Jump to ratings and reviews
Rate this book

Coşkuyla Ölmek

Rate this book
“Beklemek, bir şeyin yoluna ve haline girmesini beklemek, beklerken olacak olanın olması için gereken her türlü başka hale geçişlere, kalışlara tahammül etmek ne zor şeydi. Başı da, ortayı da, sonu da bilip beklemek ne tahammülü güç şeydi. Tanrı’nın da yaptığı bu muydu? Baş, orta, son belli, helak kaçınılmaz, ancak önemli olan o zamanı geçirmek, o zamandan geçmek. Ve geldiğinde gelmemiş gibi, bilmemiş gibi, yaşamamış gibi gelmek, rüyayı görüp uyanmak ve ‘Neyse rüyaymış,’ demek ve aynı yerden uyumaya devam etmek. Yaşamaya da, ölmeye de yazık. Bu ölüm için yaşamaya, bu yaşamak için ölmeye yazık. Mezarlıklara, servilere, süsenlere, nisan sonunda açan katırtırnaklarına, telaşlı karıncanın adımlarına yazık, mezar taşına konup da bağıran karganın sesine yazık, ölüme ağlayan şaire, yaşam var zanneden filozofun nefesine yazık, şen taklalarla ilk senelerinde koşup zıplayan, ağaçlara tırmanırken seyredilip seyredilmediğini kontrol eden kedinin tırnaklarına yazık, ağdaki balığa, lokantada onu bekleyen anguta, önce ön iki ayağını sonra arkadakileri ovuşturup bu hareketinden büyük kâr ve kisve uman karasineğe yazık, hortumunu sallayan koca file, sanatlı sıçrayışı ile dahi boşluğu dolduramayan yunusa yazık, grafon kâğıdından gelincik ve petunyalara, en pürüzsüz çakıl taşına, kum olmuş zavallıya, sağdan sağdan yürüyen eşeğin inadına, yol kenarlarındaki ısınmış dikenlere, kozalağın içindeki fıstığa, duvara yapışmış yosuna yazık, bu topu binyıllardır çevirip duran sema-i muğlâka, titreyen kanatlara, açılan göğe ve onun katmanlarına, havanın, suyun olduğu, olmadığı yerlere yazık.”

191 pages, Paperback

First published November 1, 2012

53 people are currently reading
1124 people want to read

About the author

Şule Gürbüz

13 books282 followers
She's not a hermit, though in other times she could have been. Her job is not in keeping with the times: she repairs the clocks in the Ottoman palaces. Şule Gürbüz is the only woman in the world to be an expert in mechanical clocks and author of two collections of stories which are small jewels of contemporary Turkish literature: Zamanin Farkinda (Aware of time, 2011) and Coskuyla Olmek (Die enthusiastically, 2012)

Aged only eighteen she wrote her first novel, Kambur (The Hunchback, 1992), published at the first attempt by the well-known Iletişim, likewise publishers of her last two works. But, apart from an interval marked by a collection of poetry and a theatrical text, for almost twenty years Şule Gürbüz has remained outside the Turkish literary scene. She studied History of Art in Istanbul and Philosophy in England. On her return she became apprenticed to Recep Gürgen, the last master clock maker in the Imperial Palaces, to then become in her turn a master.

Over the years the two of them were able to set working more than 300 clocks, both Turkish and foreign, belonging to the period between the XVI and XIX centuries. For the most part these clocks were recovered from a state of abandon and then put on show in museums which are today housed in the Topkapi and Dolmabahçe Palaces. This path has played a determining role in Gürbüz's writing which reflects on human existence and the sense of life using expressive and ironic language, taking up and giving voice to various themes in the Turkish-Muslim culture.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
430 (48%)
4 stars
301 (34%)
3 stars
111 (12%)
2 stars
29 (3%)
1 star
9 (1%)
Displaying 1 - 30 of 108 reviews
Profile Image for Hakan.
830 reviews632 followers
October 19, 2013
Sarsıcı. Okumasi biraz emek istiyor belki ama böyle bir çabaya fazlasıyla değer. Bir tür "tutunamayan" öyküleri. Şule Gürbüz'ü Bir+Bir dergisinde kendisiyle yapılan, 4-5 sayı devam eden, uzun ama aydınlatıcı, düşündürücü mülakattan ötürü keşfetmiştim. İstisnai bir entellektüel olduğunu hemen, ama ezmeden belli ediyor. Sayesinde klasik Türk müziğine de (gerçeğine ama) ilgi duymaya başladım ki normalde rock, caz ve klasik dinlerim. Felsefi metin tadındaki o mülakatı, yazarı tanımak isteyenlere ya da doyurucu bir şeyler okumak isteyenlere hararetle tavsiye ederim. İlk eseri - sanıyorum 19 yaşında yayımlamış, şapka çıkarmak lazım tabii - Kambur'a pek ısınamamıştım. Ama Zamanın Farkında ve Coşkuyla Ölmek, edebiyatımızın yüzakı eserleri bence. Elde kalemle okunacak kitaplardan. Seçmesi kolay değil ama işte birkaç alıntı Coşkuyla Ölmek'ten:

