Milorad Pavić was a Serbian poet, prose writer, translator, and literary historian.
Pavić wrote five novels which were translated into English: Dictionary of the Khazars: A Lexicon Novel, Landscape Painted With Tea, Inner Side of the Wind, Last Love in Constantinople and Unique Item as well as many short stories not in English translation.
Beyaz bir sayfayı önüne çek okur; elinde bir kalem kulağında bir Rus Konçerto tınısı olsun. Seni çok uzaklara götüren hayal gücün sayesinde metafori bazında fantastik cümlelerle donat o sayfayı. Önce biraz hüzün biraz gerçeklik serpiştir. Sonra biraz umut ver karakterlere ama acı hayatlarının en az korku kadar parçası haline gelmeli. Lakin kendini fazla kaptırma, hikaye sonları öyle beklenmedik olmalı ki bir an durup düşündürtmeli. Ve hatta öyle ki cümleyi noktaladığında karşındakinin kapağı kapamasını sağlarken bir es vermesine neden olmalısın.
İşte 16 öykünün 10 tanesinde bana yaşattığı duygu tam olarak buydu! Bir denizin durgun dalgaları ile başlayıp fırtınalı bir sona ulaştırması gibi çarpıcı bir kaleme sahip Milorad Paviç! Kimi zaman bir yazarken kitaplarının başkası tarafından ele geçirildiğine şahit olabiliyorsun, kimi zaman ise Tuna kıyısı etraflarına uzanıp Nikola gibi çocuk yaşta insanı sağır eden bir sessizliği hiçe sayan ıslığınla güzel bir şarkı tutturuyorsun. Seni masalsı bir hüzünle sınatıyor, seni güçlü öyküleriyle içine çekiyor.
Zaman, mekan, karakterler ve olayların ortak noktası şu: hayal ile gerçek arasında kalmak...
Eğer okursan ilk iki öyküye benden selam vermeyi unutma.
Iz "Ruskog hrta" rečenica zanavek usađena u mene. Odnosi se na posedovanje te rase pasa (koju, iskreno govoreći, baš i ne volim). "Ruski hrt se ne prodaje. Velika je sramota prodati ili kupiti ruskog hrta. On se ili dobija na poklon ili se nema."
Birçok yerinde "tekrar okursam anlayacağım" dedirten enteresan bir kitap. Niyesini bilmiyorum ama hikayelerin içinde en çok Tuzun Tadı'nı beğendim. Yazarın zamanla mekanla her şeyle herkesle böyle rahatça oynayabilmesi hoşuma gitti. Üsluba alıştıktan sonra bu gerçeküstülüğe kapılıp gitmenin, her hikayenin kendi kurallarına uyum sağlayıp gelişmelere şaşırmadan devam etmeye çalışmanın ayrı bir tadı vardı. Yeterince unutunca tekrar okunacaklar listesine alındı bile.
Rus Tazısını okurken çok zorlandım. Çok ama çok farklı bir okuma oldu. Büyülü gerçeklik akımında bir öykü seçkisiydi resmen dalgalarla savaşa savaşa kitabı bitirdim.Gerçeklik nerede başladı bitti anlamadım. O nedenle şunu net söyleyebilirim bu kitap herkese uygun gelmez.
Мені страшенно подобається мова Павича, а з цієї збірки найбільше торкнула "Повість про брата і сестру". "Я бросаю взгляд на наш балкон, плюю на свечу и ложусь с Кобалой. Потому что теперь вместо сестры он каждый вечер ждет меня."