In the style of his earlier books, On Kissing, Tickling and Being Bored and On Flirtation, the author discusses ways in which we may be terrorized by experts, and the idea of expertise itself. He challenges the conventional idea of the self as something to be known, and sets out to show how self-knowledge is the problem rather than the solution. By examining our wish to believe things - and people (including psychoanalysts) - the book offers a revision of psychoanalysis itself. For to take psychoanalysis seriously, Phillips suggests, is to be unable to take gurus seriously.
Adam Phillips'ten daha evvel farklı kitaplar okumama rağmen bu kitabındaki dili çok yabancıladım. Çeviriden kaynaklı bir problem miydi bilmiyorum ama çok fazla günlük dil kullanılmıştı. Korku başlığı Nasreddin Hoca fıkrası ile açılınca, acaba baskı hatasıyla farklı kitabın sayfaları mı karıştı diye düşünmedim değil. Sonraları dile alışınca okuma seyri keyiflendi.
Freud ve sonrası psikanalizi cinsiyet, semptomlar, korkular, rüyalar, zihinler vb konularda sınıflayarak yazdığı bir metindi. Çeşitli kuramcıların psikanalitik görüşlerine de yer veren kitap bir tür karşılaştırma imkanı veriyordu. Psikanalizin kimsenin yapamayacağını savunan o tam anlamıyla anlamak değil; anlamaya çalışmak şiarıyla hareket ederek; tanımların sınırlayıcı olduğuna, dinamik bir kafa yormanın herkese iyi geleceğine değinen ve bunu türlü kuramcının farklı görüşleri rehberliğinde aktarmaya çalışan bir kitaptı.
Bir küçük de alıntı yapıp bu bahsi kapatalım "Kendi başlarına ne denli acı veya zevkli olurlarsa olsunlar, semptomlar aynı zamanda daima kişinin dehşete ya da esrikliğe karşı geliştirdiği bir kendini tedavi, bir nevi lokal anestezi olduğunu fark etmek, psikanalizin kendisinin ne tür bir semptom olduğunu merak etmemize yol açabilir. Psikanalizin amacı da insanları çatışkılarından kurtarmak değil bu çatışkıları şevkle yaşamalarının yolunu bulmaktır."
I always tell myself that when I want my intellect to be tickled, I read Lacan. But after reading most of Adam Phillips' books and highly recommending them to other people, I struggle to put into words why I read and re read Phillips' books. The truth is, I do not know. Perhaps because of the good writing, or how after reading some pages, I have to put down the book in order to think about what Phillips' is saying and how can he put psychoanalytic concepts in such an interesting and appealing way. I think to myself 'I knew about that theory or concept, I have read psychoanalysis, but I never thought of finding thesethings where Phillips finds them'. Perhaps Adam Phillips shows me that psychoanalysis and life are not that far apart, and that a dialogue between the two is worth having. However, perhaps in order to find ourselves and others we must learn how to play hide and seek. Well done, Mr Phillips, well done.
Phillips'in "herhangi bir kitabı gözü kapalı alınabilir ve okunabilir" denecek kadar çok kitabını okudum artık. Her başlığın altında her zaman beklediğim bölümü bulamayabiliyorum ve minik hayalkırıklıkları yaşayabiliyorum ama yine de, yine, bu kitapta da danışman ile danışan arasında, ikisinin birlikteliğinden daha fazlası olan ortakyaşamın, ortaya çıkan daha büyük nesnenin izini sürüyor yazar. Uzman nereye uzanmaya çalışıyor, danışanı dehşete düşüren nedir? Danışman ne kadar kafamda, ne kadar karşımda? Düğümlenmiş düşünceleri açmaya mı, duyguyu düşünceden ayırt etmemi sağlamaya mı, yoksa beni o acımasız ve despot kendimden korumaya mı çalışıyor?
"Travmayı tamir ve tanzim etmeye yeltenen zihin travmanın kendisi olup çıkar. Başka bir deyişle zihin, hastanın birikimsel hatta biriktirici travmasıdır."
So far as it goes this is, to me, a valid critique of the hyperbole that attached to psychoanalysis for so long. It is a rather less convincing articulation of what the residual value therein is, particularly given the price tag that is often attached.
Kitabı anlayabilmek için psikanalitik literatüre ve terimlere hakim olmak gerekiyor. Sindirmesi zor bir kitap olduğu için genel okuyucuya hitap etmiyor. Yazarı orijinal dilinde okumak zor, çeviri haliyle okumak da hiç kolay değil bana kalırsa. Tüm kitabı okuduğunuzda genel geçer bir izlenim bırakabilir fakat kitabın hakkını verebilmek için her paragraf üzerine uzunca düşünebilmek gerek.
Durup durup kendimi -bir hasta ve/ya bir terapist olarak- ve hastalarımı düşündüren, bir kısmını anlamakta zorlandığım, bir kısmını ise taa derinlerde hissettiğim bir okuma oldu. Freud, Klein, Winnicott, Ferenczi, Lacan ve daha nicelerine değinen, terapide nelerin döndüğüne dair birçok şey anlatan bir kitap... Psikanalitik kuramlara dair eksikliğim okumamı zorlaştırmış olsa da, ileride tekrar elime alacağımdan ve bambaşka şeyler anlayacağımdan eminim. Adam Phillips hayranı olma yolunda ilerliyorum.