"Beni hiç anlamayacaktı. Olsun, varsın anlamasın. Anlasa beğenmezdi zaten, kim anladığına kıymet vermiş ki, anlamak küçümsemektir biraz da. Buna da talip değilim." (s.47)

"Tam hayalimdeki gibi olmadı ama hayal zaten o hızla kaçıp giden yabani at sürüsü değil miymiş, öyleymiş." s.47

"... dertlenmeyenin dertlendireceğini biliyordum." (s.49)

"Ama onun fevkaladesi neydi? Fevkaladesi alaladeydi." (s.55)

"Onu sakin, ışığın inceden huzmelendiği yerlere, kudümün bendirin vurulduğu yerlere ve bir makamla yol alınan yerlere çekmemi anlamıyor, onu bir hoşluktan geri bırakıyorum zannediyordu. Bilse o geri bırakmanın bu geride durmanın ne olduğunu, neye bedel olduğunu bir bilse, herkes ama herkes geçmeden ortaya çıkmaz, dünyada en son yürüyen ve geçen olurdu ama hayır, her insan gibi o da dünyaya belasını bulmaya, kendinden evvel rezil olmuş milyarlarca insanın yaşadığını yaşamaya gelmişti." (s.73)

"Hayatla her anlaşmaya varan, varamayanın kederini artırır, onun garipliğine bir ilmek daha atar." (s.84)

"Öğleye doğru çalışma masama geçer akşam sekize kadar kan ter içinde çırpınırım. Genelde verimsiz ve kifayetsiz bir çırpınmadır benimki. Ama bilirim ki aslolan çırpınmadır. Bu çırpınma vicdan azabı gibi, boşuna bir tükenişle helake sebep oldukça ben kendimi mahvolmuş, ama hiç değilse bir şey olmuş duyarım. Bir insanın olabileceği başka nedir ki?" (s.86)

"İnsan zaten dertli değildir, derdin kendisidir." (s.88)

"Terbiye limonla, tuzla, yani ovucu, içe işleyici, keskin ve sert başka bir tadı içe almakla ve de galiba böyle bir lezzet kazanmakla oluyor." (s.151)

"Herkes ne ise o olmak bir cendere ve utanç değil, bir başa geleceğin bilindiği sehpa değil, yemek sırası gibi bir şeydi; yemek de dünyada herkesin önüne konulan bir tabldottu hepi topu. Bütün bu sıra, o tabldotu eline alıp bir gözünde iş, bir gözünde çoluk çocuk, bir gözünde maişet olan bu renksiz tepsiyi önüne çekip oturmaktı. Ve herkesin önündeki aynı şeyle, herkesin aynı şekilde doyduğu hayatla işte bu koca ve kokulu yemekhanede uğultu içinde durmaktı." (s.157)

"Hayat evlenmek demekti, karı ya da koca demekti, çocuk ve ev demekti. Gerisi hep bunların etrafında, bunları sağlama almak için bir tuhaf gezinme, eşinme, kurcalanma idi. İnsanın belgeseli yapılsa seyredilemeyecek kadar gönül yorucu bir sıkkınlık verirdi." (s.159)

"Başkalarında görüp aslını bildiğimiz şeylere karşı duyulan çoşku ya da memnuniyetin kaynağı, yine bildiğin gelmesi ve tanıdığı kucaklayacak olmaktı herhalde." (s.173)

"Herkesten kurtulmak ancak kendini feda etmekle oluyormuş anladım; herkesten kurtuldum, kendimi kurtaramadım, onu rehin vererek bir yaşamaya başladım." (s.175)

