dair kör göze parmak göndermeler de yine aynı şekilde hissettirdi. basit bir "toplumdan dışlanan katıksız iyiler vs saf kötüler" gibi son derece iki boyutlu bir anlatıran daha derin bir şey okumayı bekliyordum. sonlara doğru hikayeye eklenen zehra karakterinin varlık amacını, kitaba nasıl bir katkısı olduğunu anlamadığım gibi hikayesi de hiç ilgimi çekmedi.

sonuç olarak arada içinden seçip alıntılarsanız bolca beğeni toplayacak bir dolu süslü cümleden oluşan ancak okuyana pek bir şey anlatmayan bir kitap gibi geldi.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Şule.
40 reviews8 followers
July 9, 2022
Deniz Gezgin'i daha hiç okumadan önce seveceğimden çok emindim, kitaba başladığımda da bu hissimde yanılmadığımı gördüm. Ağzımı bile kıpırdatmıyordum ama sanki bağıra bağıra okuyor gibiydim Ahraz'ı ve Adile'nin hikayesini. Okuyucunun hayal ettiği, görünüşte tatlı Ege kasabasının tuz kokan evlerinde kendi günahlarını kustukları masum ana oğula karşı yaptıkları yüzünden vicdanı bir an bile sızlamayan iki yüzlü insanlar, okuyucunun kafasındaki huzurlu Ege kasabasıyla vurucu bir tezatlık oluşturuyor. Okuması bu yüzden yer yer huzursuz ve boğucu bir roman.

Kitabı üçe bölersem Adile ve Zehra kısımlarını, İsrafil ve Marika kısmından çok daha etkileyici ve iyi buldum. Ortadaki bu kısım hikayenin gidişatı açısından önem taşısa da Adile'nin öyküsünün biraz eksik kaldığını düşünüyorum.

Genel anlamda etkileyici, sürükleyici, yer yer sıkıcı olsa da tümüyle önemli bir kitap. Deniz Gezgin'in bundan sonra YerKuşağı'nı okuyacağım ve sonrasında mitoslarına geçeceğim.
Profile Image for Selin Alper.
153 reviews15 followers
May 24, 2020
İfrit Adile, Ahraz İsrafil, Yusuf Usta, Papaz Vasil ve Marika’nın hikayesi. Küçük bir sahil kasabasında toplumdan dışlanmış insanların, herşeye rağmen varolma öyküsü. Aynı koşullar farklı insanları farklı deneyimlere götürüyor; Adile ve oğlunun çaresizliği anneyi günden güne eritirken, oğul İsrafil’in içinden nasıl da yeni bir insan doğuyor. Ve yıllar boyu süregelen ‘iki yakanın bitmez tükenmez kanlı kavgası’ na bir defa daha şahit oluyoruz. Keyifle, bir solukta okudum, ve çok sevdim.

* Ahraz, dilsiz ya da hem sağır hem dilsiz (kimse).

“Garip olan ve Adile’yi hayatı boyunca şaşırtan yegane şey, İstafil’in nasıl olup da onun rahminden bir düş deryasına damlayarak, küçük bir balığa dönüştüğüydü.”

“Görmezden, duymazdan gelişimiz günah değil de nedir?”

“Sessizliği onu oyunun dışına itecek zannederken, İsrafil kendi oyununu kuracak kadar sağlam çıkmıştı.”

“Ya Tanrı da ahrazsa?
Öyleyse içimizden geçenleri duyuyordur demek.”

“Yıkacaklarını bile bile hiç yılmadan, kırılmadan, yeniden ve incelikle ikinci bir kule dikmeye kalkışan...”

“Şeytan yükümüzü sırtlanan günah keçisi değilse nedir?”
Profile Image for Özgür Balmumcu.
249 reviews80 followers
December 2, 2019
İyi bir roman "Ahraz". Peki o zaman neden 3 yıldız diye geçebilir aklınızdan. Birincisi mitolojiye ilgim, bilgim olmadığı için haliyle romandaki pek çok mitolojik gönderme benim için havada kaldı. Bu romanın kusuru değil elbette, benim noksanlığım. İkincisi karakterler arası diyalogların bazılarının sorunlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu diyalogların aynı zamanda karakterleri de yansıtması gerekir. Ama romanda bu yer yer aksıyor. Örneğin ben İsrafil ile Yusuf karakterlerinin birbirlerine yakın yaşlarda olduğunu düşündüm sayfalarca. Romanın sonuna doğru bir yerde Yusuf karakteri ile ilgili bir bilgi devreye girince anladım ancak. Halbuki iki karakter arasında gelişen olaylardan ve diyaloglardan nasıl İsrafil'i anlıyorsam, Yusuf'u da anlamam gerekirdi. Bu durum romandaki bir iki karaktere daha sirayet ediyor. Bazı karakterler ne yazık ki boyut kazanmıyor. Bunu bir kenara bırakacak olursak, karşımızda farklı bir roman olduğu aşikâr. Kesinlikle okunmalı.
Profile Image for Hayrullah M..
95 reviews3 followers
August 6, 2021
Güzel hikaye, zorlama bir dil.