"Hayatın aynılığı bir tür güvence gibiydi. Her değişiklikten, başkalıktan ve başkalardan besmele görmüş şeytan gibi ürkmek ve hep o alışıldığı, bildiği aramak, bulamamaktan korkmak hayatımızın temeli idi." (s.176)

"Hayat rüyadır derler. Benim hayatım hiç rüyalarıma benzemedi. Hayatıma benzemeyen herşey rüyam oldu. Benim çarçur etmek istediğim hayatım tasarruf edidl, bu tasarruf kim ve ne için bilinmedi, miras bıracaksam bu çarçur edilmemiş, israf hiç edilmemiş hayatı bırakacağım. Ama alan, olursa alan acaba ne yapacak?" (s.191)
Profile Image for Konserve Ruhlar.
302 reviews196 followers
December 18, 2013
Bazı kitapları okurken elinizde bir kalem yoksa eğer bu eksikliğe her zamankinden daha fazla üzülür, satırları kaçıp kurtulacak, siz daha özümsemeden, hatta daha net olalım anla(ya)madan uçup gidecekmiş, silinip bir daha ne size ne de başkalarına görünmeyecekmiş gibi hissedersiniz. Ne zaman kalemin paralel hareketlerinin güvencesine aldınız satırları, işte o zaman içerdiği duygular sizin olur. Onlarla ne yapacağınızı nereye koyacağınızı bulana kadar benliğiniz ve ruhunuz arasında bir savaş başlar. Bazen iki tarafa da kayıplar yaşatacak ya da zıt bir etkiyle etkileyici bakış açıları kazandıracak deneyimlere varır söz konusu savaşın sonucu. Şule Gürbüz kitapları da böyle hem tehlikeli, hem de yaşamın kıyısında, kuyunun tepesinden bakma hali yüklüyor insana.

İlk kitabından sonuncuya doğru, aradaki yıllarda demlenen bir ruhun yansıması bütün metinler. Yazdıkları ve sonrasında hakkında okuduklarım arasında bu kadar şeffaf bir yazar daha var mı bilmem. Tamamen kendi duyguları ve hayata bakışı ile yazan birisi olduğunu söylüyor kendisi. Bu deneyimde eminim her okuyucu farklı lezzetler tadar.

Ruhuna Fatiha, Akılsız Adam, Akılsız Adamın Oğlu Sadullah Efendi ve Rüya İmiş başlıklarının ardında dört farklı adam var. Yaşamdan beklentileri, içine doğdukları dünyayla kavgaları farklı kişilikler; bir baba, bir oğul, bir eş, yalnız bir ihtiyar. Kimlikleri gelenek kevgirinde takılı kalmış, ruhları eriyip gitmiş karakterler. Hayata sığamayanların hikayelerini dinleyeceksiniz satırlarda. Dahası, siz hayatın neresindesiniz sorusu hiç çıkmayacak bir leke gibi yapışıp kalacak beyninize.

‘’Hayata sığmak kolay değil, elin kolun sığsa tuttukların sığmıyor, ayakların girse hayallerin girmiyor, belin dönse gözün arkada bıraktıklarında kalıyor, hep bir darlık, darlık, sıkışma, sonra da bakılıyor ki, insan gire gire daha giriş kapısında durmuş, orayı da tıkamış, ötesi bomboş, yiğitsen ilerle. Bilinen beylik şeyler, evlenmek, işe girip çalışmak, yorulmak, hastalanmak, yaşlanmak, umduğunu bulamamak ve gitmek istemek…’’

konserveruhlar.wordpress.com/2013/12/...
Profile Image for trestitia ⵊⵊⵊ deamorski.
1,539 reviews448 followers
May 4, 2020
Böyle öykü yazdınız da okumadım mı abi.
Ki öykü değil bu. Anlatı deyin, deneme deyin, ne derseniz deyin bambaşka bişi' bu.
Bilmediğim her kelime, yazdığı bazen bir buçuk sayfa olan uzun tanımlama ve betimleme ve anlatımları, her sav, her fikir, her düşünce o kadar müthiş ki (kusursuzluktan bahsetmiyorum), o kadar bilindik o kadar anlatılmış ama o kadar böyle anlatılmamış ki.
Şule Gürbüz, sen nasıl, ne nadide, ne elzem bir şeysin edebiyatta. Hayranım hayranım hayranım.
Yemin ediyorum, okuma fırsatım olmasına rağmen okumadım, istemedim bitsin. Son üç sayfa kaldı, iki hafta okumadım oncacık şeyi.
Alıntı vermek, anlatmak, bahsetmek isterim lakin yok, ben iyi kitapları anlatmak pek istemiyorum. Allah, Zeus, Mary, Joseph and Jesus aşkına okuyun.

şöyle bişi arşivlemişim:
Profile Image for Mehmet.
71 reviews12 followers
February 13, 2013
Evvela kitabın kapağından söz etmek gerek. İletişim Yayınları, kitap kapağı konusunda sabıkalı bir yayınevi. Mazrufun önemine inanmış bir yayınevinin zarfa da birazcık özen göstermesini beklemeyi bırakalı çok olmuştu. Bu nedenle, İletişim’den böyle güzel kapaklı bir kitap görünce çok şaşırdım. Önce Hoca Ali Rıza’nın bilmediğim bir resmi keşfedilmiş galiba dedim. Aynı sıcak renkler, aynı ağaçlar, aynı evler. Ne güzel bir kapak olmuş diye merakla kitabın künye sayfasına baktım hemen. Orada ‘kapak fotoğrafı’ ibaresinin yanında Şule Gürbüz ismini görünce şaşkınlığım daha da arttı. Demek ki güzel kapaklı bir İletişim kitabı olabiliyormuş, demek ki yazar da yayınevinin kapak konusundaki yabani duruşundan şikâyetçiymiş diye düşündüm.

‘Coşkuyla Ölmek, insanın doğası üzerine yazılmış dört öyküden mürekkep bir kitap. Teksesli ve huzursuz mimarisiyle bize bizi anlatan bir beste gibi. Coşkuyla Ölmek, içinde nice kederi, nice sevinci birlikte saklayan bir Boğaziçi yalısı gibi. Kitaptaki öykülerden üç ayrı roman çıkabilirmiş pekâlâ. Fakat Şule Gürbüz, şiirin o muazzam olanaklarını da kullanarak, hiç uzatmadan, lafını evirip çevirip yeniden satmadan, her defasında farklı bir insanlık dramına işaret ederek yazmış.
Profile Image for Aydeniz Avcı.
36 reviews31 followers
May 16, 2022
“Akılsız adam” ve “Akılsız adamın oğlu sadullah efendi” hiç unutamayacağım öyküler.enfes.
Profile Image for Emre Ergin.
Author 10 books83 followers
January 27, 2014
İlk öyküler karikatüristik. Komik bir yanı var. Gerçi bu istihza hep var. Ama son iki öyküde komik olmayı bırakıp soruyor "Ne gülüyorsun? Anlattığım senin."

Masaya davet ediyor. Gülümsüyorsunuz, huzurunuz yerinde. Kahve ikram ediliyor, arkanıza yaslanıyorsunuz, mutlusunuz. Sonra kitap sopayı alıyor, ağız burun giriyor size. İstihzalı yüzü, gülümseyen bir cellat sevimliliğinde sona doğru.

Özet: Bu kitap sizi daha mutsuz edebilir. Bunda da gerekçeleri var. Arabeski yok.
Profile Image for Jale.
120 reviews42 followers
July 6, 2015
Şule Gürbüz incelikler insanı. Türkiye'nin ilk kadın saat tamircisi. "Saat tamirciliği, zamanı anlamada ve yazmada sunduğu yalnızlık ve sessizlik sebebiyle bir paydır." diyor; öykülerindeki sessizlik, yalnızlık, durgunluk ve boşvermişliğe neden olarak belki de...
Sessizlik ağır yük, bundandır okurken zorlanmamız, insanları silkelemek istememiz, hüzünlenmemiz.
Ve bütün anlaşılamadığımız anlarda dillendirmek, mektubumuza iliştirmek, yükümüzü hafifletmek için sığınacağımız birkaç cümle; yaralı birkaç cümle...
"Beni hiç anlamayacaktı. Olsun, varsın anlamasındı. Anlasa beğenmezdi zaten, kim anladığına kıymet vermiş ki, anlamak küçümsemektir biraz da."
Profile Image for Uğur Karabürk.
Author 6 books133 followers
October 27, 2022
Yazarın ismini ve kitaplarının övgüsünü çok sık duyduğum için belki biraz beklentiye girmiş olabilirim. Fakat olay örgüsünün karmaşıklığı sık sık yorumlar ve düşüncelerle bölünmesi beni epey zorladı. İlk öyküden sonra diğer öyküler belki daha akıcı olabilir diye devam ettim. Dört öykünün dil yapısı ve tarzı da aşağı yukarı aynıydı. Zevkler tartışılmaz ama bu kadar övgüyü nasıl almış ilginç geldi bana.
Profile Image for Begüm.
76 reviews
April 20, 2015
Ölmeden önce rastlayıp da okuduğum için inanılmaz şanslı hissettirdi. Şimdiye kadar hiç başucu kitabım olmasa da, herhangi bir zamanda bu kitabın herhangi bir sayfasını açıp okuyabilirim ki her sayfada altı çizilmiş birkaç cümle var zaten. Ayrıca bir kitapmış gibi üstünde durup düşünülebilecek yüzlerce cümlesi var. Kelimelerin bu kadar dolu olduğu başka bir kitap görmemiştim.
Profile Image for Perihan.
480 reviews135 followers
February 8, 2017
"İhtiyar coşkusuz ölür, genç ölürse, coşkuyla ölür. İtiraf ediyorum, gençken ölmeyi çok isterdim. Coşkuyla ölmek isterdim...
Yavaş yavaş kendimden sıkılmaya başladım. Başkalarından sıkılmıyor ama , onlardan bir tat da alamıyordum.