Sanırım yeni nesil Türk edebiyatı yazarı olmanın ilk koşulu, ağdalı, uzun ve soyut tamlamalı betimlemelerle okuyucuyu metinden soğutup uzaklaştırmak. Yaklaşık 200 sayfalık kitabın dörtte biri, bu ucu bucağı olmayan tamlamalarla ve dille geçiyor. Okurken yoruldum açıkçası.

Bir de sanki hikayeyi bağlayamayacağını düşünüp, son 30 sayfada bir anda dahil edilen karakterler inanılmaz sırıtmış.
22 reviews
April 15, 2020
Yazar dilini oyle guzel kullanmış ki insanların onca kotuluğune ragmen Ahraz cocuga acımak yerine onunla birlikte siz de herseye karşı bir aşmışlık hissi geliştiriyosunuz.
Profile Image for alper.
210 reviews62 followers
Read
May 1, 2019
Ben sevmemiştim bu kitabı, ne oldu böyle? Sonlara doğru dırdır etmeyi bir bıraktım önce. Sonra daha bir kendimi vererek okumaya başladım. Bittiğinde çok keyif alarak okuduğum bir kitaptaki ruh haline bürünmüştüm artık ?? (Bu arada goodreads olmasa 30-35 gibi bırakırdım ben bu kitabı, buraya bir kez girince bitirene kadar okuyorum, teşekkürler goodreads)

Neden sevmedim?

Yazarın kaleminin maharetli olması ya da maharetli olduğunu ispatlama çabası, bunu hikayenin üstüne hunharca boca etmesi için yeterli bir sebep midir? Hikayenin diline kendi karar vermesi daha bir doğal olmaz mı? Böyle olunca eğreti durmuyor mu şimdi? Anlatı bunun üstüne kurulsa "edebiyat parçalamak" yerine? Yazardan sıyrılıp (dili işlemiyor, kanatıyor) hikayeye girme çabam beni gerçekten yordu. (132’ye kadar bu görüşteydim)

Neden sevdim?
Bütün o debelenmelerim neticesinde kitaptan umudumu kestiğim noktada hiç beklemediğim bir şekilde tamamlanması hoş bir sürpriz oldu. Sadece hikayeyi bağlaması değil, sanki anlatı da bir olgunlaştı, karakterler daha bir anlam kazandı. Mitolojik öğeler yerine oturdu, tatlandı. Acemice oluştuğunu düşündüğüm boşluklar sanki ustaca dolduruldu. Zehra'nın hikayeye girişiyle (132) sanki hikaye kalemi kapıp kendi devam etti.

Karışık duygular içindeyim :)

Neden sevmedim? (cımbızla çekip almış gibi oldu ama)

“Kalmak, sinsi bir kaderin sahibinin eline tutuşturduğu intihar silahı gibidir; aciziyyetin doruklara ulaştığı bir hiçlik hali. Rüyasında koşan bir kötürümün uyanışı kadar ağır ve kaçış imkansızdır. Zaman büyüteç merceğinden görünür kalanlara, her şey ağırlaşır, buharlaşır ve dolaşır. Yorganın altındaki karanlık gibi sınırsızdır kalma hali, bir adım dahi ilerlemeden içinde öylece duran, geceyi uzatan uykusuzdur kalan.” (125)

Neden sevdim?