İnsan dertli değil, derdin kendisidir..."
(Kitaptan Alıntılar)

Geçen yıl okumuştum kitabı, yazarın bence çok ilginç,bol kelime örgülü, kimine göre ustaca ama bana göre yorucu bir anlatım dili vardı.

Karakterler ise oldukça bunaltıcıydı. Ama altı çizilecek bir sürü söz sıkıştırmıştı hikayelere, o sözler olmasa kitabı okurken kaybolup giderdim belki de...
Garip bir etki bırakmıştı bende yazarın bilindikleri söküp atan anlatım dili...
Profile Image for againstnature.
13 reviews7 followers
December 4, 2012
yılın kitabı. şule gürbüz şiire yakın dili, gizemi ve sahiciliğiyle zamanımızın en iyi yazarlarından biri olarak sıyrıldı, "coşkuyla ölmek" kanıt olsun!
Profile Image for Büşra  .
263 reviews89 followers
October 15, 2021
"Şule Gürbüz'ü çok seviyorum, metinlerinin dili, okuması gerçekten zor. Ama bu; "allah kahretsin, bunca sayfayı nasıl okuyacağım" zorluğu değil. "şuncacık kelimeler mi buruyor benim ruhumu?" sorusunu sorduran bir zorluk. O yüzden dört tanecik öyküyü sündüre sündüre uzuuun bir zamana yayarak okuduğum için kendime kızmıyorum.
Profile Image for Eda.
92 reviews29 followers
September 29, 2019
Şimdiye kadar çok aşına olmadığım, farklı biri Şule Gürbüz, her satırında da bu farklılığını yansıtmış. Önceleri tuhaf, kitabı bitirmeye yakın güzel geldi bu farklılık; baktığı çerçeveye hangi açıdan baktığını görebildiğinizde seviyorsunuz.
Profile Image for Nazli.
48 reviews12 followers
September 17, 2021
Vay be, içimi tatlı tatlı şişirdi.
Profile Image for Sirpalli.
111 reviews12 followers
April 18, 2017
Cok kucuk ama dunyalari icine sigdirmis bir kitap.. biraz agir geldigini itiraf ediyorum ama cidden anlam yuklu olmayan bir cumle bile yok gibiydi kitapta..
Profile Image for Ferhat.
36 reviews13 followers
April 4, 2024
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak...(pişmanlığı)
Profile Image for yigitalp ertem.
32 reviews18 followers
January 24, 2019
İki buçuk yıl sonra ikinci okumamda detayların hiçbirini hatırlamıyordum. O çarpıcı okumadan bana varoluşa ve olup bitene karşı takınılan tavırlar ya da tavırsızlıklar yığını kalmış. İçleri tekrar, tek tek, kelimelerle, cümlelerle, nesnelerle, gündelik hayattan parçalarla doldu. Geri boşalır birkaç yılda, belki bir gün artık almaz olur o dolan şey neyse, başka bir şeyler yerleşmiş olur yerine.
146 reviews5 followers
November 16, 2013
gurbuz cok yetenekli bir yazar da, puani insan sevgisi eksikliginden kirdim.
Profile Image for Sümeyra.
256 reviews2 followers
September 2, 2024
Şule Gürbüz, gençken coşkuyla ölmeyi isterken, İsmet Özel, ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende diyor ya bazı geceler hak veriyorum ikisine de.
Gençliğimi yitirdikçe.
Ve ölmedikçe.
Coşkuyla ölmek varken topal bir ruh ile ağır aksak yaşadıkça.

“Hayat rüyadır derler. Benim hayatım hiç rüyalarıma benzemedi. Hayatıma benzemeyen her şey rüyam oldu.”

“Her şeye rağmen asıl olan yokluğumdur; her şeye rağmen tuhaf bir şekilde varımdır. Varlığımı beğenmem, yokluğum kâfi gelmez. Varlığım aslında işe yaramaz, yokluğum bir silüetin kayboluşudur.”

“Bilmemek sevmekle aramdakiydi desem, insan neyi bilmiş de sevmiştir ki?”

“Anladım ki o ben değildim de işte bir hayalin ucu, ipi ya da her ne ise zihinde bir şeydim. Yoksa ben, ben neydim ki birinde büyüyeyim, yer kaplayıp çoğalayım.”

“…benim devamım mı, dünyanın devamı mı…”

“Ama onun fevkaladesi neydi? Fevkaladesi aleladeydi.”

“Anlasa beğenmezdi zaten, kim anladığına bir kıymet vermiş ki, anlamak küçümsemektir biraz da.”

“İnsanın içinde olduğu hal, ona en yabancı haldir.”
Profile Image for Hazelinka Sahtegi.
9 reviews4 followers
Read
August 7, 2018
Şule Gürbüz’ün insanları hep bir darlık içinde, eve, balkona, bahçeye sığamayan, eskinin yükünü omuzlarında taşırken şimdiyi derin bir boşluk duygusu ile yaşayan, daha doğrusu seyreden insanlar. Kayıp bir hayat parçasının iziyle ya da anısıyla söyleşirler kendi zihinlerinde. Kitabın benim için en etkileyici yönü, baba ile oğul arasındaki iletişimsizliği önce baba'nın sonra oğul'un gözünden irdelediği iki öyküsündeki yaklaşma, uzaklaşma ve bütünleşememe hallerini bilincin içinde gezinerek okura yaşatması oldu.

Yazar, karakterlerini belli durumlar içerisinde ele alıyor. Kurgusal yapı olaylar değil “an”lar üzerinden gelişiyor. Okurun kendisini başa dönüşler ve tekrarlar içinde bulduğu, anlatının neredeyse zamansızlaştığı bir akış ile karşılaşıyoruz. “Yekpare geniş bir anın parçalanmış akışı”* olabilir bu…

Coşkuyla Ölmek’i okurken Ahmet Hamdi Tanpınar’la Yusuf Atılgan’la belki biraz da Vüs’at O. Bener’le bağlar kurmak heyecan vericiydi. (Gerçi artık Türk edebiyatı ile sınırlı kalmayıp dünya edebiyatlarına uzanmaya ve yeni ilişkiler aramaya ihtiyacımız var, okumalarımız biraz da böyle zenginleşecek, bunu da not düşelim yeri gelmişken.)
Profile Image for Semiha.
28 reviews
March 7, 2021
Sürükleyerek sayfa 102'ye kadar geldim, kitaba dair erken karar vermeyeyim aman diyerek ama biraz zihnimi rahatlatmak, şu veya bu şekilde bana iyi gelmesi gibi beklentilerim olan kitap okuma eylemi için ayırdığım saati daha fazla heba etmek istemedim.

Bunu söylerken kitabın edebi değerine dair bir şey söylemekten çok, şu anki duygu ve zihin durumumda bu kitabı okumaya daha fazla dayanmamın anlamsızlaştığını kast ediyorum. Yazarın kelime haznesinin zenginliği, tasvir ve hayal gücünün ileri boyutta oluşuna şahit oldum ama bu öyle bir tasvir ve öyle bir hayal gücü ki sizi okyanusun içine çekiyor ve boğulmamak için ara ara kafanızı sudan, kitaptan dışarı çıkarmanızı gerektiriyor.

Neredeyse tüm sanat eserlerinin bir tür acıdan, anormalliklerden ya da psikolojik dengesizlik durumlarından çıktığına inansam da bu esere yansıtılan iç sıkıntısını daha fazla yüklenmek istemedim.