Profile Image for Emre Ergin.
Author 10 books83 followers
September 7, 2025
Sayfa 75'e kadar kurulmuş gizem, semboller, kasvet, karakterin Yusuf'la tanışmasından sonra öyle bir heba edilmiş ki, sanki yazar kendi kurduğu imaların derinliğinin farkında değil, ya da farkındaysa bile böyle bir meydan okumaya girişecek hayat tecrübesi, hakiki sancısı yok gibi hissettim. Yani "böyle bir destan süper olmaz mı" diyip bir yapay zekâya sorsak, o da bize sütün saflığı, balığın kuzuları, denizin kasveti, çöplerin günahı temsil ettiği bir "roman" yazsa, ama bir insanın bütün bu konuları birbirine bağlayan "isyan"a cesareti, umudu, öfkesi her ne ise işe hiç dahil olmasa, böyle şapşik bir metin elde ederdik, bence.

İlk 60-70 sayfasını okuyun, sonra bir kenara bırakıp bu romanın nerelere gidebileceği hakkında kestirimde bulmaya çalışın. Ne bileyim oturun kendiniz bir devam kurgulayın. O zaman bu incelemenin neden neredeyse bir öfkeyle yazılmış olduğunu daha iyi anlayacaksınız.

Belki de sonra kitabı bir daha açmak istemezsiniz. O zaman beş yıldız.
Profile Image for Zeren.
168 reviews197 followers
January 2, 2020
2019’un sonunda kucağımda resmen bir şaheser buldum. Senenin okuduğum en iyi romanlarından biriydi. Hikayenin kendisine evet ama uslüba tarif edemeyeceğim kadar hayran kaldım. “Aynı anda hem roman hem şiir nasıl yazılır”ın cevabı olmuş Ahraz.

Adile, Ahraz, Papaz hepsi bir yana “becerikli elleri kalın nasırlarla bezeli bir ağaçadam. Gövdesi geniş ve eğimli, yüzü alabildiğine kederli, talaş kokulu bir yabancı” diye anlatmaya başladığı marangoz Yusuf’u hiç unutmayacağım.
Profile Image for Esra.
8 reviews9 followers
July 9, 2017
Boğazımda bir yumruyla okudum Ahraz'ı. Üstelik doğru zamanda. Kaşlarımı çattığımı kitap bitmeden az evvel fark ettim. İsrafil'in 'fısıltıları' ve badem ağacının kokusu bir süre rüyalarıma girecek belli. Bir 'ötekinin' gözünden kendi iç hesaplaşmanız...kabaca. Teşekkürler Gezgin'e.
Profile Image for Eda Yılmazyıldırım.
29 reviews11 followers
April 30, 2019
Yeni bir yazarla tanışmanın heyecanı bir yana beklentilerimi fazlasıyla karşılayan bir anlatımdı. Çok sevdim Ahrazı. Ne güzel anlatmış çaresizliği, saflığı ve kötülüğü. Öyle güzel hikayeleştirmiş ki kişileri, her biri olup çıkıyorsun sonunda.
Profile Image for Beyza Kaya.
29 reviews3 followers
October 29, 2024
Ahraz, mitlerle bezeli hırslı bir roman. Her şeyin mitlerle yoğrulmuş olmasının ve efsanelerden çıkma gibi duran betimlemelerin okuyucuyu yormasını anlıyorum fakat bu dil tam tersine beni kitabın içine çekti.

“İsrail’i Maviyle ve her ikisini de Yusuf'la karşılaştıran yarayı Marika ve Vasil de taşıyorlar mıydı? Doğum yarasını.”

Bu alıntıda anne yarası yerine “doğum yarası” kelimelerinin kullanılması kitap hakkında çok fazla şey açıklıyor bence. Yazar kitap boyunca doğumu, patriyarkanın kadınlar ve doğum üzerindeki melun etkisini irdeliyor. Toplum tarafından sıklıkla ve ısrarla “kutsal” olarak belirtilen doğum olayı bu romanda esasen bir lanet. Anadolu mitlerindeki talihsiz kadınların toplum tarafından nasıl lanetlendiğini tekrar tekrar görüyoruz.

Kitapta bu yüzden İsrafil’in hikayesinden çok kadınların hikayesi beni büyüledi. Tanıdığımız onca karakter arasından yalnızca İsrafil ve Yusuf’un sapasağlam bi şekilde bu kıyametten çıkabilmesinin sebebinin de cinsiyetleri olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar doğum yaraları olsa da onlar hiç kadın karakterler kadar lanetlenmemişti.

Genel olarak kitabı beğendim. Gerçek ve mitlerle bezeli bir anadolu portresine bakıyormuşum gibi hissettirdi. Kitabın efsunlu dili hoşuma gitti. Deniz Gezgin’i yakın takibe alıyorum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Displaying 1 - 30 of 110 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.