Kitabın bana sağladığı önemli bir şey varsa o da belki kendimi ister istemez kahramanla karşılaştırıp, ona oranla hayat neşemin oluşuna şükretmek olmuş olabilir.
Profile Image for Murat.
39 reviews
March 4, 2015
Kitap zevkine guvenmekle hata etmedigimi bir kez daha anladigim dostuma teşekkürler
Profile Image for Dilan.
109 reviews
February 24, 2021
Aslında çok daha önce bitecek bir kitaptı ama baskı hatası olduğundan bir süre bekledim yenisinin gelmesini. Hızlı gelmiş olsa da Şule Gürbüz’ün kitaplarında en ufak bir kopukluk yaşadığımda zihnimde her şey paramparça oluyor. Bu yüzden yarısını tekrar okudum. Ve yarıya gelene kadar aslında kendi hikayelerimi bulamamış olduğumu fark ettim. Benim bu kitaptaki favorilerim "Akılsız Adamın Oğlu Sadullah Efendi" ve "Rüya İmiş" oldu. Gerçekten Şule Gürbüz’ün bazı cümleleri okurun etrafındaki dört duvarı silip sonu olmayan bir sıkışmışlığa mahkum ediyor. Ve aslında kendi izinin hayalini kurarken kendine ait şeyleri yitiren karakterleri okuduğumuzun farkında olsak da bir şekilde konu bize de geliyor.

Kitapta 4 hikaye vardı ve sadece baştaki hikayeyi pek sevemedim. Akılsız Adam’ı okurken de büyük bir durgunluk ve belirsizlik içindeydim. Hikayenin sonlarına geldiğimde çok tuhaf hissetmeye başladım istemsizce. Bu tuhaflık için "boşlukta asılı kalma hali" belki de en güzel tanım olur. Sonrasında oğlunun anlatımıyla başlayan diğer hikayeyi okumak daha güzel bir deneyim oldu. Çünkü iki hikaye birbirindeki boşlukları örtüyordu ama baba-oğulun aralarındaki boşluk gittikçe büyümüştü. Gerçekten Şule Gürbüz’ün kaleminde tanımlayamadığım bir şeyler var ve ben okuduğum ikinci kitabında da bunu bulamadım.
Profile Image for Ferdinand Bardamu.
72 reviews2 followers
October 25, 2024
Şule Gürbüz karakterleriyle tanışmak, Yusuf Atılgan karakteriyle tanışmak kadar heyecan verici, karanlık ve alabildiğine ağır bir süreç. Akılsız adam ve oğlu Sadullah efendinin birbirlerine erişemedikleri, içlerindeki boşluğu dolduramadıkları, hayatı olduramadıkları hikayelerini kendi bakış açılarıyla ayrı ayrı okumak lezizdi. Sanırım bu öyküleri yıllar boyunca bir çok kereler daha okur; karakterlerini arkadaşım, kardeşim bilirim.

Akılsız Adam:

“Hayat akar, yol ve yön değiştirir derler, insan değişir yol ve yönelim değiştirir derler. Bütün bunlar bence meselenin değişmesi, ortadan kalkması veya artık mühim sayılmamasıdır. Yoksa ne hayat gibi muhkem bir şey akar, ne sana bakıp da yol yön değiştirir. İnsan zaten dertli değildir, derdin kendisidir. İnsan öyle büyük bir derttir ki bu büyüklükte bir şeyin kendine sığacağını aklına getirmez de bunu dünyanın, hayatın derdi sayar. Hayat, o durgun, kibirli suyunda kendisine bakan bu çirkin heyulaya bakıp bakıp "Bu herhalde benim," der. Bu dert de ona yeter.”

Akılsız Adamın Oğlu Sadullah Efendi:

“Bana bir şeyler lazımdı. Nereye dayandığımı bilmesem de, bana bir şey lazımdı. Bilen bilmeyene anlatamıyor, yaşa diyor, sen de yaşa, bu sürece katlan. Bu alışkanlık değil mi? Alışsaydım ben de, evet rahat ederdim. Ama rahatlık bilmezden gelmek mi, bilmek mi? Babam bilirdi, galiba bilirdi ve alabildiğine rahatsızdı. Beni bilmeden rahat etmenin yoluna koymaya çalıştı, ben de bunu bilemedim.”
Profile Image for Kürşat K..
51 reviews3 followers
October 19, 2020
"Ben kendimi ömrüm boyu, neden bilemem, aslını bilemem, sebeplerini bilemem, bir kusur timsali olarak gördüm. Bir kusur sürahisi idim de ne akıtsam öyle akıtır, kusurlu akıtırdım. Hep eksik ve kırıktım da tamamlanamazdım. Hep yarım ve yanlış anlamadaydım da doğrulamazdım. Hep bir ayıp gizlemek zorundaydım da bu ayıp zaten bendim, bundan kurtulamazdım." (s. 71). Yazar burada beni tarif etmiş :) Harika kitap.
Profile Image for Edanur Kuntman.
Author 2 books8 followers
January 25, 2021
Uzun zamandır bana bu kadar taze hissettiren bir şey okumamıştım. Bana göre kitaptaki öyküler varoluşsal soruları beklenmedik ve hatta bazı bazı tuhaf bir komedi anlayışı ile ele alıyor, sanırım en çok bu hoşuma gitti.
Profile Image for Aybala Özan.
28 reviews6 followers
December 15, 2019
"Hayata sığmak kolay değil, elin kolun sığsa tuttukların sığmıyor, ayakların girse hayallerin girmiyor, belin dönse gözün arkada bıraktıklarında kalıyor, hep bir darlık, darlık, sıkışma, sonra da bakılıyor ki, insan gire gire daha giriş kapısında durmuş, orayı da tıkamış, ötesi bomboş, yiğitsen ilerle. Bilinen beylik şeyler, evlenmek, işe girip çalışmak, yorulmak, hastalanmak, yaşlanmak, umduğunu bulamamak ve gitmek istemek. Mezarlıkların saadethane olduğuna hep inandım, evet, yatıp üstüne toprağı çekmek, önünden vızır vızır arabaların geçmesi, korna sesleri, yol yapım
çalışmaları, duvarlara yazılan yazılar, kıkırdayan kızlar, yaşlı mezarlığa yan gözle bakan mazbut kadınlar, çarşambaları kurulan pazar, kaya gibi domates, şekerpare kayısı, sen mezardasın onlar pazarda. Onların eli kolu dolu senin boş, onların kafası kim bilir neyle dolu seninki neyle, onlar koşuyor sen vardın beklemedesin, onlar şişman sen zayıf, onlar konuşkan sen suskun, onlar bakıp görmüyor sen bakmadan görüyorsun, onlar dua ediyor senin duaların bitti, onlar rüya görüyor, uyanıyor, reçel yiyor, çay içiyor, sobayı yakıyor üşüyorlar. Sen uzanmış görüyorsun. Rüya mı imiş, belki de
hala bilmiyorsun.Onların iğrendiği kurt senin ağzının içinde, onların terliğin tersi ile yetişip öldürdükleri böcek az evvel yanındaydı. Solucan yorulmadan toprağı havalandırıp duruyor, her şey canlı, her şey kıpır kıpır, bir avuç toprağın bile tamamı hareketli, bütün bu canlılığın içinde bir sen ölüsün, oh daha ne olsun.
Balkon sabahları keder, öğleden sonraları utanç, geceleri hiddet veriyor. Bulanık baktığımda kederleniyor, sıkışıp kaldığımda utanıyor, anladığımda hiddetleniyorum. Ağır ağır kendimle barışmaya, daha doğrusu kendimi kabul edilir görmeye çalışıyorum."
Profile Image for Peri Kitapları.
138 reviews1 follower
January 22, 2015
İhtiyar coşkusuz ölür, genç ölürse, coşkuyla ölür. İtiraf ediyorum, gençken ölmeyi çok isterdim. Coşkuyla ölmek isterdim..."

"Yavaş yavaş kendimden sıkılmaya başladım. Başkalarından sıkılmıyor ama , onlardan bir tat da alamıyordum."


4 öykü, 4 karakter. Kimlikleri takılı kalmış bir yerde, ruhları ise kaybolmuş. En çok akılsız adamın oğlu Sadullah'ın hikayesi beni çok etkiledi. Sadullah babasının istediği kişi olamadı, kendi istediği kişi de olamadı. Çünkü kendisi de ne olması gerektiğini bilemedi...

Gelelim yazarın diline, kesinlikle çok ilginç,bol kelime örgülü, kimine göre ustaca ama bana göre yorucu bir anlatımı vardı Şule Gürbüz'ün(üst resimde). Karakterler bunaltıcıydı. Ama altı çizilecek bir sürü söz sıkıştırmıştı hikayelere, o sözler olmasa kitabı okurken kaybolup giderdim belki de...
Displaying 1 - 30 of 108 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.